Türkiye Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan ve Beraberindeki Heyetin Kuzey Makedonya Ziyareti

Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan ve beraberindeki Heyet, Kuzey Makedonya Cumhuriyeti Anayasa Mahkemesinin 60. kuruluş yıldönümü vesilesiyle 15 Mart 2024 tarihinde Üsküp’te düzenlenen törene ve uluslararası konferansa katıldı. Başkan Zühtü Arslan’a Anayasa Mahkemesi Genel Sekreter Yardımcısı Yücel Arslan ve Özel Kalem Müdürü Hakan Alumur eşlik etti.

Konferans öncesi 14 Mart 2024 tarihinde Uluslararası Balkan Üniversitesi öğrencileri ile bir araya gelen Başkan Arslan “Anayasa Yargısına Neden İhtiyacımız Var?” başlıklı bir konuşma yaptı. Başkan Arslan konuşmasında anayasaların ve anayasa yargısının siyasi iktidarı kontrol etmeye yönelik uzun bir çabanın sonucu olduğunu, yöneticileri etkin bir şekilde kontrol etmek, hak ve özgürlükleri korumak için bir anayasaya ihtiyaç duyulduğunu ifade etti.

Çağdaş medeniyetin en önemli göstergesinin adaleti sağlamak olduğunu vurgulayan Başkan Arslan “Günümüzde adaletin en önemli tezahürü temel hak ve özgürlüklerin etkin bir şekilde korunmasıdır. Anayasal ve yasal düzen ancak adil ise temel hak ve özgürlüklerimizi siyasal ve toplumsal kurumlar nezdinde koruyabilir.” dedi.

Başkan Arslan anayasa mahkemelerinin anayasayı bir toplumsal sözleşme olarak muhafaza etmek ve korumak amacıyla kurulduğunu, bu anlamda yasama ve yürütme işlemlerinin anayasaya uygunluğunu denetlemekle görevli olan anayasa mahkemelerinin veya yüksek mahkemelerin bireylerin anayasa/toplum sözleşmesi tarafından sağlanan hak ve özgürlüklerinin korunmasında önemli bir rol oynadığını belirtti.

Başkan Arslan konuşmasında Türk Anayasa Mahkemesinin hukukun üstünlüğünü, kuvvetler ayrılığını ve insan haklarını, korumadaki temel rolü ve işlevi üzerinde durarak Mahkemenin Türk hukuk sisteminde anayasal ilkelerin başlıca koruyucusu olduğunu ifade etmekten mutluluk duyduğunu dile getirdi. Bireysel başvuru sayesinde Anayasa Mahkemesinin ideolojik ya da devlet eksenli paradigmayı terk ederek hak eksenli hukuk paradigması olarak adlandırdığı paradigmayı benimsediğini belirten Başkan Arslan “Bu yaklaşım, Anayasa’nın temel haklara öncelik verilerek özgürlükler lehine yorumlanmasını esas alır.” dedi ve Anayasa Mahkemesi kararlarından örnekler vererek Mahkemenin adil bir anayasal düzenin kurulması ve sürdürülmesindeki rolüne dikkati çekti.

Başkan Arslan konuşmasının sonunda ölçüsüz siyasi gücü frenlemek, temel hak ve özgürlükleri koruma altına alarak insanların barış içinde bir arada yaşamasını sağlamak için anayasa yargısına ihtiyaç duyulduğunu vurguladı.

Düşünce Özgürlüğü ve Düşünceleri Açıklama Özgürlüğünün Anayasal Yargı Tarafından Korunması Konulu Uluslararası Konferans

Başkan Zühtü Arslan 15 Mart 2024 tarihinde Kuzey Makedonya Cumhuriyeti Anayasa Mahkemesinin 60. kuruluş yıldönümü kapsamında düzenlenen “Düşünce Özgürlüğü ve Düşünceleri Açıklama Özgürlüğünün Anayasal Yargı Tarafından Korunması” konulu uluslararası konferansa katıldı ve “Türk Anayasa Mahkemesi İçtihadında İfade Özgürlüğü” başlıklı bir konuşma yaptı. Konuşmasına düşünen ve konuşan varlıklar olarak kendimizi gerçekleştirmek için ifade özgürlüğüne ihtiyacımız olduğuna dikkati çekerek başlayan Başkan Arslan, bu özgürlüğün tanınmamasının insanın asli doğasını ihlal edeceğini vurguladı.

Başkan Arslan, modern toplumun farklı ve çoğu zaman birbiriyle çatışan yaşam biçimlerinin, fikirlerin ve ideolojilerin bir arada var olmasını gerektirdiğini belirterek ifade özgürlüğünün böylesine çeşitli ve çoğulcu bir toplumu ve siyaseti beslemek ve sürdürmek için etkili bir araç olduğunu dile getirdi. Düşünce ve ifade özgürlüğü hakkını koruma altına almadan felsefi ve siyasi hastalıkları tedavi etmenin mümkün olmadığını vurgulayan Başkan Arslan düşünce ve ifade özgürlüğünün etkin bir şekilde korunması gerektiğine dikkati çekti.

Konuşmasının devamında Türk Anayasa Mahkemesinin ifade özgürlüğünün çoğulcu demokratik bir toplumun temel dayanaklarından birini oluşturduğunu sürekli olarak vurguladığını belirten Başkan Arslan “Anayasa Mahkemesine göre ifade özgürlüğü sadece çoğulcu bir siyasi ve sivil toplum için bir gereklilik değil, aynı zamanda ahlaki aktörler olarak kendimizi gerçekleştirmenin de bir ön koşuludur.” dedi.

Başkan Arslan, Anayasa Mahkemesinin ifade özgürlüğüne ilişkin anayasal hükümleri katı ve ihtiyatlı bir şekilde yorumladığını, uyguladığını belirtti ve sözlerine şöyle devam etti:

“Hem norm denetiminde hem de bireysel başvuruda Mahkeme, anayasal hükümleri özgürlükler lehine yorumlanmasını gerektiren ve benim ‘hak eksenli’ olarak adlandırdığım yaklaşımı benimsemiştir. Hak temelli yaklaşım, özgürlüğün kural, kısıtlamanın ise istisna olduğunu varsaymaktadır. Bu yaklaşım, ‘hak’ kelimesinin birbiriyle ilişkili iki anlamının birleşimini yansıtmaktadır. Birincisi, hepimizin bildiği gibi, ‘hak’ terimi ‘adalet’ veya ‘hakkaniyet’ anlamına gelmektedir. İkincisi, ‘hak’ genellikle, yaşam hakkı ya da mülkiyet hakkı örneğinde olduğu gibi, bir şeyden yararlanmayı ifade eder. Dolayısıyla hak temelli yaklaşımı, anayasal adaleti sağlayarak hakları korumayı amaçlayan bir yaklaşım olarak tanımlayabiliriz.”

Anayasa Mahkemesinin ifade özgürlüğüne getirilen kısıtlamaları değerlendirme yöntemine ilişkin bilgiler veren Başkan Arslan “Mahkeme, ifade özgürlüğüne getirilen kısıtlamaları değerlendirirken Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen üç aşamalı bir test uygulamaktadır. İlk olarak ifade özgürlüğüne kısıtlama getirmek için bir Meclis kararı gereklidir. İkinci olarak söz konusu kısıtlamalar kamu güvenliğinin ve başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması gibi belirli meşru amaçlara hizmet etmelidir. Son olarak ise kısıtlamalar orantılı olmanın yanı sıra demokratik bir toplumda gerekli olmalıdır. Bu bağlamda Mahkeme, bir kısıtlamanın ifade özgürlüğünü ihlal edip etmediğini değerlendirirken, zorunlu toplumsal ihtiyaç ve orantılılık kavramlarını dikkate almaktadır.” dedi ve Anayasa Mahkemesi kararlarından örnekler vererek bu testlerin Anayasa Mahkemesi içtihadında nasıl uygulandığını açıkladı.

Başkan Arslan konuşmasının sonunda Anayasa Mahkemesinin demokratik bir toplumun ayırt edici özellikleri olan hoşgörü, çoğulculuk ve açık fikirlilik değerlerinin korunmasında önemli bir rol oynadığını ifade ederek anayasal demokrasinin vazgeçilmez kurumları olan anayasa mahkemelerinin düşünce ve ifade özgürlüğünü korumaya devam edeceğine inandığını dile getirdi.

Read Previous

Seçmen listelerinin incelenmesi ve diasporadan seçmenlerin kaydedilmesi bu gece yarısı sona eriyor

Read Next

Çanakkale Zaferi’nin 109. yıl dönümü