Yunanistan Eğitim ve Din İşleri Bakanlığı, Yunanistan’da dini öneme sahip alanlarda yaşanan olaylar hakkında 2018 raporunu yayınladı. Yunanistan’da Ortodoks Kilisesi, Katolik Kilisesi, Yehova Şahitleri, Yahudilik ve İslam’a karşı saldırıların aktarıldığı 2018 raporunda eksik ve çarpıtılmış bilgilerle Batı Trakya Türk toplumuna da yer veriliyor.
2018 yılında dini alanlara toplam 591 saldırının düzenlendiği belirtilen rapora göre 591 saldırıdan 564’ü Ortodoks Kilisesi’ne, 1’i Katolik Kilisesi’ne, 3’ü Yehova Şahitleri’ne, 20’si Yahudilere, 1’i Attiki Bölgesi’ndeki Alman Askeri Mezarlığına, 2’si ise İslam’a ait dini alanlara gerçekleşti. Raporda bu saldırıların yüzde 61’i kimliği tespit edilemeyen failler tarafından işlenip çözümsüz kalırken yüzde 39’u çözüme kavuşturulduğu ifade ediliyor.
İslam’a ait dini alanlara yapılan saldırılar başlığı altında Batı Trakya Türk toplumu ile ilgili ayrı bir bölüm bulunuyor. “Trakya’daki Müslüman azınlık” tanımının kullanıldığı raporda Batı Trakya Türk toplumunun Lozan Antlaşması’na göre dini bir azınlık olarak özel ve uluslararası hukuktan kaynaklanan hukuki statüye sahip olduğu belirtiliyor. Müftüler konusunun ayrı bir başlıkta aktarıldığı raporda devlet tarafından atanmış müftülüklerin Eğitim ve Din İşleri’ne bağlı bağımsız kamu hizmetleri olduğu ve müftülüklerin masraflarının bakanlık tarafından karşılandığı kaydediliyor. Ayrıca atanmış müftülerin kıdemli devlet memurları olarak bürokratik açıdan genel müdür seviyesinde oldukları ve 10 yıl süre ile atanarak İslami hukuka göre dini, idari ve yargısal yetkilere sahip oldukları kaydediliyor. Ayrıca rapor Batı Trakya Türk toplumu mensuplarıyla ilgili miras, evlenme ve boşanma konularında müftüler tarafından kullanılan geleneksel hukuka dayalı yargı yetkilerini tercihli hale getiren ve taraflar arasında anlaşmazlık olması durumunda Yunan Medeni Kanunu’nun da geçerli olmasını öngören yasa ile Batı Trakya’da üç müftülük makamının yeniden yapılandırılmasını öngören 52/2019 sayı ve tarihli Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’ne devlet tarafından atılmış olumlu adımlar olarak atıfta bulunurken devletin atadığı müftülerin Batı Trakya Türk toplumu tarafından tanınmadığına değinmiyor.
Batı Trakya’da camilerin tamiratı, inşası ve kültürel miras kapsamında korunmasının yanı sıra Batı Trakya dışında Rodos ve İstanköy’de de tarihi camilerin korunması konusunun ayrı başlıklar halinde yer bulduğu rapor, dini alanlara saldırı başlığı altında Ekim 2017 ve Mart 2018 dönemi arasında Şahin köyündeki eski medrese binasına kimliği belirlenemeyen kişilerin girerek masa, sandalye ve kitapları devirdiği ve binanın kapılarına zarar verdiği kaydedilerek saldırının polise rapor edildiği not ediliyor. İkinci olarak ise 30 Haziran-1 Temmuz 2018’de Yassıköy’de cami duvarının üstüne siyah sprey boyayla küfürlü ve hakaret içerikli yazı yazıldığı ve saldırının savcıya intikal ettiği belirtiliyor.
ABTTF Başkanı Halit Habip Oğlu, “Eğitim ve Din İşleri Bakanlığı’nın Yunanistan’da dini alanlara yapılan saldırılara ilişkin raporunda Batı Trakya’da Şahin ve Yassıköy’de gerçekleştirilen iki olaya atıfta bulunuluyor. Batı Trakya Türk toplumuna ait ibadet yerleri ve camilere saldırılar din ve inanç özgürlüğünü hedef almakla birlikte bölgedeki barışcıl ortamı bozmaya yönelik provokatif nitelikte saldırılardır. Hepimizin bildiği üzere Batı Trakya Türk toplumuna ait yalnızca ibadet yerleri değil Batı Trakya Türk toplumuna mensup dernek yöneticileri, dernek binaları ve Türk okulları da saldırıların hedefi haline gelmiş, Türk toplumuna ait dernek binaları, camiler, okullarda duvarlara küfürler ve hakaretler sıklıkla yazılmaktadır. Ne var ki bugüne dek hiçbir saldırının faili yakalanmamış ve cezalandırılmamıştır. Ülkedeki mülteci krizi ile birlikte Batı Trakya Türk toplumuna, İslam’a yönelik nefret de artış göstermektedir. Bu tehlikeli durum karşısında hükümetin bütüncül bir politikası maalesef yoktur. İlaveten inanç yerlerine yapılan saldırıları konu alan bir rapor, müftülük ve vakıflar konularında Batı Trakya Türk toplumunun sorunlarını ve endişelerini dile getirmemekle yine Batı Trakya Türk toplumunu yok saymıştır. Devlet nezdinde bu politika ve tutum devam ettiği sürece diyalog ortamı kurulması imkansızdır.” açıklamasında bulundu.
Milletgazetesi.gr