Türkiye’nin en büyük kütüphanesi açıldı

Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Millet Kütüphanesi Açılış Töreni’ne iştirak ederek, katılımcılara hitap etti.

Konuşmasına, Almanya’nın Hanau kentindeki ırkçı terör saldırısında hayatını kaybeden Türk vatandaşlarına Allah’tan rahmet, ailelerine ve sevenlerine sabır niyaz ederek başlayan Erdoğan, “Yaralılarımıza acil şifalar diliyorum. Başta büyükelçiliğimiz görevlileri olmak üzere ilgili tüm birimlerimiz süreci hassasiyetle takip ediyor, vatandaşlarımıza gereken desteği sunuyorlar. Alman makamlarının, saldırıyı tüm boyutlarıyla aydınlatmak için gereken her türlü çabayı göstereceğine inanıyorum.” ifadelerini kullandı.

Bugün Türkiye ve Ankara için tarihi bir ana şahitlik edildiğine işaret eden Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Millet Kütüphanesi’nin açılışındaki mutluluklarına ortak oldukları için Özbekistan Cumhurbaşkanı Şevket Mirziyoyev’e ve eşi Ziroat Mirziyoyeva’ya teşekkür etti.

Erdoğan, “Özbekistan, bizler için medeniyet tasavvurumuzu şekillendiren alimlerin yetiştiği, ilim, irfan ve kültür dünyamızı besleyen hayat pınarlarımızdan en önemlisidir. Biruni, Mirza Uluğbek, İbn-i Sina, Harezmi, Ali Kuşçu gibi ilim erbabı, İmam Buhari, İmam Maturidi, İmam Tirmizi, Bahauddin Nakşibendi gibi manevi önderlerimiz bize Maveraünnehir’in armağanıdır.” dedi.

“Amelde Birlik ruhuyla çalışarak ilişkilerimizde çığır açtık”

Uluğ Bey’in, 36 yıl devlet yönetmenin yanında, yaptırdığı rasathane ile bugüne kadar sönmeyen bir ilim ateşi yaktığını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti:

“Sarayını adeta bir akademiye dönüştüren, zamanının meşhur bilginlerini buluşturan bu ilim sevdalısı hükümdar, Buhara Medresesi’nin girişine ‘İlim tahsil etmek, kadın ve erkek herkese farzdır’ Hadis-i Şerifini nakşettirmişti. Zic-i Uluğ Bey dediğimiz yıldız kataloğu, teleskop bulununcaya kadar hazırlanmış en mükemmel eser kabul ediliyordu.

İşte bu ilim iklimi, asırlar boyunca Taşkent ile Ankara, Semerkant ile Konya, Buhara ile Bursa, Hive ile Edirne’yi aynı şekilde beslemiş, zenginleştirmiştir. Bu anlamlı günde Millet Kütüphanemizin açılışını Zat-ı Devletleriyle birlikte yaparak, ortak medeniyetimiz konusunda tüm dünyaya çok önemli bir mesaj verdiğimize inanıyorum. Zat-ı Devletlerinin ata yurdumuzun Yurt Başı olmasını müteakip, 3 sene gibi kısa bir sürede, Amelde Birlik ruhuyla çalışarak ilişkilerimizde çığır açtık.”

“Türk-Özbek kardeşliğini perçinleyeceğiz”

Türkiye-Özbekistan Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyini kurarak ekonomiden ticarete, kültürden turizme kadar her alanda iş birliğini derinleştirdiklerini ifade eden Erdoğan, “Dün de konseyimizin ilk toplantısını icra ettik. İnşallah bundan sonra da ülkelerimiz arasındaki ortak tarihi, kültürel ve beşeri mirasa uygun şekilde Türk-Özbek kardeşliğini perçinleyeceğiz.” dedi.

Özbek mevkidaşının sabah Türk iş insanlarıyla bir araya geldiğini söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, katılımcılar, girişimlerini bundan sonraki süreçte Özbekistan’da devam ettirmelerini tavsiye ettiklerini belirtti.

Abbasi halifelerinden biri hakkındaki bir rivayeti anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti:

“Halife, sohbetinden istifade etmek için devrin büyük alimlerinden birini sarayına davet eder. Görevli şahıs, durumu bildirmek üzere alimin evine gider ve kendisini ciltlerce kitabın ortasında otururken bulur. Bu güzel manzarayı kısa bir süre seyreden görevli, halifenin davetini tebliğ eder.

Alim ise ‘Müminlerin emirine söyleyiniz, şu anda yanımda bulunan ilim, irfan ve hikmet ehli bir grup insanla sohbet ediyorum, onlarla işim biter bitmez davetine icabet edeceğim’ der.

Halife, ertesi gün huzuruna çıkan alime sitemkar bir edayla sorar. ‘Dün davetimiz size ulaştı, ancak bugün geldiniz. İlim, irfan ve hikmet ehli bir grup insanla sohbet halindeymişsiniz. Sizi, bizim yanımıza gelmekten alıkoyan dostlarınızı pek merak ettim, onlar kimlerdir?’ Alim tek kelimeyle cevap verir; ‘kitaplar’.”

“Asırlara meydan okuyan kütüphaneler görürsünüz”

Her kitabın bir alim olduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Eğer yüzlerce kitabınız varsa yüzlerce alimin dostusunuz ve onların ilminden faydalanıyorsunuz demektir. Bu da, bir nevi dünyada cennet hayatı yaşamak, cennet meyvelerinden tatmaktır. Zira biz, her alimi, gölgesinden istifade edilmesi gereken bir cennet ağacı, kitapları da o ağacın meyveleri olarak gören bir medeniyetin mensuplarıyız.” ifadelerini kullandı.

Ecdadın, duvarları kitaplarla dolu bir kütüphaneyi en kıymetli hazinelerden daha üstün tuttuğunu belirten Erdoğan, “Hangi şehrimize giderseniz gidin, orada bir kandil gibi etrafını aydınlatırken asırlara meydan okuyan kütüphaneler görürsünüz. O kütüphanelerin kimi Sivas’taki Ziyabey Kütüphanesi gibi şirin, kimi de İstanbul’daki Beyazıt Kütüphanesi gibi heybetlidir. Raflarında arzı endam eden her bir eser, üzerinden zaman geçtikçe kıymeti artan mücevherler gibidir.” dedi.

O kütüphanelerde, Sadi’nin Gülistanının gül kokuları saçmaya, Mevlana’nın Mesnevisinin gönüller açmaya devam ettiğini söyleyen Erdoğan, şunları kaydetti:

“Evliya Çelebi’nin Seyahatnamesi ile çıktığınız gezinin sonunu getiremez, Gazali’nin İhyasını bir türlü bitiremezsiniz. Bizim kütüphanelerimiz, ilim yolunda bir ömrü fikirle yazıyla mücadeleyle dolduran ecdadın, tıptan astronomiye, mühendislikten sosyal bilimlere bütün alanların en seçkin eserleriyle donatılmıştır.

Eğer bizler bu nadide mücevherleri, okumaktan, incelemekten mahrum bırakırsak, gurbet diyarında bir başına kalmış yetimlere çeviririz. İlk emri ‘İkra’ yani ‘Oku’ olan bir dinin, bilenle bilmeyenin eşit olmadığını vazeden bir inancın müntesipleriyiz. ‘Beşikten mezara kadar ilim tahsil ediniz’ buyuran ve mescide girdiğinde ‘zikir halkası’ yerine ‘ilim halkasına’ oturmayı tercih eden bir Peygamberin ümmetiyiz.”

“İlk hedef yine kütüphaneler olmuştur”

Tarih boyunca nerede bir medeniyet kurma, ihya etme gayreti varsa orada bir kütüphane inşa çabasının da mevcut olduğunu anımsatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Nerede bir soykırım, savaş, medeniyet yıkımı varsa ilk hedef yine kütüphaneler olmuştur. Hülagü’nün başında olduğu Moğol orduları kütüphaneleri yakarken, Semerkand gibi asude bir şehri inşa eden Timur, kütüphaneler kurarak, Semerkand’ı bilimin başkenti yapmıştır.” dedi.

İslam medeniyetinin parlak yıldızı Endülüs’ün bu vasfı kazanırken de kaybederken de işin merkezinde yine kütüphanelerin olduğunu belirten Erdoğan, “Bugün de benzeri kültür katliamları ne yazık ki yine kütüphaneleri hedef alarak devam ediyor. DEAŞ ve diğer terör örgütleri, Irak’ta, Suriye’de binlerce nadide eserin bulunduğu kütüphaneleri bombalayarak, İslam kültür ve medeniyetinin en önemli eserlerini yerle bir etmişlerdir. Halbuki bizim medeniyetimiz, asırlar boyunca hep ilmi gelişmelerin merkezinde yer almıştır.” diye konuştu.

Ecdadın, bilgiye ulaşmak için dünyanın en ücra köşelerine gitmekten çekinmediğini ve bütün ömrünü ilmi araştırmalara vakfettiğini bildiren Erdoğan, şöyle konuştu:

“Varisi olmakla iftihar ettiğimiz bu sevgi ve bilgi medeniyetini bizlere miras bırakmıştır. Bu medeniyetin en önemli remzi, Adriyatik kıyılarından Çin Seddi’ne kadar uzanan o geniş coğrafyada inşa ettiği külliyelerdir. İşte o külliyeler, günümüzde de medreseleri, camileri, sanat merkezleri ve kütüphaneleriyle bilginin, hikmetin, aşkın, zarafetin sembolleri olarak varlıklarını sürdürüyorlar.

Devrinin en zengin kütüphanelerini bünyesinde barındıran külliyeler, merkezinde yer aldıkları şehirlerin hem kültürel, hem de ekonomik yönden birer çekim merkezine dönüşmesini sağlamıştır. Hiç şüphesiz kütüphaneler, insanlığın ortak hafızasıdır. Babil’den Mısır’a, Asur’dan Yunan ve Roma’ya kadar insanlığın bütün mirasını bir arada bulabileceğimiz yegane mekanlar kütüphanelerdir.

Avrupa’nın Orta Çağ karanlığına mahkum olduğu yıllarda Bağdat, Kahire, Şam, Kurtuba, Buhara, Merv, Semerkand, Konya, Mardin, Erzurum gibi İslam şehirleri, medreseleri ve kütüphaneleri ile dünyaya ışık saçıyordu. 800’lü yılların başında kurulan Beyt’ül Hikme’nin karşısına Dar’ül Hikme inşa edilerek çıkılıyordu. Kaynağı Hind’den Eski Yunan’a kadar uzanan binlerce cilt eseri bu kütüphaneler muhafaza etmiş, sonraki nesillere ulaştırmıştır.”

Daha sonra, insanların vahşice katledildiği, şehirlerin yerle bir edildiği kara günlerde, kütüphanelerin ve kitapların yakılarak, ırmaklara atılarak adeta soykırıma uğratıldığını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti:

“Fakat onca yağma ve talana rağmen, kütüphanelerimiz, her zaman değerini ve itibarını korumuştur. Hatta Batı’nın Eski Yunan metinleri ile buluşması bile bizim kütüphanelerimiz sayesinde olmuştur. Ancak o dönemin Avrupasında bağnaz düşünce o kadar hakimdir ki bu eserlerden faydalanmak için Rönesansa kadar beklenmek zorunda kalınmıştır.”

“Kütüphanemiz, 4 milyon basılı esere kavuşmuştur”

Cumhurbaşkanı Erdoğan şunları söyledi:

“Bugün açılışını yaptığımız Millet Kütüphanesi ile Külliyemizi tamama erdirmiş oluyoruz. Kütüphanemiz, 4 milyon basılı esere kavuşmuştur. Bu kitap seferberliğini daha da genişletecek, 5 milyonu da aşan bir hacme kavuşacağız. Nadide eserlerden oluşan kütüphanesi bulunan tüm ilim, fikir ve sanat erbabımızı, Millet Kütüphanesi’ne bağışta bulunmaya davet ediyorum. Rami Kışlası’na inşa ettiğimiz muhteşem kütüphaneyi de yakında milletimizin hizmetine sunacağız. Bu kütüphane ile tarihe uzanan köprüler kuruyor, coğrafyalar arasında kavşaklar inşa ediyoruz. İstiyoruz ki gençlerimiz, araştırmacılarımız, milyonlarca kitabın bulunduğu rafların arasında dolaşsın.”

 

AA

Read Previous

Mısırlı düzensiz göçmen, Yunan askerlerince darbedildiğini öne sürdü

Read Next

Kosova 14 ülkede görev yapan konsolosları görevden aldı

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *