Srečevanje glasov / Co-voicings: Damir Imamović, pogovor in delavnica
Sevdalinka şarkılarının güçlü sesi Damir İmamoviç, “Türk müziği, Balkan müziği için çok önemli. Çünkü geçmişten beri bizim müziğimizi etkilemiş. Ahmet Erdoğdular gibi usta isimlerden Türk sanat müziğini öğrenmeye başladım.” dedi.
Saraybosnalı genç sanatçı, AA muhabirine yaptığı açıklamada, müzisyen bir aileden geldiğini belirterek, “Ailem geleneksel müziğimiz olan sevdalinka şarkılarını yorumluyordu. 2. Dünya Savaşı’ndan önce bile büyük dedemin kız kardeşi, ünlü bir sevdalinka şarkıcısıymış. Büyük dedem ünlü bir şarkıcıydı. Babam da ünlü bir şarkıcı ve prodüktördü. Bu nedenle herkes benim de aynı işi yapmamı bekliyordu. Fakat ben tamamen başka bir iş yapmak istiyordum.” diye konuştu.
İmamoviç, müzikten önce felsefe eğitimi aldığını ve başka şeylerle ilgilendiğini dile getirerek, “Sonunda müzik aşkı galip geldi. Profesyonel olarak müziğe sanırım 2005’te başladım. O günden beri geziyorum, müzik yapıyorum, farklı müzik grupları ile çalışıyorum. 6 CD kaydı yaptım. Hala Saraybosna’da yaşıyorum fakat çok geziyorum.” ifadelerini kullandı.
Sevdalinka şarkılarıyla ve sevdah tutkusuna da değinen İmamoviç, şunları aktardı:
“Sevdah sözleri ve sevdalinka müziğinin güzelliği, beni müziğin içine çekti. Çünkü bir noktadan sonra fark ettim ki sevdalinka sadece müzik değil, tarihin, kültürün ve yaşam felsefesinin bir parçası. Hem sanatsal hem de diğer anlamlarda bu müziğe katkı sağlayabileceğimi düşündüm. Bu anlamda, diğer sevdalinka sanatçılarını taklit etmek yerine kendi doğru yolumu bulduğum için mutluyum. Bu şekilde içine girdim. Konserler vermeye başladım ve beğenildi. Yeterince zaman sonra CD’ler yaptım. Ayrıca geçtiğimiz günlerde İstanbul’da da gösterilen belgesel film Ferah’ı yaptım. İyi bir başlangıç yaptığım için mutluyum.”
“Ahmet Erdoğdular gibi isimlerin müziğini seviyorum”
Damir İmamoviç, 39 yaşında olduğunu belirterek, “25-26 yaşındayken, bu müziği çok iyi bildiğimi sanıyordum. Aileden gelen bir müzik kulağım vardı. Gitar çalıyordum. Usta sevdah sanatçılarından ders almak ve onlarla sohbet edip, onlardan bir şeyler öğrenmek için can atıyordum. Bana şarkılar söylüyor, sorularımı cevaplıyorlardı. Eski ve gerçekten oldukça güzel şarkıları keşfettiğim o dönem, ilginç bir süreçti benim için. Hatta öyle ki, o şarkılar geleceğe de taşınacak şarkılar bana göre.” değerlendirmesinde bulundu.
Felsefe eğitiminin müzisyenliğini etkilemiş olabileceğine işaret ederek, “Teori ve felsefe, bir şeylere karşı algınızın değişmesini sağlıyor. Bu anlamda çok şanslıyım. Şarkılarla ilgili, şarkıların anlamına ve müzik rotasına ilişkin çok farklı sorular sorabilmemi sağlıyor. Kişisel olarak müziği anlamama ve sergilediğim performanslarda bana katkı sağladığına eminim. Gazeteciler ve eleştirmenler zaman zaman söylemlerinde, şarkılarımda felsefi bir hava olduğunu ifade ediyor. Bazen ben de bunun ne olduğunu anlamıyorum. Bu içimden gelen bir şey.” dedi.
Genç sanatçı, çok defa ziyaret ettiği İstanbul’da, iki kez konser verdiğini söyleyerek, şöyle devam etti:
“Türk müziğini de öğrenmeye çalışıyorum. Türk müziği, Balkan müziği için çok önemli. Çünkü geçmişten beri bizim müziğimizi etkilemiş. Ahmet Erdoğdular gibi usta isimlerden Türk sanat müziğini öğrenmeye başladım. Benim müzik zevkim biraz farklıdır. Ahmet Erdoğdular gibi isimlerin müziğini seviyorum. Çok ünlü değil ama olağanüstü işlere imza atıyor. Gerçekten sıra dışı biçimde, sanatsal Türk müziği icra ediyor. Kemençe sanatçısı Derya Türkan’dan da bir şeyler öğreniyorum.”
“Popüler müziği, şarkı söylemek ve kendi kişiliğini sunmak olarak görüyorum”
İstanbul’da çok arkadaşı olduğunu sözlerine ekleyen İmamoviç, İstanbul’u çok sevdiğini ve her geldiğinde çok mutlu olduğunu aktardı.
İmamoviç, Türkiye ve Balkanların yaklaşık 500 yıl ortak bir tarihi paylaştığının altını çizerek, “Bosna-Hersek, Osmanlı İmparatorluğu’nun bir parçasıydı. Hala mimarinin yanı sıra dilimizde de bunun etkileri görülebiliyor. Sadece Boşnakça’da değil, Sırpça, Hırvatça ve Makedonca’da yani Balkan ülkelerindeki dillerde çok sayıda Türkçe kelime var. Zihniyet, alışkanlıklar ve yaşama yaklaşım anlamında da benzerliklerimiz söz konusu. Yemekler, kahve gibi konularda da çok benzerlik var. Türkiye’ye geldiğimde gördüğüm herkes, Saraybosna’dan geldiğimi öğrenince, ‘arkadaşım’ diyor. Bunlar bir şekilde yansıma.” şeklinde konuştu.
Müziğin kendi için önemine dikkati çeken İmamoviç, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Müzisyenlik dışında başka bir şey yapabileceğimi hiç sanmıyorum. Müzisyen olarak birçok şey yaptım. Ayrıca sevdah şarkılarıyla ilgili bir kitap yazdım. Yaklaşık 8 yıldır sevdah üzerine kendi hazırladığım bir radyo programım var. 2015’te Saraybosna’da fotoğraflar, gazeteler ve eski plakların bulunduğu bir sergi açtım. Ders veriyorum. Atölye çalışmaları yapıyorum. Farklı üniversitelerde konferanslara katılıyorum. Bunun yanı sıra da asıl işim olan konserler veriyor ve CD kayıtları yapıyorum. Bütün bunları yapabildiğim için çok mutluyum.”
Başarılı sanatçı, Boşnak geleneği ve folkloru için kullanılan ve çoğunlukla bir kişiye ya da yöreye karşı duyulan derin, dindirilemeyen tutkunun yarattığı ağır ve melankolik duyguları anlatan sevdah müziğinin ve sevdalinka şarkılarının popüler müzikten oldukça farklı olduğunu söyledi.
Popüler müziği, “şarkı söylemek ve kendi kişiliğini sunmak” olarak değerlendiren İmamoviç, “Sevdah, benim için bundan çok daha fazlası. Kültürü ve bu müziğin arka planındaki her şeyi düşünmek zorundasınız. Öğrenmeye de sürekli olarak devam etmeniz gerekiyor. Ben hala bunun üzerine çalışıyor ve her geçen gün bir şeyler öğreniyorum. 12-13 yılın ve çok sayıda konserin ardından hala sevdah sözlerini, sevdalinka şarkılarını ve diğer müzik türlerini, teknikleri öğrenmeye çalışıyorum.” dedi.
Kaynak: sondakika.com