Makedonya ve Türk Tiyatrosu’nun duayen isimlerinden Salaettin Bilal, 27 Mart Dünya Tiyatrolar Günü’nde TIMEBALKAN’a verdiği röportajda bütün hayatının tiyatro ve yılın her günü ‘Dünya Tiyatrolar Günü olduğunu kaydederek “Bu günü 8 Mart kadınlar ya da anneler günüyle kıyaslıyorum. Çünkü bize her gün anneler günü ve kadınlar günü olmalı.” ifadelerini kullandı.
Röportaj ve fotoğraflar: Sezer SALİHİ
27 Mart Dünya Tiyatro Günü, tiyaronun duayeni Salaettin Bilal için ne anlam ifade ediyor. Sözkonusu günü tiyatrocuların Bayramı olarak nitelendirmek mümkün mü?
27 Mart her sene oldugu gibi, bu yılda tiyatroyu anma günü olarak kutlanıyor, aslında tiyatronun bayramı denilebilir. Tiyatrocular için her oyunun galası, başlangıcı, bir bayramdır. Her zaman sevgi dolu, sevinç dolu, heyecan dolu bir andır. Bu günün çok büyük anlamı var çünkü tiyatrocuların, tiyatroyu sevenlere, tiyatro sevdalılarına her zaman tiyatronun değerlerini anlatmakla görevli bir anma günüdür. Bu yüzden çok önemli bir tarih, ben bunu 8 Mart kadınlar ya da anneler günüyle kıyaslıyorum. Çünkü bize her gün anneler günü ve kadınlar günü olmalı. Tiyatro günü de aynı şekilde bize her gün tiyatrocuların günüdür ama özellikle bu günün bir yazıyla ya da bir oyunda seyirci tiyatrocu karşılaştırması olarak bir özel tanıtım ile vurgulanması gerekir.
Son yıllarda, insani bezdirecek devamlı bir söz tekrarlanıyor. İşte, “Tiyatro öldü” diye. Gerçekten bu iddaa edildiği gibi Tiyatro sanatı öldü mü?
Hayır tiyatro sanatı ölmedi ve ölmeyecek. Ama tiyatroyu öldürmek isteyenler, zaten ölmüştür. Onlar zaten tiyatroya bakmıyorlar veya tiyatroyla ilgileri yok. İlgileri olmayınca da tiyatro yok diye, öldü zannediyorlar. Bu tiyatro için yıllardır konuşuluyor. Tiyatro neden var? Çünkü bir sanatçının doğrudan seyirci ile karşılıklı ilişkide bulunma şansı tek tiyatro sanatıdır, müzik ve konserler dışında. Bu yüzden tiyatro ölmez. Tiyatroyu isteyenler ve sevenler tiyatrodan beslenirler. Onlar tiyatroyu bir gida gibi hissedeerler. Sözkonusu kesim her zaman tiyatronun varolduğunu bilecek ve tiyatroyu yakından takip edecek. O yüzden tiyatro ölmedi.
Tecrübenize dayanarak Makedonya’daki tiyatro sanatını nasıl değerlendiriyorsunuz? Yüksek maliyetli bir tiyatro salonu yapıldı. Tiyatron’nun “gerçek tiyatro” olması sadece harika mekan yeterli mi?
Aslında bu soruda iki soru var. Sadece benim tecrübeme göre değil, gerçeklere de baktığımızda Makedonya’daki tiyatro çalışmaları yıllar önce özel bir başarıya ulaşmıştır. Değişik tiyatrolar, değişik değişik başarılara imza attılar. Bazıları sürekli başarılar elde ettiler, bazıları ise zaman zaman. Ama aslında genelde, Makedonya’daki tiyatrolarda, bununla birlikte Türk Tiyatrosu’nda da üst bir seviyede tiyatro sanatını yaşatan tiyatro sanatçıları mevcut.
Diğer soruya gelince, yüksek maliyetli bir tiyatro yapıldı diyorlar. Ancak yapıldı mı, yapılmadı mı? Şimdi eğer Türk tiyatrosunun kast ediyorsanız o ayrı bir mesele. Ama ben şunu diyorum tiyatro her yerde yapılabilir. İçinde bulunduğumuz her mekanda tiyatro sahnesi yapabiliriz. Tiyatronun oynanması için ne gerekli, başta oyuncular, onları yönetecek yönetmen ve aynı zamanda birkaç seyircisi de olucak. Ve o zaman tiyatro oluyor. Mekana pek bağlı değil, sokağın bir köşesinde, çarşının bir köşesinde, yada Üskübümüzün herhangi bir köşesinde yapılabilir. Örneğin: Türk Tiyatrosu zamanında çarşıda, orada Çınar’ın, Turist’in etrafında tiyatro yapıyordu. Oyununu yüzlerce kişi, hiç tiyatroyu yakından bilmeyen, izlemeyen orada durup seyrediyordu. Demek ki tiyatro her yerdedir. Ama Tiyatro’nun gerçekten bir mekanı olması şarttır, devamlılığı yüzünden. Orada çalışılıcak. Sözkonusu mekanı hem çalışanlar, aynı zamanda da seyirciler de bir ev gibi sahiplenmeleri gerekiyor. Oraya gelince sakin sakin ve zevk alarak ordaki o anlarını yaşayacak. O yüzden bir mekanın olması şarttır. Ama o mekan şaşalı ve ya basit olabilir, ama hiç olmasa rahat olması gerekir. Makedonya’da da değişik mekanlarda tiyatro dışında oynanan oyunlar ve çok başarılı oyunlar olduğunu biliyoruz. Mesela bir kültür evi salonunda, bir kültür evinin ön girişinde, bahçesinde ne bileyim çarşısında, bir ağacın dibinde, bir okulun girişinde veya bahçesinde oyunlar oynamışızdır. Çokta başarılı olmuşuzdur, gene de tiyatro yapmışızdır. Ama dediğim gibi tiyatro kokusu hissedileceği ve tiyatronun devamlılığı açısında bir mekanı olması gerekir.
Üsküp Milli Kurum Türk Tiyatrosu’nun önde gelen oyuncusu olarak tiyatromuzun geleceğini nasıl görüyorsunuz? Yeni Salaettin Bilal’lar var mı? Tiyatromuz hakkettiği yerde mi?
Türk Tiyatrosu’nun geleceği zannediyorum ki muazzam olacak. Genç oyuncular Türk Tiyatrosu için ellerinden geleni yapıyorlar. İleriye doğru daha da gelişicekler. Bir Salaettin Bilal olur mu olmaz mı bilemem, fakat başka bir adla soyadla olurlar. Ama herhalde bizim kazanmış olduğumuz başarıları onlar da kazanır ve İnşallah da bizlerden daha başarılı olurlar. İnancım çok yüksek. Tiyatromuz hak ettiği yerde. Burada bir sınıflandırma ya da ne bileyim bir kutuplaşma diye birşey söz konusu değildir. Türk Tiyatro’su her zaman, yani çok daha öncelerden üst düzeyde bir tiyatro sayılıyordu. Çok eskilerden şu anda aramızda olmayan oyuncularımızdan başlayarak bugünkü genç nesilin yaptıkları çalışmalar ve verdikleri emekler sayesinde hep üst seviyede kaldı. İnşallah devam edecek.
Onlarca ödül, yüzlerce temsil, onbinlerce alkış, farklı ülkelerde farklı sahne tozları? Tiyaro alanında başaramadığınız bir şey kaldı mı?
Hayır kalmadı! Ben öyle oyunculardandım ki verilen roller, verilen karakterlere göre çalışmayı severim. Bazı karakteri oynamak için kendi özel bir isteğim yoktu. Öyle bir lüksü müsade etmiyordum kendime. Çünkü oyuncu kendini değişik rollerde doğru çalışmayla kanıtlar. Eğer sadece bir karakter tipi oynamak istiyorum derse, örneğin sadece Hamleti ve onda kalırsa zaten kendi kendisini engelemiş olur bi bakımdan. O yüzden değişik roller bir provokasyon olarak algılanmalı. Orada gerekenleri yaparak başarıya ulaşmanın ve kendini kanıtlamak anlamında en doğru yol olduğunu düşünüyorum.
Bir tiyatrocu olarak, son yıllarda dizilerin başarısını nasıl görüyorsunuz? Bu başarı, izlenme oranları gelip geçici mi?
Diziler bence gerekli birşey. Bugün çağımızı biliyorsunuz, hayat temposu çok hızlı. Tiyatroya, sinemaya giderim diye düşünürsün, ama evden uzak olunca, evde izlemeyi tercih edersin. Daha rahat ve kolaylık sağlıyor evde izlemek. Prodüksiyon menajeri aslında film yapımcıları bunun farkındadırlar. Sadece bizim ülkemizdeki film yapımcıları değil dünya geneli için konuşuyorum. Prodüksiyon açısından onlarda bunu öngörüyorlar. Aslında Hollywood’tan başlayarak Türkiye ve Avrupa sineması da buna dahil. Sinemaya seyirciyi çekmek zorlaştı. Artık evimizde büyük ekranlı televizyonlar, harika ses sistemleri var. İnsanlar kendilerini sinemada gibi hissediyor. Dolayısıyla yapımcılar seyirciyi tatmin etmek için özel projeler yapıyorlar. Yukarıda dediğim gibi tiyatro ölmez, sinema ölmez ama aynı zamanda dizilerde kendi branşlarında devam edip varlıklarını sürdürüceklerdir.
Türk Tiyatrosu’nun yeni binasının kaba inşaatı devam ediyor. Kültür Bakanlığı’nın son açıklamasına göre Tiyatro binasının inşaatı bu yılda sona ermeyecek. Bu yıllarını tiyatro sanatına vermiş bir kişi olarak sizi üzüyor mu? 27 Mart Dünya Tiyatrolar Gününde, Türk Tiyatrosunun yeni binasından kamuoyuna mesajınız nedir?
Şimdi bir kere bu büyük bir sorun. Türk Tiyatro’su 1950 yılında Arnavut tiyatrosuyla birlikte iki ay farkla kurulmuş. Ve o günden bu günlere kadar hep beraber aynı mekanda çalışmışlar yapılmış. Birbiri ile anlaşarak çok güzel yılla beraber geçirmişler. Son zamanlarda herkes farkında vardı ki bu böyle gidiyor da çok zor gidiyor. Mesela bir prova olunca her iki tiyatro aynı sahneyi paylaşması zorunda kalıyordu. Bunun gibi sıkıntılar meydana geliyordu. O yüzden, Kültür Bakanlığıyla beraber bu iki tiyatronun yıllar sonra ayrılması kararına varıldı. Türk Tiyatro’suna yeni tiyatro yapılacak. Arnavut Tiyatrosu’da çalışmalarına varolan mevcut tiyatroda devam edecek. Bu masraflı bir iş. Daha zengin ülkeler için de zor bir girişim olduğunu düşünüyorum. Onun için burada sabırlı olmaktan başka bişey elden gelmez. Yeter ki bu tiyatro inşaatına başlandı. Gayet büyük bir yatırım çalışmalar başarıyla devam ediyor. Şimdi bazen duraklamalar olacak. Onu da anlayışla karşılamamız gerekir. Ama neticede biraz erken ya da biraz daha geç yeni Türk Tiyatrosu’nun olacağı inancındayız. İşte kaba inşaat bitti. Örtüldü, kapandı şimdi içerdeki parseller yapılıyor. Enterier denen iç kısmı inşaatına devam ediliyor. Buna herkesin sevinmesine gerek. Çünkü bu bina sadece tiyatrodaki çalışanların olmayacak, Türk halkının tiyatrosu olucak. Herkes oraya gelebilecek. Orada tiyatroya ait kütüphane olucak ve diğer kültür faaliyetleri yapılabilecektir. Bu yüzden herkesin menfaatine yarayacak bir tiyatro binası olucak.