Asr’a Yemin Olsun Ki…

“Asra yemin olsun ki, hiç şüphesiz insan hüsrandadır. Ancak, iman edip, salih amel işleyenler, birbirine hakkı ve sabrı tavsiye edenler müstesna.” (Asr Suresi, 1-3)

Asr Suresi, risaletin 1. yılının sonlarına doğru inmiştir. Sure, Kur’an’ın birkaç suresi gibi yeminle başlıyor. Kur’an-ı Kerim’de Rabbimizin yemin ettiği şeylere dikkat edelim. Üstüne yemin edilen şeyler, insan için gerçekten gerekli ve önemli olan şeylerdir. Üzerine yemin edilen önemli şeylerden biri de “Asr” yani zamandır. Bazı müfessirlere göre ise ikindi zamanıdır. Sure inanmak, inandığını yaşamak, yaşadığını tavsiye etmek ve sonuna kadar direnmek gibi insanın sahip olması gereken değerleri sunar. Bu özellikleri kuşanarak yaşamaya gayret etmeyi öğütler.

Ashabdan iki kişi buluşunca; biri diğerine Asr Suresi’ni sonuna kadar okuyup selâm vermeden ayrılmazlardı. İmam Şafiî Hazretleri de der ki: “Halk, bu sureyi düşünseydi kendilerine yeterdi.” Zaman insana verilmiş en büyük sermayedir. İnsanın hayattaki en değerli hazinesi zamanıdır. Çünkü hayat fanidir ve zamanın da telafisi yoktur. Zamanı iyi kullanmak insanların elindedir; ama önce zaman kavramının önemini iyi anlamak gerekir. Boşa harcanan zamanlarla geçirilmiş bir hayat, hiç yaşanmamış demektir. Bu nedenle zaman, insanın hayattaki en büyük sermayesidir. Hayatın gayesini ve manasını anlamayan, zamanı değerlendiremez. Zamanı değerlendiremeyen, ömrünü boşa geçirmiş olur. Bütün büyük başarıların altında bir anlık zamanı iyi değerlendirme çabası yatar. Zamanın kıymetini bilmemek aynı zamanda hayatın kıymetini bilmemek demektir. Çünkü Yüce Peygamberimiz : “Kıyamet günü, dört şeyden sual edilmedikçe, kulun ayakları Rabbinin huzurundan ayrılamaz” diye buyuruyor, bunlar:

* Ömrünü nerede harcadığından,
* Ne amelde bulunduğundan,
* Malını nerede kazandığından ve nereye harcadığından,
* Vücudunu nerede çürüttüğünden. [1]

Tüm bunları göz önünde bulundurarak zamanımızı değerlendirmeli ve Rabbimize cevap verebilecek şekilde davranmalıyız. Günümüzde pek çok kimse vakit darlığından şikâyet ediyor. Kime sorsanız, zamanının olmadığını söylüyor. Halbuki lüzumsuz ve faydasız işlerin peşinden koşuşturmaktan, ya da boşa zaman harcamaktan hayatî önem arzeden işleri yapmaya zamanımız kalmamaktadır belki de. Unutmayalım ki, kaybedilen birçok şey telafi edilebilir, servetler yeniden kazanılabilir, insan zamanla mal, mülk ve servet sahibi olabilir, ama, boşa geçirdiği zamanını asla geri getiremez. Zamanın içinde var olmaya hayat, hayatta bize ayrılan süreye ise ömür diyoruz. İşte bu nedenle Peygamberimiz hadisinde şöyle buyuruyor : “İki nimet vardır ki, insanların çoğu bu nimetleri kullanmakta aldanmıştır: Sıhhat ve boş vakit.” [2]

İnsanlar zaman nimetinin kadrini ve kıymetini bilip, onu en iyi ve verimli bir şekilde değerlendirmezlerse, hem dünyada hem de ahirette ziyan içinde olurlar. Dinimizde ibadetler her zaman tanzimine yönelik gâyeler taşırlar. Böylece ‘Yüce dinimiz İslâm, emirlerinin büyük çoğunluğuyla, insana zamanı azamî ölçüde değerlendirmeyi öğretmektedir’ diyebiliriz. “Öyleyse, bir işi bitirince diğerine koyul!” [3] buyurularak; bir ibadeti, bir işi bitirince iş bitti diye oturmadan, diğer bir iş veya hizmet için kalkıp çalışılması ve böylece zamanın verimli bir şekilde değerlendirilmesi tavsiye edilmektedir.

Tâbiinden Amr b. Abdilkays çok lüzumsuz sorular soran ve kendisiyle uzunca bir süre ilgilenmesini isteyen birisine şöyle der: “Arkadaş, güneşi tutup zamanı durdurabilirsen seninle böyle boş şeyleri konuşabilirim.”

Müfessirlerden biri pazarda dolaşırken,”Sermayesi hızla tükenen şu adama yardım edin” diye bağıran bir buz satıcısına rastlamış. Bundan çok etkilenip, yere yığılmış. Kendisine geldiğinde ne oldu diye soranlara, “Eriyen ömür sermayesidir. Asr suresinin manasını şimdi anladım” demiş.

Asr Suresi “Ancak iman edip salih amel işleyenler…” kısmında iman ettikten sonra imanın kemali için salih amellere ihtiyacımızın olduğu anlatılmaktadır. Bugün – yarın diyerek ertelediğimiz ameller, yarın amel defterimizde kocaman bir boşluğa sebep olacaktır. Zamanı ziyan ederken, kendisi de ziyan olur insan. Birbirlerine hakkı ve sabrı tavsiye edenler kısmına gelince Lokman a.s oğluna öğüdü olan ayeti kerimede Rabbimiz : “Ey oğlum, namazı dosdoğru kıl, ma’rufu emret, münkerden sakındır ve sana isabet eden (musibetler)e karşı sabret. Çünkü bunlar, azmedilmesi gereken işlerdendir.” [4]

Bu gruba dahil olabilmek de en büyük emellerimizden biri. Hakkı haykırmak zordur, işte bu zoru başarmak da kişinin elindedir. Allah’ın dinini ayakta tutmak sabrı gerektiren işlerdendir. İman edip salih amel işleyenler öncelikle birbirlerine hakkı ve sabrı tavsiye ederler. Çünkü “Kuşkusuz Allah sabredenlerle beraberdir.” [5]

Rabbim bizleri , iman edip, salih amel işleyenler, birbirine hakkı ve sabrı tavsiye edenlerden eylesin… Ne güzel söylemiş merhum Mehmet AKİF :

Hâlık’ın nâmütenahi adı var, en başı “Hak”,
Ne büyük şey kul için hakkı tutup kaldırmak!
Hani Ashâb-ı Kirâm ayrılalım derlerken,
Mutlaka “Sûre-i ve’l- asr”ı okurmuş, bu neden?
Çünkü meknûn o büyük surede esrâr-ı felâh,
Başta imanı hakiki geliyor, sonra salâh,
Sonra hak, sonra sebât. İşte kuzum insanlık,
Dördü birleşti mi, yoktur sana hüsran artık.

 

[1] Tirmizî, Kıyamet 1
[2] Tirmizî, Zühd 1
[3] İnşirah suresi, 7.ayet
[4] Lokman suresi, 17. ayet
[5] Bakara suresi, 153. ayet

Read Previous

Tito Petkovski: “DBB erken seçim tarihinin kesinleşmesi için bakanlarını çekti”

Read Next

Davutoğlu, Dost Parti heyetini kabul etti

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *