Türklerin Avrupa kıtasında yaptırdıkları abideler, büyük ve yaygın mimarilerinin önemli bir safhasını teşkil eden, başlı başına bir hazine değeri taşımaktadırlar.
TİMEBALKAN ÖZEL / Ersin Diko – Sanat Tarihçisi
1912 den sonra Makedonya’daki müslümanların büyük bir kısmı çaresizliğe itilmiş ve onlar da çareyi Türkiye’ye göç etmekte bulmuşlardır. Arkalarında oralarda sahipsiz terkedilen tarihi eserler bölge halkının ve mevcut devlet mekanizmasının vicdansız merhametine kalmıştır. İlk icraatlarından biri Üsküp merkezinde, Taş Köprü’nün yanında yer alan Burmalı Camii’ni 1925 yılında yıkmak olmuştur. Kaynaklarda Burmalı Camii’nin mükemmel bir mimariye sahip olduğundan bahsedilmektedir.
Asıl Osmanlı tarih eserlerinin büyük bir kısmı komunist rejimi zamanında (1945-1990) “imar planları” iddiasıyla yıktırılmıştır. Bunun en önemli örneklerinden biri de Üsküp’teki Yelen Kapan Camii’nin yıktırılıp yerine modern devlet binaları inşa edilmesidir. Kalkandelen ve Gostivar’daki tarihi çarşı camileri de aynı akıbete maruz kalmıştır. Aynı şekilde 1963 Üsküp depremi de çok sayıda eserin yok olmasına sebep olmuştur. Makedonya’daki 2001 yılında başlayan iç savaş neticesinde elli yedi cami tahrip edilmiştir. Bunlar arasında tarihi eseri olarak Pirlepe Çarşı Camii (1475) Makedon paramiliter güçler tarafından tamamen yakılmıştır. Bunun gibi çok sayıda eser zarar görmüştür. Görülen odur ki bu değerli yapılara bölgede gereken önem verilmemekteydi. Neredeyse bu yapılara bir suç unsuru olarak bakılmaktaydı.
Günümüzde bu konulara daha fazla önem verilmektedir. Bu işlerle ilgilenen kurumların artmasıyla beraber çoğu yapı koruma altına alınmıştır. İyi durumda olan yapıların aksine durumu kötü olan eserlerin varlığıdan da bahsedilebilir. Bu eserlerin tek sorunu restorasyondan geçmesi gereken çok sayıda yapının bulunmasıdır. Yetkililerin bu duruma bir çözüm bulmaları gerekmektedir. Buna örnek olarak günümüzde kötü durumda olan İştip Hüsam Paşa Camii söylenebilir. Bu ve bunun gibi diğer eserlerin, eski ihtişamlarına döndürülmeleri önemli bir çalışma olacaktır.
Osmanlı mimarisi içerisinde önemli bir yeri bulunan bu yapılar, mimari biçimleri yanısıra kullanılan yapı malzemesi ve işlevleriyle birlikte yapıldıkları döneme ilişkin belge değeri taşımaktadırlar. Bu mirasın tarihi, mimari ve estetik değerinin yaşatılması ve sürdürülebilmesi, koruma ilkelerine ve alınacak kararlara bağlıdır. Yapıların tarihi kimlikleri göz önüne tutularak koruma ve nitelikli restorasyon çalışmalarının yapılması gerekmektedir.
Not: Kültürel mirasımızın önemli bir parçası olan bu eserlerin gelecek kuşaklara aktarılması konusunda önlemler alınması dileğiyle…