Uzun bir süredir yazı yazmaya ara vermiş bulunuyorum aynı zamanda bu süre zarfı içinde yazılarımzı takib eden arkadaşlar sürekli, Hocam niye artık yazı yazmıyorsunuz ? diye hem eleştiriyorlar hem de yazmam için telkinlerde bulunuyorlar. Ben de uzun süredir neyi yazayım derken, gündelik hayatımızda değişik milli unsurlarla, öğrencilerimle yapmış olduğum konuşmalarda farkında olmadan dile getirdiğim bir konu olduğunu farkına vardım. Aslında her gün farklı mekan ve yerlerde sürekli “Osmanlı Biz Balkanlılara Nasıl”anlatıldı konusunu farkında olmadan izah ediyor ve kendime bir görev adledercesine anlatmaya çalışıyormuşum. Bu yüzden kısaca dahi olsa bu konu hakkında öz ve Yüksek Lisans yaptığım zamanlarda derinlemecesine araştırdığım konuyu (Tez konum olarak Makedonya’da Tarih Eğitim kitaplarında Osmanlı İmajını çalışmıştım) özetleyerek sizlere aktarmaya karar verdim.
Öncelikle “Biz” dediğimiz zaman Balkanlıları kastetiğimi belirtmek isterim, bu bizim için de Osmanlı Döneminde Osmanlı’nın kendisini oluşturan biz Balkanlıların olduğunun kavramamız gereklidir. Osmanlı bir milletin devleti değildi, Osmanlı Balkanlıların da devleti idi. Yani Osmanlıya bakış açımızı değiştirmemiz şart. Osmanlıyı methettiğimiz veya eleştirdiğimizde sanki orda uzakta bir İmparatorluk varmış “egosu” ve anlayışı ile yapmayalım. Osmanlı’nın bir Medeniyet ve Model olduğunu bilelim ona göre değerlendirmemize alalım. Evet, tarihi süreç içerisinde Osmanlı Devleti’nin “Devletleşme” olarak diyebileceğimiz serüveninde “Annelik” rolünü Balkanlar üstlenmiştir. Yani uzun lafın kısası Osmanlıyı, Osmanlı yapan aslında vatandaşlık açısından bakar isek o dönemin içinde yaşayan dedelerimizden başkaları değillerdi. Balkan coğrafyası ilginç bir coğrafyadır, bakınız kendimden örnek vermek gerekir ise: Benim Dedem Osmanlı Tebası (Vatandaşı) rahmetli Babam dönem gereği Yugoslavya vatandaşı ve bendeniz yine dönem gereği Makedonya vatandaşı oluyorum (yenisi Kuzey Makedonya). Yani gerçeğin kendisine baktığımızda aynı ev, aynı mahalle, aynı toprak fakat farklı vatandaşlıklardan bahsediyoruz, ki bu da bir yerden sonra doğal olarak da karşılanmaktadır. Bu toprakların asli unsurları olan tüm Balkanlılar belli dönemler içinde Osmanlı’nın ta kendisini oluşturmuşlardır. Peki diyeceksiniz ki Hocam burdaki sıkıntı nerede?
İşte asıl sıkıntı, Osmanlı’nın gerçekte ne olduğunudan ziyade, Osmanlı’nın nasıl sunulduğunda yatmaktadır. Bu sunumda doğal olan dönem içerisinde Balkanlıların Osmanlı vatandaşı olması iken, doğal olmayana yönelerek Osmanlı sonrası ve Yugoslavya dönemleri içerisinde bizlerin/ Balkanlıların sanki hiç Osmanlı dönemi yaşamamışcasına sunulmya çalışımasında yatmaktadır. Osmanlı İmajı’nın belli dönemlerde bizlere birkaç tarihi teknik kullanılarak önümüze konularak ikram edildiğine şahit oluyoruz. Bu tekniklere baktığımızda ise karşımız: Belli Olaylara Sabitleme tekniği, Yanıltma ve Yadsıma teknikleridir. “Belli Bir Olaya Sabitlenme Tekniği”, çarpıtma, başka bir olayı unutturmak ya da haklı göstermek için belirli bir olaya sistemli odaklanmakla yapılmıştır. Yani tüm Osmanlı tarihinden bir olay kesilerek tüm Osmanlı tarihine yayılarak ortaya bir ve tek sabit imaj oluşturulmaya çalışılmıştır. Bir diğer teknik olan “Yadsıma Tekniği” ise açık bir tarihi olgunun yadsınması, geçmişin izlerini gizlemeyi veya bu izler silinemiyorsa, gerçek anlamlarını çarpıtmayı ya da mümkün olan durumlarda yanıltıcı hale getirmeyi içerir. Ve son teknik olan “Yanıltma Tekniği”, yanıltma, sahte kanıtlar, sahte metinler, görüntü çarpıtma, maddi kanıtların tahrifi gibi sahte olaylar kurgulanarak yapılabilmiştir. İşte tüm bu teknikler sayesine bizlere sunulan Osmanlı Devleti ve mirasında belli olayları unutturarak yüzyıllarca süren bir Devleti bir iki olaya sabitleyerek, bakınız Osmanlıda bu olay gerçekleşmiştir diyerek, demek ki Osmanlı böyle idi dedikten sonra, geçmişin izlerini silmeye çalışmış ve bu konuda bilgi ve belgemiz yok demek ki öyle bir şey yok diye eklenerek belli başlı temel belge ve bilgilerin gizlenerek bizlere hurafe, hikaye ve şehir mitolojileri ile Osmanlıyı anlatmaya ve sunmaya çalışılmıştır. Oysa Osmanlı bir Dünya İmparatorluğu idi ve İlber Ortaylı Hocamızın da ….”Osmanlıyı Dünya Tarihinden Çekiniz, Dünya tarihi diye bir şey kalmaz demektedir. Bizim geçmişimizde tarih dediğimiz gerçekler bizi yücelten gerçeklerdir. Tarih hikaye bilimi değildir tam aksine gerçeğin ta kendisidir.