Biz Mü’minsek!

İnanan herkes inandığı için kendisinin iman sahibi olduğunu, mü’min olduğunu söyler ve iddia eder. Peki! Kur’an’da mü’minlerin kimler olduğu hakkında neler yazdığını hiç araştırdık  mı, bu ayetler üzerine tefekkür ettik mi? Tefekkür etmek insanı doğrulara ulaştırır. Rabbimiz kutsal kitabımız Kuran-ı Kerim’in birçok ayetinde tefekkürü yani düşünmeyi teşvik ederken, bizler mü’minler olarak ne kadar düşünüyoruz?

Mü’min, Hz. Muhammed’in (a.s) Allah’tan aldığı ilahi esaslara kalbiyle inanan ve bunu diliyle tasdik eden kişiye denir. Mü’min adı Cenab-ı Hakk’ın kendi isimlerindendir. Biz mü’min kulların O’ndan başka elde edebileceği bir eman, bir emniyet yoktur. En büyük eman sahibi Cenab-ı Hak’tır. Mü’min; Cenab-ı Hakk’ın ilahi nefhasından nasip almış kişidir, Cenab-ı Hakk’a hamdla bağlanmış kişidir. Biz müslüman ve mü’miniz elhamdülillah, eğer mü’minsek o halde Kur’an bizim hakkımızda ne söylüyor bir bakalım. Rabbimiz Mü’minun Suresini indirerek biz mü’minlerde olması gereken özelliklerinden bahsediyor. Mü’miniz fakat, Allah ve Resulü’ne itaatimiz ne kadar, lisan ve halimiz neyi ifade ediyor? Mü’minsek hayra koşalım, iman kardeşliğimiz olsun, Hz. Muhammed’in ahlakıyla ahlaklanalım. İnsanlığın sorunlarını giderecek reçete kutsal kitabımızda gizli, o halde biz mü’minlerle ilgili Kur’an’da sıkça rastlanan ilahi beyanlardan birkaçına göz atalım:

“Mü’minler ancak o kimselerdir ki; Allah anıldığı zaman kalpleri ürperir. O’nun âyetleri kendilerine okunduğu zaman (bu) onların imanlarını artırır. Onlar sadece Rablerine tevekkül ederler.” – Enfal, 2 – 3

“Gevşemeyin, hüzünlenmeyin. Eğer (gerçekten) iman etmiş kimseler iseniz üstün olan sizlersiniz.” – Ali İmran, 139

“Eğer mü’minler iseniz, yalnızca Allah’a tevekkül edin.” – Maide, 23

“Eğer mü’minler iseniz Allah’a karşı gelmekten sakının, aranızı düzeltin, Allah ve Rasûlüne itaat edin.” – Enfal, 1

“Ey iman edenler! faizden geriye kalanı bırakın.” – Bakara, 278

Tüm bu ve daha nice ayeti kerimeler dünya ahiret huzurunun kaynaklarıdır. Biz eğer mü’minsek Allah’ın verdiğine hamd ederiz, şükrederiz (şükründen de aciziz) ama Cenab-ı Hakk’ın bize bahşettiği İslam ve iman nimeti için bunun kadir ve kıymetini biliriz. “Ya Rabbi sen öyle bir nimetle bizi şereflendirdin ki yani kendinden öyle bir şereflendirdin ki bizim varlığımızı da zaten senden, sana borçluyuz. Dolayısıyla biz sadece hamd ediyoruz ama hamdindan aciz olarak, şükrediyoruz ama şükründen aciz olarak. İman edenlerin hepsini tek bir isimle andı Cenab-ı Hakk; O da mü’min olmamız.

Rivayete göre Hz. Meryem, Mescidi Aksa’da Zekeriya (a.s.) tarafından kendisine verilen odada bulunur, ihtiyacı halinde dışarı çıkardı. Bir gün Mescid-i Aksa’nın doğusunda bir yerde bulunurken Cebrail a.s. geldi. Her azası tam düzgün genç bir insan şeklinde idi. Hz. Meryem annemiz Cebrail’i (a.s.) aslî şekliyle görmeye tahammül edemeyeceğinden, Cebrail a.s. insan şeklinde gelmişti.
Bu husus Meryem Suresi’nde Rabbimiz tarafından şöyle beyan buyurulmuştur.
“Biz ona ruhumuzu (Cebrail’i) gönderdik de, o kendisine tastamam bir insan şeklinde göründü.”
Hz. Meryem validemiz Cibri’l-i Emin’i gördü. Telaşa kapıldı. Zira kemal-i iffet sahibi idi. Saadetli hücresine yalnız Zekeriyya (a.s.), koskoca bir peygamber girer çıkardı. Bir baktı, yalnız bir erkektir, tanımadığı bir erkektir. İrkildi ve şöyle dedi:
“Ben senden Rahman olan Allah Tealâ’ya sığınırım. Eğer Allah’tan korkup haramdan sakınan biri isen (müttaki isen) bana yaklaşma!”
Hz. Meryem annemiz, ayet-i celilede bildirildiği üzere “Ben senden Rahman olan Allahu Tealâ’ya sığınırım.” diyor.
Demek insan olarak, kadın ve erkek olarak, herbirimiz mü’minsek maddi ve manevi iffet ve namusumuza, dinimize, kudret getiremeyeceğimiz bela musibet ve kazalara karşı, maddi delillere ve sebeplere değil; Rahman Tealâ Hazretleri’ne sığınacağız.
Ne tarzda, ne cinste musibet gelirse gelsin; beklenmedik biçimde hangi felakete uğrarsak uğrayalım; hiçbir maddi sebebe güvenmeksizin, hiçbir beşeri kuvvet ve güce dayanmaksızın doğrudan doğruya bütün işlerimiz için Allah’a tevekkül edip, sığınmamız gerekiyor. Eğer mü’min ve müttaki isek başımıza gelen her türlü şeyin Allah’tan geldiğini bilerek O’na şükretmeliyiz.

Eğer biz mü’min ve müttaki isek, dilimizden, elimizden her türlü azalarımızdan bütün insanlar, kâfirler bile emin olmalıdır. İşte böyle dedirtmemiz için, Meryem annemizin lisanı ile Rahman Tealâ Hazretleri’nin bize beyan buyurduğu izzet ve sıfat ile müsemma olmamız gerekmektedir.

Eğer mü’minsek Hz. Aliler, Hz. Hasan ve Hüseyinler, Hz. Aişeler, Hz. Haticeleri örnek almalıyız. Onların yaşamlarını, davranışlarını, edeblerini bilmeyi ve hayatımıza yansıtmalıyız.

Peygamber Efendimiz (s.a.v) biz  mü’minlere, zalimlere engel olma bakımından;

“Elinizden geliyorsa elinizle, dilinizden geliyorsa dilinizle, ikisinden de gelmiyorsa kalbinizle itiraz edin. Bu da imanın en düşük mertebesidir”, buyurarak mü’min olarak ne şekilde davranmamız gerektiğine vurgu yapıyor.

Read Previous

İki gün içinde kurumların bilgileri çapraz karşılaştırılmaya başlanacak

Read Next

Bulgaristan Edirne Başkonsolosu Vılçev, AK Parti’yi ziyaret etti

14 Comments

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *