Avrupa ülkeler ive özellikle almanya için önemli bir ülke olan Slovenya’da seçimleri kazananAB karşıtlığı ile tanınan Janşa’nın kazanması yeni hükümetin kolay kurulmayacağını gösteriyor.
Omer Jashari / Dünya Bülteni
Hafta sonu eski Yugoslav Federal Cumhuriyetlerden birisi olan Slovenya’da düzenlenen parlamento seçimlerinde göçmen karşıtı, aşırı sağcı ve Macaristan Başbakanı Viktor Orban’ın dostu Slovenya Demokrat Partisi (SDP) parti lideri Janez Janşa oyların yüzde 25’ni alarak galip çıktı. Eski bir komedyen ve dünyada Trudeau ve Macron lider tipolojisini temsil eden Marjan Sarec’in Listesi ittifakı ise yüzde 13 civarında oy alabildi. İstifa eden son başbakan Miro Cerar’ın partisinin oy oranı yüzde 10 civarında kaldı.
Partiler dışında Karl Erjavec ve eski Başbakan Alenka Bratushka mecliste birer sandalye kazananlar arasında oldu. Meclise sandalye kazanan en büyük sürpriz ise aşırı sağcı Zmag Jelinçiç’in meclise girmesi oldu.
Seçimler, ekonomik krizin derinleştiği, ülkede kitlesel grevlerin çoğaldığı ve başbakan Miro Cerar’ın girdiği iddia edilen skandallar ve usulsüzlükler neticesinde Mart ayında istifasının ardından alınan erken seçim kararından sonra gerçekleştirildi. 1,7 milyon seçmenin oy kullanma hakkına sahip bulunduğu ülkede katılım oranı yüzde 51,5 olarak açıklandı. Bu oran Balkan ülkelerinde seçimlere katılım ortalamasının üstünde olarak yorumlandı.
Janşa eski bir Başbakan ve siyasette eskiyen bir yüz olmasına rağmen Arap Baharı sürecinden sonraki dönemde mülteci krizi ile gündeme gelen Slovenya’nın kararsız tutumundan dolayı popülist ve göçmen karşıtı politikalarıyla ün kazanmaya başardı. Orta Avrupa’da git gide daha da karşılık bulan yabancı karşıtlığı havasını kullanan Janşa, Slovenya’ya gerek ekonomik gerekse siyasi sorunları çözmede ideal bir siyasetçi olarak görülmüyor. Bununla birlikte seçim kampanyası döneminde aşırı sağcı söylemler kullanan Janşa hem işsiz sınıfı hem de gençleri etki altına almaya başarmış görünüyor.
Mülteci politikalarında Macaristan’ı örnek alacağı ve sınırlarını kapatacağını vaad eden Janşa’nın düzenlediği bir mitinginde Macaristan başbakanı Victor Orban bizzat katılım göstererek AB kuşkuculuğu ve popülist rüzgarını daha da güçlendirdi. Mülteci politikaları dışında vergi indirimi, bürokrasi sayısında azalma ve ekonomik reform vaad eden muhafazakar Janşa’nın hükümet kurma ve bu politikaları yürütme potanisyeli kuşku ile görülüyor.
Janşa tıpkı ABD’de Trump’ın yaptığı gibi ‘önce Slovenya’ diyerek seçmeni kendine çekti. AB’nin fonladığı medya ve Sivil Toplum Kuruluşları gibi çevrelerle sorunlu geçeceği tahmin edilen meselelerin dışında Slovenya’daki insan hakları da ayrıca daha fazla sorgulanır hale geleceğe benziyor.
Slovenya: Almanya’nın Balkanlar’a Açılan Kapısı
Eski Yugoslavya’nın önemli bir parçası olan Slovenya aynı zamanda Yugoslavya’dan ayrılan ve bağımsızlığını ilan eden ilk ülke konumundadır. Savaşsız ve bir şekilde eski Yugoslav lideri Milloşeviç’ten ayrılan Slovenya özellikle Almanya ile olan yakın ilişkilerden dolayı hızlı ve güçlü bir ekonomik gelişim göstermiştir. Slovenya’nın Yugoslavya’dan ayrılma sürecinde Almanya teşvik ettiği kadar aynı zamanda silah ve askeri eğitim gibi önemli yardımlarda bulunmuştu.
1991 yılından sonra Slovenya yine Almanya’nın da özel krediler ve kalkınma yardımı ile hızlı bir sanayileşme sürecinden geçmiştir. Almanya’nın Balkanlara açılan bir kapı haline gelen Slovenya, aynı zamanda Balkan pazarlarında da ciddi anlamda mal ihrac etmektedir. Küçük bir ülke olmasına rağmen Slovenya insan potansiyeli, turizm, ekonomik kaynakları ve taşıdığı jeopolitik ağırlık Balkanlar’da özellikle AB ülkeleri açısından vaz geçilmez oluşturmaktadır.
Bundan dolayı günümüz Slovenya AB ve NATO üyesi olmasının yanı sıra EURO para birimi kullanan Batı ile tam entegre olan bir ülke konumundadır.
Hükümet Kurma Zorluğu
Sol ve sağ bir ayırım olmakla birlikte kesin hatlarla ideolojik bir ayrışmanın bulunmadığı Slovenya siyasi sahnesinde hükümet kurma sürecinde AB’nin önemli ve aktif rol üslenmesi bekleniyor. AB kuşkuculuğu bulunan Janşa’nın tek başına hükümet kurmaya yetecek sandalye kazanamadığı için mutlaka koalisyon ortağı bulması gerekir.
Meclise giren 9 partiye baktığımız zaman oy oranların oldukça fazla dağıldığını ve yüzde 10 civarında oy alan 4 partinin mecliste tekabül eden 9’er sandalye ile ancak hükümet koalisyon ortağı olarak hükümetin kurulabileceği öngörülüyor. Janşa hükümeti kurmak için 90 sandalyeli mecliste muhtaç. 46 sandalyeyi bulabilmek için mutlaka en az iki parti ile koalisyon yapması gerekir. Bunun için Slovenya Cumhurbaşkanı Pahor, Janşa’ya hükümet kurma görevini verecek olmasına rağmen, Avrupa’da artık alışkanlık haline gelen uzun dönem hükümet kuramama, hızlı ve etkili bir hükümetin çıkmaması da mümkün.
Son dönemde Balkan siyasetinde yaygın hale gelen ve Kosova, Makedonya ve Arnavutluk’ta uygulanmaya çalışılan bir yöntem olarak kazanan birinci parti ile koalisyona yanaşmama sözkonusu.
Muhalif partiler arasında Başbakan çıkarma modeli Slovenya’da ne kadar uygulanabilir meselesini kestirmek zor olsa da, Janşa’nın geçmişteki yolsuzluk iddiaları ve Başbakan olarak görev yaptığı dönemlerden çeşitli suçlamalarla karşı karşıya kalması, üstelik AB karşıtı olması, görev kurmada zorlanacağını gösteriyor.
Orban’ın etkisi altında kalan Janşa, Macaristan, Çek Cumhuriyeti, Slovakya ve Polonya’nın dahil olduğu AB içinde paralel bir oluşum olan Vişegrad Birliğine, Slovenya’yı dahil edebileceği ihtimali ya da en azından yaklaştıracağı kesindir. Bu da AB açısından artı bir sorun demektir. Şüphesiz AB’nin istikrarı ve devamı için Balkan coğrafyasındaki hareketler çok önemlidir. Avrupa’da yükselen sağ Slovenya’nın dışında hızlı bir şekilde diğer Balkan ülkelerini saracağını beklemek mümkündür. Bu durum da AB’nin başını oldukça fazla ağrıtacağı bir gerçektir.