Bizim Balkanımız

Üsküp İslam Medeniyeti Merkezi Vakfının, “Balkan Düşünce Akademisi’’ projesi ile amaçlarını ortak zeminde ele almak üzere, sizin de hazır bulunduğunuz bu açılış toplantısında, bu kurum içerisinde kurulma aşamasında olan iki yeni enstitünün kuruluş aşamasında olduğunu ifade etmeden geçemeyeceğimi belirtir, bu girişimin de vakfın hayata geçirdiği projeler ile amaç sıralamasında önemli bir yere sahip olduğunu ifade etmek isterim.

Vakfımız kendi amaçlarını hayata geçirmek amacı ile birkaç yapılanma hedefi içerisine girmiştir. Bu yapılanmaların en önemlileri de “Balkan Araştırmaları Enstitüsü’’ve “İslam ve Doğu Araştırmaları Enstitüsü’’dür.

“Balkan’’ kavramı veya “Balkanlıların Balkanı’’ ifadesi tarihsel olarak ilkinde konsept olarak, ikincisinde de deyim olarak geç dönemde, daha doğrusu Balkan savaşlarında ortaya çıkmıştır. Bu konseptin içeriğinde ise Balkanlar Pan-Slavist siyaset söyleminin bir parçası olmuş ve coğrafi olarak bu konsept ilk Sırp-Hırvat-Sloven Krallığı döneminde, daha sonra da Balkanlardaki en büyük Slav birliği olarak da bilinen Güney Slavların ya da Yugoslavya’nın kurulması ile hayat bulmuştur. Sırp-Hırvat-Sloven Krallığı kökenli ve son yüz yıllık Pan-Slavist veya Pan-Balkanist söylem akademik ve siyasi bir çerçeveye de oturtularak bu alanları domine etmiştir. Sosyalist Yugoslavya zamanında bu ülkenin halkları Pan-Slavist Balkan söylemine sahip çıkarak, Balkanların Slav olmayan unsurlarını bu söylemin dışında tutmuşlardır. Başka bir deyişle Balkanlar bölgenin yarısına yayılmış olmalarına rağmen hiçbir zaman Arnavutların ve Boşnakların olmamıştır.

İslam Medeniyeti Merkezi Vakfı (FOCIC) “Balkan Araştırmaları Enstitüsü’’nü kurma girişiminde bulunarak, Balkanlar konusunda fikri ve siyasi olarak farklı ve yeni bir bakış açısı elde etmeyi amaçlamaktadır. Balkan Enstitüsünün Üsküp’te kurulmasının somut bir adımı da bu yıl üçüncüsünün düzenlenmesi düşünülen yaz okulunun ‘’Balkanlardaki Modernitenin Alternatif Yorumları’’ başlığı altındaki gerçekleştirileceğidir. İlk bakışta idealist ve ulaşılamayan bir görünüme sahip olsa da bu yaz okulunun amacı yeni bir Balkan teorisi ortaya koyarak dışlayıcı Avrupa modernitesine teslim olmama özelliğine sahiptir. Felsefenin ve Avrupa isminin doğduğu yer olarak Balkanlar, kendi tarihi ve entelektüel kapasitesi sayesinde geleceğin tarihine veya tarih olarak bugüne yönelik kendi yörüngesini keşf ve/veya inşa etmek durumundadır. Bu projenin ana amaçlarından bir diğeri de Balkanların epistemolojik ve kültürel dekolonizasyonunun yapılarak kendi halkları içindeki rekabet dinamiklerine ideolojik değil kültürel unsurların yerleştirilmesine imkan aramaktır. Kültürel değerlerin rekabeti çeşitliliği arttırmakla birlikte kültürel etkileşime yol açıcı, ideolojik rekabet ise yıkıcı ve yok edici özellik taşır. Yeni Balkan Paradigmasının ana unsurları yalnızca yüzyıllardır varlığını sürdüren Antik Atina Siyaset Felsefesi, Ortodoks Spiritüalizmi ve İslam Apolojetiğidir.

Bu çerçevede Vakfımız aynı şekilde “İslam ve Doğu Araştırmaları Enstitüsü’’nün kurulması girişiminde bulunarak eskiden var olan ancak bu gün İslam hakkındaki söylemde yer bulamayan yönlerinin ön plana çıkartılarak bu söylemin yeni bir zemine oturtma amacını taşımaktadır. İslam kategorik olarak kültürel ve tarihsel epistemolojisi açısından görmezden gelinmiş, yabancı ve ithal edilmiş ‘’tarihsel bir kaza’’ olarak tanımlanmış, bu bölgedeki ciddi bir yayılıma sahip Müslümanlar ise oluşturulan kimlikler ve iktidar eliyle bireysel ve kolektif bir biçimde Balkanlarda ötekileştirerek ve hatta mutlak olarak siyasi ve kültürel anlamda dışlanmışlardır. Bu enstitünün temel vizyonu Balkan vatandaşının antropokozmik vizyonu çerçevesinde ele alınarak Antropomorf Tanrı veya Teomorf insan dikotomisi öngörüsü ile bakış açısından kaçınmak, Tanrının köleleştirici değil özgürleştirici tarafına estetik bir anlam kazandırmaktır.

FOCIC yayın alanında da İspanyol yazar Tereza Waltenberger’in “Makedonya’da Mimari – Osmanlı Mirası’’ kitabını basmış, felsefe profesörü Ferid Muhiç’in hali hazırda Arnavutça basılıp Boşnakçaya tercüme edilmiş ve kısa bir süre içerisinde Almanca ve İngilizceye tercüme edilmesi beklenen ‘’Avrupa’nın İslami Kimliği’’ kitabını desteklemiştir. Söz konusu kitabın Üsküp, Tiran ve Saraybosna’da tanıtımı yapılmış, yakın zamanda da Belgrad ve diğer Avrupa şehirlerinde tanıtımının yapılması beklenmektedir. Ayrıca bilimsel ve felsefi tartışmaların öğrencilerle aylık olarak yapıldığı oturumları da hatırlatmam gerekiyor.

“Balkan Düşünce Akademisi’’ projesi bu güne kadar belki de Balkanlardaki en önemli projelerden biri olduğu göz önünde bulundurularak altı aylık bir zaman diliminde dokuz toplantı şeklinde tasarlanmış, her toplantıda iki oturum gerçekleşmesi öngörülmüş, eğitici ve kültürel Balkanlar gezileri de kapsanmıştır. Bu projede İstanbul’un en önemli üniversitelerinden hocalar ile birlikte Üsküp, Tiran ve Priştine’den konuşmacılar yer alacaktır. Katılımcı olarak da Makedonya, Arnavutluk, Kosova ve Preşova’dan 30 kişi belirlenmiştir. Müfredat olarak ise bu proje eski Balkan Medeniyeti (Antik Yunan) düşünce tarihini, özel olarak da İslam Medeniyeti ve Modern Batı Medeniyetinin anlatıldığı bir içeriğe sahiptir. Özel ilgi alanı olarak da 1400 yıllık İslam düşünce arkeolojisi ve felsefesinin tarihsel seyri yanı sıra, bu medeniyetin temel sütunlarından olan apolojetik ve tasavvufi yönü olacaktır. Bu proje FOCIC’in bu güne kadar yapmış olduğu en uzun süreli projedir. Modül olarak da ‘’Düşünce Tarihine Giriş’’ olarak ele alınmış olması aslında hedeflenen projenin daha fazla derinleştirilip tematik olarak detaylandırılması ile birlikte birkaç yıl sürecek bir yolculuğun nihai hedeflerinden biri de tarihsel gelişimin lineer ve dairesel seyri hakkında net bilgilere sahip olmaktır. Son olarak bu proje Balkanlarda yeni nesillerin yeni bir Balkan dünya görüşüne (weltenchaung) sahip olmaları için ilk adımdır.

Latif Mustafa (Üsküp’te gerçekleşen “Balkan Düşünce Akademisi’’ açılış konuşması)

Türkçeye çeviren: Caner Süleyman

Read Previous

Richard Howitt: Medya reformları hala seçim sürecinin bir parçası

Read Next

Ramadani: Bul karayı al parayı tarzı siyasi hamlelerle durumun iyileşmeyeceği çok aşikardır

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *