Son dönemde Yunanistan genelinde ötekileştirici söylem ve eylemler ile sığınmacılara ve onlar üzerinden Batı Trakya Türklerine yönelik provokasyonlar tehlikeli bir biçimde devam ediyor.
Yeni sindirme taktiği olduğu anlaşılan ırkçı eylemlerle Batı Trakya Türklerinin etrafındaki baskı çemberi hızla daraltılıyor.
Yunanistan’a sığınan mültecilerin içler acısı durumu gerek ulusal gerek uluslararası basında daha sık gündeme getirilirken, ülkeye sığınmaya çalışırken yakalanan göçmenlere Yunan emniyet ve askeri birimlerince şiddet uygulandığı iddiaları da gündemden düşmüyor.
ŞİDDET İDDİALARI HER GEÇEN GÜN ARTIYOR
Özellikle Yunan sınır birliklerince yakalanan göçmenlerin silahlarla darp edilerek Türkiye’ye geri gönderildiği iddiaları neredeyse her hafta dile getiriliyor. Daha geçtiğimiz hafta deniz yoluyla Yunanistan’a girmeye çalışan Behiye adındaki Suriyeli bayan, Yunan polisinin ağzına Türk lirası tıkayarak kendisini denize attığını ve Türk askerleri tarafından kurtarıldığını söyledi. Yine Edirne’nin Uzunköprü ilçesinde bir süre önce yakalanan düzensiz göçmenlerden biri, Yunan askerleri tarafından gözlerinin bağlanıp ellerinde sigara söndürüldüğünü iddia etti.
SIĞINMACILAR ZOR ŞARTLARDA YAŞAM MÜCADELESİ VERİYOR
Türkiye ve Avrupa Birliği (AB) arasındaki mutabakat kapsamında, Yunanistan’ın Ege adalarında tutulan 20 binin üzerinde kişi, sivil toplum kuruluşlarınca elverişsiz ve insani olmadığı gerekçesiyle eleştirilen kamp koşullarında konaklıyor. Midilli ve Sisam Adası’ndaki mülteci kampında ise kapasitenin yaklaşık 5 katı kadar göçmen, zor şartlarda yaşam mücadelesi veriyor.
YABANCI VE İSLAM DÜŞMANLIĞI ENDİŞELENDİRİYOR
Ülkeye sığınmaya çalışırken yakalananlara reva görülenlerle ilgili ürkütücü iddialar ciddiyetini korurken, diğer yandan aşırı milliyetçi fanatik unsurların ülkedeki mültecilere karşı eylemleri de hız kesmeden devam ediyor.
Geçtiğimiz günlerde Selanik bölgesindeki mülteci kamplarının yakınlarında toplanan aşırı milliyetçi gruplar, domuz etli mangal partisi düzenleyerek “yasa dışı göçe karşı bol domuz eti ve alkol” sloganıyla bir araya geldi. Selanik’teki Diavata göçmen kampına 2 kilometre mesafede yanlarında getirdikleri domuz eti ve şarapları tüketen grubun dağıttığı bildiride, “Ülkemizin İslamlaşmasına izin vermeyeceğiz. Bizim kültürümüz farklı.” ifadeleri yer aldı.
Ülkenin farklı bölgelerinde yapılan yabancı karşıtı eylemlerde de yabancı düşmanlığından ziyade İslam düşmanlığı yapılması da dikkat çekiyor. Dikkat çeken hususlardan biri de tehlikeli ve düşündürücü bir biçimde sığınmacılar üzerinden Batı Trakya Müslüman Türk Azınlığının hedef gösterilmeye çalışılmasıdır. Değerlendirmelere göre bu çaba devlet mekanizmasının organize bir ürünü olduğu ifade edilmektedir.
TÜRKİYE SINIRINDA PROVOKATİF EYLEM
Pazartesi günü Türkiye’nin İpsala sınırı karşında yer alan Kipi sınır kapısında, kuzey Yunanistan’ın farklı şehirlerinden yaklaşık 300 kişinin katıldığı göçmen karşıtı provokatif bir eylem düzenlendi. Gerçekleştirilen eylemdeki konuşmalarda Yunanistan’ın gümrük kapılarını kapatması, kendi ülkelerinde savaş olmayan göçmenleri geri çevirmesi ve sadece kendi haklarını savunan Kürtlerin iltica taleplerinin kabul görmesi yönünde mesajlar verildi.
Türkiye’nin göçmenleri Yunanistan’a bir baskı unsuru olarak kullandığını iddia eden eylemciler, Yunanların uyanması gerektiğini, göçmenlerin ülke için büyük bir tehdit oluşturduğunu ve bu sebeple bu işe dur deme zamanının geldiğini ileri sürdüler. Sözde göçmen karşıtı eylemde üzerinde minaresiz Aya Sofya resmi olan Yunan bayrağı ile omuzlara bağlanmış Bizans bayrakları kullanılması dikkat çekti.
SIĞINMACILAR ÜZERİNDEN BATI TRAKYA TÜRKLERİNİ HEDEF GÖSTERMEK
Bir yandan göçmen karşıtlığı bahanesiyle ‘vatan elden gidiyor’ nidalarıyla İslam düşmanlığı içeren söylem ve eylemler kaygı verici boyutlarda artmaya devam ederken, diğer yandan özellikle fanatik siyasetçilerin Batı Trakya Türklerini ülke için “Milli Tehlike” olarak göstermeye çalışan provokatif açıklamaları ve meclise yatırdıkları soru önergeleri bölgenin barışı için büyük tehdit oluşturuyor.
Tüm haksızlıklara ve baskılara rağmen bölgede huzurun bozulmaması için her türlü gayreti sarf eden Batı Trakya Türkleri ve sağduyulu Yunanlılar, bu tür provokatif açıklama ve ifadelerden duydukları rahatsızlığı açıkça dile getiriyorlar. Batı Trakya Müslüman Türklerinin uluslararası antlaşmalardan doğan hakları noktasında yaşanan haksızlıklara rağmen bölgedeki huzurlu yaşamı provoke eden ve Batı Trakya Türklerini töhmet altında bırakan ifadeler büyük bir huzursuzluk ve endişe kaynağı olmaya başladı.
Batı Trakya Türkleri son dönemde artan yabancı düşmanlığı, aşırı milliyetçi söylem ve eylemlerle, provokatif ve asılsız iddialardan duyduğu endişeyi her platformda dile getirmeye gayret ediyor. Bu anlamda uluslar arası gözlemci insan hakları kuruluşlarının raporları da Batı Trakya Türklerinin haklı endişelerini teyit eden raporlar yayımlamakta ve durumun düzeltilmesine ilişkin Yunanistan’a çağrılarda bulunmaktadırlar.
Yen Demokrasi Partisinin iktidara gelişinden sonra hızla yükselen fanatik milliyetçi söylem ve kışkırtıcı eylemlerde dikkat çeken ve kaygı verici husus ise sığınmacılar üzerinden Batı Trakya Türklerinin hedef gösterilmesidir. Irkçı eylemciler sığınmacıların ülke için ne kadar kötü olduğunu anlatmak için Batı Trakya Türklerini örnek göstermektedirler. Geçtiğimiz günlerde İktidar milletvekili ve Meclis Başkan Yardımcısı Haralambos Athanasiu’nun, “Böyle giderse Midilli adası kısa zamanda ikinci Rodop ili olacak” ifadeleriyle mecliste başlattığı provokasyon bu hafta Batı Trakya’ya gelerek Türk-Yunan sınırında gerçekleşen ırkçıların eylemiyle devam etti. Burada endişe verici olan husus siyasilerin hedef göstermesinden sonra ırkçı eylemlerin Batı Trakya’ya sıçramış olmasıdır. Bu tehlikeli gelişme, Batı Trakya Türklerine yönelik baskı çemberinin giderek daraldığının bir göstergesi olarak değerlendirildi.
Sığınmacılar üzerinden Batı Trakya Müslüman Türk Azınlığının hedef gösterilmeye çalışılması ve ardından ırkçı eylemcilerin Batı Trakya’ya gelerek Azınlığa gözdağı niteliğinde açıklamalar yapması, bu sürecin organize bir ürün olduğu görüşünü kuvvetlendirmektedir.
Bu süreci yakından takip eden Batı Trakya Türkleri şimdi şu sorulara cevap arıyor: “Ya asimile ol, ya da defol” anlayışıyla haksızlıklara ve baskılara boyun eğmeyen Türk Azınlığını dize getirmek için hükümet daha da sertleşecek mi? Sertleşirse sonuçları ne olur? Soğuk savaş dönemi yöntemlere avdet den bir anlayışla demokratik değerlerden uzaklaşacak bir Yunanistan’ın geleceğini, Avrupa ve dünyadaki pozisyonunu nasıl etkiler?
milletgazetesi.gr