Dün akşam başkent Üsküp’te Demokrasi ve Gelişim Merkezi tarafından “Suriye ve Türkiye’nin Afrin Harekatı” Paneli düzenlendi.
TİMEBALKAN
Dün akşam başkent Üsküp’te Demokrasi ve Gelişim Merkezi tarafından “Suriye ve Türkiye’nin Afrin Harekatı” Paneli düzenlendi. Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları (SETA) Vakfı Dış Politika Araştırmacısı Can Acun, Kalkandelen Devlet Üniversitesi öğretim üyesi Metin İzeti ve Rahibe Teresa Üniversitesi öğretim üyesi Rizvan Süleymani’nin konuşma gerçekleştirdiği panele çok sayıda öğrenci katıldı.
Panelde konuşma yapan SETA Vakfı Dış Politika Araştırmacısı Can Acun, Suriye’de saha çalışmaları yaparak, aktörlerle temas kurarak meseleyi birinci elden anlamayı ve bunu öncelikle Türkiye’deki siyasi karar alıcılara aktarmaya gayret ettiğini söyledi. Suriye meselesini çok kompleks, birçok aktörün içerisinde yer aldığı dinamik bir süreç olarak nitelendiren Acun, “Şu anda hem bölgesel hem küresel anlamda aktörlerin vekalet savaşı verdiği ve küresel güç mücadelesinin sahası haline gelmiş bir Suriye’den bahsediyoruz. Dolayısıyla meseleyi bir noktada durup değerlendirmek çok kolay değil. Hele gelecek projeksiyonları yapabilmek çok daha zor” dedi.
Suriye’de yaşananların temel belirleyicisinin Arap Baharı süreci olduğunu ifade eden SETA Araştırmacısı Can Acun, Ancak Suriye’nin yapısal ve faktörel farklılıkları söz konusuydu. Özellikle bir azınlık rejim tarafından yönetiliyor olması, tarihsel geriplanında Fransız mandası ardından Hafız Esed’in darbeyle iktidar gelmesi ve bu sayede azınlığın güç tahakkümü yaparak ülkeyi yönetmesi, ardından Beşar Esed’in ülkeyi devralması Suriye’yi farklı kılan bir faktördü” şeklinde konuştu. Türkiye’nin Arap Baharı sürecinde ilkesel bir tutum aldığına dikkat çeken Acun, “Ya halk iradesini temsil eden kitlesel göstericilerin yanında yer alacaktı ya da otokratik rejimlerin, diktatörlerin yanında yer alacaktı. Ama Suriye’deki yapısal dinamiklerini bildiğinden, bu sürecin bir iç savaşa dönüşebilme ihtimalini de gözettiğinden Esed rejimiyle de ipleri hemen koparmak istemedi ve Esed’i ikna etmeye calıştı” ifadelerini kullandı.
Panelde konuşma gerçekleştiren Kalkandelen Devlet Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Metin İzeti, günümüzde yaşanan olayların köklerinin mutlaka geçmişte mevcut olduğunu söylerken, “Günümüzde dünya kapsamlı bir şekilde Türkiye ordusunun Suriye’ye müdahalesini tartışmaktadır. Ancak aynı dünya hiçbir şekilde Suriye halkının Türk halkıyla münasebetlerini konuşmak istemiyor. Son asırda yaşanan olayları değerlendirmeden bizim bugün bölgede yaşanan olayları anlayamayız” dedi.
Batı’nın genel itibariyle Türkiye konusunu tartıştığında Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan üzerinden saldırdığı örneğini veren Prof. Dr. Metin İzeti, “Batı’da yayınlanan haberleri değerlendirdiğinizde doğrudan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın şahsının hedef alındığını görüyoruz. Şunu anlamamız gerekir ki Cumhurbaşkanı’nın şahsı aslında yıllardır Türk halkında bulunan fikrin dirilişidir” ifadelerini kullandı. ABD ve Rusya’nın on bin km uzaktan gelip Suriye’ye müdahalesinin normal olarak görülürken Türkiye’nin doğal olmayan, Lozan ile dayatılmış sınırlarının yanıbaşında müdahalede bulunmasının anormal olarak görülmesinin ilginç olduğunu söyleyen İzeti, “Bu toplumsal tasavvur insanlarda ikame edilmiş ve dolayısıyla Amerika müdahale ettiğinde sorun yok, Rusya müdahale ettiğinde sorun yok biz çünkü alışığız. Bizi buna şu şekilde alıştırdılar: Yaşanan olaylara göre politika anlayışımızı belirliyorlar” şeklinde konuştu.
Rahibe Teresa Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Rizvan Süleymani yaptığı konuşmada, yasanın olduğu her yerde kısıtlamanın olduğunu dolayısıyla batı kaynakları tarafından Türkiye’ye yöneltilen diktatörlük iddialarının mesnetsiz olduğunu belirtti.