Makedonya genel seçimlerine iki haftadan az bir süre kaldı ve seçim kampanyasının 9. gününde bulunuyoruz. Siyasiler önümüzdeki 4 sene boyunca “rahat hareket edebilmek” için var gücüyle “çalışıyor”. Asıl çalışmanın seçimlerden sonra yapıldığını, seçim kampanyalarında ise yapılanların tanıtımı ve “yaptıklarımız yapacaklarımızın teminatıdır” gibi söylemlerle seçmen karşısına çıkılması gerektiğini bir kenara koyalım ilk önce; ne de olsa burası Makedonya! Aliya İzzetbegoviç’in de dediği gibi “Balkanların sorunu bir demokrasi sorunudur ve bugün de öyledir”.
Uygulamada olan seçim modelinden dolayı Türk siyasi partileri seçim öncesi koalisyonlara katılıyor. Tek seçim bölgesine ya da farklı bir seçim sistemine geçmekle Türk siyasi partilerinin kendi parti programlarını, kendi siyasetlerini, faaliyetlerini, çalışmalarını yürütecekleri görüşüne katılmıyorum. Farklı seçim sisteminde bizim lehimize olacak tek şey oy pusulasında başka bir siyasi partinin amblemi yerine desteklediğiniz Türk partisinin logosunu görmek olacak. Anlatmak istediğim Türk siyasi partilerinin kendi çalışmalarını ortaya koymak için “koalisyon”un bir bahane olmadığıdır. Koalisyon kelimesinin anlamına baktığımızda “Çeşitli güçlerin bir araya gelmesiyle oluşturulan birlik” ve sizin de bir araya geldiğiniz yere bir güç kattığınızın farkında olmanız gerekir. Maatteessüf “koalisyon mecburiyeti” şirazesi kaymış partilerimize bir sığınak değil.
Siyaset öyle bir şey ki temsil ettiğiniz toplumun çıkarları için bazen düşmanlarınızla bile aynı masada oturup konuşmanız lazım gelir. Lakin temsil ettiğiniz toplumun milli ve manevi değerlerini bir kenara bırakmamak şartıyla. Eğer siz Burmalı Camii’nin yerinde Ordu Evi inşa edilmesine karşı sesinizi çıkarmıyorsanız, Latas Türklere hakaret ettiğinde kendisini en sert şekilde uyarmak yerine, kendisi özür metnini yazarken “söylediklerinin yanlış olduğunu düşünüyorsanız” ya kendinizi bir güç olarak görmüyorsunuz ya da koalisyon ortağınızı “abi” olarak görüyorsunuzdur. “Makedonya’da bir avuç Türk olarak her denilene boyun eğmekten başka ne yapabiliriz ki” bedbinliğine kapılıyorsanız, kendi gücünüzün ve dahi reyini talep ettiğiniz Türk milletinin ferasetine yeterince güvenmiyorsunuz demektir. Fakat unutmayın ki fırtınalara yön veren kelebeklerin kanat çırpışlarıdır!
En azından seçim arifesinde aşure yemek yerine ortaya siyasalar koymasını beklediğimiz partilerimizde de değişen pek bir şey yok. Koalisyon abilerinin politikalarını tercüme etmeye devam ediyorlar. Eğitim, sağlık, ekonomi, sanat gibi alanlarda vatandaşın sorunlarına çözüm üretmede eksiklik mevcutken ve hakça temsil noktasında yeterince ilerleme kaydedilmezken bu durum Makedonya Türklerinin siyasete olan asgari güvenini de sarsıyor. Makedonya Türklerini temsil etmek gibi “onurlu” ve çok önemli bir görevi üstlenen Türk Demokratik Partisi ve Türk Milli Birlik Hareketi’nin dün içinde bulunduğu fotoğraf karesi bunun bir tezahürü. En hafif tabirle bir utanç fotoğrafı olarak nitelendireceğimiz o fotoğrafta sizin işiniz ne!? Mesele sadece Hz. İsa ve havarilerinin önünde el pençe divan durmanız değil, mesele Anavatanımız Türkiye’ye ve Cumhurbaşkanına olmadık sözler söyleyen bir adamı can kulağıyla dinlemeniz de değil, bütün mesele Makedonya Türklerinin beklediği dik duruşu gösterememeniz. Bütün mesele gücünüzün farkına varamamanız. 20 yıldır hep aynı kişiler ve anlayışla kredilerinizi o kadar harcadınız ki bir kez olsun “koalisyon abilerinize” sırtınızı çevirip kardeşlerinize yüzünüzü dönmeye cesaretiniz olmadı. Her ne kadar Makedonya Türklerinin güvenini sarstıysanız da bu millet dik durduğunuzda size sahip çıkmasını bilecektir. Çünkü biz “başarıya giden her yol mübahtır” tarzı makyavelist bir anlayışı hiçbir zaman kabul etmedik.
Onca emekle, özveriyle, idealle, hayalle kurulan “Birliği” tercümanlık bürosuna çevirmek..!
Ve günün sonunda o tercümanlığı dahi yapamayıp kenar süsü olmak…
Yazık, hem de çok yazık…