Bugünkü yazımı bir şeyler üzerine konuşmaktan çok unuttuğumuz sorulara adayacağım. Kendime sorduğum soruları sizlerle de paylaşacağım. Seçim kararından sonra birkaç gündür belli vakitlerde seçimlerle ilgili yazmayı planladığım yazının taslağını kafamda oluşturmaya çalışıyordum.
Biraz tarihi arka plan, partilerin stratejileri, seçim kampanyalarında öne çıkan olgular, seçim öncesi ve sonrası koalisyonlar, seçim programları, ülkede etnik partilerden toplumsal partilere geçiş süreci, seçim bölgeleri, adayların karekteristik özellikleri, Türk siyasi partilerinin durumu ve koalisyonları gibi altlarını dolduracağım bir sürü alt başlığı hazırlamıştım. Bilirsiniz kafanızda yazıyı oluşturduktan sonra gerisi çorap söküğü gibi gelir.
Fakat seçim kampanyasının daha ilk günlerinde karşılaştığım manzaralar yukarda saydıklarımın aslında çok da bir “değerinin” (öneminin olmadığını yazacaktım ama maalesef önemi var fakat değeri yok.) olmadığını gösterdi. Evet ben belki de ilerleyen günlerde mesleğini çok seven bir gazeteci olarak yukarıda belirttiklerimin bir kısmını ya da tamamını yine yapacağım. Vatandaşların sandık başında kendi iradelerini ortaya koyarken gerekli tüm bilgilere sahip olarak kendileri için en doğru seçimi yapabilmeleri için yapacağım onları. Fakat tüm onları yapmadan önce içimi kemiren bazı soruları sizlerle de paylaşmak istedim. Böylelikle yukarıda saydığım şeyleri yazdığımda/yaptığımda vicdanımı rahatlatmış ya da en azından kendimi kandırmış olacağım.
Bu soruları toplum için çok güzel şeyler yapmak isteyip de karınca kararınca bir şeyler yapmaya çalışan (Kuzey) Makedonyalı bir gencin kendi kendine serzenişi olarak da ele alabilirsiniz…
- Düne kadar vatandaşların “sağlığı niyetine” katı kararlar alıp sigortasız, maaşsız, günlük, haftalık yevmiyeyle çalışan garibanlara sağlık “bahanesiyle” para kazanmasını – çoluk çocuğuna ekmek götürmesini – engelleyen yetkililer sayılar eskisinden 3 kat fazla artarken, ölümler iki katına çıkarken nasıl bu kadar SORUMSUZCA seçim kararı alabiliyor? Sahi, İKTİDAR neydi?
- Tüm dünyayı etkisi altına alan ve nüfus bakımından ölü sayısı bir hayli ciddi artış gösteren ve bir anda düğmeye basılmış gibi tüm tedbirlerin ortadan kaldırıldığı Kuzey Makedonya’da KORONAVİRÜS bir anda nasıl bu kadar etkisiz oldu? Sahi, İKTİDAR neydi?
- 153 yeni vaka ve 6 kişinin öldüğü bir günde farklı partilerden olan Sağlık Bakanı ile Halk Sağlık Merkezi Müdürü’nün sosyal medyadan ergenler gibi atışması “SEÇİMVİRÜS”ünün koronavirüsten daha tehlikeli olduğunu mu gösteriyor? Sahi İKTİDAR neydi?
- Hakikat tek iken ve tüm siyasi partiler “Vatandaşa hizmeti” en kutsal vazifeleri addederken (çok milletli bir ülke olduğumuz için) neden bu kadar çok Makedon, çok sayıda Arnavut ve “bir avuç” olmamıza rağmen 3 Türk siyasi partisi var? Sahi İKTİDAR neydi?
- Gençler akın akın Avrupa’ya göç etmiş ve ülkede oy kullanacak genç sayısı azalmışken onları “yakalamak” için modern seçim kampanyaları yapmak ne anlama geliyor? Sahi İKTİDAR neydi?
- Genç bir gazeteci olmama yani Türk siyasilerle çok sayıda röportaj yapmamama rağmen Türk siyasilere soru hazırlarken aynı zamanda cevaplarını da kafamda şekillendirebiliyorken ve bu cevapların büyük kısmı birbirleriyle örtüşürken, Türklüğü, Türkçe eğitimi, Türklerin kalkındırılmasını, tek seçim birimini, gençlere istihdamı ve daha nice aynı görüş ve düşünce varken (siyasi partilerimizin kınama ve tebrik mesajlarına bakmanız tek başına yeterli bir örnek olacağı kanaatindeyim) 3 siyasi partimizin “ortak payda”da buluşamamasının sebepleri nelerdir? Sahi İKTİDAR neydi?
- Her biri alanında başarılı olan Erdoğan Saraç’ın Beycan İlyas’dan, Beycan İlyas’ın Enes İbrahim’den, Enes İbrahim’in Furkan Çako’dan, Furkan Çako’nun Enver Hüseyin’den, Enver Hüseyin’in Tahsin İbrahim’den, Tahsin İbrahim’in başarılı olan fakat ilerde siyasi tehdit olmasın diye sürekli önü kapanan genç cevherlerimizden farkı ne? Sahi İKTİDAR neydi?
- Hep siyaseti eleştirmek olmaz. Peki ya biz. Sandık başında ya da öncesinden hangi değer ve kriterlere göre, hangi düşünce süzgeçlerinden geçirip oy kullanıyoruz? Haklısınız, haklıyız yakınımızı işe koyan partiye oy veriyoruz. Durum öyle gerektiriyor. Yanılıyor muyum? Bilmiyorum. Sahi İKTİDAR neydi?
- Siyasette makyavelist (hedefe giden yolda her şey mübah) anlayış(ı) neden bu kadar yaygın?
- Siyasi parti ne demek? milletvekili olunca ne oluyor? koalisyonlar ne işe yarıyor? Kimler aday olabiliyor? Adaylar nasıl seçiliyor? partilerin başarısı nasıl ölçülür? Muhalefet ne demek? Tüm bu “siyasi savaş” ne için? Medya vatandaşları gerçekten bilgilendiriyor mu yoksa sadece çıkarlarının örtüştüğü bir grubu mu destekliyor? Medyada reyting ile ahlak arasındaki dengeyi nasıl sağlayacağız? Etkin bir iletişimde dinlemenin, konuşmadan çok daha önemli olduğunu ne zaman öğreneceğiz? Gençlerimizin özgüveni neden eksik? Gençlere hak ettikleri değer ve fırsatlar veriliyor mu? Z kuşağıyla ilişki ve iletişimimiz nasıl olacak? Eleştiri hakaret midir? Ayrılıkçı söylemlere ne ihtiyaç var? Seçim nedir? Soru sormayı ne zaman, nasıl, niçin ve neden unuttuk? Soru sormak kötü bir şey midir? Soru sormak mı daha önemli cevap vermek mi? Soru nedir? BEN KİMİM VE BİZ KİMİZ?
Sorular biter mi? bitmez diyenleriniz çıkacaktır eminim. Ama bence biter, kim olduğumuzu bulduğumuzda biter. Kim olduğumuzu nasıl buluruz? Bilmiyorum. Aramakla bulunmaz ama bulanlar arayanlardır…
Sahi her iktidar olan muktedir midir?