Kuzey Makedonya, AB üyelik müzakerelerinin devam edebilmesi için anayasal değişiklikler yapılması gerekiyor.
Ülkede faaliyet gösteren Arnavut siyasi partileri yapılması planlanan anayasal değişiklikleri esnasında anayasada yer alan “nüfusun %20’den fazlasının” elde ettiği haklar için “%20” ibaresi yerine “Arnavut” ibaresinin getirilmesi için çaba sarf ediyor. Söz konusu değişikliğin yapılması halinde ülkede başta Türkler olmak üzere diğer azınlıkların hakları hakkında nasıl bir çözüm yolu bulunacağı sorusu akıllara geliyor.
Arnavut partilerinin Anayasa’dan “%20” ibaresinin çıkarılması talebiyle ilgili bir gazetecinin sorusunu yanıtlayan ana muhalefet partisi VMRO DPMNE Genel Başkanı Hristijan Mickoski, “Ben işin aslına döneceğim ve işin aslı şu ki, Makedonlar, Arnavutlar, Türkler, Sırplar, Ulahlar, Boşnaklar ve Romanlar kötü ve zor şartlarda yaşıyorlar. O sorunlara odaklanalım, vatandaşın sorunlarını çözelim. Yeni bölünmeler yaratmayalım ve kimseye fayda sağlamayan yeni bir kutuplaşma yaratmayalım.” dedi.
Bu doğrultuda, kendisine göre çok yanlış bir adım olan ve Makedonya’nın üniter karakterini ihlal eden iki meclisli bir parlamentodan bahseden Arnavut partilerinin bazı temsilcilerinin açıklamalarının daha ürkütücü olduğunu da belirten Mickoski, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Daha da vahim olan, Arnavut partilerinin temsilcilerinin ve liderlerinin açıklama olarak söyledikleriydi ve bu, fiili ve hukuken federalleşme anlamına gelen iki meclisli bir parlamentonun kurulmasıydı ve bence bu çok yanlış bir hareket ve Makedonya’nın üniter karakterinin ihlali, çünkü ne Avrupa’nın ne de dünyanın Balkanlar’da başka bir Bosna’ya ve başka bir işlevsiz devlete ihtiyacı olmadığını düşünüyorum. Zaten bir ülke var, bu da Bosna ve Makedonya’nın böyle olmasına gerek yok. Biz buna karşıyız ve bir siyasi parti olarak elimizdeki tüm araç ve araçlarla savunmaya hazır olduğumuz kırmızı çizginin bu olduğunu söyledik.”
Ohri Çerçeve Anlaşması’nın özünün, Makedonya’nın çok etnikli karakterini göstermek ve Makedonya’yı iki uluslu bir devlet haline getirmek olmadığını ve bu yüzden buna karşı olduklarının altını çizen Mickoski, “Badenter’ı da tartışmamız gerektiğinden bahsetmiştim, Balancer’ı da tartışmamız gerektiğini, Türklerin, Boşnakların ve Romanların da bu oranların üzerinde olduğu belediyelerde ana dillerinde konuşabilmeleri için dahil oldukları gerçek bir sivil toplum olmak istiyorsak bu eşiği %20’den %5’e, %10’a, 15’e düşürmeyi tartışmamız gerektiğini söyledim. Çünkü Çerçeve Anlaşmanın özü budur.” değerlendirmesinde bulundu.