Bilgiye sahip olmayı fevkalade bir derecede kült haline getiren nadir milletlerden biriryiz. Bilgiye saygı, cehaletten arınmış toplumların bir vasfıdır. Bilgi güçtür, kuvvettir. Milletçe, bilgiye saygı gösteren toplum olmaya devam etmeliyiz. Sadece bu şekilde, yöreselden evrenselliğe, gelenelten geleceğe sağlam bir yol almış oluruz. Bilgi pek geniş bir kavram. Bilgi sadece haberlerden duyduklarımız, veya istihbarat bilgilerine sahip olmamız anlamına gelmez. Bilgi, ufku geniş olanın elinde bulundurduğu küresel ve de kozmik bir kazanımdır. Babam dedemden tasavvuf terbiyesi gördü ve olgun komple bir insanın sahip olması gerektiği dört elemanı kendinde bulundurması gerektiğini genç yaşlarda benimesmişti. Bu dört eleman şunlar: 1. Bilgi; 2. Dürüstülük; 3. Cesaret; ve 4. Tecrübe. Gördüğünüz üzere geleneğimizde bilgi hep önde. Bilgi sayesinde cihangirlik davamız, ara sıra sekteye uğrasa da, hep kılavuzumuz, rehberimiz olmuştur.
Mesela genç Türkiye Cumhuriyeti’ni kurarken, Gazi Mustafa Kemal Atatürk her yanlı bir yenilenme, yani reformlar hamlesine girmiştir. Ancak yenilik getirmek, yeni bilgiler edinmek gerektirir. Lakin bilmek gerek ki atasözümüzün dediği gibi “Yeni pınar açtıktan sonra, eskisine tükürme”. Atatürk de tam bunu yapmıştır. Yeniliğe koşar iken, eskiyi asla tamamen red etmiş değildir! Hatta, Türk gençlerine seslenir iken, atalarını daha iyi tanıdıkça çok daha büyük işler başaracaksınız demiştir.
Daha Osmanlı döneminde ilk Türk Anayasasını hazırlayan Mithat Paşa gibi büyüğümüz varken, Atatürk neden acaba Cumhuriyetin ilk anayasasına, Benvenuto Mussolini’nin dönemindeki İtalyan Anayasasını örnek almıştır. İşte tam da burda bilgi mevzuunun bir vazgeçilmez yönüne vurgu yapmak istiyorum. Gerçek bilgiye ermek için kıyaslama son derece önemlidir. Aynı konuda iki farklı bilgiyi edindikten sonra, ikisini mukayese ederek kendi öz bilginin sahibi olacaksın. Yani, her bilgiye körü körüne inanmak yerine, o bilgiyi kendi şahsi süzgecinden geçirdikten sonra benimseyeceksin. Şüphesiz ki Atatürk’ün engin bilgisi, tarihteki ve dönemin anayasaları konusunda haberdarlığı vardı. Ve tam da bu noktada, Ulu Önderimiz Anayasayı inşa ederken, neden, ne geç Osmanlı dönemini, ne de Fransayı örnek almayarak, İtalya’nın Anayasasını örnek almış olabilir sorusu ortaya atılıyor. Hukukçu olmadığıma göre konuya derince ve kanıtsal olarak giremem. Ancak kendi açımdan bir cevap vermeyi cesaret edeceğim. (Tabi ki hatalı da olabilirim, ancak konuya duyduğum merak beni öz düşüncemi söylememi engelleyemiyor). Atatürk’ün bilgi kültü istisnai derecede tarih boyunca tüm liderlerin arasında pek nadir rastlanır. Acaba Mussoli’nin’nin Anayasasını benimesmesi, milletçe İtalyan halkıyla benzer Akdeniz mentalitesi ve senzibilitesi taşımamız etkenlerden biri olabilir miydi? Ayrıca az önce bahsettiğim gerçek ve doğru bilgiye ermek için kaçınılmaz kıyaslama süreci, Önderimizin bu hamlesinde en önemli etkenlerden biri olabilir miydi? Halkımızın dediği gibi “bir bildiği vardı elbette”…
Mussolini derken, aklıma çağdaş dünya şiirinin önde gelenlerinden olan Ezra Pound geldi. Kendisi, şiir yazmak yanısıra, Mussolini’nin radyoda ideolojik propagandacısı olarak faaliyetlerde bulunmuştu. İkinci Dünya Savaşı bittikten sonra Amerikan ordusu Ezra Pound’u bir kafese sokarak onu kafeste Amerikaya taşıdı. Oysa Ezra Pound ABD’de kazandığı paraların hemen de tümünü, genç şairlerin yetiştirilmesi için harcıyordu. Bir de bu ilginç şahıs hakkında bir detay: Ezra Pound Çin dilini bilmemesine rağmen, Çince’den şiirler İngilizceye terümce ediyordu…
Evet, bilgi kültü inşa eden güçlüdür. Bugün dünyada söz sahibi olanlar arasında Vatikan, bir de ABD bilinir. Dünya’nın en büyük kütüphanesi Vatikan kütüphanesidir. ABD’de ise en küçük şehirlerde bile her mahallede kütüphaneler bulunuyor diye duymuşluğum var.
Çalkantılı günümüz dünyanın şartlarında kanımca cehalet ile bilgi arasında savaş yürütülmekte. Birileri ufuklarının daralması yönüne gider, diğerleri de ufkunu genişletmeye çalışır.
Türk rock grubu “Kargo”, “Boğaziçi” parçalarında şu dizelere yer veriyor:
“Gülmek Doğu’da utanç, kibir anlamında
Batı’da ise doğal bir istek sanki
Bilgi Doğu’da saygınlık, itibar anlamında
Batı’da ise paraya endeksli”.
İnsanoğlu son nefesine kadar birşeyler öğrenir.
Bilgi kültü derken, aklıma 11. yüzyıl Karahanlı Türklerinden Yusuf Has Hacib’in “Kutadgı bilig” (Mutluluk veren bilgi) eseri geldi, her ne hikmetse. (Doğu Karahanlı hükümdarı ve Kaşgar Prensi Tabgaç Uluğ Buğra Kara Han’a (Ebû Ali Hasan bin Süleyman Arslan) atfen yazdığı ve takdim ettiği Orta Türkçe eserdir. Eser, Karahanlıca olarak da isimlendirilen Hakaniye lehçesi ile yazılmıştır.) Tavsiye ederim.