AYM eski Başkanı Murat, ülkedeki olası anayasa değişikliğini enine boyuna değerlendirdi

Kuzey Makedonya Anayasa Mahkemesi eski Başkanı Salih Murat, ülkenin AB üyelik müzakereleri için şart olan anayasa değişikliklerini yazdığı analiz ile tüm boyutlarıyla değerlendirdi. Birkaç bölüm olarak yayınlayacağımızın analizin ilk kısmını ilginize sunuyoruz.

TİMEBALKAN

Uzun zamandan beri, Kuzey Makedonya kamuoyunu Anayasamızın değiştirilmesiyle ilgili konu günceliğini koruyor.

İkinci Bölüm:

Güncelliğini korur iken, nasıl bir değişime gidileceği, bu değişimin neyi kapsayacağı, giriş kısmında yapılacak değişikliklerin ne anlama geleceği, temel ilkelerde değişime gidilecek mi, resmi diller, kullanımdaki diller ve alfabelerin kullanımında nasıl bir değişime gidilecek, değişikliklerin zamanlaması objektif bir anayasaya doğru gitmekte mi, objektif yâda süslü düzenlemeler ve ilaveler değişimine gidilecek mi, Türkler açısında Anayasa’nın giriş kısmında, resmi dillerin ve sembollerin kullanımında, hakça ve orantılı temsil, temel ilkeler bölümünde, insan hak ve özgürlüklerde, olası Anayasa’da öngörülen kurumlar ve organlarda yetki ve görevlerde olası değişiklikler neler getirecek, bu değişikliklerin yan etkileri ve beklentilerin neler olacağı hakkındaki sorular, Makedonya insanının ve daha geniş coğrafyanın ilgisini çekmektedir.

Konuşulan değişiklik süreci şeffaf, uygun bir hukuki zeminde ve prosedürde yapılmadığından dolayı objektif bilgiye ulaşmakta büyük sıkıntılar yaşanılmaktadır.

Yukarıda zikrettiğim ve zikredemediğim sorulara geçmeden önce bazı konuları ve tecrübeleri hatırlatmakta, fayda olacağını düşünmekteyim. Bu konuya açıklık getirmek için, 2001 yılında yazdığım bir makalemden alıntı yapıp konunun aydınlatılmasına yardımcı olacağı düşüncesi ile yazıyı sizlerle paylaşıyorum:

– “Ohri Çerçeve Anlaşması ile Makedonya Anayasası’nda büyük değişiklikler gerçekleşti

“Makedonya Cumhuriyeti bağımsızlığını kazandıktan hemen sonra, 1991 yılında Makedonya Meclisi tarafından, Devletin temel yasası olan Anayasa getirildi. 134 Maddeden oluşan Anayasa’ya, 1991 yılından bu yana toplam 31 değiştirge ilave edildi. 2001 yılında Makedonya’da meydana gelen iç savaş sebebiyle, bu durumdan çıkış kapısı olarak Ohri Çerçevesi Anlaşması imzalandı. Bu Anlaşma ile birlikte bu zamanda Makedonya Anayasası’nda büyük değişiklikler gerçekleşti yani Anayasa’nın 1/4 değişikliğe uğradı. Hukuk tarihine bakılırsa, bazı devletlerde anayasaları çok sık değiştirilerek istenilen noktaya gelinmiştir. Bazı devletler uzun zaman hatta asırlarca kendi Anayasalarını değiştirmemişlerdir. Mukayeseli anayasaları kıyaslarsak şu tablo ortaya çıkmaktadır: Realiteli anayasalar, bu Anayasalar toplumun realitelerini-gerçeklerini yansıtmaktadır. Fiktif anayasalar, bu Anayasalar toplumun gerçeklerini yansıtmayan Anayasalar sayılmakta. Süslü (dekoratif) anayasalar bilinçli bir şekilde toplumun gerçeklerini süsleyerek, gerçek olmayanları, gerçek olarak yansıtmaya uğraşan Anayasa türüdür. Açıkçası Makedonya’nın şu andaki Anayasasını Realiteden uzak bir Anayasa olarak niteleyebiliriz. Onun içindir ki dünyada demokratik yapıya sahip olan devletler Anayasalarını yaparken Real-Programlı Anayasaları tercih ederler. Ondan sonra ister istemez doğruluk, adalet, kuvvetler dağılımı, insan hak ve hürriyetleri zaten yolunu bulur. Kanunlar ancak ve ancak toplumda ki ilişkileri yasallaştırarak devlet otoritesini ortaya koyarak insanlığın iyiliği, refahı ve huzuru için vardır. Bu doğrultuda bazı devletler bu gelişmeleri çok önceden öngörerek Anayasalarını bu doğrultuda hazırlamışlardır. Maalesef devletimiz toplumda ki gerçekleri saklayarak ve süsleyerek kamuoyuna ve dünyaya objektif haliyle göstereceği yerinde, gerçek olmadığı bir şekilde göstermeye uğraştı, bu yüzden de zaten adalette ve hukukun üstünlüğünde büyük sıkıntılar var”[1].

Bu ve buna benzer sorunların giderilmesi için Anayasa değişiklikleriyle ilgili Ohri Çerçeve Anlaşması[2] imzalandı.  Zamanında (2001) çok güzel bir çalışmayla ve aklı gerekçelerle Ohri Çerçeve Anlaşmasının, bu anlaşmadan zorunlu değiştirgelerin getirilmesi ile ve diğer kanun değiştirgelerin getirdikleri ve götürdüklerini yazdım. O zaman konuyla ilgili çok sayıda konferans, değişik gazetelerde yazılar, MRTV yayınlarına katıldım. Ohri Çerçeve anlaşmasının ve değiştirgelerin getirilme sebeplerini diğerleri arasında şunları dile getirdim:

“Makedonya’da son zamanlarda büyük sıkıntıların ana sebebi Makedonya’nın bağımsızlığını kazanmasından sonra mutlaka ve mutlaka hukukun üstünlüğü olmadığı için ve çok milli, kültürlü ve dinli bir devlet olmasına rağmen, tek milli, tek kültürlü ve tek dinli devlet olarak kamuoyuna ve dünyaya gösterilmek istenilmesidir. Buna geçiş yapmak için 10 yıl uğraştılar fakat sıkıntılar ardı ardına geldi ve en sonunda bu memnuniyetsizlik geniş çapta silahlı çatışmalar sebep oldu. Bu bir milletin, kültürün ve dinin diğer milletlerden, kültürlerden ve dinlerden üstün tutulmaya uğraşıldığı için vuku bulmuştur. Makedonya’da yaşanan gelişmeler son yıllarda hemen hemen tüm Balkan devletlerinde yaşanmaktadır. Çünkü Balkanlar yâda güneydoğu Avrupa çok milli, çok kültürlü, çok dinli ve çok hukuklu topluluklar olmalarına rağmen bir millet, bir din, bir kültür ön plana çıkmaktadır. Tarihte bu sorunları ve bu etkenleri bir arada yaşatan ve en iyi çözen sistemler Osmanlı ve Habzburg devletleri sayılmakta. Bu sistemler, bu düzenleri yüzyıllarca ayakta tutmaya başardılar. Bu başarının sırrı hukukun üstünlüğü, insana her türlü saygı ve dürüstlük ilkeleri ile olmuştu.

“Kuzey Makedonya’da 26 millet yâda azınlık yaşamaktadır”

Dünyada çok kültürlü ve çok milli devletler bu sorunları değişik metotlarla gidermeye uğraşmışlardır. Örneğin, Amerika’da ve Almanya’da var olan kültür farkları zaman içerisinde kültür asimilasyonu gerçekleşerek yeni kültürleri zaman içerisinde alarak kimliklerini kaybetmeye sebep oluyorlar. Bazı topluluklarda aksi olarak asırlarca çok kültürlü ve çok milletli devletlerin sınırlarında yaşamalarına rağmen kültürlerini ve dinlerini korumaya ve geliştirmeye uğraşmaktadırlar. İşte bu topluluklardan biri de Makedonya devleti sayılmaktadır. Kuzey Makedonya’da 26 millet yâda azınlık yaşamaktadır. Bunların her birinin kendine öz âdeti, geleneği, kültürü, dini, lisanı, dünya ve ahiret anlayışı var. Bundan dolayı bu sıkıntılarda, hukukun üstünlüğü sağlanmasa sorunlar ve çatışmalar kaçınılmaz olur.  Birileri her zaman kendini haklı ve en büyük göstermekle uğraşacaktır. Bu sebeple bu sözleşme taraflar arası bir uzlaşma olarak sayılmaktadır.

Bütün bu yukarıdaki bahsettiğimiz sıkıntıları gören Avrupa Birliği apar topar ilkin Avrupa İstikrar ve Bütünleşme sözleşmenin[3] ve en sonunda Çerçeve anlaşmasın yapılmasında ısrarını sürdürerek, bir an evvel ne pahasına olursa olsun bunun imzalanmasını isteyerek taraflara gerekli mesajları verdi.

Herkesin bildiği gelişmelerden sonra sözleşme 13.08.2001 tarihinde imzalandı. Sözleşmede ki yükümlükler ve Avrupa Birliğinin Makedonya’dan istediği reformlar bizim buralarda 10 yıldan bu yana istediğimiz istekler sayılmaktadır (demek ki bizim sıkıntılarımız bu zamana kadar gerçekçi ve yerinde olduğu görünmektedir).  Devletimiz AB üyesi olmak isterse mutlaka ve mutlaka bütün bu yükümlülükleri kayıtsız ve şartsız yerine getirmesi ve kendini tamamıyla değiştirmesi gerekecek. Makedonya tüm bu tavizleri o kadar kolay vermeyecek çünkü şu anda dizginleri 100% kendi elinde tutmakta ve sözleşmenin bazı bölümleri çoğu zamanlarda tıkanacak. Bu sıkıntılar, diplomasi girişimleri ve çok yönlü baskılarla yerine getirilmeye mecbur kılınacak, çünkü değişmesi gereken taraf Avrupa Birliği değil Makedonya olacaktır”[4].

Bu yazılarımda Makedonya hukuk düşünce tarzını, siyası yapıların ve tarafların adil ve objektif olmamaları, bana lazım olan hukuku başkalarına çok görme anlayışı, pratikte başta Anayasamızda ve yasalarda var olan tutarsızlık ve çifte standartlardan vuku olduğunu, tarih ve benliklere objektif yaklaşımın olmaması, herkesin kendi uçlarında olması, kendi doğrularının yalnız doğru olduğu düşüncesi, değişik metotlarla başkalarının hukukuna ve nüfusuna etki etmeleri, yıllarca devam edilen bir metot olduğu görünmektedir ve sanırım bugüne kader de devam etmektedir.

Konumuza geçmeden önce, yukarıdaki tezlerimin hemen hemen her birinin doğruluk payını destekleyecek onlarca delilim var. Yazımda yalnız bir alanda çok sayıda delil sunmayı uygun gördüm. Makedonya Sosyalist Cumhuriyetinde, meclisin çalışmalarıyla ilgili en yüksek normu Makedonya Sosyalist Cumhuriyeti Meclis Yönetmenliği yer almaktadır. Bugün de Kuzey Makedonya Meclisin çalışmaları yönetmelikle ele alınmaktadır.

– Türkçenin Meclis yönetmeliğinden çıkarılma süreci

Sosyalist Makedonya Cumhuriyeti Meclisi’nin yönetmeliği 1965 yılından 1991 yılına kadar çok defa değiştirilmiştir.  Bu yönetmenlikleri incelediğimizde muazzambir tablo ortaya çıkmaktadır. 1965[5] Yönetmeliğinin 34. Maddesine göreher milletvekilinin ait olduğu milletin dilinde konuşma hakkı vardır. Milliyetlerin dillerinde yapılan konuşmalar hemen Makedoncaya çevrilir. Daha sonra 1967[6]yılında getirilen yeni Yönetmelik demokratik hak ve hürriyetleri daha ileri noktaya taşımaktadır. İlk defa Arnavutçanın ve Türkçenin resmiyetinden zikretmektedir. Madde 31’e bakıldığındaParlamento işlevinin tam olarak gerçekleştirilmesi için milletvekillerine Meclis organlarının çalışmalarında mensubu oldukları halkın dilini kullanma koşulları sağlanır. Milletvekillerinin Meclis genel kurulunda, komisyonlarda, kurul ve diğer organlarının toplantılarında Arnavutça veya Türkçe olarak yaptıkları konuşmalar Makedoncaya, Makedonca yapılan konuşmalar ise Arnavutça ve Türkçeye tercüme ediliyor. Arnavut veya Türk milletine mensup milletvekillerine, meclis, kurul ve komisyonların görüştüğü veya karara bağladığı kanun teklifleri, diğer kanun önerileri ve diğer malzemeleri Arnavutça veya Türkçe dillerinde kendilerine iletilir.  1971’de[7] getirilen yeni Yönetmelik bunlarla kalmayıp Arnavutçanın ve Türkçenin daha işlevsel duruma gelmesini sağlamaktadır.  Bu konuları 43. 44. ve 45. maddeler işlemektedir.  Meclis genel kurulunda, komisyonlarda, kurul ve diğer organlarının toplantılarında Arnavutça veya Türkçe olarak yaptıkları konuşmalar Makedoncaya tercüme edilmeli. Tüm vekillerin meclis oturumlarında, komisyonlarda, çalışma gruplarında ve meclisin tüm kurumlarında yapmış oldukları konuşmalar Arnavutça ve Türkçe tercüme edilmektedir. Arnavut ve Türk milletvekillerine tüm meclis malzemeleri ve kanun teklifleri konuştukları dillerde tercümeli bir şekilde verilmektedir. Aynı hükümler daha sonra 1975[8] yılında getirilen yeni yönetmelikte 53., 54. ve 55. maddelerde yer almaktadırlar. Bununla kalmayıp bu yönetmeliğe Makedon vekillerin konuşmaları Arnavutça ve Türkçe tercüme edilme zorunluluğu getirilir. Aynı hükümler ve haklar 1986[9] getirilen yönetmelikte yer almaktadır.

Ne olduysa daha ileri bir noktaya gidileceği beklenir iken 18.01.1991[10] tarihinde tüm zikrettiğim yönetmeliklerde var olan hak ve hürriyetler dayatmayla Geçici Yönetmelikle son verilir. Bu Geçici Yönetmelikte 1963-1991 Meclisin bütün işlemlerinde kullanılan Arnavutçanın ve Türkçenin kullanımına son verilmiştir.  Bu işlem dayatma, tek taraflı, mevcut Anayasaya, kanunlara ve daha eski yönetmenliklere karşı getirilmiştir. Demokrasiye geçişle en antidemokratik uygulamaya gidilmiştir.

En sonunda 2002 yılında Ohri çerçeve anlaşmasından sonra, Makedonya Cumhuriyeti Meclisi’nin yeni yönetmeliği getirildi[11]. Bu yönetmelikle son 12 yılda zorbalıkla Arnavutçanın ve Türkçenin meclis genel kurulunda, yazışmalarda veorganlarından antidemokratik ve hukuka karşı yasaklanmasına karşı şimdi yalnız Arnavutçanın kullanmasına dair hükümler içermekte ve maalesef TÜRKÇENİN mecliste kullanımına getirdikleri yeni anti demokratik yönetmelikle, ve dayatmalarla son verilmiştir. İster Makedonlar ister Arnavutlar yarı asır elde edilmiş hakkımızı elimizden aldılar. Bu vaka acıdır ama gerçektir. Makedonya’da Türkçe her bir dilin gelişmesine, türemesine ve hayatta kalmasına asırlarca katkı vermesine rağmen, gelin görünüz ki 2002 yılında iki milletin dayatmasıyla kendini kurtaramaz hale gelmiştir.

2001 yılına kadar Arnavutların ve Türklerin savunmaları hep aynıydı. Elde edilen haklarımızın, başta kurucu unsuru olmamız, dillerin kullanımı, hakça temsil, sembollerin kullanımı, ana dilde eğitim ve diğer hakların gasp edilmesi her iki millet tarafından hep aynı gerekçeyle savunulmuştur. Ne oldu da 2001 yılından sonra elde edilen bu haklar geriye iadesi yalnız ve yalnız Arnavutlara verildi. Bu hakların geriye verilmesinin yerinde olduğunun altını çizmekte fayda var. Fakat onların da aynı elde edilen hakların elimizden alınan gerekçelerimiz aynıydı, neden 2001 yılında Arnavutça diline iade edilen haklar yani Türkçemiz bize iade edilmedi. İşte onun için, Ohri çerçeve anlaşması ikili taraflılığa büründü ve maalesef açık bir şekilde Türklerin elde edilmiş hakları dayatma ve zorbalık ile tarihi gerçekleri hiç sayarak ellerinden alındı. 

Daha önce asırlarca kullanımda olan bu değerlerimiz ve hiçbir düzenin cesaret edemedikleri maalesef demokrasi adına Türkçenin ve diğer milli haklarımızın kullanımına son verildi. Mecliste uydurma ve hiçbir hukuki dayanağı olmayan 20 % orantısını getirerek yalnız ve yalnız Türkçenin ve diğer milli değerlerimizin devletimizde kullanımdan dışlanması amaçlanmaktadır. Burada hem Makedon hem Arnavut vekillerin büyük veballeri vardır.  Kanaatimce bu 20 % oranı, bilinçli bir şekilde Türkleri saf dışı bırakmak için dayatılan bir siyasi oyundur. Bugün ise oy birliğiyle kendileri getirdikleri 20 % oranını kaldırmak istiyorlar. Daha sonra 2008[12] yılında Meclisin yeni yönetmeliği ve 2009 yılında Makedonya Cumhuriyeti Meclis kanunu[13] getirildi. Her ikisinde Türkçenin kullanımı maalesef tarihe gömülmüş oldu. Ana dilimizi bizi sormadan zorbalıkla ve dayatmayla elimizden aldılar. 1991-2001 yılına Arnavutların kaybedilen hakları 2002 yılında 1967-1991 yılına kadar var olan hakları yeniden elde edildi. Dillerinin ve milli sembollerinin kullanımını daha ileri bir noktaya taşıdılar. Peki kendilerine istedikleri hakları neden bize çok gördüler. Onlar için büyük bir demokrasi ve insan hakları zaferi oldu. Bu gelişmeleri tebrik etmekteyim. Maalesef Türkler ve Türkçe için büyük ve tarihi bir kayıp oldu.

2018 yılında getirilen diller yasasına bakıldığına ağırlıklı Arnavutçanın kullanımına önem verilmekte. Maalesef mevcut yasayla diğer dillerin kullanımıyla ilgili işlevsel hükümlerde sıkıntı görülmekte. Kanaatimce bu kanunun bütününü incelediğimizde Türklere ve Türkçeye gelince Ulusal Azınlıkların Korunmasına İlişkin Çerçeve Sözleşmene ve Avrupa Bölgesel ve Azınlık Dilleri Şartı – sözleşmesine göre Avrupa standartlarının çok çok altındadır.

1996 yılında Makedonya Cumhuriyeti’nin Avrupa konseyi üyesi olması için bu sözleşmeye imza atılması ön şart olarak Avrupa Bölgesel ve Azınlık Dilleri Şartı- sözleşmesinin imzalanması ve Meclisimizde Kabul edilmesi istenilmiştir. Onun için Makedonya bu sözleşmeye[14] imza atmıştır. 2000 yılında zamanın Milletvekili Prof. Mersel Bilali, Makedoya Meclisine Avrupa Bölgesel ve Azınlık Dilleri Şartı- sözşemesinin onayı için taslak kanun teklifi sunmuştur. Hükümet küçük oyunlarla buna cevap vermemiştir. Bu sözleşmenin neden kanunla onaylanmadığının meclisin 08.06.2000 tarihli 49. Meclis oturumunun birinci devamında Dışişleri Bakan Yrd. Nikola Dimitrov, İsmet Ramadani ve Naser Ziberi[15] tarafından tutanakta yer alan tartışmada hangi çekincelerden kanunun getirilmediği ortaya çıkmaktadır.

Bu tarihçe ve haklarımızın zorbalıkla elimizden alındığı, örneklerden yalnız birkaçı. Daha geniş analizlerde, başta Türkçenin resmiyeti ve kullanımı[16], hakça ve orantılı temsil, kültürel varlığımızın yok olması ve kendine bırakılması, ana dilde eğitim, milli simgelerin kullanımı[17] ve diğer hak ve hürriyetlerimiz demokrasiye geçiş sürecinde antidemokratik dayatmalarla nasıl ortadan kaldırılmıştır ele alabiliriz. Uluslararası hukukun her alanında elde edilen haklara saygıyla yaklaşılması, zedelenmemesi ve zorluklar çıkarılmaması istenilmektedir. Gelin görünüz ki Türklerin bu topraklarda asırlarca elde ettikleri hakları Mevcut Anayasalara ve Uluslararası hukuka rağmen ellerinden alınmıştır. Her bir dalda araştırma yapıldığında elde ettiğimiz haklarımızın dayatma, zorlama, anayasayı ve imza atığımız uluslararası sözleşmeleri çiğneyerek elimizden nasıl alındığı deliller ile mevcuttur.

– “Anayasa değiştirgelerini çok yakından takip etmemiz gerekir”

Bunları takip ettiğimizden, bildiğimizden, elimizde var olan argümanlar doğrultusunda ve bunları bu nesil olarak bizzat yaşadığımızdan dolayı, değiştirgeleri çok yakından takip etmemiz gerekir. Değiştirgelerin birilerinin üstünlüğü ve realiteden uzak olmaması için var gücümüzle bunlara karşı gelmemiz gerekmektedir.

Bu girişi ve tarihi süreçleri bilinçli bir şekilde yazımda zikretmeyi uygun gördüm. Tarih tekerrür eder sözünden hareket ederek, Makedonya demokrasisine, insan hak ve hürriyetlerine ve bilhassa Türk soydaşlara bu zamana kadar olduğu gibi yeniden tekerrür etmemesi için kısa hatlarıyla vurgulamak istedim. 

Anayasa hukukunda ve düşüncesinde, Anayasanın değişik maddelerindeki değişikliklerin, ihtiyaç olarak, objektif bir hukuk zemininde, çok şeffaf bir süreçte, dayatmalardan uzak, analitik, tüm unsurları kapsayıcı ve kucaklayıcı bir metot ve dille gidilmesi yapılması zaruridir. Anayasaların değişimi demokratik devletlerde çok normal bir süreçtir. Değişiklikler toplumların demokratikleşmesine, insanların hak ve hürriyetlerinde, hukukun üstünlüğüne, çoğulcu demokrasiye, kuvvetler dağılımına ve insanların refahına giden yolların başında gelmektedir. Prensipte bu çerçevede yapılacak tüm değişiklikleri desteklemekteyiz.

Anayasa hukuku ve düşüncesi, anayasal demokrasilerinin gelişmesine ve yaşamasının en büyük etkenlerinden biri sayılmaktadır. Bundandır ki bu yazımızın amacı devletimizin demokrasisinin gelişmesi, çok milliliğin ve kültürlüğün adil bir şeklide yansıması ve yaşaması için katkıda bulunmak sayılmaktadır.

Devamı gelecek…

Kaynakça:

[1] Anayasa değişikleri üzerine-Önerilen anayasa değiştirgelerini nasıl değerlendiriyorsunuz-Salih Murat, Birlik 04.10.2001 yılı

[2] Ohri Çerçeve Anlaşması 13.08.2001 yıl, Türkçe imtiyaz sahibi Millennium derneği Vrapçişte, Eylül 2011

[3] Avrupa İstikrar ve Bütünleşme sözleşme Salih Murat, Birlik 2001

[4] Vrapçite’de Merkezi bulunan MİLLENİYOM derneğinin tertiplediği ‘’ÇERÇEVE ANLAŞMASININ TANITIMI VE TÜRKLERİN YERİ ” konulu Vrapçişte’de, Gostivar’da, Merkez Jupa, Ohri ve Üsküp’te düzenlenen konferansta sunulan tebliğin orijinal metni (20.09.2001 yılı)-Salih Murat

[5] Деловник на собрание на Социјалистичка Република Македонија, Сл. весник на СРМ бр.25/1965 madde 34.

[6] Деловник на собрание на Социјалистичка Република Македонија, Сл. весник на СРМ бр.23/1967 madde 31.

[7] Деловник на собрание на Социјалистичка Р. Македонија, Сл. весник на СРМ бр.13/1971 madde 43, 44 ve 45.

[8] Деловник на собрание на Социјалистичка Р. Македонија, Сл. Весник на СРМ бр.37/1975 madde 53, 54 ve 55.

[9] Деловник на собрание на Социјалистичка Република Македонија, Сл. весник на СРМ бр. 16/1986

[10]  Привремен деловник на Собранието на Социјалистичка Република Македонија, Сл. Весник бр.3/1991

[11] Деловник на собранието на Република Македонија, Службен Весник на РМ бр.60/2002, madde 3

[12] Деловник на собрание на Република Македонија, Службен весник бр.91/2008, madde 3

[13] Закон за собранието на Република Македонија, Службен весник,  бр.104/2009, madde 42

[14] Makedonya Cumhuriyeti, 25.07.1996 y., Avrupa Bölgesel ve Azınlık Dilleri Şartı-sözleşmesine, imza atmıştır.

[15] Република Македонија, 049 Седница, 01 продолжение од 08.06.2000 година. Sednicata se odr`a vo Sobranineto na Republika Makedonija, sala 1, so po~etok vo 11,00 ~asot (sobranie.mk)

[16] Zакон за редовните судови од 1976, член 17, Службен весник бр.10/197 од 12.03.1976

[17] Закон за употреба на знамињата, Службен весник на СРМ бр.40/73, член 9 став 1, (Arnavut, Türk ve diğer milletler, kendi milli sembollerin-bayrakların Makedonya Sosyalist Cumhuriyetin bayraklarının kullanıldığı tüm vesilelerle kullanma hakkına sahiptirler)

Read Previous

Slovenya, Kosova ve Sırbistan geriliminin tırmanmaması için müzakerelerin başlamasını istiyor

Read Next

Sırp lider Vucic, ülke savunmasını güçlendirmek için orduya 5 bin kişi alınacağını söyledi