BESA Hareketi’nde son günlerde meydana gelen gelişmelerde medyada adı çok sık anılan Kalkandelen Devlet Üniversitesi Şarkiyat Bölümü Başkanı Prof. Dr. Adnan İsmaili, yaptığı yazılı açıklamayla sağduyu çağrısında bulundu.
BESA Hareketi’nde son dönemde meydana gelen olaylarla birlikte medyada adı geçen Kalkandelen Devlet Üniversitesi Şarkiyat Bölümü Başkanı ve Logos-A Yayınevi Müdürü Prof. Dr. Adnan İsmaili yaptığı yazılı açıklamayla sağduyu çağrısında bulundu. BESA Hareketi’nde yaşanan mevcut sürecin sorunsuz bir şekilde çözülmesini temenni ettiğini ifade eden İsmaili, “Kötü davranışların hiçkimseye iyilik getirmeyeceği bilinciyle, tüm paydaşlara sükunetli olmaları, iletişim seviyesini düşürmemeleri ve diğerlerinin onurunu zedeleyecek veya kalbini kıracak davranışlardan imtina etmeleri çağrısında bulunuyorum. Şahsım, siyasetin belli normları olduğu ve aynılarının da insanî değerlere yakışır bir sonuca varılması hedefiyle demokratik süreçlerle düzenlendiğine inanmaktayım” dedi.
Prof. Dr. Adnan İsmaili yaptığı yazılı açıklamada şu ifadelere yer verdi:
“Uzun bir süre boyunca kamuoyunda ismimin Makedonya’daki Arnavut siyaseti bağlamında ve maalesef menfî ve dahi sıklıkla hakarete varan ifadelerle zikredilmesinden ötürü, aynı zamanda da kimi medyaların şahsımla irtibata geçerek bu hususa ilişkin açıklama talep etmelerinden dolayı, bir entelektüel ve insanî vazife olarak konuya ilişkin açıklama yapılması ihtiyacı hâsıl olmuştur.
Ben, Adnan İsmaili, Kalkandelen Üniversitesi’nde öğretim görevlisi ve Üsküp merkezli “Logos-A” Yayınevi yöneticisiyim. Uzun yıllar boyunca Arnavut kültürünün tanıtımı yanı sıra yardımlaşma alanında da faal olarak çalışmalarda bulunmuş olmamdan dolayı, yurt içinden ve yurt dışından dostlar edinme imkânım olmuştur ve geçmişimden dolayı mutluyum.
Siyasete gelince, şimdiye dek hiçbir siyasi partiye üye olmuşluğum yoktur, ancak belli partilere inandığım durumlarda her dâim yardımcı olmaya çalışmışımdır. Söz gelimi, elimden geldiğince PPD’ye (Demokratik Refah Partisi) yardımcı olmuşumdur, zirâ onun Arnavut halk hareketi olduğuna inanmışımdır. Sonrasında, hem benim dostum hem de bir kitap sevdalısı olan merhum Arben Caferi tarafından kimlikleştirilen Arnavut milliyetçiliğine olan inancımla PDSH’ye (Arnavut Demokrat Partisi) de yardımcı olmuşumdur. BDİ’ye de yardımcı olmuşumdur, zirâ onun UÇK’dan gelen bir yapılanma olduğuna inanmış ve milletimizin kahraman çocuklarının fedakârlıklarına derin bir saygı duymuşumdur. Elimden gelen her yardımı esirgememişimdir ve bundan dolayı da hiçbir zaman pişmanlık duymuş değilim. Aynı zamanda BESA Hareketi’ne de yardımcı olmuşumdur, zirâ BESA’nın Makedonyalı Arnavutların yerli kimliğini temsil ettiği inandım ve bahsekonu harekete dahil olan Makedonyalı Arnavut gençliğinin iradesine saygı duydum. BESA Hareketi’ni yöneten gençlerin bir kısmını ilk gençlik çağlarından itibaren tanıdığım ve onların yüksek ahlaki ve milli değerlere bağlı olarak eğitim görmeleri için alâka gösterdiğim de doğrudur. Diğer pek çoğu için de bu geçerlidir, onları dostum görerek onların gökkubbemiz altındaki insani değerlerin daha üst seviyeye çıkarılması yönünde hizmet edecek bireyler olarak gelişmeleri için çaba sarf etmişimdir. Bahsekonu kişiler arasında BESA Hareketi’nin eski başkanı ve kimi MYK üyeleri de yer almaktadır. Hiçbir zaman kendilerinden onurla ve insaniyetle umumî iyiliğimize hizmet etmeleri dışında hiçbir talepte bulunmamışımdır.
Lâkin, günümüzde durum ziyadesiyle yozlaşmıştır, zirâ kimileri için artık “bahsekonu şahıs” haline gelmişimdir. Aynıları, dilin kemiğinin olmadığını kanıtlarcasına beni alâkam olmayan hususlar hakkında sanık koltuğuna oturtmaktadırlar. Evet, BESA’nın kimi yöneticiliriyle münasebetim olduğu, sıklıkla görüştüğümüz ve nelerin yapılabileceği ile ne şekilde yardımda bulunabileceğim hususlarında görüştüğümüz doğrudur, ancak bunlardan kimilerinin, tüm insanlık ilkelerini çiğneyecek ve şahsımı karşılarına alarak kimlere hizmet ettiği belli olmayan ajandalarını gerçekleştirmeye tenezzül edecek kadar yüzsüz olabileceklerini asla inanmamışımdır. Kanaatimce bu küçük grubun ipi ayaklarına dolanmıştır, bir zamanlar iftihar ettikleri ilkelerini çiğnemiş ve bugün geçmişte kendilerine farklı şekilde yardımcı olanları kendi şahsi çıkarları için suistimal etmekten zerre tereddüt etmemektedirler. Bahsettiğim husus nankörlük değildir, zirâ o tartışmanın farklı bir boyutudur. Demek istediğim şudur ki, Adnan İsmaili ne geçmişte, ne şimdi, ne de gelecekte belli siyasi partilerin kurguladıkları hiçbir siyasi oyunun parçası olmamıştır ve olmayacaktır.
Ben her siyasi partiyi, onların halkın çıkarlarına gösterecekleri asgari saygı nispetince saygılayacağım. Ancak, kendi egolarına kapılmaları ve farklı ajandalara hizmet etmeleri suretiyle halka zarar verenlere kesinlikle sessiz kalmayacağım, karakterim buna müsaade etmez. Geçmişte farklı şekilde eğitildiklerine inandığım kişilerin, günümüzde kimi diğer kişilerle bir olup tehditler savurmaları ve şiddet uygulamalarına karşı kesinlikle müsterih olamam. Bu bağlamda, Kalkandelen Üniversitesi’nden kıymetli bir üniversite öğretim görevlisi olan profesör Nexhbedin Kahremani’nin BESA’nın başına geçtiği haberi, şahsım adına onurlu ve haysiyetli entelektüellerin saygılandığı sürece Makedonya’daki Arnavut siyaseti için umudun var olduğuna ilişkin bir nişanedir.
Her halükarda, bu vesileyle şahsıma yönelik zerre saygı duyanlardan ve dahi tüm kamuoyundan adımı kullanmak suretiyle suistimal etmemeleri çağrısında bulunmaktayım. BESA Hareketi’nde yaşanan mevcut sürecin ise sorunsuz şekilde çözülmesini temenni ediyorum. Kamuoyu şunu bilmelidir ki, şahsım, kimi bireylerin şahsi iktidar hırsları adına Arnavutlar arasındaki demokratik faaliyet sürecini çökertmeye sebebiyet verecek olan baskı ve şiddet uygulama yöntemlerini kat’i suretle kabul etmiyorum ve etmeyeceğim. Hayatımda asla bu tür yöntemlere başvurmadım ve her daim buna karşı çıktım. Dolayısıyla, kötü davranışların hiçkimseye iyilik getirmeyeceği bilinciyle, tüm paydaşlara sükunetli olmaları, iletişim seviyesini düşürmemeleri ve diğerlerinin onurunu zedeleyecek veya kalbini kıracak davranışlardan imtina etmeleri çağrısında bulunuyorum. Şahsım, siyasetin belli normları olduğu ve aynılarının da insanî değerlere yakışır bir sonuca varılması hedefiyle demokratik süreçlerle düzenlendiğine inanmaktayım.
Son olarak şunu da ifade etmek istiyorum, sözler ağaca çakılan çivi gibiridir: sonrasında pişman olup onları sökseniz de, izi mutlaka kalır. Ardımızda kötü izler bırakmayı istemem.”