Balkanlar, ABD ve Avrupa’nın Göçmen İstasyonu Olur mu?

İHH Mütevelli Üyesi ve yazar Osman Atalay’ın “Balkanlar, ABD ve Avrupa’nın Göçmen İstasyonu Olur mu?” başlıklı analizini ilginize sunuyoruz.

ABD’nin 2010 yılından itibaren dillendirdiği Ortadoğu, Afganistan, Irak ve Suriye’den askerlerimizi çekmeliyiz kararının bugün zorunlu ve planlı bir şekilde gerçekleştiğini görüyoruz.

Irak ve Afganistan işgalinin askeri ve maliyetli çok büyük masraflı bir proje haine gelmesi ABD’nin iç ve dış siyasette imajını olumsuz etkilerken İslam ülkelerinde ABD ‘ye olan nefreti de körüklüyordu.

ABD‘li yetkililer Afganistan’dan çekilişlerini “İkiz kulelerin intikamı alındı, düşman zayıflatıldı ve hatalar yaptık burada bu şekilde durmamızın faydasından çok zararı oldu” şeklinde ifade ettiler. 

2010 yılından bu yana Mısır, Tunus, Fas, Libya, Suriye, Yemen, İran,  Irak ve Afganistan’da yaşanan çatışma ve yoksulluk ortamından kaçmak için milyonlarca insan Türkiye, Yunanistan ve Balkan rotası üzerinden batıya göç etmenin gayreti ve hayali içerisindeler.

Türkiye 5 milyonun üzerinde mülteci ve göçmene ev sahipliği yaparken bu zorunlu misafirliğin iç siyasette tehlikeli toplumsal bir gerilime sebep olmaya başladığını görüyor.

Türkiye, göçmen trajedisinin küresel bir sorun olarak algılanmasını, ortak paylaşımcı bir çözümü sürekli önerirken istediği karşılığı bulabilmiş değil.

Avrupa, Türkiye üzerinden gelen mültecilere karşı ekonomik, sosyal proje destekleriyle onları kendi topraklarından uzak tutmanın peşinde.

 Türkiye, son üç yıl içerisinde on binlerce Afganlı mültecinin akınına uğradı.

Avrupa uzun zamandır Yunanistan’da tutmaya çalıştığı mülteci sorununa gerçekçi bir çözüm bulabilmiş değil. Öyle görülüyor ki ABD, Ortadoğu’dan çok Çin ve Rusya’nın ekonomik, siyasi yayılmacı politikalarına karşı Avrupa ve Balkanlar politikasında yeni bir stratejik planlamanın içerisinde olacaktır. 

ABD’NİNGÖÇMEN POLİTİKASINDA BALKANLARIN GELECEĞİ

ABD ve Batılı ülkelerinin elçilik, şirket ve STK çalışanı Afganlıların büyük bölümünün yurt dışına göç etmek için kitleler halinde havalimanına akın etmesi ve bazı insanların uçak motor kapaklarında kaçmaya çalışırken uçaktan düşerek hayatını kaybetmesi tüm dünyada büyük tartışmalara sahne oldu.

2001 yılından beri ABD ve Avrupa ülkelerinin yanında çalışan Afganlıların tahliyesi çok büyük bir sorun ve trajediye dönüşmüş durumda. Taliban idaresinde yaşamak istemeyen eski yönetici ve çalışan on binlerce insan yeni bir yaşam alanı arıyor. 

ABD Başkanı Joe Biden yönetiminin, ABD hükümeti için çalışan Afganlar için geçici barınma sağlamak amacıyla, önceden bilinenden daha fazla ülke ile gizli görüşmeler yaptığı açıklandı.   

Afganistan’dan çekilen Amerika, Arnavutluk, Kuzey Makedonya ve Kosova devletine Afganlı mültecileri alması için ciddi bir talepte bulundu. ABD, eski partner ve ailelerini korumak için Kosova, Kuzey Makedonya ve Arnavutluk’a ne gibi tavizler vereceği merak konusu oldu.  

Balkan ülkeleri liderleri, ABD’nin geçici bir süre Afganlıların misafir edilmesi isteğine olumlu cevap verdiler. Bundan sonraki süreç Suriye, Somali, Irak ve Mısır gibi savaş ortamındaki mülteciler için yeni bir umut kapısı olabilir mi sorusu akıllara geliyor.

Balkanlar da dört ülke ABD’nin Afganlı mültecilere ev sahipliği teklifine sıcak bakarken Yunanistan Göç Bakanı Notis Mitarachi Afganistan’daki gelişmelere ilişkin, “Avrupa Birliği’ne gelmeye çalışabilecek mülteci ve göçmenler için giriş kapısı olmayacağımızı açıkça söylüyoruz’’ çıkışıyla belki de bundan sonra mülteci ve göçmenlerin Balkan ülkelerine serpiştirilebileceğini işaret ediyordu.

İsmi açıklanmayan dört Amerikalı yetkili Reuters’e verdiği demeçte, ABD’nin Kosova’ya birkaç bin Afgan’ı kabul etmesi için ekonomik ve siyasi tavizler teklif ettiğini, ancak Washington’da Priştine’deki yetkililerin bunu yapma kabiliyeti konusunda endişeler olduğu yönündeki haberlerin ardından Kosova Cumhurbaşkanı Vjosa Osmani, Afganların Kosova’da barınma sorunu hakkında   “rıza gösterdiğini” açıkça ifade ederek, bunu insani bir mesele olarak nitelendirirken kendisinin de bir göçmen olduğunu ifade etti.  

Kuzey Makedonya Dışişleri Bakanı Bujar Osmani’de, Ulusal Demokratik Enstitüsü’nün (NDİ) 200 sivil Afgan için barınma talep ettiğini söyledi. Osmani, hükümet tarafından açıklanan 186 Afganistan vatandaşına ek olarak Ulusal Demokratik Enstitüsü’nün (NDİ) ülkeye 200 sivilin daha geçici olarak yerleştirilmesi için bir talep aldığını belirtti.

Afganlı göçmenlerin durumu Kosova, Kuzey Makedonya ve Arnavutluk arasında görüşülürken, ABD yönetiminin amacı ABD ile bağlantısı olan Afganları Taliban’ın intikamından korumak ve bu kişilerin Amerikan vizelerinin onaylanması sürecine kadar başka ülkelerde barınmasını sağlamak olduğu ifade ediliyor.

Afganlı mülteciler konusunda Arnavutluk Başbakanı Edi Rama ilk olumlu cevabı veren ülke lideri oldu. Arnavutluk hükümeti ile ABD arasındaki 2012-2019 yılları arasında yapılan anlaşma sonucunda yaklaşık 3.000 İranlı muhalif Halkın Mücahitleri üyesi Arnavutluk’a gelmişti.

Bu anlaşma ile Obama döneminde yaklaşık 700 kişi, Trump döneminde 2300 kişi Arnavutluk’a geldi.  

İranlı mülteciler, kendileri için (3.000 kişilik) için inşaat edilmiş Durres şehrinde Bilalas köyü Manës ilçesinde yaşamaktalar. İranlı mültecilerin ekonomik desteği ABD, AVRUPA BİRLİĞİ ve UNHCR tarafından sağlanıyor.  

Aslında ABD operasyon yaptığı ülkelerde beraber çalıştığı yerel ortaklarına sığınacağı ülkeler ararken Balkan ülkeleri gelecekte Avrupa ülkeleri içinde yeni bir sığınmacı bölgesi olacak gibi görülüyor.   

Avrupa’nın sınır ülkesi Bosna Hersek, Balkan rotasını izleyen göçmenler için 3 yıldır yeni bir sığınak oldu. Resmi  verilerde 3.755  Afgan, Pakistan, Mısır, Irak, Somali, Cezayir, Fas  ve Eritreli mülteci Bosna’da yaşamlarını sürdürmeye çalışıyor.

Öte yandan, Hırvatistan kesinlikle bu mültecilerin topraklarına geçmesine izin vermiyor.

AB üyesi olan Yunanistan ve Hırvatistan doğudan gelen göçmenlere kesinlikle yol vermek, ev sahipliği yapmak istemiyor.

Doğudan gelen göçmenlerin sosyokültürel olarak entegrasyon ve uyum sorunu Avrupa’yı yeni bir göçmen politikasına yöneltmiş durumdadır.

Avrupa, bir çok Doğu Avrupa ve Balkan ülkeleriyle gerçekleştirdiği serbest dolaşım  politikası ile, bu ülkelerin   modern, genç,  entegrasyon sorunu olmayan iş gücü potansiyelini Batıya yerleştirmektedir.  

Balkan ülkelerinin düşük hizmet alanındaki iş gücü açığı ise Ortadoğulu Müslüman mülteciler tarafından gayet rahat karşılanabilir.  

Balkan ülkelerinin tarım hayvancılık ve hizmet sektörü orta vadede ciddi bir insan gücüne ihtiyaç duyacak.  

Ortadoğu ve Asyalı Müslüman göçmen toplumunun, önümüzdeki 10 yıl içerisinde, Balkan ülkelerinin alt hizmet ihtiyaçlarını karşılanması gayet mantıklı görülüyor.

ABD, Rusya-Çin yayılmacılığının önünü Balkanlarda neo-yeşil kuşak bariyeri oluşturarak, göçmenleri jeopolitik ve jeoekonomik formata dönüştürebilir.  Ortadoğu ve Asya’nın dinamik Müslüman sosyolojisi yeni stratejik bir denklemin önemli unsuru haline gelebilir.

Amerika, Balkan ülkelerindeki, Yugoslavya’nın 1992 dağılma sürecinden bugüne sahip olduğu, çok yönlü siyasi, askeri ve ekonomik yaptırım gücünü mülteci sorununda kullanmak istemektedir. İranlı mültecilerden sonra ikinci kez Afganistanlı mültecilerin Balkan ülkelerine yerleştirilmesi, sırada Suriye, Pakistan, Irak, Mısırlı göçmenler neden olmasın sorusunu akla getirmektedir.

Türkiye, bölgedeki tarihsel kültürel potansiyelini göz önünde bulundurarak; yüzeysel yaklaşımlı politikalarını gözden geçirmeli, Balkanlardaki kurum ve partnerlerimiz ile olan ilişkilerimizi tecrübeli, birikimli, akılcı, dinamik bir formatla yeniden yapılandırması gerekiyor.

sde.org.tr

Read Previous

BULTİŞAD, BRGK ile işbirliği protokolü imzaladı

Read Next

Yunanistan’da Türk bandıralı kargo gemisi karaya oturdu