Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Türkiye, terör örgütleriyle dünyanın geri kalan bölümü arasında adeta bir set gibidir. Eğer bu set yıkılırsa teröristler tıpkı bir sel gibi tüm dünyayı kana bulayacaktır.” dedi.
Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, TBMM’nin ev sahipliğinde düzenlenen NATO Parlamenterler Asamblesinin 62. Genel Kurulunun kapanış oturumunda, toplantının tüm insanlık için barış, huzur ve iş birliğine vesile olmasını diledi.
Dünyanın küresel boyutta yepyeni sınamalar ve tehditlerle karşı karşıya bulunduğunu, terör ve iklim değişikliğinin bu tehditlerin başında geldiğini belirten Erdoğan, şöyle konuştu:
“Yabancı düşmanlığı ve hatta sonuçları itibarıyla İslam düşmanlığı, belirli ülkelerin sınırlarını aşan bir niteliğe bürünmüş durumda. Günümüz dünyasında hiçbirimiz bir yangın çıktığında nasıl olsa dumanı ve ateşi bana gelmez diyemeyiz. Böyle bir şansımız yok. Er ya da geç bu yangın, bu duman bize de ulaşacaktır. Tehditlerin küreselleştiği ve güç dengelerinin değiştiği böyle bir dönemde mevcut kurumların da kendilerini gözden geçirmeleri şarttır. Bu tehditlerin bertaraf edilmesi ve fırsatların kazanımlara çevrilebilmesi için meselelerin daha kapsayıcı platformlarda ele alınması gerekiyor.”
Erdoğan, NATO Parlamenter Asamblesinin 62. Genel Kurul toplantısının İstanbul’da yapılmış olmasının başlı başına bir mesaj olduğunu vurguladı.
“Meselelerin daha kapsayıcı platformlarda ele alınması gerekiyor”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Günümüz dünyasında hiçbirimiz bir yangın çıktığında ‘nasıl olsa dumanı ve ateşi bana gelmez’ diyemeyiz. Böyle bir şansımız yok. Er ya da geç bu yangın, bu duman bize de ulaşacaktır. Tehditlerin küreselleştiği ve güç dengelerinin değiştiği böyle bir dönemde mevcut kurumların da kendilerini gözden geçirmeleri şarttır. Bu tehditlerin bertaraf edilmesi ve fırsatların kazanımlara çevrilebilmesi için meselelerin daha kapsayıcı platformlarda ele alınması gerekiyor.” diye konuştu.
“NATO sadece bir savunma örgütü değildir”
NATO’nun sadece bir savunma örgütü olmadığını ifade eden Erdoğan, “Unutulmamalıdır ki NATO hiçbir zaman sadece ortak tehditlere karşı kurulmuş bir savunma örgütü olmamıştır. NATO demokratik değerleri geliştirme idealine bağlı olan devletleri bir araya getirmiş bir güvenlik platformudur.” ifadelerini kullandı.
“Tarihte eşine ender rastlanacak bir demokrasi mücadelesi …”
“Bu toplantıyı önemli kılan bir başka hususun da demokrasiye bağlılığını 15 Temmuz gecesinde canı pahasına dünyaya ispatlamış bir ülkede düzenleniyor olmasıdır” diyen Erdoğan, 15 Temmuz gecesi Türkiye’de tarihte eşine ender rastlanacak bir demokrasi mücadelesi yaşandığını ve bu mücadelenin kazanıldığını vurguladı.
OHAL sürecinin temel hak ve özgürlüklerin gözetilerek sürdürüldüğünü kaydeden Erdoğan, “Türkiye Cumhuriyeti anayasasına uygun olarak 21 Temmuz günü ilan ettiğimiz Olağanüstü Hal çerçevesinde darbe girişiminin izlerini silmek, terör örgütlerini etkisiz hale getirmek için gereken her önlemi alıyoruz. Demokrasinin ve hukukun üstünlüğünün korunması için başlatılan bu süreç anayasal sınırlar içerisinde temel hak ve özgürlükler gözetilerek sürdürülüyor. Bu vesileyle 15 Temmuz darbe girişiminin ardından ülkemizden desteğini esirgemeyen, dayanışma mesajlarını ileten dostlarımıza bir kez daha teşekkür ediyorum. 15 Temmuz gecesi Türkiye’de tarihte eşine ender rastlanacak bir demokrasi mücadelesi yaşanmış ve daha da önemlisi bu mücadele kazanılmıştır. O gece Türkiye ve bizimle birlikte tüm dünya terörün yeni bir yüzüne, terörle mücadelenin de farklı bir yöntemine şahit oldu.” dedi.
“Terör örgütü PKK’nın AB’de rahat dolaşmasını hazmedemiyoruz”
Cumhurbaşkanı Erdoğan konuşmasını şu şekilde sürdürdü:
“Türkiye’ye sağlayacağınız destek, ortak güvenliğimize kasteden terör örgütüyle mücadelemize güç katacaktır. FETÖ ile iltisaklı yapılanmalara karşı mücadelemizde sizlerin desteğine güveniyoruz. Aynı şekilde DEAŞ ve PKK başta olmak üzere insanlığın müşterek değerlerine düşmanlık konusunda birlikte hareket eden tüm terör örgütlerine karşı verdiğimiz mücadeleye desteğinizi bekliyoruz.
Terör örgütleri mensuplarının ülkelerinizde rahatça hareket etmelerine, propaganda yapmalarına, militan devşirmelerine, tehditle haraç toplamalarına engel olmanızı istiyoruz. Özellikle Avrupa Birliğinin terör örgütü olarak ilan ettiği PKK’nın Avrupa Birliği üyesi ülkelerde çok rahat dolaşmasını ve buralarda terörist başının posterleriyle aynı şekilde parlamento binasının koridorlarında afişleriyle cirit atmalarını terör mağduru bir ülke olarak, biz hazmedemiyoruz. Dolayısıyla bu konuyla ilgili olarak tüm dostlarımızın gerekli tedbiri alması gerekir. Eğer gerekli tedbir alınmazsa bir gün bumerang gibi bu dönüp dolaşıp onları da vuracaktır, bunun da haberini vereyim.”
“Terör örgütlerini bizzat kaynağında imha etmeye çalışıyoruz”
Türkiye olarak terörizme karşı yürütülen mücadelede daha güçlü bir desteğe ihtiyaç olduğunun altını çizen Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:
“Terör örgütleri karşısında ikircikli tutum içinde olan ülkelerin tamamı da bu tavırlarının bedelini, eninde sonunda kendi toprakları içinde ödeyeceklerdir. Tarihin her döneminde farklı mahiyette terör örgütleriyle mücadele etmek zorunda kalan Türkiye’nin ikazlarına kulak verilmesini özellikle tavsiye ediyorum. Biz bu tecrübeyi, 10 binlerce güvenlik görevlimizin ve vatandaşımızın canı pahasına elde ettik. Bilhassa dönemsel çıkarlar uğruna terör örgütlerine kol kanat geren ülkeleri, Türkiye’nin bu samimi çağrısına kulak vermeye davet ediyorum. Şunu burada bir kez daha açık ve net ifade etmek isterim; bizim kimsenin toprağında gözümüz yok, kimsenin egemenlik haklarıyla bir sorunumuz da yok. Biz sadece tecrübelerimiz ışığında terör örgütlerini bizzat kaynağında imha etmeye çalışıyoruz. Türkiye, terör örgütleriyle Avrupa başta olmak üzere, dünyanın geri kalan bölümü arasında adeta bir set gibidir. Eğer biz bu mücadelede başarısız olursak, yani bu set yıkılırsa teröristler tıpkı bir sel gibi tüm dünyayı ateşe ve kana bulayacaktır. Biz diyoruz ki gelin bu seti zayıflatmak yerine, güçlendirelim. Terörizmle mücadelede Türkiye’ye verilen her destek, o ülkenin kendi geleceğini güvence altına almasına katkı sağlayacaktır. Tüm müttefiklerimizi, meseleye bu şekilde bakmaya davet ediyoruz.”
“Bombalardan kaçan herkese kapımızı açık tutmak zorundayız”
İnsani krizlerin yükünün paylaşılmasında yalnız bırakılmanın acı bir durum olduğunu söyleyen Erdoğan, “Bombalardan kaçan herkese biz kapımızı açık tutmak zorundayız. Neden? Çünkü onlar insan. Biz o insanları bombaların altında bırakamayız. Sadece bir Aylan bebeği dalgalar karaya attığı zaman dünya dergilerinde kapak yaptıkları zaman feryat edenler burada timsahın gözyaşlarını oynuyorlardı. Ümran bebekle ilgili o gözü kumlarla, topraklarla dolu olarak kan revan içinde dergilere kapak olduğu zaman timsah gözyaşlarını dökenler, sadece ikircikli davranıyorlardı. Ama biz sadece bu olayı bu şekilde değerlendirmek değil, biz tavır koyarak yaşıyor, onların yanında yer aldığımızı ifade ediyorduk. İnsani krizlerin yükünün paylaşılması konusunda yalnız bırakılmış olmamız gerçekten çok acı bir durumdur ve gelecek için kötü bir örnektir.” şeklinde konuştu.
“Bilir misiniz terör örgütlerinin elinde dostlarımızın silahlarının çıktığını?”
Erdoğan konuşmasını şu şekilde sürdürdü:
“DEAŞ ile mücadelede Türkiye kadar büyük bedel ödeyen ve somut neticeler alan başka bir ülke yoktur. Bizler sınırda ciddi tehditler aldık. DEAŞ’tan aldık, PYD’den aldık, YPG’den aldık. Eğer Türkiye, Özgür Suriye Ordusu ile birlikte Suriye’ye girdiyse bunun sebebi, bu tehdidi ortadan kaldırmak içindir. Şimdi burada ben bir gerçeği açıklamak zorundayım. İlgili ülkeler gücenmesin. Dost acı söyler ama gerçeği söyler. Bilir misiniz Irak’ta ve Suriye’de bizim terör örgütü olarak ilan ettiğimiz örgütlerin elinde dostlarımızın ürettiği silahların çıktığını? Ve bu silahları seri numaralarına varıncaya kadar hepsi bizde mevcut, bunları biliyoruz. Ama biz bunu kendilerine söylediğimiz zaman hiç ilgilenmiyorlar. Birileri kalkıyor diyor ki ‘Onlar eski dönemde verilmiş silahlardır.’ Öbürleri diyorlar ki ‘Biz PYD’yi YPG’yi terör örgütü olarak kabul etmiyoruz’. Niye? Çünkü onlar DEAŞ’a karşı savaşıyorlar. O zaman Nusra’yı da kabul etme. El Nusra, o da DEAŞ’a karşı savaşıyor. Bir terörist, bir başka teröriste karşı savaşıyor diye buna iyi diyebilir misiniz? Biz şu anda Suriye’de ve Irak’ta bunu görüyoruz.”
“Sorunlar karşısında güçlü bir duruş sergilemeliyiz”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Uluslararası toplum olarak zor bir dönemden geçtiğimiz bir gerçektir ancak bunların aşılamayacak sorunlar olmadığını düşünüyorum. Bizler ortak çıkarlarımız çerçevesinde, iş birliği ve dayanışma içinde hareket ettiğimiz müddetçe ne kadar karmaşık olursa olsun, önümüze çıkan sorunlar karşısında güçlü bir duruş sergileyebiliriz. Bunu başarmak, temsil ettiğimiz ülkelerle birlikte milletlerimizin asli birer unsurunu oluşturduğu uluslararası topluma karşı da en büyük görevimizdir.” ifadelerini kullandı.
“Dünyayı biz bir ülkenin dudakları arasına terk edemeyiz”
Erdoğan, bunun dışında Finlandiya ile birlikte kurdukları Arabuluculuk Dostlar Grubu’nu ve İspanya ile hayata geçirdikleri Medeniyetler İttifakı girişimini bir kenara koymanın mümkün olmadığını belirterek, şu değerlendirmelerde bulundu:
“Öte yandan şu gerçeğin de artık herkes tarafından kabul edilmesi gerekiyor. Uluslararası barış ve güvenliğin temininden sorumlu ana organ olan Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, yeni bir yapıya kavuşturulmadıkça bu çabalar tam manasıyla amacına ulaşamayacaktır. Israrla tekrar ediyorum; Güvenlik Konseyi günümüzün gerçekleriyle bağdaşan bir temsil yapısına kavuşturulmalıdır. Her fırsatta, ‘Dünya 5’ten büyüktür’ derken işte bu gerçeği anlatıyorum ve anlatmaya devam edeceğim. Çünkü İkinci Dünya Savaşının şartları içerisinde atılmış olan bu adımla bugünü yönetmek mümkün değildir. Dünyayı, biz bir ülkenin dudakları arasına terk edemeyiz. 196 ülkenin burada hakkı vardır ve bütün bu ülkelerin burada yetki sahibi olması gerekir. Beş tane daimi üye ve bu daimi üyelerden bir tanesinin vereceği karar tüm dünyayı bağlayamaz. Bu adaleti tesis edemez. Burası insan haklarını temsil edemez ve güvence altına da alamaz. Güvenlik Konseyinde yer alacak her ülkenin bu hakkın getirdiği hesap verebilirliğe uygun hareket etmesini sağlayacak dünyanın nüfus, coğrafi ve inanç dağılımını yansıtacak bir sistemi hayata geçirmeliyiz. Güvenlik Konseyini daha demokratik adil, şeffaf ve etkin kılacak kapsamlı bir reform üzerinde mümkün olan en geniş uzlaşmayı sağlama sorumluluğu hepimize düşüyor.”
Kaynak: AA