Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu “Firari darbecilerin iade edilerek Türkiye’de yargılanmalarını sağlama noktasında kararlılığımızı koruyoruz. Yunanistan, darbeye bilfiil katılan 8 firari asker gibi Türk suçlular için bir güvenli liman haline geldi.” dedi.
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, 15 Temmuz darbe girişimi sonrası Yunanistan’a kaçan darbecilere ilişkin, “Firari darbecilerin iade edilerek Türkiye’de yargılanmalarını sağlama noktasında kararlılığımızı koruyoruz.” dedi.
Çavuşoğlu, Ta Nea gazetesine iki ülke arasındaki ilişkileri değerlendirdi.
Yunan mahkemelerinin, 8 darbecinin sığınma hakkı tanınarak serbest bırakılması yönünde karar verdiğini anımsatan Çavuşoğlu, “Yunanistan kendisini darbecilere güvenli liman olan bir ülke şeklinde gösterdi.” değerlendirmesinde bulundu.
Çavuşoğlu, Yunan yargısının uluslararası hukuk normlarına ters bir karar vermesiyle darbecilerin cezasız kaldığını ve kurbanların haklarının çiğnendiğini belirterek, “Darbecilerin iadesini birkaç kez reddeden Yunan yargısının kararlarından dolayı derin hayalkırıklığı içindeyiz.” ifadelerini kullandı.
Demokrasinin beşiği olduğunu iddia eden bir ülkenin komşu ülkede darbe girişiminde bulunan darbeci hainleri serbest bırakmasının ne uluslararası hukuka ne de komşuluk ilişkilerine sığdığını vurgulayan Çavuşoğlu, “Firari darbecilerin iade edilerek Türkiye’de yargılanmalarını sağlama noktasında kararlılığımızı koruyoruz.” dedi.
İki Yunan askerin serbest bırakılması
Çavuşoğlu, Edirne’de askeri yasak bölgede yakalandıktan sonra tutuklanan 2 Yunan askerin iki hafta önce tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılmasına ilişkin de “Türkiye’de bağımsız yargımızın tüm kararlarına saygı duyuyoruz. Bu bağlamda, askerlerin yakın zaman önce serbest bırakılmasını memnuniyetle karşıladık.” değerlendirmesinde bulundu.
Mahkemenin kararının tamamen yargısal bir karar olduğunun altını çizen Çavuşoğlu, “Yunan askere ilişkin karar, siyasi bir açıdan yorumlanmamalı. Bir başka ifadeyle, yargı makamları, bu davayı ele alırken Türk-Yunan ilişkilerini göz önünde bulundurmadı.” ifadelerini kullandı.
“Türk azınlığın problemleri kötüleşiyor”
Çavuşoğlu, iki ülke arasındaki ilişkilerin en iyi düzeyinde olmadığına işaret ederek, “Maalesef yeni problemler de eklendi. 15 Temmuz darbe girişiminin ardından tüm önemli Yunan makamları Türkiye’ye dayanışma sözü verdi. Ancak sözler hayata geçmedi. Yunanistan, darbeye bilfiil katılan 8 firari asker gibi Türk suçlular için bir güvenli liman haline geldi.” dedi.
Yunanistan’da koalisyon hükümetinin ana ortağı SYRIZA’nın azınlığa yönelik eğitim ve dini özgürlükler konusundaki seçim öncesi sözlerinin yerine getirilmediğine dikkati çeken Çavuşoğlu, “Türk azınlığın problemleri maalesef kötüleşiyor.” ifadesini kullandı.
Çavuşoğlu, ilişkilerin mevcut durumunun iki ülkenin de çıkarına olmadığını vurgulayarak, şöyle devam etti:
“İlişkilerimizde yeni bir sayfa açmalıyız. NATO Zirvesinde Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Başbakan Çipras yapıcı bir görüşme gerçekleştirdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Çipras’a yüksek düzeyli ziyaretler için hazır olduğumuzu iletti. Koşulsuz bir şekilde ikili diyalog sürecini devam ettirmeliyiz. Sorunlarımızı çözmenin yolu bu.”
“Rumlarla iş birliği yapan şirketler durumlarını yeniden değerlendirmeli”
Kıbrıs sorununda Rum tarafının hidrokarbon meselesindeki yaklaşımını “basiretsizlik örneği” olarak niteleyen Çavuşoğlu, “Kıbrıslı Rumlar, Ada sadece kendilerine aitmiş gibi davranıyor. Doğu Akdeniz’de tek taraflı hidrokarbon faaliyetleriyle Kıbrıslı Türklerin vazgeçilemez haklarını hiçe sayıyorlar. Nasıl ki Türk tarafıyla gücü samimi olarak paylaşmaya hazır değillerse, Ada’nın doğal kaynaklarını da paylaşmaya hazır değiller.” dedi.
Çavuşoğlu, Ada’daki doğal kaynakların sadece Kıbrıslı Rumlara ait olmadığına ve Türk tarafının doğal haklara sahip olduğuna işaret ederek, Kıbrıslı Türklerin de eşit olarak dahil edileceği bir karar mekanizmasının oluşturulması gerektiği çağrısında bulundu.
Türkiye’nin en baştan beri sorumsuzca adımlar atılmaması noktasında Rum tarafını uyardığını anlatan Çavuşoğlu, “Hala eğer kaybedecekleri bir şey olmadığını inanıyorlarsa yanılıyorlar.” diye konuştu.
Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de hem kendisinin hem de Kıbrıslı Türklerin haklarını ve çıkarlarını koruyacağının altını çizerek, “Kıbrıslı Rumlarla hidrokarbon alanında iş birliği yapan şirketler de maliyet-fayda analizlerini iyi yapmalı ve durumlarını yeniden değerlendirmeliler.” uyarısında bulundu.
Ayrıca, hidrokarbon meselesi ile Kıbrıs sorunun çözümü arasında doğrudan ilişki kurmadıklarına dikkati çeken Çavuşoğlu, “Aksine, Kıbrıslı Rumlar ve Türkler arasında hidrokarbonlara yönelik ortak karar mekanizması kurulması için bir çözümün beklenmesine gerek yok.” dedi.
Çavuşoğlu, Kıbrıs sorununa ilişkin çözüm sürecinin geçen temmuzda sona erdiğini anımsatarak, “Sebebi basit. Kıbrıslı Rumlar, Kıbrıslı Türklerle siyasi eşitliği hazmedemiyor.” ifadelerini kullandı.
Rum tarafının Türk tarafıyla eşit taraflar olarak güç paylaşımında bulunmaya yanaşmadığını anlatan Çavuşoğlu, “Aynı zamanda, ‘sıfır asker, sıfır garantide’ ısrar ettiler. Bu da ‘sıfır sonuca’ götürdü. Bu zihniyetin kazan-kazan bir sonuca götürmeyeceği baştan belli olmalıydı.” değerlendirmesini yaptı.
Çavuşoğlu, Birleşmiş Milletler (BM) Kıbrıs Özel Danışmanı Jane Holl Lute ile görüşerek Türkiye’nin çözüm süreci için gelecek vizyonunu paylaştıklarını anlatarak, “Bu noktada, iki tarafın ve garantörlerin önlerindeki yolu ve tam olarak neyi müzakere edeceklerini tartışmaları iyi bir fikir.” dedi.
“Türkiye, Doğu Akdeniz’de hidrokarbon faaliyetlerine yakında başlayacak”
Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de kendi kıta sahanlığındaki haklarını kullandığını kaydeden Çavuşoğlu, tek taraflı adımların, geçersiz ikili anlaşmaların ve maksimalist tasarımların Türkiye’nin uluslararası anlaşmalardan kaynaklanan egemenlik haklarına herhangi bir hukuki etkisinin olamayacağını belirtti.
Çavuşoğlu, Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki kıta sahanlığı içinde egemenlik haklarını tam olarak kullanacağını vurgulayarak, şunları kaydetti:
“Hiçbir yabancı ülke, şirket ya da gemi Türkiye’nin kıta sahanlığı içinde ya da üzerindeki denizlerde izin verilmemiş hidrokarbon veya bilimsel araştırma faaliyetinde bulunamaz. Buna ilişkin olarak, Türkiye yakında Doğu Akdeniz’de ve Karadeniz’deki deniz yetki alanları içinde kendi hidrokarbon çıkarma faaliyetlerine başlayacak.”
“Göç mutabakatı olmasaydı AB’ye 1,5 milyondan fazla düzensiz göçmen ulaşacaktı”
Göç sorununa ilişkin değerlendirmelerde bulunan Çavuşoğlu, sorunun çok taraflı olduğuna ve çözümünün uluslararası bir dayanışma ve iş birliği gerektirdiğine işaret etti.
Çavuşoğlu, Türkiye’nin düzensiz göçle mücadelede uluslararası toplumdan daha fazla destek beklediğini vurgulayarak, “Türkiye’nin üstün çabaları ile 2017’de 175 bin ve 2018 Ağustos’a kadar 142 bin düzensiz göçmen tespit edildi. Ayrıca 2018 Ağustos’a kadar 3 bin 13 kaçakçı yakalandı.” bilgilerini paylaştı.
Ekim 2015’te Yunanistan’a günlük 7 bin göçmenin geçiş yaptığını, bu sayının 50’nin altına düştüğünü hatırlatan Çavuşoğlu, “Eğer Türkiye, 18 Mart Anlaşmasını önermemiş ve başlatmamış olsa 2016’dan bu yana Avrupa Birliği’ne 1,5 milyondan fazla düzensiz göçmen ulaşacaktı.” değerlendirmesinde bulundu.
Çavuşoğlu ayrıca, göçmen mutabakatı kapsamında Türkiye’nin bin 681 göçmeni geri aldığı, 14 bin 998 Suriyelinin de AB’ye yerleştirildiği bilgisini verdi.
AB’nin anlaşma kapsamında vize serbestisi, Suriyeliler için ikinci 3 milyar avronun serbest bırakılması ve Türkiye’nin katılım sürecinde yeni fasılların açılması gibi yükümlülüklerini yerine getirmesi gerektiği çağrısında bulunan Çavuşoğlu, “Türkiye üstün gayretlerini askıya alırsa, Ege Denizi yeniden düzensiz göç için bir rota olur.” dedi.
“ABD ile sorunların sağduyu ve iyi niyetle çözüleceğine inanıyoruz”
Çavuşoğlu, “çok yönlü” olarak nitelediği Türkiye-AB ilişkilerinin bel kemiğinin Türkiye’nin “stratejik hedefi” olan katılım süreci olduğuna işaret ederek, “Geleceğimizi AB’de görüyoruz. Ancak maalesef katılım sürecimiz aşırı derecede politize olmuş durumda.” ifadelerini kullandı.
AB ile Türkiye arasında zaman zaman üyelik yerine “özel ortaklık” fikrinin ortaya atıldığına değinen Çavuşoğlu, “Bizim zaten AB ile çok özel bir ilişkimiz var. Bizim esas amacımız tam üyelikti. Avrupa’nın geleceği için, Türkiye ve AB bir ortaktan daha fazlası olmalı.” değerlendirmesinde bulundu.
Çavuşoğlu, son yıllardaki zorlukların Türkiye ve AB’nin bu coğrafyada ortak bir kaderi paylaştığını gösterdiğine ve iş birliği ile büyük farklılıklar yaratıldığına dikkati çekerek, iki taraf arasındaki ilişkilerin sadece “kriz yönetimine” dayalı olmaması gerektiğini ifade etti.
ABD Hazine Bakanlığının iki bakana uyguladığı yaptırımlara değinen Çavuşoğlu, bu kararın hukukun üstünlüğü ve yargı bağımsızlığına saygısızlık olduğunu kaydetti.
Çavuşoğlu, Türkiye’nin herhangi bir uluslararası sorunu çözmede diyalog ve müzakerenin öncelik olması gerektiğine inandığına değinerek, şu ifadeleri kullandı:
“Bu çerçevede, ABD ile şu anki sorunları çözmek için samimiyetle çalışıyoruz. Türkiye ve ABD arasındaki ilişkiler sadece iki ülkenin çıkarına değil, uluslararası barış ve istikrar açısından da önemli. Sorunların sağduyu ve iyi niyetle çözüleceğine inanıyoruz.”
Son dönemde Türk ekonomisindeki gelişmeleri değerlendiren Çavuşoğlu, “Son 15 yılda Türk ekonomisi birçok durumda denendi ve direncini kanıtladı.” değerlendirmesinde bulundu.
Çavuşoğlu, tüm bakanlıkların ve devlet kurumlarının iddialı bir tasarruf programına sevk edildiğini belirterek, “Türkiye, Uluslararası Para Fonu’ndan (IMF) yardım talep etmek niyetinde değil.” dedi.
AA