
Mümin Allah’a (c.c) layık bir kul, Resulüne layık bir ümmet olma çabası ile bir ömür geçirirse, yaratılanı Yaratan’dan ötürü severse, bizlere nazil olan Yüce Kitabımızın hükümlerini yerine getirirse salih bir imana erişmiş olur.
Bu sabah Üsküp’ün, hatta Balkan müslümanlarının kutsal kitabımız Kuranı Kerimi çocuk yaştan ezberleyen Merhum Hafız Saduddin efendinin vefat haberiyle hüzün doldu. Bu yazıyı kaleme alırken Hafızlık geleneğinin Balkan coğrafyasında, Üsküpte devamını nasib eden Rabbime şükürler ederek yazıyorum, hem rahmetli Hafız Saduddin efendiyi yad ediyor hemde içimden dökülenleri siz değerli okuyucularımıza nakletmeye çalışıyorum.
Haberi alır almaz gözümün önüne Üsküp Müftülüğü Bünyesinde faaliyet gösteren Hafızlık enstitümüzün açılışı sonrasında Merhum Hafız Efendinin bizleri, talebelerimizi ziyaret etmesi canlandı. Hafızlık eğitimi alan talebelerimden birinin Kuran okuyuşu eşliğinde hem Kuran dinliyor, hemde hayatı Kuran Kerimle hemhal olan merhum için gönlümden dökülenleri yazmaya çalışıyorum. Yıl 1997. (Bu dönemlerde Hafızlık Cemiyetleri genelde evlerde büyük bir coşkuyla kutlanırdı, adeta Bayram gibi…) Üsküp’ün çınarları bilir, buralarda Hafızlık cemiyetleri evlerde çok büyük bir heyecanla, aşkla, şefkle tertib edilir, Hafızlık Komisyonu yanısıra aile, akraba, eş, dost tarafından dinlenirdi. Hafızlık Cemiyet Evi ise herkese açıktı…Bir hafta boyunca Hafız çıkan evdeki misafirlere müslüman halk cömertçe ikramlarda bulunurdu.
Dinletim aralarında birbirinden değerli Hocaefendiler cemaate sohbet anlatır, aşer, mevlüd, ilahi nidaları tüm mahalleye yayılırdı. Çocuğu, genci, yaşlısı, bayanı, erkeği bu manevi ortamdan haz almak için adeta yarışırdı. Tüm şehir sanki Hafızlık Cemiyetini kutluyor gibiydi. Bir anda hüzünle gözümün önüne Hafızlık savunmamda komisyon üyesi olan rahmetlinin biz talebelere olan desteği film şeridi gibi geçti. Üsküplü ulemalar ki, ruhlarına, beyinleri ve hayatlarına nakış nakış işlemişlerdi Kuran ayetlerini. Merhum ki, kalplerde tek yanan ışık olan yüce kitabımız Kuranı Kerimi camilerde, ev meclislerinde hemde en zor zamanlarda dilinden eksik etmedi.
Çarşının merkezinde Kız Hafızlık Enstitüsünün açıldığını duyunca can dostu dayıma Hacı Samiye beni oraya götür demiş ve zor yürüyebilen adımlarıyla kollarından getirdiler kendisini Kuran Hanesine… Bir saatlik talebelere nasihatleri yıllarca verilebilecek emeklere bedeldi, çünkü yaşayan ve yürüyen bir Kurandı kendisi. Ramazana yaklaşırken belkide bu gece gözlerimizi kapadığımızda rüyamızda göreceğiz Murat Paşa camisinde yıllarca Hatimle teravihte Rabbimize yakarışlarımızı. Ramazanda teravihlere koşarken bir heyecan, bir umut dolardı içimize… İçimiz kıpır kıpır olurdu hatimle teravihi kılacağız diye. Rabbim sizden razı olsun.
Bir sevdaydı hafızlık, aşktı hafızlık, uyurken bile ayetleri dilinde söylemekti hafızlık, aslında en büyük sabırdı hafızlık onun için… Rahmetli Hafız Saduddin dediğimizde Üsküpte kendini sevdayla, aşkla Kurana kaptırmış, ruhu Kuranla bütünleşmiş bir mümin geliyor gözümüzün önüne. HAYAT HAFIZLIKLA, HAFIZLIK CENNETLE, CENNET SENİNLE GÜZEL YA RASULALLAH!
Hayatını Hafızlıkla süslemekle kalmamış, yürüyen bir Kuran olarak biz müminlere örnek olmuş merhumun mekanı Cennet olsun…Ey Rabbimiz, şahittir evlerdeki ve camilerdeki Kur’an yaprakları, üzerindeki gözyaşı damlaları hıfzettiğimiz her ayete…Üsküpte Hafızlık silsilesinin devamında, evlerde yapılan dinî sohbetlerden etkilenmekle birlikte, hâfızlığın hayli yaygın olduğu bir çevrede yetişmesi hasebiyle gönlüne küçük yaşta hâfızlık ateşi düşmüş ve Hafız olmuş, Hafız yaşamış ve Hafız ölmüştü.
Mevlana’nın ifadesiyle:” Hak âşıkları nazarında ölüm, dünya gurbetinden sılaya dönüş sevincidir.” Rabbim mekanını Cennet eylesin…