TİKA Balkan entelektüellerini buluşturdu

Prof. Dr. Metin İzeti ile gazeteci Mehmet Kalisi, Türkiye ile Balkan coğrafyası arasındaki ilişkilerin entelektüel ufkunu belirleyen Balkan Buluşması izlenimlerini, AA için kaleme aldı.

Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı (TİKA) ve Stratejik Düşünce Enstitüsü (SDE) işbirliğinde 11 Balkan ülkesinden bilim adamı, akademisyen, din adamı, sivil toplum kuruluşu temsilcisi ve yabancı basın mensuplarının katılımıyla, Ankara’da düzenlenen 2. Balkan Buluşması, Türkiye ile Balkanlar arasındaki tarihi ve kültürel bağları tazelemenin yanı sıra ortak gelecek vizyonuna dair fikir alış verişi ve etkileşim açısından da önemli bir platform sağladı.

Ramazan ayının güzel atmosferi içinde, Ankara’nın kubbesi altında, Mayıs ayının son iki gününde dünya insanının çokça muhtaç olduğu bir hava esti. Balkanların birçok ülkesinden din, dil, ırk gözetmeksizin kanaat önderleri, bilim adamları, toplum yöneticileri ve sanatçılar TİKA tarafından Ankara’ya davet edilmişti. Uzun bir aranın yol açtığı özlemle, iki gün boyunca, bir arada teneffüs edebilme imkanı sağlanan güzellikler, değerler, elde edilmiş başarılar ve sorunlar detaylı bir şekilde konuşuldu.

TİKA tarafından tertip edilen bu toplantı, aslında son yıllarda TİKA tarafından geniş bir sahada yapılan kültür, bilim, yardımlaşma çalışmaların bir minyatürüydü. “Ötekiler” ile bizim birbirimize karşı birer tehlike olmadığımız, tam tersine farklılıkları bir arada yaşamanın insanca bir üslup olduğu fikri başarıyla ortaya konuldu. İki gün boyunca değişik platformlarda yapılan toplantılardaki konuşmalarda, Balkanların bundan sonra artık yeni bir paradigmayla canlanabileceği önermesi ortaya atıldı. Bahsedilen bu paradigmayı sahaya taşıyan en başarılı unsur ise TİKA’dır. Son yıllarda Balkanların değişik ülkelerinde, farklılıkları sıfıra indirerek yaptığı faaliyetler, bu kurumun (Kuran’ın ifadesiyle) “muhsin” bir kurum olduğunu kanıtlamıştır. Bizim medeniyetimize yabancı olmayan bu anlayış, TİKA tarafından hayata geçirilmektedir. TİKA böylelikle, farklılıkları görmeksizin “muhsin” olabilmenin sadece vaazlarda ve kitaplarda yer alan ütopik bir mefhum olmadığını, tam tersine, fonksiyonel bir kavram olduğunu ortaya koyuyor. Ötekine duyulan nefretin idealize edilmesine karşı, öteki ile birliği canlandırabilme kültürünü ön plana çıkarıyor.

Teorik olarak bildiğimiz, karşı karşıya gelen farklı kültürlere sahip bireylerin bir arada var olabilmesinin, her şeyden önce birbirlerini tanımalarına, farklılıklarını kabul etmelerine bağlı olduğu gerçeği, hayatiyetinin belirtilerini Ankara’da tertip edilen toplantıda ortaya koymuştur. Binaenaleyh, bireyler arasında toplumsal ve kültürel aidiyetlerini aşan bir iletişim kurulmasına, köprüler oluşturulmasına gereksinim olduğu ve bugünkü insanın da bunu yapabileceği ortaya konmuştur.

TİKA modern dünyanın bir hastalığı olan popülist anlayıştan da kaçınarak, insanların huzurla, kendilerini bilerek ve kendilerine değer vererek yürüyebilecekleri bir yolun altyapısını güçlü bir şekilde oluşturmuştur. Bu yol sadece bir millete veya bir topluma ait değildir, yaşadığımız kaosta tüm insanlığa gerekli olan yoldur. Bu yolun yürünebilir hale gelmesi için TİKA’mızın yaşamına yaşam katmamız lazım diye düşünüyor ve bu güzel organizasyonla bizleri misafir eden tüm çalışanlarını candan tebrik ediyorum.

[Daha önce Makedonya Cumhuriyeti Milli Koruma Merkezi direktörlüğü yapan Prof. Dr. Metin İzeti, Tetova Üniversitesi’nde öğretim görevlisidir ve sanat felsefesi alanında çalışmaktadır]

Mayıs ayı sonunda, Türkiye Cumhuriyeti’nin başkenti Ankara’da tarih, kültür ve kimlik konulu “İkinci Balkan Buluşması” Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı (TİKA) ve Stratejik Düşünce Enstitüsü işbirliğiyle düzenlendi. Bu buluşma, farklı Balkan ülkelerinden İslâm Dini Birlikleri başkanları, bakanlar ve milletvekilleri, üniversite profesörleri ve araştırmacılar, gazeteciler ve sivil toplum temsilcileri gibi, toplumun farklı kesimlerinden, kamuoyunda öne çıkan simalarla bir arada olmaya ilişkin müstesna bir imkândı. Toplantı başarılı bir şekilde tertiplenmiş ve her detayı eksiksiz düşünülmüştü; ev sahibi TİKA tarafından sergilenen misafirperverlik dikkat çekiyordu. Ezcümle, güzel duygularla yola çıktığımız buluşmadan aynı intiba ile dönmüş olduk.

Ortak kültürel geçmişimiz, Balkanların geleceğine katkı sunmaktadır

Bu buluşma, Türkiye ve Balkan ülkeleri arasındaki ortak mirasa yoğunlaştı. Zira Türkiye ve Balkanların çok uzun bir ortak tarihi var ve bu ortak geçmiş, birbirine yakın kimlik ve kültürlerin ortaya çıkmasında da ziyadesiyle etkili olmuştur. Bu buluşma kapsamında üç bilimsel oturum düzenlendi: “Balkan Tarihindeki Temel Kırılmalar”, “Balkanlarda Çok-kültürlülüğün Devamı” ve “Balkanlardaki Doğal ve Kurgusal Kimlikler”.

Farklı alanlarda faaliyet gösteren, uluslararası seviyede tanınan çok sayıdaki araştırmacının bir araya getirilmesi çok etkileyiciydi. Katılımcılar buluşma esnasında, Osmanlı İmparatorluğu’nun Balkanlardaki mevcudiyeti esnasında üstlenmiş olduğu pozitif role vurgu yaptı; onun din veya milliyet ayrımı yapmaksızın tüm halklar için bir güven ortamı oluşturduğunu ifade etti. Sunulan tebliğler son derece nitelikli ve değerliydi; bu halleriyle de çok faydalı geri dönüşleri tetiklediler. Buluşmada edindiğim intiba, buluşmanın düşünsel derinliği ve genişliğiyle ve ortaya çıkardığı entelektüel sonuçla, iki günlük bir tarih yazıldığıydı.

Katılımcılar aynı zamanda başta Ortadoğu olmak üzere uluslararası arenada yaşanan son gelişmelere ilişkin tedirginliklerini dile getirdi. Değerli katılımcılar aynı zamanda pozitif bir ajandayı destekleyen ve diyalog ile hoşgörüyü, sorunların ve anlaşmazlıkların çözülmesi doğrultusunda alternatifsiz bir enstrüman olarak gören Türkiye’nin müspet rolünün de altını çizdiler.

Buluşmanın ikinci gününde ise çalıştay düzenlenmesi öngörülmüş, bu şekilde tüm katılımcılara konular hakkındaki görüşlerini dile getirmeleri için yeterli alan ve zaman sunulması amaçlanmıştı.

Türkiye’nin Balkanlardaki üç hedefi

Şüphesiz bu buluşmanın en önemli kazanımlarından biri, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü sayın İbrahim Kalın’ın konuşmasıydı. Kalın konuşmasında, Balkanlardaki Türk etkisine karşı paniğe kapılanlara “Türkiye’nin Balkanlarda ne işi olduğunu” açıkladı: “Türkiye’nin Balkanlardaki amacı etkisini genişletmek değil, siyasi istikrarın sağlanması, ekonomik kalkınmanın teşvik edilmesi ve kültür ve eğitim faaliyetlerinin desteklenmesidir”. Cumhurbaşkanlığı sözcüsü bir yandan Sırbistan ile ilişkilerini geliştiren Türkiye’nin diğer yandan Bosna Hersek’le yakın ilişkiler kurmasının çelişki olarak değerlendirilemeyeceğini ifade etti. Bölgenin istikrarı açısından önemli bir barış projesi olarak addettiği Kosova’nın bağımsızlığının uluslararası toplum tarafından tanınması yönünde, Türkiye’nin çok önemli gayretleri olduğunu söyleyen Kalın, Balkan ülkelerinin NATO ve AB’ye katılımlarını desteklediklerini dile getirdi ve “Güçlü bir Türkiye nasıl Balkanlar için iyi ise istikrarlı ve müreffeh Balkanlar da Türkiye ve dünyamız için iyidir” sözleriyle konuşmasını bitirdi.

Ben de yazıma son verirken, bir kez daha Türk halkına ve hükümetine, bahusus TİKA’ya, Balkanların daha güvenli ve gelişmiş bir coğrafya olması için yaptıklarından ötürü teşekkürlerimi arz etmek istiyorum.

[İlahiyat ve gazetecilik eğitimi almış olan Mehmet Kalisi, Kosova merkezli bir haber portalında genel yayın yönetmenliği yapmaktadır]

AA

Read Previous

Kosova – Arnavutluk yakınlaşmasına Sırbistan’dan tepki

Read Next

AB’deki en düşük gelirler Bulgaristan’da

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *