Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Yüksek Komiserliği’nin son yayımladığı rapora göre, dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 3,6’sı, doğduğu ülke ya da bölgenin dışında yaşamak zorunda kalıyor.
AA muhabiri, 20 Haziran Dünya Mülteciler Günü dolayısıyla küresel göç, mülteci ve sığınmacı verilerini derledi.
İnsanlık tarihinin değişmeyen konularının başında yer alan göç olgusu, son 20 yılda yaşanan çeşitli olumsuz gelişmeler nedeniyle küresel bir fenomen olmanın ötesinde uluslararası kurumlar ve ulusal devletlerin çözmekte yetersiz kaldığı, yeryüzünün her bir köşesinde hissedilen büyük bir soruna dönüştü.
Savaşlar, donmuş çatışmalar, gelir eşitsizliği, kötü yönetim gibi göçün bilindik nedenlerine küresel ısınma ve çevre felaketlerinin de eklenmesiyle yaşadığı coğrafyayı terk etmek zorunda kalan insan sayısı daha önce benzerine rastlanmamış bir seviyeye ulaştı.
Göç, mülteci, sığınmacı gibi kavramlar gündelik yaşamın bir parçası haline gelmiş olsa da kimi zaman bilinçli, bazen de farkında olmadan birbiriyle karıştırılan ifadeler olarak çeşitli mecralarda kullanıldı.
İnsan hareketliliğinin üst başlığı olarak göç kavramı her ne kadar öne çıksa da göçmen, mülteci ya da sığınmacı kavramları hukuki sonuçları nedeniyle farklı tanımlara sahip.
Göçmen, mülteci ve sığınmacı
BM, statüsü, gönüllü ya da gönülsüz göç etmiş olması, göç nedeni ve süresine bakmaksızın, mutat ikametgahından ülke içi ya da dışına taşınan kişileri “göçmen” olarak tanımlıyor. Göçmenler, mültecilerle aynı haklara sahip olmadıkları gibi vatansız olarak da adlandırılamaz.
Yine BM başta olmak üzere Göç İdaresi Başkanlığı ve Cenevre Mülteci Sözleşmesine göre, ırkı, dini, tabiiyeti, belli bir toplumsal gruba mensubiyeti veya siyasi düşüncelerinden dolayı zulme uğrayacağından haklı sebeplerle korktuğu için vatandaşı olduğu ülkenin dışında bulunan ve bu ülkenin korumasından yararlanamayan ya da söz konusu korku nedeniyle yararlanmak istemeyen yabancıya veya bu tür olaylar sonucu önceden ikamet ettiği ülkenin dışında bulunan, oraya dönemeyen veya söz konusu korku nedeniyle dönmek istemeyen “vatansız” kişiye yasal süreç sonrasında verilen statüye “mülteci” adı veriliyor.
Uluslararası anlaşmaların özel statü ve hukuksal koruma sağladığı mülteci statüsüne sahip olmayan ancak benzer nedenlerle bulunduğu ülkeyi terk etmek zorunda kalmış ve iltica başvurusunun sonuçlanmasını bekleyen kişilere de “sığınmacı” deniyor.
Göçmen, mülteci ya da sığınmacılar çoğunlukla bilmedikleri bir coğrafyaya göç etmek zorunda kalmanın yol açtığı sorunların yanı sıra ayrıştırıcı, ötekileştirici, bazen de ırkçı muamelelere maruz kalıyor.
Göç konusu uluslararası kamuoyunda çoğunlukla olumsuz gelişmelerle kendine yer bulabiliyor. Son olarak Yunanistan’ın Mora Yarımadası’nda bulunan Navarin’den 47 deniz mili uzaklıktaki uluslararası sularda, 14 Haziran’da 700’e yakın düzensiz göçmenin bulunduğu iddia edilen balıkçı teknesinin alabora olması sonucu yaşanan facia bu duruma örnek gösterilebilir.
281 milyon göçmen
BM İnsan Hakları Yüksek Komiserliği’nin geçen yıl paylaştığı verilere göre, 2020’de çeşitli nedenlerden ötürü yaklaşık 281 milyon insan, yani dünya nüfusunun yüzde 3,6’sı, doğduğu ülke ya da bölgenin dışına göç etmek zorunda kaldı.
Türkiye’nin de içinde bulunduğu Avrupa kıtasına 86,7, Asya kıtasına 85,6, Kuzey Amerika’ya 58,7, Afrika kıtasına 25,4, Latin Amerika ve Karayipler bölgesine 14,8, Avusturalya’nın da içinde yer aldığı Okyanus bölgesine ise 9,4 milyon kişi göç etti.
Zorla yerinden edilen 108,4 milyon insan
Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği’nin (BMMYK), 14 Haziran’da paylaştığı raporda, dünya genelinde 2022’de zulüm, çatışma, şiddet, insan hakları ihlalleri veya kamu düzenini ciddi şekilde bozan olaylar neticesinde 108,4 milyon insanın zorla yerinden edildiği bildirildi.
Raporda, küresel çapta zorla yerinden edilenlerin, 35,3 milyonunun mülteci, 62,5 milyonunun ülke içinde yerinden edilmiş kişiler, 5,4 milyonunun sığınmacı ve 5,2 milyonunun ise uluslararası koruma ihtiyacı duyan kişilerden oluştuğu ifade edildi.
Mülteciye orta gelirli ülkeler sahip çıkıyor
Düşük ve orta gelirli ülkelerin dünyadaki mülteci ve uluslararası korumaya ihtiyaç duyan diğer insanların yüzde 76’sını barındırdığına dikkat çekilen raporda, Türkiye’nin yaklaşık 3,6 milyon ile dünyada en çok mülteciye ev sahipliği yapan ülke olduğu vurgulandı.
Raporda, dünyadaki tüm mülteci ve uluslararası korumaya ihtiyaç duyan kişilerin yüzde 52’sinin Suriye, Ukrayna ve Afganistan kökenli olduğunun altı çizildi.
Geçen yılın sonuna kadar kayıt altına alınan verilerin paylaşıldığı raporda, örneğin Ukrayna’dan 5,7 milyon kişinin mülteci statüsü elde ettiği gözlendi. Ancak aynı kurumun 6 Haziran 2023 verilerine göre, bu sayının 6,3 milyona yükselmesi, 2023’ün sonunda hem mülteci hem de göçmen sayısının artacağı anlamına geliyor.
Raporda, dünya nüfusunun yüzde 30’unu oluşturan çocukların, zorla yerinden edilenlerin yüzde 40’ına tekabül ettiğine dikkat çekiliyor.
Sudan ve Yemen
Sudan ve Yemen’deki gelişmelere de yer verilen raporda, çatışmaların yaşandığı Sudan’da 1 milyon 670 bin kişinin ülke içinde güvenli bölgelere taşınmak zorunda kaldığı, 482 bin 707 kişinin de çevre ülkelere iltica ettiği ifade edildi.
Yemen’de yaklaşık 22 milyon kişinin uluslararası yardıma ihtiyaç duyduğu, 4,5 milyon Yemenlinin ülke içinde göç etmek zorunda kaldığı, 75 bin kişinin de komşu ülkelere iltica ettiği belirtildi.
Son 30 yılda zorla yerinden edilenlerin sayısının yaklaşık 3 kat arttığına işaret edilen raporda, 1993’te 40 milyon seviyesinde olan rakamın, 2022’de 110 milyona yaklaştığı kaydedildi.
AA