AYM eski Başkanı Murat, ülkedeki olası anayasa değişikliklerini değerlendirdi – 2

Kuzey Makedonya Anayasa Mahkemesi eski Başkanı Salih Murat, ülkenin AB üyelik müzakereleri için şart olan anayasa değişikliklerini yazdığı analiz ile tüm boyutlarıyla değerlendirdi. İlk bölümünü dün yayınladığımız analizin ikinci kısmını ilginize sunuyoruz.

TİMEBALKAN

Anayasamızın başlangıç kısmı, önemi ve olası değişiklikler

Anayasamızın başlangıç kısmı, anayasamızın dayandığı temel felsefeyi ve devlet ideolojisinin temel prensiplerini belirlemektedir. Başlangıç kısmı anayasamızın başlangıcında yer almaktadır. Anayasa metninin parçası değildir[1]. Anayasanın getiriliş sebeplerini açıklayan çok üstün bir edebi üslupla yazılmış milli ve özel metinden oluşmaktadır[2]. Toplumlarımızı bir arada tutan kolektivite bağının temel unsurlarını açıklayan metin sayılmaktadır. Dünyanın değişik anayasalarında başlangıç kısımları mevcuttur. Anayasalarda giriş ya da başlangıç kısmının konulmasında değişik sebepler vardır.

Birinci Bölüm:

Kuzey Makedonya Anayasasının başlangıç kısmı, bağımsızlık mücadelesi, anayasanın yapılış sebepleri, siyasi tarihi, zamanlamasını, ana prensipler, yeni düzenin amaçları, kurucu milletleri ve çok kültürlüğün yansımalarını daha doğrusu anayasayı getirenleri kapsamaktadır.

“1991 yılında getirilen giriş kısmı 1974 anayasanın giriş kısmına tamamen ters düşmektedir”

Anayasamızın başlangıç kısmı bir hukuki metin değildir, fakat bunun etkisi anayasanın ruhunu içerdiğinden dolayı herhangi bir hukuki normdan daha etkilidir. Egemenliğin kaynağı Makedonya’da yaşayan halklara ait olduğu açıkça vurgulanmaktadır. Maalesef 1991 yılında getirilen giriş kısmı 1974 anayasanın giriş kısmına tamamen ters düşmektedir. En bariz örnek olarak Arnavut ve Türkleri kurucu unsur olmaktan men edilmeleri gösterilebilir. Anayasamızda yapılan 2001 değiştirgelerle Makedonya devletinin milli karakteri değişmiş bulunmaktadır[3]. Bu metne, kelime oyunlarıyla ve daha sonra yapılan yorumlarla başka yön vermeye ve anlam çıkarılmaya gayret edilmektedir. Bunun en bariz örneği 1997[4] yılında getirilen toplulukların bayraklarının kullanımı kanununda görünmektedir. Bu kanun, zamanın anayasasının 48. maddesine karşı olduğu için 2005[5] yılında yeni kanunla değiştirildi. Bu kanunla Türklerin milli sembollerinin kullanımında Anayasamızın 48. maddesinde var olan haklarımızın ilerlemesi sağlanacağı yerde elde edilen haklarımızın gaspına gidilmiştir.

Dünya anayasalarının başlangıç kısımlarına nasıl bir değer taşıdıklarına bakıldığında, kanaatimce bu konuyu üçe ayırabiliriz. Sembolik, Yorumlayıcı ve Bağımsız bir kaynak niteliğinde olan giriş kısımları diye ayırabiliriz. Devletimizin anayasasının başlangıç kısmı bağımsız bir kaynak ve anayasallıkta ölçülü bir norm olarak kullanılmakta olduğunu düşünmekteyim. Fransa[6] anayasası da bu ilkeyi benimsemektedir.

Bundan hareketle anayasamızın giriş/başlangıç kısmının değişimi basit bir değişim değildir.  Giriş kısmında yapılacak her türlü değişiklik bağlayıcı ve etkileyicidir. Bugüne kadar yapılan tartışmalar, anayasanın giriş kısmının değişiminde “Kurucu Halklar” bölümünde Makedonya devletinin mevcut kurucu halklar listesine birkaç “Halkın” ilave edilmeleri düşünülmektedir.

“Anayasa giriş kısmının ağırlığı azaltılacak”

Yeni halkların ilavesi yukarıda “Başlangıç Kısmının” önemi ve yeriyle ilgili zikrettiğim prensip ve ilkeleri göz önünde bulundurursak yeni ilavelerin anayasanın ruhuna uygun olmadığını görmekteyiz. Bu Kuzey Makedonya Anayasasını daha karmaşık ve daha büyük çıkmaza sokacaktır. Anayasa giriş kısmının ağırlığı azaltılacak. Korkarım kaynak niteliğini kaybedecek. Mevcut milletlerin ve halkların kurucu rolüne yeni kurucular ilave edilecek. Tarihi realiteden ve gelişmelerden yoksun olacak. Mevcut “Kurucu Halklardan” yeni halklar türeyecek. Korkarım bu ilaveler Makedonya’yı ileriye götürmek yerine, demokrasi açısından yeni sorunlar yaratacaktır.

Kurucu halklar, varlıklarının asırlarca bir tarihi gerçekliği, etkisi, sorumluluğu ve toplumumuzun gelişmesi ve korunması için destekleri olan halklar olmalı.  Fiktif kurucu halklara kurucu halk rolünü vermek anayasanın ruhuna karşıdır. Bu sözde yeni kurucular, Makedonya devletinin dününde, bugününde ve yarınında yükünü ve sorumluklarını kitlesel olarak bu zamana kadar almış ve ilerde alacak kapasitede değillerdir. Buralarda bu yeni kurucu halklar asırlarca kimliklerini kuramamışlar, omurgalarını oluşturamamışlar ve oturtturamamışlar. Bu kurucu halk yetkisi baskı ve antidemokratik iradeyle olmamalı. Bu anayasaların ruhuyla, bağımsızlığıyla ve hukukun üstünlüğüyle bağdaşmaz. Uzun zamandır bazı hukuki ve siyasi çevrelerde mevcut kurucu halklar da sorgulanmakta. Mevcut kurucu halklar ekleme yapmanın türeme olduğunu dile getirmekteler. Bu tezi doğrulamak için 1974 ile 1991 yılı anayasalarını mukayeseli çalışma yapıldığında açık bir şekilde görülmektedir. Düşünün ki, yeni ilavelerle bu prensipler hızını ve kuvvetini kaybedecektir. Onun içindir ki Anayasanın giriş kısmına yeni kurucu halkların, dayanağı, tarihi ve hukuki zeminde desteği olmadığı için, ilave edilmelerine ben de karşıyım.

“Yeni kurucu halkların anayasamızın giriş kısmında yer almalarının siyasi bir manevra olduğu görülmektedir”

Diğer yandan taktiksel ve siyasi olarak bakıldığında, bu yeni kurucu halkların anayasamızın giriş kısmında yer almalarının siyasi bir manevra olduğu görülmektedir. Uzun zamandır, Bulgaristan’la yaşadığımız değişik sıkıntılardan dolayı Makedonya ile Bulgaristan arasında ilk önce ikili sözleşme dayatıldı[7]. Sözleşmeyi incelediğimizde, iki komşu arasında yapılan bir dostane sözleşme olmadığını, bir tarafa üstünlük verildiği, ucu açık ve farklı yorumların gayesi dışına çıkıldığı açık bir şekilde görünmektedir. Şahsen hem Bulgaristan’la hem Yunanistan’la var olan sıkıntıları kısa olarak değişik yazılarımda ve paylaşımlarımda dile getirmiştim.

Kuzey Makedonya’nın Avrupa Birliği’ne (AB) üyelik müzakereleri kapsamında Bulgaristan’ın sergilediği olumsuz tutumuna anlam veremiyorum. Kuzey Makedonya olarak bizler, Bulgaristan’ın dayattığı şartlar ve değerler için değil, AB’nin sağladığı başta azınlıklara eşitlik, fikir hürriyeti, ekonomik refah, serbest dolaşım ve hukukun üstünlüğü gibi değer ve ilkeler için AB üyesi olmak istiyoruz.

Kaldı ki, AB’nin en önemli değerlerinden olan ve her fırsatta tekrarlanan: “Birlik, ekonomik, sosyal ve yerel uyumu ve üye devletler arasında dayanışmayı destekler. Birlik, sahip olduğu zengin kültür ve dil çeşitliliğine saygı gösterir ve Avrupa’nın kültürel mirasının korunmasını ve geliştirilmesini sağlar” konusundaki ilkelerinin çoğunu ülkemiz yerine getirmiş olsa bile maalesef bu gerçek birçok üye ülke tarafından göz ardı edilmektedir. Bilindiği üzere AB özellikle “Yersel Uyumu, Dayanışmayı, Zengin Kültür ve Dil Çeşitliliğini, kültürel mirasın korunması ve geliştirilmesini” ana değer olarak vurgulamakta ve zenginlik olarak görmektedir.

AB üyeliği yolunda komşu ülkelerin tutumları

AB’nin aday ve üye ülkelere tavsiye ettiği bu değerlerin her birine, takdir edersiniz ki, Kuzey Makedonya hâlihazırda saygıyla yaklaşmakta, farklılıkları bir zenginlik olarak görmekte ve iç hukukunda bunu en iyi bir şekilde muhafaza ederek yansıtan ve gayret eden yegâne devletlerden biri sayılmaktadır.

Bu doğrultuda, unutulmamalıdır ki, AB değerleri Bulgaristan’ın veya başka bir üyenin bize yıllarca dayatmak istedikleri hırslarından ve iç siyasi tutarsızlıklarının toplamından oluşan değerler değildir!

Kaldı ki, AB değerlerine kendilerinin uyum sağlamakta sıkıntı çektikleri ve toplumlarında bu değerleri yansıtmakta zorluk çeken devletler bu değerlerden başkalarını muaf bırakma ve bu değerleri tek taraflı sorgulama hakkına da hiç sahip değillerdir.

Kuzey Makedonya, kendisiyle sınırdaş olan tüm komşularının anayasasında ve iç hukukunda devlet bütünlüğünü, egemenliğini ve bağımsızlığını garanti ederken, bağımsızlığından bugüne kadar her türlü bozgunculuğu, terörü, ayrımcılığı ve şiddeti de yasaklamaktadır.

Bu hususta, komşumuzun / komşularımızın bize karşı sergilemiş olduğu bu menfi tutumların ve dayatmaların ne AB değerlerinde ne AİHM kararlarında ne uluslararası hukukta ve ne de ikili ilişkilerde yeri olmadığını vurgulamak ve yinelemek isterim.

Yeni “Kurucu Halkalar” türemesi tehlikeli

Bundandır ki yeni kurucu halkların anayasamıza ilave edilmelerinin hukuki olarak objektif ve hiçbir gerekçesi olmadığını yalınız ve yalnız siyasi bir dayatmadan dolayı vuku olabileceği kanaatini taşımaktayım. Yine kanaatimce, Makedon tarafının bunu kabul etmesinin siyasi yaklaşımdan dolayı olacağını düşünüyorum. Kısa vadeli kârlı görünebilir fakat uzun vadeli asla kârlı olamayacakları kanaatini taşımaktayım. Sanırım şu tezden hareket etmekteler. Bulgarları Makedonya anayasasında kurucu halk olarak ilave edersek, Makedon ile Bulgar çizgisini ayırmış olacağız. Biz Makedonlar sayısal halk olarak çoğunlukta olacağız, Bulgarlar ise sayısal halk olarak azınlıkta olacaklar. Değerler ve paylaşımlar bu orantıya göre olacaktır. Sayısal olarak çok sembolik bir sayı olmalarından dolayı dengeleri bozmayacaklarını düşünmekteler. Bu yaklaşımla sorun halı altı edilecek fakat kalıcı çözüm getirmeyecek. Onun için Makedon halkında var olan tepkiyi azaltmak için değişik diğer kurucu halklar önerecekler ve en tehlikelisi yeni bazı “Kurucu Halklar” türeyecekler.

Türkler açısından bakıldığında bizler Makedonya’nın her döneminde yaşamış, katkımız olmuş, millet olarak her türlü sorumluluğu almış yegâne milletlerden biri sayılmaktayız. Bu özellikleri taşımayan ve tarihi süreçlerde katkısı olmayan kurucu halkların anayasada olmalarına karşı gelmekteyiz.

“Türk kurum ve kuruluşları yeni milletlerin anayasaya eklenmesini kabul etmemeli”

Diğer yandan yeni kurucu halkların türetilmesi ile Makedonya Türklerine yeni bir darbe vurulmak istenilmektedir. Bu örneği en bariz bir şekilde 2021[8] yılında yapılan nüfus sayımlarında gördük. Anayasada ve hukuk zemininde dayanağı olmayan yeni milletler ve halklar türettiler. Sonuçlara bakıldığında Makedonya Türklerinden maalesef birkaç yeni millet türettiler. Bu yeni milletlerin sayısı 10 bin civarındadır. Onların türemesiyle Türkler de % 1 azalma göründü.

Sonuç olarak hem birinci tezle hem ikinci tezle Makedonya anayasasının başlangıç kısmında yeni kurucu halkların ve bilhassa türemiş kurucu halkların ilave edilmelerine hiçbir hukuki ve tarihsel dayanak ve gerekçe yoktur. Onun için Türk kurum ve kuruluşları bunu asla ve asla kabul etmemeleri gerektiği düşüncesini taşımaktayım.

Devamı gelecek…

Kaynakça:


[1] Уставно Право, Проф. Др. Светомир Шкарич, Култура 2007 страна 215

[2] Yavuz Atar, Türk Anayasa Hukuku, Ankara 2007

[3] Svetomir ŞKARİÇ, Proposals for Improvement of the Draft Constitutional amandmantes, Skopje, 2001

[4] Закон за употреба нa знамиња преку кои припадниците на националните малцинства во РМ го изразуваат својот идентитет и националните особености. Службен весник бр.32/1997 од 09. Јули 1997

[5] Закон за употреба на знамињата на заедниците на РМ, Сл. весник на РМ бр.58/05 од 19.07.2005

[6] Orgad, L. ,,The preamble in constitutional interpretation,, sayfa 727

[7] Договор за пријателството, добрососедството и соработка меѓу Република Македонија и Република Бугарија, 01.08.2017 година.

[8] 2021 yılında yapılan nüfus sayımların sonuçları….POPIS_DZS_web_MK.pdf (stat.gov.mk) sayfa 34 ve 35, noktaT-04 ve T-05.

Read Previous

AB, Avrupa’daki ilaç sıkıntısına karşı “toplu alım” seçeneğini düşünüyor

Read Next

Konyaspor, Sırp teknik adam Aleksandar Stanojevic’i takımın başına getirdi