Mümin Ali’nin şair Hüseyin Akın’la edebiyata dair yapmış olduğu söyleşiyi ilginize sunuyoruz.
Şiir ve edebiyat sizin için ne anlam ifade ediyor üstadım?
Şiir görülenin görünmeyen taraflarını gösteren, görünmeyeni görünür kılan bir bakış ve görme biçimidir. Edebiyat hayatı alışkanlık olmaktan çıkarıp en net ve orijinal haliyle görmemizi sağlayan perspektiftir.
İnsan niçin ve neden yazmak ister, yazmak bir kaçış, bir başkaldırı, bir dışavurum yoksa isyan mıdır?
Yazmak hayatı temize çekmek, yaşadıklarımızı zamanın tutanaklarına geçmektir. Yazmamak bir kaçış, yazmak ise bir tür yüzleşme biçimidir. Nisyana karşı isyandır.
Eserlerinizi yazarken nelerden beslenirsiniz?
Beslenme kaynaklarım; iç dünya rezervlerim, tabiat, insan ve sözcüklerin fısıldadığı dünya ve gerçekliktir.
Yazmak için özellikle seçtiğiniz bir zaman dilimi, mekân var mı?
Yazmak belli bir zaman ve mekâna bağlı ya da onlarla sınırlı bir uğraş değildir. Zamanüstü ve makanüstüdür. Bu sebepten söyleme ihtiyacı duyduğum her zaman ve mekânda yazabilirim. Bu konuda konformist değilim. İki arada bir derede bile yazarım. Gece olmuş gündüz olmuş, masa olmuş duvar olmuş fark etmez.
Sizi yazma konusunda tetikleyen koşullar nelerdir?
Her şeye rağmen yaşıyor olmak. Çaresizlik, acziyet, anlam arayışı ve içimin içime sığmama hali.
Yaşadıklarınız yazdıklarınızı nasıl etkiliyor?
Yazdıklarımın yüzü yaşadıklarıma dönüktür. Bir şeyi eksik yaşamışsam mutlaka geri kalan kısmını şiirde yaşayacağım içindir. Bir bakıma yazdıklarımdan bir hayat, bir dünya kurmaya çalışırım. Yaşamak denilen şey dışarıdan ilk bakışta fark edilen şeylerden ibaret değildir. İçten içe yaşadığımız o kadar çok şey var ki. Zamanı gelince şiirdeki yerine yerleşiyor. Yaşadıklarımı yazdığım kadar yazdıklarımı da yaşıyorum.
En yeni yazdığınız kitabınızdan biraz bahseder misiniz?
Aslında yazdıklarımdan kitabımda bahsettim, ama yine de hakkında bir şeyler söyleyeyim. Son iki kitabımdan biri şiir; “Babam ile Mersedes” diğeri ise deneme; “Unutmanın Sildiği Resimler” adını taşıyor. Denemelerim şiirlerimin arkasından gelendir. Bir tür şiire sığmayıp da atmaya kıyamadığım metinler. Şiir kitabımda neler anlattığımı anlatmam çok zor. Zira onu okuyucuya sormak gerek. Deneme kitabımda ise yoğunluklu olarak başta şiir, şair, edebiyat ortamlarındaki paradoksların yanı sıra bazı insanlık hallerini ironiye yaslanarak anlatmaya çalıştım.
Şiir, edebiyat eserlerinin okunma oranındaki düşüşü neye bağlıyorsunuz?
Merhum şair Gülten Akın’ın ifadesiyle söyleyecek olursak: “Ah öyle vakti yok insanların ince şeyleri anlamaya” dizesinde aramak lazım bunun cevabını. İnsanlar ne yazık ki piyasaya ve de siyasaya dönük yaşıyorlar. Verili dilin egemenliği altındalar. Kalplerinin adresini unuttuklarından olsa gerek edebiyat sanat gibi güzelliklere karşı mesafeliler. Ne yazık ki böyle bir ihtiyaçları yok.
Başka bir edebiyat ülkesinde doğsaydınız, orası neresi olurdu?
Doğmaya gücüm yetmez. Doğurulma ise benden sorulmaz. İyisi mi ben yine durduğum yerde durayım. Durduğum yer: Türkiye.
Türk Edebiyatında uzun zamandır tabiri caizse ‘yumruğunu masaya vurup yeni bir akım başlatan’ yenilik bekleniyor? Şiirde tekrir hâkim. Neden bu yenilik gelmiyor?
Yumruk masaya vurularak yenilik beklenmez. Edebiyat adına yapıp ettiklerinizle çağınıza damganızı vurmanız lazım. Yenilik beklemekle gelmez. Yeni şeyler düşünmek lazım. Eskiyi yeni form ve tarzlarla yeniden yorumlamak gerekir. Bunu az çok yapmaya çalışanlar yok değil aslında.
İyi bir okur mu olmak daha önemlidir yoksa daha iyi bir yazar mı?
İkisi birbirini tamamlar diyebilirim. Çok yönlü okumalar (tabiat, insan, durum okumaları vb.) olmadan yazmayı geliştirebilmek mümkün değildir. Okumak için de ara sıra kalemi eline almalı insan. Yazamadıklarını okuyarak takviye etmesi gerektiğini böylece anlamış olur.
Artık edebî yaratıcılıkta felsefe ne derece önemseniyor?
Felsefe ayrı bir alan. Edebiyatla ve edebî yaratıcılıkla direk bir ilişkisini göremiyoruz. Felsefi tecessüsü edebiyata başarıyla yansıtmış klasiklerimiz var elbette.
İyi bir eseri nitelikli eser yapan güzel söz sanatları mı yoksa felsefe midir?
Nitelikli bir eserin en büyük vasfı neyi nasıl söyleyeceğini çok iyi kestirebilmiş olmasıdır. Özgünlük ve de kuşatıcılığın yanı sıra dili kullanma becerisi bir eseri ölümsüz yapan nitelikler arasındadır.
Yeni eserler, yeni edebî yayınlar sizi tatmin ediyor mu?
Ben orta bir noktada sözleştiğim kitaplarla hemhal oluyorum. Her kitap bir başka kitabı işaret ediyor. Nitelikli olanı niteliksiz olandan ayırabilecek bir zihne sahip olmalı gerçek okuyucu. Çerçöp nev’inden hayli kitap olmasına rağmen son derece ufuk açıcı, yaratıcı duygu ve düşünceleri barındıran kitaplar da var elbet.
Günümüz edebiyatında tenkit ettiğiniz hususiyetler neler?
Yazılandan ziyade yazan kişi üzerinde odaklanılması yanlış bir tutum. Kitaba göre okuyucu değil de okuyucuya göre kitap üzerine yoğunlaşıyor yayıncılar. Edebiyat ortamlarındaki kısır çekişmeler, gettolaşmalar ve adam kayırmacılığı edebiyatı doğasından uzaklaştırmaktadır ne yazık ki. Yazarlarda çalakalem yazma alışkanlığı ise eleştirilebilecek ayrı bir bahis.
Edebiyatın, şairin ideolojisi olmalı mıdır? Müellif bu ideolojiyi mısaralar ve cümleler arasından okuyucusuna empoze etmeli midir?
Edebiyat ideoloji empoze etme mecrası değildir. Yazar elbette inancını ve düşüncesini soyunarak bir esere girmez. Okuyucu bunu hisseder, lakin edebiyatçı bunu dikte etmeye kalkmaz. Edebiyatçı, şair güçlü bir din duygusuna sahip olsa bile onu telkin etmez, etmemelidir de. İdeolojiler idraklerimize giydirilen deli gömlekleridir der üstat Cemil Meriç. Bu deli gömleğini okuyucuya giydirmeye kalkmamak lazım.
Liberal ve sol kanattaki şair ve yazarların eserlerini izliyor musunuz, edebiyatımızın bu kanadındaki edebi çalışmaları nasıl buluyorsunuz, bu camiadaki çalışmaları nasıl değerlendiriyorsunuz?
Edebiyat ürününe ideolojik yaklaşmadığım için kimin hangi çizgide olduğuna pek dikkat etmem. Liberal ya da sol veya muhafazakâr olması beni hiç ilgilendirmez. Yazdığının ne denli iyi bir öykü ne denli iyi bir şiir olup olmadığı ile ilgilenirim. Elbette her kanattan gayet esaslı şair ve yazarlarımız var. Bunları yakından takip ediyorum. Kimi zaman onlarla yan yana ürünlerimiz de yayımlanıyor.
Türk Dünyası edebiyatlarını takip edebiliyor musunuz? Balkan Türk Edebiyatını nasıl buluyorsunuz?
Fırsat buldukça takip ediyorum. Gerçekten hem edebi yayın hem de edebiyatçı yazar noktasında bereketli topraklar Balkan toprakları. Üsküp, Prizren, İpek, Priştine, Tiran gibi şehirlerde çok kaliteli edebiyatçılarla tanıştım. Onların izini sürmeye devam ediyorum. Mümin Ali bu örneklerden biri.
Balkanlar’a, özelde Yahya Kemal’in şehri Üsküp’e dair, orada yaşayan soydaşlara iletmek istediğiniz bir mesaj var mı?
Birkaç yıl önce Üsküp’e Yahya Kemal paneli için gelmiştim. Ne denli köklerine bağlı insanlar olduklarını bizzat gözlerimle gördüm Üsküplülerin. Yahya Kemal ruhunu hiç unutmamalarını dilerim. Üsküp bizim silinmeyen hafızamızdır.
Genç yazar adaylarına tavsiyeniz ne olur?
Genç yazar adayları çok okusunlar. Titiz olsunlar. En iyiyi ve en güzeli bulmak için sabırsız davranmasınlar. Yazmak süreç isteyen bir serüvendir, bugünden yarına olabilecek bir şey değil. Bu yüzden sabırla olgunlaşmayı beklesinler. Sadece bugünkü yazarları değil dünü de okumayı ihmal etmesinler. Çağın dilini yakalasınlar.
Son olarak bizim sormadığımız, sizin eklemek istediğiniz bir şey var mı?
En yakın zamanda Üsküp’te dostlarla tekrar birlikte olmak arzumdur. İnşallah gerçekleşir. Çok selam ediyorum.
Hüseyin Akın Kimdir?
Hüseyin Akın 1965 Sinop (Türkeli) doğumlu. Öğrenim hayatı İstanbul’da geçti. Marmara Üniversitesi İlâhiyat Fakültesini bitirdi. İstanbul’un değişik okullarında öğretmenlik yaptı. Lise yıllarından itibaren çeşitli dergilerde şiir ve yazıları yayımlandı. Özülke dergisini kurdu ve yönetti. Kırknar dergisinin yayın yönetmenliğini yaptı. İkindi Yazıları, Ünlem, Yansıma, Derkenar, Kardelen, Düşçınarı, Kırklar, Lamure, Yedi İklim, Hece, Hece Öykü, Dergâh, Karabatak, Türk Dili, Türk Edebiyatı, Varlık, Deve, Çeto gibi dergilerde yazdı. Çeşitli radyo ve televizyonlarda kültür-sanat programları yaptı. Birçok gazetede düşünce, kültür yazıları yazdı. Köşe yazarlığı yaptı. Şifahi kültür alanında “sokak sosyolojisi” adını verdiği çalışmalar yaptı. Şiir, deneme, hikâye, biyografi ve inceleme alanlarında kitapları bulunan Akın’ın bazı şiirleri Farsçaya çevrilip yayımlandı. Hu Dönüşü kitabıyla Türkiye Yazarlar Birliği 2014 deneme ödülünü, Yan Tesir kitabıyla 2017 Eskader şiir ödülünü aldı.
Eserlerinden bazıları:
Şiir: Sevmek Karanfil ve Kiraz (Şiir/1997)
Ay Tanığım Olsun (şiir / 1998)
Çöl Vaazları (şiir / 2001)
Kumaştan Çalan Terzi (şiir / 2003)
Ömrümün Kısa Günü (şiir / 2011)
Yan Tesir (şiir / 2017)
Toplu Şiirler (1988–2011) (2014)
Babam İle Mersedes (2020)
Deneme: Deneme Yanılma (2003)
Kitabım Çıktı Alınmayın (2006)
Geçmiş Günler Matinesi (2007)
Canlı Renkler (2010)
Kaybolmak İçin Nereye Gitmeli (2014)
Yalan Dünyanın Yanlış İşleri (2014)
Hu Dönüşü (2014)
Bana Öğretmenini Söyle (2019)
Tespitçi Dükkânı (2017)
Menkul Kanaatler Borsası (2019)
Unutmanın Sildiği Resimler (2020)
Hikâye: Hepsi Hikâye (2007)
Şehir-Anı: Ayağımda Kırk Numara Kâğıthane (2010)
Kastamonu’nun Çanakkale Kahramanları (2007)
İyi Kalpli Üvey Ana: Ankara (2016)
Sokak Sosyolojisi: Ateistler İçin Din Kültürü ve Ahlâk Bilgisi (2005)
Biyografi: Bir İnanç Adamı: Mehmet Âkif İnan (2016)
Röportaj: Benden Söylemesi. (Hazırlayan: Osman Özbahçe) (2019)