Kırgızistan Notları

Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) tarafından bu yıl Kırgızistan ve Kazakistan’da düzenlenen “8. Gelecekle İletişim Çalıştayı” için yola çıkıyoruz. Üsküp’ten 4 saat ileride olan Kırgızistan’ın başkenti Bişkek’e 5 saatlik bir uçuştan sonra yerel saat ile 05:00’da varıyoruz. Kırgızistan Orta Asya’da yer alıp kuzeyde Kazakistan, batıda Özbekistan, güneybatıda Tacikistan ve güneydoğuda Çin Halk Cumhuriyeti’yle komşu olan bir ülke. Ülkenin nüfusu 6 milyon olup bunların %85’i Müslüman kalan %15’i ise diğer dinlere mensup. Özbekistan, Kazakistan, Kırgızistan ve Çin’in Sincan Uygur Özerk Bölgesi’nin merkezi kısımlarını kapsayan 1 milyon km²’lik Tanrı Dağları Kırgızistan’ın %95’ini meydana getiriyor.

20160520_120744

Kımızı (at sütü) ekşitmek için ağaçtan yapılan dövece Bişkek denirmiş. Bişkek, Ala Too’ların yani Ala Dağların eteklerinde kurulmuş. Etrafınızda döndüğünüzde mayıs ayının sonu olmasına rağmen uzaklarda Ala Dağların karla kaplı tepelerini görüyorsunuz. Geniş caddelerden geçerek Sovyet ruhlu üniversite, opera, devlet binaları eşliğinde Cumhurbaşkanlığı Konutunun ve Manas’ın at üzerindeki heykelinin bulunduğu Ala – Too Meydanı’na geliyoruz. Yol kenarlarında buğdaydan yapılan ve harareti alan “maksım şoro” ile “tan” isminde gazlı ayran satılıyor. Bişkek’li arkadaşımız Ayperi’yle sohbet ederken Bişkek’te bulunan “Erkindik Bulvarı’nın” dünyanın en uzun parklarından biri olduğunu öğreniyoruz.

20160520_132609

Manas Meydanı’nın ardından Kırgızistan Türkiye Manas Üniversitesi’nde (KTMÜ) lahana ve patatesi bol “borş” çorbasını içip at etinin de tadına baktıktan sonra üniversitenin girişinde Osmanlı mimarisiyle inşa edilen “Abdülkerim Satuk Buğra Han” Camii’nde Cuma namazını kılıyoruz. Farklı ve uzak bir coğrafyada aynı kıbleye durmanın vermiş olduğu huzurla kalabalık içerisinde yavaş yavaş ilerliyoruz. Cuma çıkışı Basın Yayın ve Enformasyon Genel Müdür Yardımcısı İsmail Mansur Özdemir ile tanışıp Üsküp’ü yâd ettikten sonra KTMÜ’nde İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü Başkanı Bakıt Orunbekov’dan Kırgızistan’daki gazetecilik hakkında bilgi alıyoruz. Kırgızistan’da gazetecilik yapmanın çok kolay olduğunu ifade eden Orunbekov 2 binden fazla yayının varlığından bahsediyor. Yayınların %70’inin zorunlu olarak Kırgızca diğer %30’unun ise Rusça veya farklı dillerde olabileceğini söylüyor. Basın özgürlüğünün gelişmiş olduğunu fakat bunu kötüye kullanan gazetecilerin devlet adamlarıyla mahkemelik olduğunu belirtiyor. Kırgızistan’da biri resmi olmak üzere 3 devlet gazetesi, 3 devlet televizyonu ve 1 resmi haber ajansı bulunuyor. Devlet organlarının medya sektörünün sadece %10’unu kapsadığını sözlerine ekliyor Bakıt Orunbekov.

20160521_093943

İkinci günkü ilk durağımız Bişkek dışında kalan Ata Beyit (Atalar/Babalar Mezarlığı) oluyor. Burada 1936 – 38 yılları arasında Stalin’in emriyle öldürülen 137 Kırgız aydın ve önderinin toplu mezarı bulunuyor. Şehit edilenlerin arasında Cengiz Aytmatov’un babası Törekul Aytmatov da var. Onca yıl babasının mezarından habersiz yaşamış Cengiz Aytmatov. 1991 yılındaki bağımsızlıkla birlikte yapılan kazılar sonucu katliam ortaya çıkmış. Cengiz Aytmatov yılı ilan edilen 2008 yılında vefat eden Aytmatov da atalarının arasına defnedilmiş. 7 nisan 2010 yılında Cumhurbaşkanına karşı halk ayaklanmasında öldürülen 80 gencin mezarı da burada bulunuyor. Ata Beyit’te anıt mezarın karşısında bir taşa oturdum. Gözlerimi kapatıp kendimi 1938 yılında Kırgız aydınlarının yerine koydum. Tüfek patladı fakat ben ölmedim. Sadece 10 yıl sonraya ve kilometrelerce uzağa, Üsküp yakınlarına, Suşitsa köyündeki bir kayanın dibine gittim. Aslında zaman ve mekân dışında pek fazla fark yoktu olanlarda. Tetiği çekenler hep güce güvenirken şehit edilenler hep hayallerine güvendi. Tam “hayaller kazandı ve hep kazanacak” diye düşünüyordum ki Bişkek’te, Ata Beyit’te 90’lı yıllarda benzer duyguları yaşayan Sancaklı Senad’ın “idemo brate” (gidiyoruz kardeş) sözleri bu düşünceleri mühürledi.

20160521_134923

İkinci durağımıza vardığımızda Ala Dağları’nın karlı tepelerinden yemyeşil ovaya (Tokmok’a) esen rüzgâr bizlere bir kez daha Ata topraklarında olduğumuzu hatırlatırken bir sabah rüzgârı gibi ruhumuzu hafifletiyordu. Yusuf Has Hacib’in doğduğu şehir olan “Tokmok” şehrindeydik. Bundan 1000 sene önce o zamanki ismiyle Balasagun’da doğan Yusuf, Karahanlı Devleti zamanında yaşamış. Kendisine uzun süre Balasagunlu Yusuf denilirken Türk – İslam tarihi bakımından son derece önemli olan “Kutadgu Bilig”i yazmış ve Karahanlı Devleti hükümdarı tarafından “Ulu Has Hacib” unvanını almış. Üzerinden tarihi ipek yolunun geçtiği Tokmok şehrinde Burana kulesi de mevcut. Efsaneye göre: Zengin bir adamın uzun süren çocuk hasretinden sonra bir kız çocuğu oluyor. Zengin adam kız doğduktan sonra bilginleri toplayıp kızı hakkında bilgi alıyor. Tüm bilginler kızını övüp, çok mutlu olacağını söylerken içlerinden biri acı olsa da ben size gerçeği söyleyeceğim diyor: “kızınız 16 yaşında bir böcek tarafından ısırılıp ölecek”. Zengin adam bunu duyduktan sonra kızını böceklerden korumak için söz konusu kuleyi yaptırıyor. Efsanenin sonunda zenginlik kadere boyun eğiyor. Tokmok’ta dikkatimizi çeken bir diğer şey ise Burana Açıkhava Müzesinde sergilenen 6 – 10 yüzyıllarına ait “balbal” taşları oldu. “Balbal” Orta Asya Türklerinde, Şamanlık dininin geçerliliğini yaygın olarak koruduğu dönemde, ölen savaşçıların “kurgan” denilen mezarlarının etrafına dikilmiş, savaşçının öldürdüğü düşmanları ve bu kişilerin öbür dünyada onun hizmetçileri olacağına inanılacağını simgeleyen, genellikle bir taş parçasının üzerine yontulmuş figürlerden oluşan heykellere verilen isim.

20160521_135516

Başkent Bişkek’in 240 km doğusundaki turizm şehri Çolpon – Ata son durağımız oluyor. Çolpon – Ata’yı önemli kılan dünyanın en büyük ikinci dağ gölü “Isık Gölü”nün burada konuşlanması. Kırgızistan’ın incisi diye betimlenen göl, karla kaplı dağlarla çevrelenmiş olmasına rağmen suları hiçbir zaman donmaz; bundan dolayı gölün adı Kırgız Türkçesi’nde “ısı veya sıcak, ılık göl” anlamına gelen “Isık Köl”dür. 10 milyon yıl önce tektonik hareketler sonucu meydana gelen Isık gölü kıyısındaki bir hotelde kalıyorduk. Birkaç kişi anlaşıp akşamki programdan sonra sahile gidecektik, gittik de. Sadece bizim gibi düşünen birkaç kişilik birçok grup daha vardı orada. Gecenin ilerleyen saatlerinde git gide soğuyan havaya karşı önlemi bir araya gelip çalıştayı değerlendirerek aldık.

13245333_956394634482267_224055065620049949_n

Isık Göl Tarih ve medeniyet Müzesi’nde İskitlere, Budalara ait eşyaları, Kaşgarlı Mahmut’un Isık gölünü dünyanın merkezine yerleştirdiği dünya haritasını, runik yazısını, Kırgız göçebelerinin kullandığı eşyaları, müzik aletlerini gördük. Müzeyi gezdikten sonra bizim için hazırlanan folklor gösterisini hayranlıkla izledik. 10 yaşındaki en genç “Manasçı” (Manas destanını okuyan kişi) Ümöt’in Manas Destanı’nın Semetey kısmını kendinden geçerek okuması salondaki herkesi şaşırttı. Daha sonra öğrendik ki Ümöt hiç durmadan 4-5 saat Manas’ı ezberinden okuyabiliyormuş. Müze’den çıkıp “Ruh Ordo” Kültür Merkezine giriyoruz. 2002 yılında açılan merkez ünlü yazar Cengiz Aytmatov’un ölümünden sonra onun adını alıyor. Yerel kültürel aktiviteler için kullanılan merkezde, geçmişte yaşayan ünlü kişilerin heykellerini ve Budist, Katolik, Ortodoks, Yahudi ile İslam’ın minyatür ibadet evlerini görmek mümkün.

13307302_956388127816251_5777660553162938795_n

Üç günlük Kırgızistan gezisinden öne çıkan notlar bunlar. Yazılamayan, anlatılamayan daha bir sürü detay, anı ve hatıra var. Yukarıda yazılanların çoğu uzun otobüs yolculukları sırasında varılan, görülen yerler. Bunun bir de otobüste geçen zamanı var ki hem yeni arkadaşlar kazandık hem de yeni şehirler öğrendik. Birçok arkadaşımız vize alınamadığı için ne Kırgızistan’a ne Kazakistan’a gelebildi. Bazılarımız da Kırgızistan’dan dönmek zorunda kaldı. Gümrük sınırlarını kaldıramasak da Astanalı Güldana’nın gelip tüm samimiyetiyle “biz size vizesiz gelebiliyoruz, bizimkiler size nasıl vize vermez” sorusu gönül sınırlarını çoktan kaldırdığımızı gösteriyor. İşte bu yüzden çalıştay boyunca ülke isimleriyle değil de hep şehir isimleriyle seslendik birbirimize. Selam olsun Almatı’ya, Türkmenabat’a, Gümülcine’ye, Bişkek’e, Köstence’ye, Nalçık’a, Taşkent’e, Novi Pazar’a, Akmescit’e, Oş’a, Bakü’ye, İstanbul’a…

Read Previous

Ana muhalefet lideri Zaev’in “renkli devrime” dahil olması krizi doruk noktasına mı çıkarıyor?

Read Next

Eyüp Belediyesi Başkan Yardımcısı Ahmet Tüfekçi: “Eyüp’teki Arnavut asıllı vatandaşlar Türk halkı ile uyum içinde yaşıyorlar”

28 Comments

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *