Tarihi boyunca çok sayıda kütüphane kuruldu ve bu kütüphanelerin insan gelişiminde her zaman önemli birer yeri oldu. Kütüphaneleri süsleyen kitaplar her ne kadar kimi toplumlar ve kişiler tarafından sevilse de bazen de önemli meydanlarda yaktırıldığı oluyordu.
Vandalizmin en önemli örneğini Nazi rejimi oluşturuyordu. II. Dünya Savaşı esnasında Nazi rejimi, kitap yakma konusunda üstün olan tek orduydu. Almanlar savaş boyunca sadece Varşova’da 14 tane kütüphaneyi yaktılar. Daha sonra ise savaşın sonunda Polonya’da 16 milyon kitap yaktırıldı. Almanlar bu konuda özellikle organize olarak hareket etmekteydiler ve onların özel kitap yakma üniteleri vardı. Son olarak Bosna savaşında Saraybosna’daki Oryantal Enstitü Sırplar tarafından bilerek tahrip edildiğini biliyoruz.
Bir insanın yetişmesinde ve donanımlı bir kişi olmasında kütüphanelerin yeri büyüktür.
En genel anlamıyla Kütüphane insanlara bilgi sunar. Yukarıda da anlattığımız şekliyle yapılan vandalizmin, özellikle insanların tarihi bilincini sıfırlamak, kendi öz benliklerini unutturmaya yönelik olarak yapılmıştır.
Gelelim kendi ülkemiz Kuzey Makedonya Cumhuriyeti’ne, kütüphane konusundaki sorunları üzerinde durmak istiyorum. Kütüphanelerin genel olarak dağılımına baktığımızda, çoğu şehirde bulunduğunu söylemek mümkündür. Bu kütüphanelerin ne kadarı ziyaret ediliyor ve ne kadarı kitap okumak için değerlendiriliyor sorusunu sormak gerek? Bu bir soru işaretidir, ben kullanıldığından ziyade, kütüphane yerlerinin halk tarafından pek bilinmediği kanaatindeyim. Bu önemli bir sorundur ve bilgilendirme amaçlı çalışmaların yapılması gerekmektedir. Gördüğüm diğer bir sorun ise gezdiğim çoğu şehir kütüphanesinin doğru dürüst yönetilemediğini fark ettim. Ayrıca bu kütüphanelerde kaynak eksikliği bulunduğunu ve çoğu kütüphanenin kitap bağışlarıyla ayakta durduğunu gözlemledim. Kaynak eksikliği benim gibi diğer çoğu araştırmacının karşılaştığı en önemli sorunlardan birisidir. Bazen ulaşmak istediğimiz herhangi bir kitap için yurt dışı kütüphanelerine başvurmamız gerekmektedir. Bu önemli bir eksikliktir ve devletin artık bu Yugoslavya döneminden kalma kütüphanelerimizi düzenleyip işler hale getirmesi mecburidir. Düzenlenmesi durumunda üniversiteler ve araştırmacılara çok ciddi katkılar sağlayacağı şüphesiz bir gerçektir.
Bugün bu sorunları insanımızın hafife almaması gerekmektedir. Aksi takdirde, tarih boyunca kütüphanelerde yapılan yıkımı, günümüzde de bizler onları yalnızlaştırarak unutulmalarına yol açacağız. Kütüphaneler özeldir ve insanların gelişimi için kendilerini güvende, rahat ve özgür bir ortamda hissettikleri yegâne yerlerdir.