Son zamanlarda kabul edelim en çok duyduğumuz cümle, “yeni dünyaya hazır olun” oldu. Eyvallah, ama yeni dünya bize hazır mı acaba? Bence bu da ayrı bir sorun.
Hatta sadece sorun değil, binlerce cevaplanmamış soru da bırakıyor ortaya. Ara sıra o soruları da sorarım ben en basitlerinden başlamak gerek…
Olaylar sarpa sarınca, kaçmak için “artık buna alışın” diyenler, meseleden kaçmak için mi bu cevabı veriyor. Kontrol gerçekten elden çıktı mı, bizlerin tedbirsizliği mi meseleyi bu hale getirdi acaba? Kuzey Makedonya’nın Korona ile imtihanı biraz farklı oldu, ilk başlarda her şey yolunda giderken bir yerden sonra kayış koptu. Çünkü yeni dünya bizi tanımıyor yeterince. Bu nedenle bence biz ona hazırken aslında yeni dünya bize hazır değil. Biz kim miyiz, “yahu her şey yalan biz ailece geçen Aralık ayında koronayı geçirdik” ya da “aman virüsten ne korkacam, yalan her şey”, bilemedin “oo hayırdır maskeler falan, korkuyor musun”, buna benzer “şimdi gitmesen evine ayıp olur” en vahim olanı “halaysız düğün mü olur, çal şurdan bizim havaları” diyenleriz yani ve bu şekilde devam eder bu…
Bir de test yapmaktan çekinenler, virüslü olup gizleyenler, koronayı yenmiş olanlara öcü gibi bakanlar, yani ne ararsanız var. Bütün bunların üstüne stres içinde geçmiş birkaç aydan sonra sakinleştici ilaçlara bağımlı olanlar, burnu akıp da kalbi küt küt çarpanlar, vitamin hamurdadır diyerek eve kapandıktan sonra una bulananlar, evhamlanıp ellerini kollarını hissetmeyecek şekilde dünyadan izole olanlar, sakin ol şampiyon daha yeni başlıyoruz…
Hadi bunları geçtik, evde kapalı kalan gençliğin sosyal medyaya gömüldüğü bir dönemden sonra sokakta gülen yüzleri emoji olarak görenler, doğru düzgün konuşamayanlar, hatta dışarı çıkmaktan korkanlar…
Bir de insanlık fıtratında kendine yer bulamayanlar var, hani yüzüne konuşamadıklarını sana mesaj olarak yazmayı daha kolay bulanlar, bu bir hastalık derecesine gelmiş durumda, sosyal paylaşım sitelerinde yorumlarda, paylaşımlarda bambaşka olup da yüz yüze geldiğinde süt dökmüş kedi gibi olanlar….
Bize yeni dünya hazır mı gerçekten? Farklı insanların yazılarını paylaşıp, kendi yazmış gibi görünenler, diğerlerinin emeğinin üzerine konanlar, başka birinin çantasını alıp rahatlıkla omuzunuza asabilir misiniz, sanmam, ama yolda bulmuş gibi cümleleri alıp kendinizmiş gibi o kelimlerin insanı, paylaşmanız normal değil mi? Sorarsanız, “kimin bilmiyordum adını yazmadım” derler, velhasılı kelam insan olarak o kadar eksikliklerimiz var ki…
Şimdi yaz aylarındayız, düğünler gırla olmalıydı, “dur korona geçsin” neden? Hazır masrafsız olanı var ya hani, “eee el alem ne der” , kimse onun derdinde değil, “ama böylesini hayal etmemiştim” olsun, önemli olan muhabbet, “gelinliğimi kimse görmeyecek ama” o zaten senin bir başkası görmüş görmemiş kime ne, gibi tuhaf dertlerimiz var bizim “yeni dünya”…
Evde kapalı kaldıktan sonra birbirini yeni tanıyanlar olmuş, geçmiş olsun, umarım aile bağları güçlenmiştir bu süreçte, tek umudum o açıkçası. Çünkü sağlam bir toplumun en temelini aslında sağlam bir aile oluşturur. Sonrasına alışırız herhalde…
Bir de Kuzey Makedonya’nın 15 Temmuz’da yapılacak olan erken bir genel seçimi var, o da apayrı bir konu, Korona gibi bir derdin yanında ne ki, günümüz düğünleri gibi o da, hazır telaşımız var masrafsız atlatalım havası esiyor. Telaştan mıdır bilemem ama bize yansıyanı yani halkın tepkisi, “koyun can derdinde kasap et derdinde”, halk seçimini yaparken şu salgın sürecinde yaşananlara göre oy verecek gibime geliyor, buradan kim kazanır bilemem ama Temmuz bizim için hayli hareketli geçecek. Bunu bilahare yazarım, şimdiden tüm siyasilere kolaylıklar dilerim, tek önerim biraz daha güçlü PR yapmaları, bu konuda dedğim gibi belki süreçtendir ama PR’ları zayıf göründü bana, her halükârda onlar işlerini iyi bilirler, ama yine de “el alem (halk) ne der” bence siyasiler için en yerinde kullanılması gereken bir düşünce…
Bize gelince Yeni Dünya, yuvarlanıp gidiyoruz işte, tedbiri elden brakmamak gerek, sen yine de umudunu kesme, ama bir yandan da bize alışsan iyi olacak…
Anlayacağınız “el alemin” derdi kendi derdimizden büyük, sen diyorsun ki bana alış, ama inan biz sana alışırız alışmasına da sen bizi taşıyamazsın ağır geliriz sana…