AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Ömer Çelik, Genel Başkan ve Başbakan Ahmet Davutoğlu başkanlığında AK Parti Genel Merkezi’nde gerçekleştirilen Merkez Karar ve Yönetim Kurulu (MKYK) toplantısı devam ederken gazetecilere açıklamalarda bulundu, soruları yanıtladı.
Türkiye ile İsrail’in anlaştığı yönündeki haberlere değinen Çelik, “Kesin anlaşma yok, henüz imza atılmış bir şey söz konusu değil. Bir taslak üzerinde çalışılıyor. Kuşkusuz, İsrail devleti ve İsrail halkı, Türkiye’nin dostudur. Şimdiye kadar ki eleştirilerimiz, İsrail hükümetinin aşırı davranışlarına, meşru görmediğimiz davranışlarına dönüktür” dedi.
Türkiye’nin üç şartı bulunduğuna işaret eden Çelik, “Bu şartlar yerine gelmediği takdirde o sağlıklı bir süreç olmaz. Şimdiye kadar gelinen nokta, henüz imzalanmış bir şey olmadığı ifade edildi. Bu imzalanmış düzeye gelinceye kadar görüşmeler devam edecek” diye konuştu.
Türkiye-Rusya ilişkileri konusunda Çelik, “sovyetik propagandalara başvurulmaması gerektiğini” söyledi. Bundan sonra da Türkiye-Rusya ilişkilerinin bir şekilde süreceğinin altını çizen Çelik, şöyle devam etti:
“O sebeple Rusya yönetiminin bu sözleri sarf ederken büyük tarihi ilişkilerimizi göz önünde tutmalarını ve yine Türkiye ve Rusya arasında gelecekte halklarla devletler arasında sürdürülmesi zorunlu olan bu büyük gelişmelere ve geleceğe dönük olarak, geleceği lekeleyecek aşırı ifadelerde bulunmamalarını diliyoruz, kendilerine tavsiye ediyoruz.”
“Türkiye ve Rusya ilişkileri, Rusya’daki yönetimin yanlış yaklaşımlarından çok daha büyüktür” diyen Çelik, şunları kaydetti:
“Bunları aşacak tarihsel derinliğe ve gelecek perspektifine sahiptir. Bu vesileyle bir CHP milletvekilinin, bir Rus kanalında tutup da DAEŞ’in elindeki sarin gazını Türkiye’nin verdiği şeklindeki yalan ifadesini açık bir şekilde kınıyoruz. Bu psikopatolojik bir durum ve kesinlikle başka şekillerde ele alınması gerekiyor.
“Herkesin dikkatini çekiyor”
Çelik, terörle mücadele kapsamında ret, inkar ve asimilasyon politikalarının bitmesinin ardından Milli Birlik Kardeşlik Projesi ve Çözüm Süreci dönemlerinde silahların ülke dışına çıkarılması için yoğun bir faaliyet yürütüldüğünü söyledi. Çelik, “Diyarbakır’ın Sur ilçesinde, Cizre, Silopi ve Nusaybin’de terör örgütünün faaliyetlerinin, bütün dünyanın gördüğü en vahşi terör örgütlerinden biri olan DAEŞ’in Irak’ta Suriye’de ve dünyanın diğer yerlerinde yaptığı bir takım yıkıcı faaliyetlerle bu derece benzerlik göstermesi herkesin dikkatini çekmektedir” dedi.
Ömer Çelik, şöyle konuştu:
“Asıl amacı ‘her türlü silahlı gruba karşı olmak’ şeklinde tanımlanması gereken siyasi parti yetkililerinin hendek siyaseti peşinde koşması, camilerin yakılmasını savunması bu hendekleri kazanlara destek çıkması meşru değildir. Bütün bunlar vatandaşlarımızın gözü önünden olmaktadır. 7 Haziran seçimleri öncesi liberal siyasetin bazı kavramlarını kullanarak, radikal demokrasi gibi kavramları dillendirerek özgürlükçü bir siyaset peşinde koştuklarını söyleyenlerin gelip vardığı noktanın hendek siyasetini savunma olması herkesin gözü önünde gerçekleşmektedir.”
Çelik, “En son hendek siyasetinin arkasına yapılan HDP yığınağı, bugün Rusya’nın kara propagandasının arkasına yığılmaya çalışılıyor gibi bir görüntü ortaya çıkmaktadır” dedi.
Yakın zamanda medyada gündem olan Türkiye’nin Musul yakınlarındaki Başika kampında bulundurduğu askeri kuvvetle ilgili bir takım spekülasyonlar olduğunu anımsatan Çelik, “Türkiye asker çekiyor mu, asker sayısını artırıyor mu” gibi tartışmaların yapıldığını anımsattı. Çelik, şu ifadeleri kullandı:
“Prensip şudur, orada DAEŞ terör örgütüyle bir mücadele yürütülmektedir. Musul’a, Kerkük’e 20-30 kilometrelik mesafeler içerisinde bir kamptır. Bir takım terör örgütlerinin hedefinde bir kamptır. Dolayısıyla o eğitim faaliyetlerinin, mücadelenin sağlıklı yürütülmesi için kamptaki unsurlarımızın ihtiyaç duyduğu kadar koruma kuvveti orada bulundurulur. Bunun fazlası olduğunda bu başka bir bölgeye kaydırılabilir ama bu mesele Türkiye orada asker çekiyor mu ya da asker artırıyor mu gibisinden ele alınacak bir mesele değildir. Türkiye, hiçbir şekilde oraya merkezi hükümetin ya da Kuzey Irak’taki hükümetin rahatsız olacağı şekilde konuşlanma yapmamaktadır. Bir gün arzu ederiz ki merkezi hükümet Irak üzerinde tam hakimiyetini her bakımdan sağlar ve oradaki terör unsurlarına gereken cevabı verebilecek düzeye erişirse kuşkusuz bu kamplara da konuşlanmalara da ihtiyaç kalmayacaktır.”
Kaynak: AA