Balkan yarımadasında birçok ülke şehir şehir, kasaba kasaba Osmanlı izi taşıyor. Osmanlı’nın ‘Rumeli’ dediği bölgedeki Kırcaali, Kavala, Üsküp, İpek, İşkodra, Elbasan, Berat olmak üzere birçok şehir hala Türkçe isim taşıyor.
Hamza Türkyılmaz / Dünyabizim
“Rumeli”, daha sonra “Bizans” adını alan Doğu Roma İmparatorluğu sınırları içinde kalan topraklara Türklerin taktığı bir addır. Selçuklu fethinden önce Bizans İmparatorluğu içinde olduğu için Anadolu toprakları için “Diyar-ı Rum” (Rum diyarı) olarak kullanılan bu terim, daha sonra yine Bizans sınırları içinde kalan Balkanların güney bölgesi için kullanılmıştır. Giderek de Osmanlı İmparatorluğu’nun Avrupa’ya ayak bastıktan sonra, burada fethettikleri yerlerin genel adı oldu.
3 kıtada at koşturan Osmanlı İmparatorluğu için Rumeli yani Balkanlar, en az Anadolu kadar önemliydi. Osmanlı padişahları, “İla’yı Kelimetullah”, yani “Allah’ın kelamını yayma”yı ilkesini benimsediklerinden yüzleri hep Rumeli’ye dönük oldu, devleti tehdit edecek bir konuma gelmeden Anadolu’daki beylikler ve diğer İslam devletlerinin fethini tercih etmediler.
Filibe Kütahya’dan önce fethedildi
Bu nedenle, Osmanlı hemen yanı başındaki Germiyanoğulları Beyliği’ni ortadan kaldırıp Kütahya’yı kendisine bağladığında, Bulgaristan’ın Filibe şehri 10 yıldan beri imparatorluğa bağlıydı. Sofya ve Selanik bu nedenle Menteşe, Aydın, Saruhan, Germiyan beylikleri ve bunların hüküm sürdükleri Anadolu şehirlerinden daha önce Osmanlı İmparatorluğu’na ilhak edilmişti. Bugün Filibe’deki bazı Osmanlı eserleri, başta İstanbul olmak üzere Anadolu’nun birçok kentindeki Osmanlı eserlerinden eskidir.
Doç. Dr. Haluk Dursun’a göre Osmanlı, Rumeli fetihlerinde 3 koldan ilerledi. Avrupa’ya yönelen fetih harekâtı, Gümülcine-İskeçe-Selanik-Manastır-Ohri-Gostivar-Kalkandelen-Priştine hattını takip eden sol kol, Edirne-Nis-Belgrad-Budin ve Bech (Viyana ) hattını takip eden orta kol ve Varna-Rusçuk-Şumnu-Dobruca-Eflak-Boğdan (Memleketeyn)-Ozi ve Dinyeper’e kadar uzanan sağ kol olmak üzere 3 koldan Avrupa’yı yöneldi ve Viyana hattına kadar ilerledi.
Osmanlı yıka yıka değil inşa ede ede ilerledi
Osmanlı bu üç kolda yer alan kentleri neredeyse yeniden imar etti, köyleri kasaba, kasabaları kent haline getirdi. Örneğin bugün Arnavutluk’un başkenti olan Tiran, Osmanlı fethettiğinde kasaba iken, imar faaliyetleriyle kente dönüştürüldü. Bu hatlarda bulunan birçok köy, kasaba ve şehir de yüzyıllarca Osmanlı’nın verdiği isimle anıldı.
Bu durum Balkan Savaşları’na kadar devam etti. Bugün de bu yerleşim yerlerinin birçoğu Osmanlı’daki ismiyle anılmakta. Bazıları ise her ne kadar ismi bugünkü resmi dile çevrilmişse de halk tarafından Osmanlı’da kullanılan ismiyle anılıyor.
İşte bu şehirlerden bazılarının eski ve yeni adları:
Bulgaristan
Osmanlı’nın 5 asrı aşkın süre varlığını sürdürdüğü Bulgaristan Osmanlı eserleriyle çevrili. Yanbolu, Kırcaali ve Filibe Osmanlı mirası şehirler arasında yer alıyor. 500 yılı aşkın süre balkanlara hükmeden Osmanlı, bu topraklardan çekilirken geride hoşgörü ve kültürel mirasını da bıraktı.
Bulgaristan’ın başkenti ve en büyük şehri olan Sofya, bu hoşgörünün görüldüğü en önemli kentlerden. MÖ 7. yüzyılda Trakların, Serdika kenti üzerine yerleşmiş bir şehir olan Sofya’nın, 9. yy’da Bulgar topraklarına geçmesi ile adı “merkez” anlamına gelen “Sredets” oldu. 13. yüzyıl sonlarında Osmanlı hâkimiyetine giren şehrin adı, 100 yıl sonra değişerek bugünkü halini aldı.
Plovdiv-Flibe
Ülkenin kültür başkenti sayılan Filibe ise 7 asırlık tarihe sahip. 1390’da Osmanlı topraklarına katılan ve Türk şehri karakterine bürünen Filibe’de sayısız Osmanlı eseri bulunuyor.
Bulgaristan’ın zengin tarihinin önemli bir tanığı olan Filibe, 15. yüzyılın ilk yarısında Rumeli Beylerbeyi’nin de merkeziydi. Tarih boyunca Kendrisos, Filipopolis, Pulpudeva, Trimontsium, Ulpiya, Flaviya, Yuliya, Pildin isimlerini alan şehrin en bilinen ismi ise Filibe.
Osmanlı döneminden sonra adı değişen şehir bugün resmi olarak Plovdiv adını taşıyor. Beş asır boyunca Filibe olarak anılan kente hala, Bulgarlar tarafından eski ismine binaen “Filibeto” da deniliyor.
Kırcaali
Türklerin yoğun olarak yaşadığı şehirlerden olan Kırcaali ise, adını uzun yıllardır değiştirmeden yaşatan yerlerden. Şehir adını hakkında birçok efsane olan askeri kumandan ve evliya olan Kırca Ali’den alıyor. Sultan Murad döneminde Türklerin Rodop kuşatmasında kumandan olan Kırca Ali’nin, bu topraklarda şehit düşerek buraya defnedildiği güçlü rivayetler arasında.
Yanbol-Yambol
Bulgaristan’ın Türkiye sınırında yer alan Osmanlı’dan miras kentlerden biri de Yambol. Osmanlı cami ve bedesteniyle tarihin ihtişamını günümüze taşıyan kent Osmanlı döneminde Yanbolu olarak biliniyordu. Şehir tarih boyunca Dampolis, Dinibuli, Dibilin ve Yanbolu gibi tarih boyunca farklı isimlerle anıldı. Kentin bugünkü adı Osmanlı dönemindeki Yanboli adına yakın olarak Yambol olarak geçiyor.
Ruse-Rusçuk
Ülkenin 5. büyük kenti olan Ruse şehri, adını Osmanlı dönemindeki isminden ilham alan kentlerden. Tuna Nehri kıyısı boyunca uzanan şehir, Osmanlı döneminde Rusçuk adıyla ün kazandı. “Küçük Viyana” olarak da anılan şehir tarihte önemli bir liman kentiydi.
Eski Zağara-Stara Zagora
Osmanlı döneminde Eski Zağara ismiyle bilinen şehir önemli bir ticari merkezdi. 1870’dan bu yana şehrin resmi adı eski Zağara’nın Bulgarca tercümesi olan Stara Zagora oldu.
Eski Cuma-Tırgovişte
Osmanlı döneminde adı Eski Cuma olan Tırgovişte kenti de adı değişen kentlerden. Türkler arasında halen eski cuma adı ile anılan kent de Türklerin yoğun yaşadığı yerlerden biri. Bulgaristan’ın tarihi kentlerinin isimleri çok kez değişikliğe uğradı.
Yunanistan
Yunanistan’da, Antik Yunan’dan Osmanlı dönemine birçok kez değişen şehir isimleri var sırada. Özellikle Batı Trakya’daki birçok yerleşim yerinin adı Batı Trakyalı Türkler tarafından resmi isimlerinden farklı olarak biliniyor.
Yunanistan’da birçok şehir ismini mitolojiden ve Antik Yunan’dan alıyor. Başkent Atina da bu şehirlerden biri. Atina şehri ismini savaş tanrıçası “Atina”dan alıyor. Yunan mitolojisine göre Tanrıça Atina, şehrin baş tanrıçası ve koruyucusuydu. Atina’nın simgesi olan “Parthenon Tapınağı” da Tanrıça Atina’ya ithafen yapılmıştı.
Osmanlıların Selanik olarak isimlendirdiği Thessaloniki şehri, ismini Büyük İskender’in torunlarından olan şehrin kurucusu Kassandros’un eşinin isminden alıyor. Kassansro’nun eşi Thessaloniki MÖ 4.yy’da yaşamış bir Makedon prensesiydi. Batı Trakya’da ise, bugün Yunan resmi makamlarının kabul ettiği yer isimleri ile Batı Trakyalı Türklerin kullandığı Türkçe isimler birbirinden farklı.
Gümülcine-Komotini
Yunancada Komotini olarak anılan Gümülcine’nin ismini, şehirde yaşayan kömürcü bir nineden aldığına dair bir inanış var ancak şehrin Bizans dönemindeki adının Kumucinaolduğu biliniyor.
İskeçe-Ksanthi
Yunanca Ksanthi ismini taşıyan İskeçe şehri de ismini, Türkçedeki eskice kelimesinden alıyor.
Dedeağaç-Aleksandropolis
Yunanca’da Aleksandrupoli, yani Aleksander’ın şehri olarak bilinen Dedeağaç 1919’a kadar bu ismiyle anılıyordu. Şehrin ismini ömrünün büyük bir kısmını bir ağacın gölgesinde geçiren ve oraya defnedilen bir dervişten aldığına inanılıyor.
1920’de Yunan yönetimine geçtiğinde ismi değiştirilen şehre, yakın zamanda ölen Kral Aleksander’ın ismi verildi.
Kavala
Batı Trakya ile Selanik arasında, Türk izleri taşıyan bir başka kent ise Kavala. Kavala isminin doğuşuna ilişkin çeşitli rivayetler olsa da, Kavalalı Mehmet Ali Paşa’nın doğduğu şehrin ismi Osmanlı’dan ayrıldıktan sonra da değişmedi… Osmanlı’ya ihanet eden bir ismi ilelebet yaşatmak için şehrin isminin değiştirilmediğine dair bir inanış var.
Batı Trakya’daki çoğu köyün Türkçe ve Yunanca isimleri farklı.
Şahinköy-Ehinos
Yunanca ismi Ehinos olan Şahin köy bunlardan biri. Bu köy de diğerleri gibi, isimleri, gelenekleri, kültürü ile Batı Trakya Türk Müslüman davasında ön saflarda durmayı başaran köylerden.
Avrethisar Köyü-Yinekokastro
Nüfus mübadelesi de Yunanistan’daki yer isimlerinin değişmesine neden oldu. Binlerce Türkün göçtüğü, Avrethisar köyü de bunlardan biri. Şehrin şimdiki ismi Avrethisarın birebir çevirisi olan Yinekokastro ismini taşıyor.
Yeniköy-Yeni Kadıköy
Yunanistan’daki bazı yer isimleri ise Anadolu’dan geliyor. İstanbul ve Anadolu’dan Yunanistan’a göçen Rumlar, doğdukları yerlere olan özlemlerini ifade etmek için burada kurdukları yeni yerleşim yerlerine, “Yeni Konya”, “Yeni Kadıköy” gibi isimler vermişler.
Makedonya
500 yılı aşkın süre Osmanlı hâkimiyetinde kalan Makedonya, çok sayıda tarihi ve mimari eserle Osmanlı döneminin izlerini taşımaya devam ediyor. Osmanlı’nın bu topraklara bıraktığı kültürel miraslardan biri de şehir isimleri.
Üsküp-Skopje
Makedonya’nın başkenti Üsküp, ismini “sığınılacak yer” anlamına gelen Latince “Scupi” kelimesinden alıyor. Farklı dönemlerde Skople, Skopia olarak adlandırılan, Makedoncası da “Skopje” olan şehir, Osmanlılar döneminde de bugünkü Türkçesine benzer şekilde, “Üsküp” olarak adlandırılıyordu.
Makedoncada birçok şehrin ismi günümüzde de tarih boyunca kullanılagelmiş ismiyle büyük benzerlik taşıyor. Bazılarıyla bugün, Osmanlı dönemindekinden tamamen farklı bir isme sahip. Tıpkı Kalkandelen, Manastır ve Köprülü şehirlerinde olduğu gibi.
Kalkandelen-Tetovo
Tarihte ve günümüzde Türklerin yoğun olarak yaşadığı Kalkandelen şehrinin ismine ilişkin farklı rivayetler var.
Kentin Osmanlılar tarafından fethi sırasında umulmadık bir direnişle karşılaşılmasından dolayı bu ismi aldığını savunanların yanı sıra; fetihten sonra yoğunlaşan yerleşim nedeniyle şehre sonradan gelenlere, “kalkan gelen” dendiği ve bunun zamanla “Kalkandelen”e dönüştüğünü iddia edenler de var.
En güçlü rivayetse, yöre halkının silah yapımıyla uğraştığı ve ürettikleri silahların etki gücünden yola çıkarak buraya “Kalkandelen” isminin verildiği yönünde. Şehrin bugünkü Makedonca kullanımı “Tetovo”, Arvanutçasıysa “Tetov”.
Manastır-Bitola
Osmanlı’nın önemli vilayetlerinden biri olan, Makedonya’daki ismiyle Bitola yani Manastır, adını Yunanca “Monastiri”den alıyor. Şehrin Türkçe ve Arnavutça isimleri bu kelimeden gelirken; Makedoncadaki “Bitola” isminin kökeninin, manastır veya konut anlamına gelen, Eski kilise Slavcasındaki “Obitel” kelimesi olduğu belirtiliyor.
Köprülü-Velesa
Slav tanrısı Veles’in yanısıra, Yunanca “Velesa” kelimesine dayanarak bugün de Veles olarak adlandırılan “Köprülü” kenti ile ilgili kayıtlar, 1395’te Osmanlı idaresine giren şehrin, 1415’ten sonra iskan bakımından gelişmeye başladığına ve bu tarihten sonra şehrin adının köprülü olarak kullanılmaya başlandığına işaret ediyor.
Yugoslavya’nın kurulmasının ardından, aidiyet nişanesi olarak “Titov Veles” yani “Tito’nun Velesi” olarak adlandırılan şehir, Tito’nun ölümü ve Makedonya’nın bağımsızlığından sonra Veles olarak kullanılmaya başlandı.
Gostivar
Makedonya’daki Müslümanların önemli yerleşim yerlerinden biri olan Gostivar şehrinin ismine ilişkin de farklı rivayetler var.
Bunlar arasında en yaygın olan ise, şehrin ismini, “misafir” anlamına gelen Makedonca “gosti” kelimesinden aldığı yönünde. Gostivar, misafiri bol, misafirperver anlamında kullanılıyor.
Doyran
Makedonya’nın üçüncü büyük gölüne ev sahipliği yapan Doyran, adını da söz konusu gölden alıyor.
Halkın en önemli geçim kaynağının balıkçılık olduğu şehre ismini verenin, gölün bereketi, doyurganlığı olduğu rivayet ediliyor. Zira Osmanlılar zamanında doyuran olarak adlandırılan şehir, bugün de benzer bir isimle anılıyor.
Kumanova
Makedonya’da ismi tarih boyunca hiç değişmeyen şehirlerden biri de Kumanova. Şehrin adı, bölgede 11 ve 12 yy.’da yerleşen Türk kavmi Kumanlardan geliyor. Yine aynı şekilde, demir hisar ve demir kapı şehirleri de, bugün Makedonya’da aynı şekilde telaffuz ediliyor.
Debre-Dibra
2. yüzyıl Roma kaynaklarında adına rastlanan Debre şehri, Epir Despotluğu, Bulgarlar, Haçlılar, Bizanslılar ve Sırplar arasında el değiştirdi. 14. yüzyılda ise Osmanlı İmparatorluğu sınırlarına girdi. Manastır sancağına bağlı olarak idare edilen Debre, 14. yüzyıl Türk fetihlerinden 20. yüzyıl Balkan Savaşları’na kadar Osmanlı hâkimiyeti altında kaldı.
Mustafa Kemal Atatürk’ün dedesi Kızıl Hafız Ahmet Efendi’nin Debre’nin bir köyünden olduğu söylenmektedir. Halen hafızalarda olan “At Martini Debreli Hasan Dağlar İnlesin” isimli Rumeli türküsünde bahsedilen şehir de Makedonya’nın bu güzel şehrinden başkası değildir.
Kosova
Osmanlı’nın Balkanlardaki kültürel ve mimari temsilcilerinden biri Kosova. Osmanlı’nın fethiyle birçok şehrin isminin değiştiği ülkede İpek kenti, Fatih Sultan Mehmet döneminde kavuştuğu adı bugün de taşımaya devam ediyor.
Balkanların gözbebeği Kosova, 5 asır boyunca Osmanlı hâkimiyetinde yaşadı. Osmanlı fethettiği topraklarda mimari eserler inşa etmekle kalmadı, şehirleri kültürel olarak da yeniledi.
Kosova’nın şehir ve köy isimlerinde yapılan değişiklik, bu değişimin en önemli göstergelerinden biri. Osmanlı topraklarına dâhil edilen ve adı değişen şehirler Osmanlı döneminden bu yana aynı isimlerle anılıyor.
Priştine
Karatavuk anlamına gelen Kosova, Osmanlı’nın Balkan fethindeki en özel bölgelerden birini teşkil ediyor ve Osmanlı’nın Balkanlara gelişiyle birlikte Kosova’daki birçok şehir ismi de değişikliğe uğruyor. Bunlardan biri başkent Priştine. Göçmenlerin dinlenme yeri olarak bilinen Priştine. Osmanlı’nın Balkanlar’a gelişi ile birlikte bu ismi alıyor.
Prizren
Prizren ise, muhakkak ki Osmanlı mimarisindeki en özel bölgelerden birini teşkil ediyor. Prizren’in yani ziynet dolu kasaba olarak bilinen şehir zamanla Prizren ismini alıyor.
Osmanlı’dan önce “vicianum” adıyla bir Roma kasabası olarak bilinen başkent Priştine’nin fetihle beraber yalnızca ismi değişmedi. Aynı zamanda kültürel şehir unvanını aldı.
Kasabaları şehirleştiren ve farklı bir kimlik kazandıran Osmanlı aynı zamanda yeni şehirler de kurdu.
İpek
Antik dönemde ismi “Siparantum” olarak bilinen ve o dönemden bu yana ismi pek çok kez değişen tarihi İpek kenti bugünkü ismine, Fatih Sultan Mehmet’ döneminde kavuştu.
Yakova-Cakova
Kosova’da birçok şehrin ismi de zamanla ses değişimine uğrayarak farklı adlarla anılmaya başlandı. Tekkeler şehri olarak bilinen “Yakova”nın adı Arnavutça “Cakova” olarak değişen şehirlerden yalnızca biri.
Ceylan-Gilan
Osmanlı döneminde “Ceylan” ismini alan şehir, zamanla “Gilan” olarak anılmaya başlandı. Arnavutça “Morava” adıyla da bilinen Gilan “Çamurlu Kent” anlamına geliyor. Siyasi ve politik süreçlerin etkisiyle zaman içerisinde isimleri değişikliğe uğrayan kentler, Osmanlı’nın kazandırdığı kültürel kimliğin izlerini taşımaya devam ediyor.
Arnavutluk
Osmanlı’nın çok uzun yıllar hüküm sürdüğü balkan ülkelerinden olan Arnavutluksa, Osmanlının kültürel mirasının en açık görüldüğü yerlerin başında geliyor. İşkodra, Elbasan ve Berat şehirleri Osmanlı döneminden bu yana aynı isimleri taşıyor.
Osmanlı’dan kalan birçok cami ve tarihi eserin yanı sıra Arnavutluğun birçok şehri de Osmanlı döneminde aldığı isimlerle tanınmakta. Bu şehirler günümüzde de Osmanlı izlerini yaşatmaya devam ediyor.
İşkodra
2500 yıllık geçmişe sahip olan İşkodra, Osmanlıyı yaşatan örneklerden. Eski adı “Scutari” olan Osmanlı’nın sancak şehri. Hem gelişimini Osmanlı döneminde yaşadı hem de İşkodra adını aldı. Halen bu adı taşıyan İşkodra, ülkenin sanayi ve kültür merkezi.
Elbasan
Orta Arnavutluk’un en büyük şehirlerinden olan Elbasan ise, isminin yanı sıra pek çok mimari mirası Osmanlı’dan devraldı. Milattan önce ikinci asırda kurulan şehrin o dönemdeki adı Scampa idi. Osmanlı döneminde “Elbasan” adını alan ve halen bu ada sahip olan şehirde Kales Camii ve hamam dikkat çeken yapılardan.
Berat
Arnavutluk’un en güzel şehri unvanına sahip Berat ise 2600 yıllık tarihe sahip. Antipatreaolan adı Osmanlı döneminde “Berat” olarak değişen şehir, UNESCO koruması altında.
Vlora
Osmanlı döneminin önemli liman kentlerinden olan Vlora şehrinin adı Osmanlı kaynaklarında Avlonya olarak yer alıyor. 2000 yıllık medeniyetin izlerinin yanında, Osmanlı kültürel mirasını da taşıyan şehirde sayısız Osmanlı eserine rastlamak mümkün. Antik Yunan’dan bu yana ayakta olan şehir bağımsızlık kenti olarak da anılıyor.
Durses
Arnavutluk’un en büyük limanının bulunduğu Durres ise, sahilleri ile ünlü. 3500 yıllık tarihi ile kent o dönemde “Dyrrah” adıyla biliniyordu. Osmanlı döneminde Draç adını alan kent günümüzde Durres adını taşıyor
Gjirokastra
Gelişimini Osmanlı döneminde yaşayan bir diğer Arnavutluk şehri ise Gjirokastra. Eski adı Ergirikastre olan kent barındırdığı özel yapılar ve tarihinden dolayı UNESCO tarafından koruma altına alındı. Osmanlı eserlerini barındıran Gjirokastra için “tam anlamıyla kurulmuş ve korunmuş Osmanlı şehri” tabiri kullanılıyor.
Bosna-Hersek
Bosna Hersek ile devam ediyoruz… 10 kantona ayrılan ülkede, Osmanlı döneminden bugüne ulaşan şehir isimlerinin hikâyesini izliyoruz.
Üç etnik grubun birlikte yaşadığı Bosna-Hersek Osmanlı’nın izlerini muhafaza eden Balkan ülkelerinden biri. Eski dilde iyi insanların bölgesi anlamına gelen “Bosna” adına ilk kez Bizans kaynaklarında rastlanıyor.
Boşnaklar, Hırvatlar ve Sırplardan oluşan halkının yanı sıra ülke iki siyasi alt devletten oluşmasından dolayı “Bosna-Hersek” adıyla anılıyor.
Saraybosna
Ülkenin başkenti ve en büyük şehri olan Saraybosna’nın adı, Osmanlı’dan önce Vrahbosnaolarak biliniyordu.
Osmanlı devletinin fethi ile birlikte, “Bosna Saray” olarak adlandırılan şehir zaman içinde “Saray Ovası” adını aldı. Günümüzde ise, şehrin resmi adı, Osmanlı döneminde aldığı isme yakın olarak Sarajevo olarak kullanılıyor.
Türkler tarafından Saraybosna olarak anılan kent, aynı zamanda Osmanlının tarih boyunca Avrupa’da kurduğu en büyük kent.
Travnik
Osmanlı döneminde vezirler şehri olarak bilinen Travnik ise, aynı zamanda merkez Bosna Kantonu’nun başkenti. Osmanlı İmparatorluğu’na onlarca devlet adamı yetiştiren kentte o dönemde inşa edilen sayısız türbe ve cami bulunuyor. Osmanlı döneminde 151 yıl boyunca Bosna Eyaleti’nin de merkezi olan Travnik, Osmanlı mirasının en iyi korunduğu şehirlerden.
Tuzla
İsmi Türkçe olan Balkan şehirlerinden olan Tuzla, Bosna Hersek’in üçüncü büyük şehri. Bosna Hersek’in Tuzla Kantonu olan şehir, Osmanlı’dan bugüne aynı ismi kullanıyor.
Binlerce yıl boyunca, aralarında çek, Alman ve Slovenlerin de bulunduğu 22 farklı milliyete ev sahipliği yapan kent, Avrupa’nın en eski yerleşim birimlerinden biri olarak kabul ediliyor.