Makedonya Türkleri Hak ve Demokrasi Hareketi’nin Avrupa Cephesi’nden seçilen milletvekili Salih Murat, Meclis Başkanı Afrim Gashi’ye yönelik verilen gensoru önergesi görüşmelerinde Genel Kurul’da bir konuşma gerçekleştirdi.
Milletvekili Salih Murat, Meclis Başkanı Afrim Gashi’ye yönelik gensoru önergesiyle ilgili Meclis Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada şu ifadeleri kullandı:
“Öne sürülen iddiaları dikkatle inceledikten sonra, kilit noktalar hakkındaki görüşlerimi ifade etmek istiyorum:
- Devletin laik karakterinin ihlal edildiği iddiası
Devletimizin laik karakterinin ihlal edildiği iddialarını kesinlikle reddediyorum. İnterpelasyonda öne sürülen argümanlar, laikliğin yanlış yorumlanmasına dayanmakta ve temel gerçekleri göz ardı etmektedir:
Kuzey Makedonya Cumhuriyeti Anayasası’nın 19. maddesi, açıkça din özgürlüğünü garanti etmektedir. Bu, sadece özel alanda dinin uygulanmasını değil, aynı zamanda dini inançların kamusal alanda ifade edilmesini de içerir. Kamu görevlilerinin dini törenlere katılması, özellikle anma etkinlikleri söz konusu olduğunda, bu anayasal ilkeyle tamamen uyumludur.
Din özgürlüğü ile laiklik arasında net bir ayrım yapmak önemlidir. Laiklik devletin dinden ayrılmasını gerektirirken, bu, kamusal alanda dini ifadelerin yasaklanması veya bastırılması anlamına gelmez. Aksine, gerçek laiklik tüm dinlere eşit muamele ve saygı gösterilmesini garanti eder.
11 Temmuz anma töreni, devlet kurumları tarafından değil, sivil toplum kuruluşları tarafından düzenlenmiştir. Bu, etkinliğin belirli bir dinin devlet tarafından dayatılması değil, sivil toplumun bir ifadesi olduğunu gösteren önemli bir ayrımdır.
Meclis Başkanı ve diğer milletvekillerinin, aralarında benim de bulunduğum, bu etkinliğe katılımı, kurbanlara saygı ve dayanışma gösterisi olarak anlaşılmalıdır. Onların katılımı belirli bir dinin promosyonu değil, insanlık ve evrensel insan değerlerine destek ifadesidir.
Etkinliğin dua gibi dini unsurlarına katılımın tamamen gönüllü olduğunu vurgulamak önemlidir. Kimse katılmaya zorlanmamıştır, bu da din özgürlüğü ve hoşgörü ilkeleriyle uyumludur.
- VIP kişilerin güvenliğine ilişkin diplomatik kuralların ihlali
Havalimanındaki olayla ilgili gerçekleri ve koşulları dikkatle inceledikten sonra, derin endişelerimi ifade etmeliyim.
Üsküp Uluslararası Havalimanı’ndaki olay son derece ciddidir ve diplomatik protokollerin ve güvenlik prosedürlerinin ağır bir şekilde ihlalini temsil etmektedir. Bu davranış sadece üst düzey devlet görevlilerinin ve yabancı diplomatların güvenliğini tehlikeye atmakla kalmayıp, aynı zamanda ülkemizin uluslararası arenadaki itibarını da zedelemektedir.
Özellikle endişe verici olan, Meclis Başkanı’nın güvenlik şefinin Sayın Gashi’nin doğrudan emri üzerine hareket etmiş olmasıdır. Bu, güvenlik protokollerinin anlaşılmasında ciddi bir eksikliği ve Meclis Başkanı tarafından pozisyonun kötüye kullanılmasını göstermektedir.
Görevlerini yerine getiren bir polis memuruna silahla tehdit etmek kabul edilemez ve suç teşkil eder. Bu sadece profesyonel olmayan bir davranış meselesi değil, aynı zamanda ülkemizde hukukun üstünlüğünün doğrudan tehlikeye atılmasıdır.
Meclis Başkanı’nın bu tür bir eylemi emrettiğini kişisel olarak itiraf etmesi durumu daha da ağırlaştırmaktadır. Bu, ciddi bir yargı eksikliğini ve yerleşik güvenlik prosedürlerine saygısızlığı göstermektedir.
Bu olay izole bir vaka olarak değil, güvenlik yapılarımızdaki sistemik eksikliklerin ciddi bir göstergesi ve acil reformların gerekliliği olarak ele alınmalıdır.
- Makedonca dilinin kullanımının ihlal edildiği iddiası
Ülkemizde dillerin kullanımı, anayasal ve toplumsal düzenimizin temel bir parçasıdır. Bu sadece yasal bir mesele değil, aynı zamanda kapsayıcı ve uyumlu bir çok etnikli toplum inşa etme taahhüdümüzün bir ifadesidir.
Meclis Başkanı’nın dillerin kullanımına ilişkin uygulaması, Anayasa, yasalar ve Meclis İç Tüzüğü ile tamamen uyumludur. Bu uygulama Makedonca dilinin ihlali değil, aksine çok kültürlü toplumumuzun zenginliğini yansıtmaktadır.
Dilsel çeşitliliği bir sorun olarak görmek yerine, bunu bir avantaj olarak kabul etmeliyiz. Bu, farklı topluluklar arasında daha iyi anlayış sağlar ve devletimizin birliğini güçlendirir. Mecliste farklı dillerin kullanılması, eşitlik ve kapsayıcılığa olan bağlılığımızı göstermektedir.
Bu uygulamanın azınlık dillerinin korunmasına ilişkin Avrupa standartlarıyla uyumlu olduğunu ve Avrupa-Atlantik entegrasyonumuza katkıda bulunduğunu belirtmek önemlidir. Bu, demokratik değerlere ve farklılıklara saygıya olan bağlılığımız konusunda güçlü bir mesaj göndermektedir.
- Anti-nepotizm yasal ve etik hükümlerinin ihlali
Meclis Başkanı’nın eşinin resmi bir delegasyona katılmasıyla ilgili gerçekleri dikkatle inceledikten sonra, bu uygulamanın birçok açıdan derin bir şekilde sorunlu olduğunu belirtmeliyim:
İlk olarak, bu, kamu yönetimimizin temeli olması gereken etik standartların ve anti-nepotizm ilkesinin açık bir ihlalini temsil etmektedir. Aile üyelerinin, net bir işlev veya katkı olmaksızın resmi delegasyonlara dahil edilmesi, kurumlarımıza olan kamu güvenini zayıflatmaktadır.
İkincisi, bu, kamu kaynaklarının sistematik kötüye kullanılmasına yol açabilecek bir emsal oluşturmaktadır. Aile üyelerinin seyahatlerini finanse etmek için devlet kaynaklarının kullanılması kabul edilemez ve iyi yönetişim ilkelerinin doğrudan ihlalidir.
Üçüncüsü, bu uygulama diplomatik misyonlarımızın profesyonelliğini ve bütünlüğünü zedelemektedir. Resmi delegasyonlar yalnızca misyonun amacıyla ilgili doğrudan profesyonel rolü ve uzmanlığı olan kişilerden oluşmalıdır.
Bu vaka, siyasi kültürümüzde köklü reformlar için bir katalizör görevi görmelidir. Kişisel çıkarların kamu görevlerini ve sorumluluklarını aşmasına izin vermemeliyiz.
- Milletvekillerinin normal çalışmasına ilişkin iç tüzük hükümlerinin ihlali
Son üç ayda Meclis’in çalışma durumu derin bir endişe kaynağıdır ve acil dikkat gerektirmektedir. Kısaltılmış prosedürlerin kötüye kullanılması, sadece İç Tüzüğün değil, aynı zamanda parlamenter demokrasinin temel ilkelerinin ciddi bir ihlalini temsil etmektedir. İzin verin bu noktayı detaylandırayım:
Başlangıçta istisna olarak tasarlanan kısaltılmış prosedürler, artık neredeyse her yasa teklifi için kural olarak kullanılmaktadır. Bu uygulama, İç Tüzüğün ruhunu ve lafzını doğrudan ihlal etmekte, Meclis’in yasama organı olarak rolünü zayıflatmakta ve tüm demokratik süreci degrade etmektedir.
Sıklıkla yüzlerce sayfa materyal içeren onlarca yasa değişikliğinin sadece 10 ila 15 saatlik kabul edilemez kısa bir süre içinde incelenmek üzere sunulduğu absürd bir durumla karşı karşıyayız. Milletvekilleri olarak, yasa tekliflerini kapsamlı bir şekilde inceleme ve analiz etme görevimiz bu koşullar altında tamamen imkansız hale gelmiştir.
Muhalefet ile istişarelerin olmaması ve çalışma komisyonlarında tüm itirazların sistematik olarak reddedilmesi, Meclis’i yürütme organının bir aracı haline getirmektedir. Bu, kuvvetler ayrılığı ilkesine doğrudan bir saldırı teşkil etmekte ve parlamenter demokrasinin özünü zayıflatmaktadır.
Yasaların geçirilme hızı, anlamlı kamu tartışmasını ve ilgili tarafların katılımını tamamen imkansız kılmaktadır. Bu uygulama sadece yasaların meşruiyetini zayıflatmakla kalmayıp, aynı zamanda tüm yasama sürecine olan kamu güvenini ciddi şekilde sarsmaktadır.
Sonuç
Değerli milletvekilleri,
Meclis Başkanı şüphesiz bu eksiklikler için siyasi sorumluluk taşımaktadır. Yasama organının bütünlüğünün koruyucusu olarak rolü, bu durumda yerine getirilmeyen en yüksek etik ve profesyonel davranış standartlarını gerektirir.
Kapsamlı iyileştirme önlemleri öneriyoruz:
- Havalimanı olayının kapsamlı bir soruşturması ve güvenlik protokollerinin gözden geçirilmesi.
- Resmi delegasyonlarda nepotizme karşı sıkı kuralların getirilmesi.
- Kısaltılmış prosedürlerin kötüye kullanılmasını önlemek için yasama sürecinde köklü reform.
- Milletvekilleri ve üst düzey yetkililer için etik kuralların gözden geçirilmesi ve güçlendirilmesi.
- Meclis çalışmalarının düzenli ve bağımsız izlenmesinin getirilmesi.