İstanbul’da hizmet veren Derindere Hastanesi Genel Müdür Yardımcısı Serkan Bülent Şahin’in “Sağlık Sektöründe Pandemi Sürecinde Oluşan Sıkıntılar” başlıklı yazısını ilginize sunuyoruz.
15.04.2021 tarihi itibariyle sağlık sektöründe otuz yılımı doldurmanın onur ve gururunu yaşıyorum. Bu yılların büyük çoğunluğunu Yöneticilik yaparak geçirmişim. Hizmetimin tamamını ülkemizin en büyük nüfus yoğunluğuna sahip İstanbul’ da ifa etmişim. İstanbul Sağlık Müdürlüğü başta olmak üzere Şişli Etfal Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Okmeydanı Eğitim ve Araştırma Hastanesi gibi ülkemizin en büyük hastanelerinde görev yapmışım. Bu otuz yılda sağlığa gönül vermiş tüm sağlık çalışanlarımızın karşılıksız, beklentisiz ve cefakarca görev yaptığına şahit olmuşumdur hep… Birçok toplumsal olayda bile çoğu sektörde çalışanların “hadi hemen eve gidelim” derken, onların ailelerine “ beni beklemeyin, ben gelemeyeceğim” demelerine defalarca şahit oldum. Onlar bu ülkenin gerçek kahramanları, onlar umutsuzca yüzlerine bakan insanların süper kahramanları oldular. Karşılık beklemediler, bıkmadılar, yorulmadılar, geride bıraktıklarını düşünmediler.
Bundan yaklaşık 14 ay önce Ülkemizde görülmeye başlanan Pandeminin gerçek kahramanlarını sizlere anlatmaya çalıştım. Şahsım da bizzat pandemiyi yöneten ekibin içinde olduğu bir özel sağlık kuruluşunda yaşadıklarımızı sizlerle paylaşmak istiyorum. Önce Çin’ in Wuhan Kentinde başlayan bir hastalığın uzak doğuya yayıldığı bilgisi geldi. Ardından yavaş yavaş dünya geneline yayılan bu hastalık için Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) Pandemi kararı alındığı bilgisi verildi. 11 Mart 2020 tarihinde Ülkemizde ilk vakaların görüldüğü yetkililerce duyuruldu.
Aralık ayından itibaren başlarda aynı ölüm tabloları ile sağlık kuruluşlarına müracaat eden hastaların Dünya Sağlık Örgütü’ nün duyuruları doğrultusunda sonraki vakalarda Covid-19 hastalığına yakalandıkları tespitine varıldı. Bunun üzerine gerek kamu gerekse özel sağlık kuruluşları acil durum eylem planını aktive etmeye başladı. Çünkü bu bir deprem bir yangın gibi sadece bir kesimin gözle görülür bir mağduriyeti değil,
solunum yoluyla bulaşan, geldiği yeri ve kişisi belli olmayan bir salgın hastalığıydı. Bir çok kurum evde çalışma düzeni veya çalışmaya ara verme kararı almışken, biz hastaneye müracaat edecek olası hastalara nasıl sağlık hizmeti sunabiliriz düşüncesindeydik. Bu bağlamda hastanın karşılanacağı, geçiş güzergahlarının belirleneceği, tedavisinin yapılacağı tüm alanları belirleyerek Pandemi Eylem Planı oluşturulmuştur. Bu iş ve eylemleri gerçekleştirecek görevliler belirlenerek Pandemi Timi adı altında çatı yöneticiler belirlenmiştir. Hizmet alanları, görevliler ve geçiş güzergahları belirlendikten sonra mevcut tıbbi malzeme tespitine gidilmiştir. Stok malzemelerin sayı ve kullanım ömürleri gözden geçirildikten sonra stok miktarlarına ilaveler yapılması planlanmıştır. Hastalığın yavaş yavaş ortaya çıkması ve hastaların birer ikişer hastanelere intikal etmesiyle birlikte artık Pandemi gerçeğini yaşamaya başlamıştık. İşte bu aşamada en çok sıkıntı yaşanılan şey; tıbbi malzeme tedariği olmuştur. Çoğu dış ülkenin sağlık ve ekonomi yatırımları yerine milli savunmaya dönük yatırımları yaptığı aşikardır.
Pandemi dönemi bu ülkelerin sağlık zaaflarını daha da ön plana çıkarmıştır. Bu ülkelerden bir çoğu Pandeminin yaygınlaşması ile birlikte tıbbi malzeme tedariki için diğer ülkelerden destek almışlardır. Özellikle uzak doğu ülkeleri uçak ve gemilerle gelerek Ülkemizden de maske, eldiven gibi tıbbi malzeme tedarik etmeye çalışmışlardır. Bu yönde faaliyet gösteren işletmelerden bazıları stoklarını tutarak daha yüksek fiyatlarla malzeme satmaya çalışmışlar, belki de satmışlardır. Bu durum iç piyasadaki fiyatların oldukça yükselmesine, malzeme arayışlarına giren çoğu sağlık kuruluşlarının malzeme bulmakta sıkıntı yaşamasına sebep olmuştur. Yurtdışına malzeme satmaya çalışan bu kişilerin yarın öbür gün bu malzemelere kendilerinin bile ihtiyaç duyabileceklerini her zaman söyledim. Maalesef gördüm de… Neyse ki devletimiz bir süre sonra bu suistimallerin önüne geçerek malzeme çıkışlarına ve fahiş fiyatlarla mal satışlarına müdahale etmiştir. Bu bağlamda özellikle kendi yağı ile kavrulan özel sağlık kuruluşları da gerek personel maaşları, gerekse malzeme fiyatlarının çok yükselmesi ile çok ağır maddi sorunlar yaşamıştır.
Devlet Sosyal Güvenlik Kurumu vasıtasıyla yatarak tedavi gören hastalara ödenen ücretlerde bir miktar artış sağlayarak bir nebze olsun destek olma yoluna gitmiştir. Bu dönemde işine sıkı sıkıya sarılan sağlık personelleri malzeme kullanımlarını en azami seviyede tutarak, israfa yol açmadan hizmet vermeye devam etmiştir. Hiçbir zorluğa boyun eğmeyen sağlık çalışanlarını en çok malzeme tedariki zorlamıştır. Çoğu kamu ve özel sektör çalışanı uzaktan çalışmaya geçerken, işine sıkı sıkıya bağlanan yine sağlık çalışanları olmuştur. Önündeki hastanın yaşaması için canla başla çırpınırken evde bıraktıkları ailelerini de iyi oldukları yönde telkin eden yine onlardı. O günlerde belki de en psikolojik destek almaları gereken kişiler onlar olması gerekirken, evlerine gitmeyen, otelde veya tahsis edilen konuk evlerinde dinlenen, çocuklarını aylarca görmeden hizmet veren yine onlardı. Zor günler geçti, alınan tedbirlerle kolay ve güzel günlere doğru yol alınıyor.
Halen devam eden Pandeminin ilk günlerinde hayatını kaybeden başta Prof. Dr. Cemil Taşçıoğlu ve Prof. Dr. Feriha Öz olmak üzere tüm sağlık şehitlerimize Allahtan rahmet diliyor, cefakarca, vefakarca, bıkmadan, usanmadan, durmadan, bugün dahi hizmete devam eden sağlık emekçileri büyük ve küçüklerime Ülkem ve şahsım adına tonlarca saygılarımı sunuyorum.
Siz bu ülkenin gerçek kahramanlarısınız…