Değerli okuyucular öncelikle hepinize saygılarımı arzediyorum. Tanışmak bu güne kısmetmiş… İlk kez köşe yazısı yazmıyorum ama ilk kez yazıyomuş gibi bir heyecanın ruhumu ve bedenimi sardığını söyleyebilirim. En başta gönüllerinize sonra da fikir ve düşünce dünyanıza dokunarak gerek ekonomik, gerekse de sosyal, siyasi, kültürel ve beşeri meseleleri tartışacağız. Elbette ki tartışacağız! El elden üstündür derler… Akıl da akıldan üstündür. Bize düşense istişare etmektir.
Yunanistan…
Bu ülke ile alakalı o kadar çok haber yapıldı ki, özellikle de ekonomisiyle alakalı. Hepimiz bir şeyler duyuyoruz. Ama sıkıntı şu; duyduğumuzu ne kadar sorguluyoruz?
Bir ülkeden bahsedicem; Biraz yıkık dökük, biraz kendine münhasır, biraz tarih kokan, biraz da aksi…
Özellikle de ekonomiyi tartışacağız. Niye mi sadece ekonomi? Öyle ‘istediler’ çünkü…
Bırak edebiyat parçalamayı da gir şu mevzuya işimiz gücümüz var diyorsun belki sayın okuyucum. Sende haklısın, kusuruma bakma!
Ekonomiyi analiz edeceğiz de neresinden başlasak… Bilemedim. Gelin bir tarihine bakalım kısaca. Hayır, Antik Yunanistan’a kadar gitmeyeceğiz. Merak etmeyin!
Biliyorsunuz! 19. yüzyıl Osmanlı için sancıların başladığı, o muazzam birliğin ve dirliğin dağılmaya yüz tuttuğu bir yüzyıldı. İşte böyle bir yüzyılda Yunanistan Osmanlı’dan ayrıldı. Tabii bitmek bilmeyen bir mücadele… Biraz İngiliz’in tuzu, biraz Fransız’ın biberi, biraz da Rus Çarlığının desteği ile bir devlet kuruldu. Elbette ki en büyük pay Yunan gerillalarına aitti.
1830 yılında Yunanistan resmen kuruluyor. Başkanlığına da Rusya Dış İşleri Bakanı, İoannis Kapodistrias getiriliyor. Ama bir suikastin kurbanı olmaktan kurtulamıyor. Tabii Rusya’ya olan yakınlığını göz önünde bulundurursak ülke içinde bir iktidar mücadelesinin kurbanı mı oldu diye düşünmekten alamıyorum kendimi. Bir de şaka gibi ülkeye Kral ithal ediliyor. Otto diye bir çocuk 17-18 yaşlarında… Bavyera kralının oğlu… Emin olun öğrenince ben de aynı tepkiyi verdim. Bavyera ne alaka? Londra konferansında Büyük devletler öyle istemiş. Sonra da geldi Kral oldu işte. Bu yıllarda Yunanistan borçlanmaya, bütçe açıkları vermeye başladı. Kralın özel korumaları, 1500 kişi devletten maaş alıyordu. Bunun yükü de Yunanistan vatandaşlarına yükleniyordu. Hatta bu yıllar Yunan ekonomisi için zor yıllardı. Borçlanma sebebiyle ipotek altındaki araziler işlenemiyordu…
Otto’dan sonra bir kral daha ithal ettik. Danimarkalı… 1913’e kadar kaldı ülkenin başında. O da birilerinin zoruyla kabul ettirildi. Aklınıza da takılıyor değil mi? Bu nasıl bağımsızlık diye? Ama durum böyle… Yunanistan’ın ilk yılları çok da parlak değilmiş demek ki.
Genel olarak Yunanistan’ın Osmanlı devletinden bağımsızlığını ilan ettikten sonraki yüzyıllık sürece kısaca değinmiş olduk.
Bu günlük bu kadar diyelim…