İki gün önce Üç Ayların başlangıcını müjdeleyen, Allah’ın rahmet ve mağfiretini hatırlatan Regaip kandilini idrak ettik. Bu mübarek ayların ve gecelerin önemi hakkında TİMEBALKAN’a röportaj veren Bursa Uludağ Üniversitesi, İlahiyat Fakültesi Yüksek Lisans Öğrencisi Furkan Şaban, “Osmanlı döneminde İslam dinindeki büyük gecelerin olduğunu bildirmek için camiler kandillerle donatılırmış. Bu olayın maddi olarak görünen kısmı. Fakat bunun daha önemli bir anlamı, insanlar gecelerini ve hayatlarını ibadetlerle geçirseler onların da hayatları kandiller geceyi aydınlattığı gibi aydınlatıcı olacaktır. Ne güzel bir bakış açısı.” ifadelerini kullandı.
TİMEBALKAN / Aydın DAVUD
Üç Ayların İslam’daki önemi nedir?
Her güzel işin başlangıcında En Güzel’in ismini zikretme sünnetiyle sözlerime başlamak istiyorum;
Bismihî Teâlâ…
Allah’ın en sevdiği kulu olan, fahr-i kainat Efendimiz Muhammed aleyhisselam’a, ailesine, ashabına ve onun yolunu takip edenlere de salat ve selam olsun.
Gurbette olduğumuz bu kısa dünya hayatının sonunda bahtiyar olmak için hayatımıza katmamız gereken çok sayıda değer vardır. Bu değerlerin başında iman gelmektedir. Yüce Allah kullarının kısa hayatlarını imanla geçirmeleri ve bu vesile ile ebedi hayatları olan ahiret hayatında kurtuluşa erenlerden olmaları için birçok fırsatlar sunmuştur. Bu fırsatların en önemlilerinden biri de kutsal/değerli zaman dilimleri olup “Üç Aylar”dır. 29 Mart Çarşamba günü itibariyle üç aylara girmiş bulunmaktayız. İki gece önce yani 30 Mart Perşembe akşamında da Regaip kandilini idrak ettik. Bu sebeple Rabbimize binlerce hamd ediyoruz.
“Allah’ım Recep ve Şaban’ı bize mübarek kıl ve bizi Ramazan ayına ulaştır”
duasıyla bildiğimiz gibi Üç Aylar, kameri aylardan Recep, Şaban ve Ramazan aylarıdır. Bu ayların önemini şu noktaya değinerek daha iyi anlayacağımız kanaatindeyim. Bizi bizden daha iyi tanıyan Allah, bu sınav dünyasında bizlere O’nu tanımak, O’na götüren sırat-ı müstakimi bulmak için fırsatlar sunmuştur. Bu fırsatlar ibadetlerde en güzel şeklini almıştır. Kurban ibadetine baktığımızda, İbrahim ve İsmail (a.s)’ın kıssasını hatırlayarak Allah’a yakınlığımızı engelleyen yolları bulup onları Allah için feda etmemizi bizlerden istendiğini göreceğiz. Hac ibadetinde ırk, renk, dil ayırımı yapmaksızın birlik ve beraberliğimizin olması gerektiğini, zekat ile “mü’minler kardeştirler” ayetini kardeşine yardım etmekle tam anlamıyla yaşamayı bize hatırlatmaktadır. İbadetlere bizler bu açıdan baktığımızda kazananlardan oluruz.
Üç Ayların fırsatlarından ve onları diğer aylardan üstün kılan husustan biri, müslümanın hayatındaki en büyük reçetesi, ilacı, lütf-u keremi Kur’an’dır. Çünkü Kur’an Ramazan ayında inmiştir. Kur’an, indiği kişiyi peygamber, geceyi Kadir gecesi, ayı Ramazan ve onu yaşayanı da cennetlik mirasçıları haline getirmiştir.
İkinci önemli husus ise Kur’an’da “leyle-i Mübarek, leyle-i İsra ve leyle-i Kadir” gibi tanımlamalardan kazandığımız gecelerin önemidir. Herkesin bildiği gibi Yüce önderimiz Muhammed (s.a)’e peygamberlik görevinin bildirilmesi, gece olmuş ve Kur’an-ı Kerim gece nazil olmaya başlamıştır. Mescid-i Haram’dan Mescid-i Aksa’ya, oradan semalara yapılan İsra ve Mirac yolculuğu da gece yapılmıştır. Üç Aylardan olan Recep ayında bulunan Regaip ve İsra-Mirac geceleri, Şaban ayında Berat gecesi ve Ramazan ayında Kadir gecesi bu ayların önemini bizlere anlatmaktadır.
Kur’an, Peygamber ve önemli gecelerden bahsettikten sonra şu sonuca varabiliriz: Mü’min, gündüzün yiğidi olmak için gecenin âbidi olmalıdır.
Henüz gölgesini üzerimizde hissettiğimiz Regaip kandilinin önemine değinmek istiyorum. Recep ayının ilk Cuma gecesine Regaip kandili denir. Ramazanın gelişini hatırlatır bizlere. Kelime anlamı ise çokça rağbet edilen, değerli anlamındadır. Bu geceyi işittiğim zaman Mevlana’nın bir sözü aklıma gelir “Neyi arıyorsan, neyin peşindeysen, sen osun” diye. Evet insan neyi arıyorsa onun değerindedir. Belki de Regaip kandiliyle bizler, neyin peşinde olduğumuzu kontrol etmeliyiz. Aradığımız şey dünya işleri mi yoksa ahirete bizimle beraber gelecek güzel ameller mi?
Bir Müslüman Üç Ayları nasıl değerlendirmeli, hangi ibadetlere yoğunlaşmalı?
Bizler beşeriz. Hatalarımız çok. Nitekim Resulullah (s.a): “Her ademoğlu hata yapar. Hata edenlerin en hayırlısı da tövbe edenlerdir” buyurmaktadır. Bu yüzden bu aylarda hatalarımız için istiğfar dilememiz gerekmektedir. Arkadaşlarla konuştuğumuzda kabul olunmasını istediğim, dua şeklindeki söylediğim sözüm aklıma geldi “Allah bize feraset nasip etsin ve hata olup da hata olduklarını bilmediklerimizi görmemizi nasip etsin” diye.
Kendimizle ilgili iyi bir muhasebe yapmamızın tam zamanı olduğunu düşünüyorum. Bu muhasebenin nasıl yapılması gerektiğini de bize en güzel Kur’an ve Yaşayan Kur’an olan Resulullah (s.a) öğretiyor. Böylece Kur’an ve sünneti öğrenmeye çabalayıp hayatımızı ona göre inşa etmemiz gerekiyor. Bunu yapmanın yolu da ibadetlerle, iyilik ve güzelliklerle döşenmiş yoldur. Dostumuzun, arkadaşımızın gönlünü incitmemeye çalışmalıyız. Tabii ki gönüllere değinmek için, kendi gönlümüzü uyandırmamız gerek. Farz ibadetlerimize çok dikkat etmeliyiz. Çünkü farz ibadetler İslam evinin temelidir. Ayrıca nafile ibadetlerimizi de çoğaltmalıyız. Nitekim Resulullah (s.a)’ın Şa’ban ayındaki kadar çok oruçlu olduğu bir ay görmedim diye Aişe validemiz rivayet etmektedir. İşte Üç Ayların bu güzel işleri yapmak için vesile olmasını ümit ediyorum.
Osmanlı Medeniyeti döneminde Üç Aylar nasıl karşılanır ve gelenekleri nelerdir?
Osmanlı medeniyeti gerçekten İslam alemine hizmet etmiş, çok büyük ve güzel miraslar bırakmıştır. Bunu kitaplardan okudukça ve Türkiye’de farklı tarihi mekanları gördükçe idrak etmekteyim. Bu zenginliği ibadetlere verdikleri önemde de görmekteyim. Bunları anlatmaya vaktimiz yetmez fakat sadece birkaç örnek vermek istiyorum. Herkesin bildiği gibi büyük gecelerde Kur’an ziyafeti, mukabele, mevlid-i şerif, ilahiler büyük geceleri güzelleştirmişlerdir. Osmanlı aynı zamanda bir vakıf medeniyeti olması nedeniyle sadece bu üç aylarda fakir, gariplere yemek ziyafetleri ve giyim eşya hizmet sunan vakıflar vardı. Üç Aylar’da bulunan büyük geceler için kullandıkları “kandil” tabirini anlatmakla yetinmek istiyorum. Osmanlı döneminde İslam dinindeki büyük gecelerin olduğunu bildirmek için camiler kandillerle donatılırmış. Bu olayın maddi olarak görünen kısmı. Fakat bunun daha önemli bir anlamı, insanlar gecelerini ve hayatlarını ibadetlerle geçirseler onların da hayatları kandiller geceyi aydınlattığı gibi aydınlatıcı olacaktır. Ne güzel bir bakış açısı.
Balkanlar ve özellikle Makedonya’da Üç Aylarda Müslümanlar arasında ne gibi adetler bulunmakta?
Evlad-ı Fatihan olan Balkan topraklarında, aynı zamanda kalbi konumunda olan Makedonya’daki Müslümanların, genelde İslam medeniyetini, özelde ise Osmanlı geleneğini unutmadığını görmek bizi mutlu ediyor. Bunu hem mimari yapılarında hem de yaşadığımız kültürde görmekteyiz.
Üç Ayların başlaması, Ramazan’ın yaklaştığının bir habercisi olarak idrak edilmekte, Ramazan’a hazırlıklar yapılmaktadır. Bu hazırlıklar kandil gecelerinin camilerde kutlanması, özellikle Şaban ayında oruç tutulmasıdır. Ramazan’ı Üsküp’te geçirmenin tarif edilmez bir tadı olduğunu itiraf etmeliyim. Çünkü gündüzleri Müslüman bölgelerde çoğu dükkanın kapalı olması, camilerde hafızlar tarafından mukabele okunması, teravihten önce vaazlar, ekmeğimizi akraba, arkadaş ve fakirlerle paylaşmamız gibi sayamadığım güzellikler vardır.
Değindiğim noktalar Balkanların diğer şehirlerinde de vardır. Bu hisleri yaşamak isteyenler bizzat Balkan ülkelerini, şehirlerini ziyaret etmeleri gerekmektedir. Buradan herkese kapımızın açık olduğunu söylemek istiyorum.
Günümüzde Üç Ayları ihya edemememizin nedenleri neler olabilir?
Sorduğunuzu soruyu “Günümüzde Müslümanlar ibadet konusunda niye gevşek davranmaktalar?” diye genelleştirebiliriz. Nedenler çok fazla olabilir, fakat benim düşünceme göre bakmamız gereken nokta problemler değil onların kaynaklarıdır. Bunu yaptığımız takdirde problemi kökünden çözmeye ilk adım atmış oluruz. En önemli nedene gelince, Allah’ı gerektiği şekilde idrak edememiş olmamızdır. Allah’ın bizi her zaman gördüğüne (el Basir), işittiğine (Es Semi’), kullarını en fazla seven ve sevilmeye en layık olan (el Vedud) ve daha zikredemediğim Allah’ın güzel isimlerini iyice idrak eden insan gerçekten bu dünyada sıkıntılar başına gelse veya büyük sorumluluklar ona verilse bile O’nun istediği gibi davranacağına inanmaktayım. Böylece O’nun istediği gibi davranan insanın hayatı ibadet olur.
Günümüz olaylarını ele alacak olursak Türkiye ve Balkanlarda yaşayan Müslümanlar ne gibi duruş sergilemelidir?
Son zamanlarda Müslümanlara karşı dünyanın birçok yerinde baskı yapıldığını görmekteyiz. Şahsi görüşüm müslümanların uyanmalarını hazmedememelerinden dolayıdır. Bu tabloyu hepimizin görmesi gerekiyor. Özellikle biz gençler bunu gördüğümüzde, bizim daha fazla çalışmamız, bilinçlenmemiz gerektiğini ve doğru yolda ilerlememiz gerektiğinin önemini çok daha iyi anlayacağız.
Konu buraya gelmişken şu noktayı da vurgulamak istiyorum. Çağımızın hastalıklarından, örnek şahsiyet alacağımız kişilerin kim olması gerektiği problemini de görmemiz gerekiyor. Çünkü örnek aldığımız insanların düşüncelerine göre bizim dünyamız şekilleniyor. Bizim kafa karışıklığımızdan dolayı filmler ve dizilerdeki aktörler, spor oyuncuları gibi kişiler bu boşluğu farkında olmadan doldurmaktalar. Bu yüzden bu Üç Ayları fırsat bilerek ve bu mübarek aylarda meydana gelen bütün olayların kahramanı sevgili Peygamberimiz (s.a)’i hatırlamamız, daha iyi tanımaya yönelik adımlar atmalıyız ki biz de çevremizdeki insanlar için güzel örnek olalım. Bu dönemin de sahabileri vardır elbet. Neden aday olanlardan olmayalım.
Lisans eğitiminizi Bursa’da tamamladınız ve şimdi yüksek lisansa devam etmektesiniz. Bursa ve Üsküpte’ki müslümanların durumunu müşahade etme fırsatı bulduğunuz için bu iki şehrin müslümanları hakkında bilgi verebilir misiniz?
Bursa gibi tarihi bir şehirde öğrenci olduğum için şanslıyım. Doğma büyüme Üsküplü olmam ve Yahya Kemal Beyatlı’nın “Üsküp ki Şar Dağ’ında devâmıydı Bursa’nın” sözlerinde söylediği gibi Üsküp, Bursa’nın devamı olduğundan dolayı hiçbir konuda yabancılık çekmedim. Fakat her yerin tabii ki farklı özellikleri, artısı eksisi vardır. Şimdiye kadar gözlemlediğime göre bu iki güzel şehrin insanları dinini, kültürünü seven insanlardır. Kendi geçmişini unutmamış ve tarihine göre geleceğini inşa etmek arzusuyla hayatlarını devam etmekte olduklarını söyleyebilirim.