Makedonya Türkleri Hak ve Demokrasi Hareketi’nin Avrupa Cephesi’nden seçilen milletvekili Salih Murat, Ohri Çerçeve Anlaşması’nın 24. yıldönümü anma programında konuştu.
Milletvekili Salih Murat, konuyla ilgili yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı:
“Ohri Çerçeve Anlaşması’nın 24. yıldönümü anma programında, Makedonya Türkleri Hak ve Demokrasi Hareketi lideri ve milletvekili olarak söz aldım.
Bu tarihi anlaşma, Makedonya’ya birlik, barış, eşitlik, çoğulcu demokrasi, anadilde eğitim, hakça temsil ve dillerin resmi kullanımı gibi temel değerleri garanti etmiştir.
Maalesef mevcut hükümet bu anlaşmanın ruhuna tamamen aykırı politikalar izlemektedir. Bu nedenle 15 ay boyunca Meclis kürsüsünden hem Makedonya’nın bütünlüğüne, uniter yapısını ve birliğine tam destek verdim, hem de Türklerin eğitim, kültür, hakça temsil, dillerimizin resmiyeti ve bölgesel kalkınma konularında yaşadığı ayrımcılığı her platformda açıkça dile getirdim.
Ohri Anlaşması toplumsal bir kazanımdır. Biz Türkler bu anlaşmanın tam uygulanmasını en çok arzularız. Ayrımcılığa mutlaka son vereceğiz ve diğer toplum kesimleriyle eşit haklara sahip olacağız.”
Milletvekili Murat burada yaptığı konuşmada şu değerlendirmelerde bulundu:
“Bugün, Makedonya Cumhuriyeti’nin demokratik tarihinde dönüm noktası olan Ohri Çerçeve Anlaşması’nın 24. yıldönümünü anmak üzere bir araya gelmiş bulunmaktayız. Bu anlaşma yalnızca bir barış belgesi değil, aynı zamanda eşitlik, hukuk devleti ve çoğulcu demokrasinin güçlendirilmesi yönünde atılmış tarihi bir adımdır. Eski Anayasa Mahkemesi Başkanı, hukukçu ve milletvekili kimliğimle, bu anlaşmanın anayasal boyutlarını ve toplumsal etkilerini sizlerin huzurunda değerlendirmek istiyorum.
1991’den 2001’e kadar süren dönemde Makedonya’da egemen olan “tek millet” kavramı ve Makedon halkının hegemonik yaklaşımı, ülkemizde ciddi demokratik açıklar yaratmıştı. Bu dönemde hukuk devletinin üstünlüğü ilkesi, çoğulcu demokrasi anlayışından ziyade homojen kimlik dayatması şeklinde uygulanmıştır. Bu yaklaşım, farklı etnik ve kültürel toplulukların temel haklarının sistematik olarak ihmal edilmesine yol açarak, 2001 krizinin yapısal nedenlerini oluşturmuştur.
2001 yılının ilk yarısında yaşanan etnik gerginlikler ve silahlı çatışmalar, aslında on yıllık birikmiş yapısal sorunların sosyolojik patlamasıydı. Uluslararası toplumun aktif arabuluculuğunda, 13 Ağustos 2001 tarihinde imzalanan Ohri Çerçeve Anlaşması, ülkemizin çok uluslu demografik yapısını koruyarak sürdürülebilir barışı sağlama amacıyla ortaya çıkmıştır. Anlaşmanın temel hedefi, tüm etnik ve dini toplulukların eşit anayasal statüyle demokratik yaşama katılımını güvence altına almak ve anayasal düzenimizi bu perspektifte yeniden inşa etmekti.
Bu kapsamda gerçekleştirilen anayasal dönüşüm, anlaşmanın en önemli kazanımını teşkil etmektedir. 2001 ve devamı yıllarda yapılan anayasa değişiklikleri ile yerel yönetimlerde çoğulculuk ilkesi, kamu yönetiminde hakça temsil, eğitimin tüm derecelerinde anadil hakları ve kültürel kimlik korunması gibi temel ilkeler anayasal güvence altına alınmıştır. Bu değişiklikler, toplumsal yaşamın her alanına nüfuz eden demokratik dönüşümün anayasal temelini oluşturmuştur.
Eğitim alanında anadilde öğretim hakkı anayasal güvence altına alınmış, Tetova Devlet Üniversitesi’nin kurulmasıyla yükseköğretimde çok dilli eğitim imkanları genişletilmiştir. Kamu yönetiminde adil temsil ilkesi benimsenmiş, kolluk kuvvetlerinde etnik denge gözetilmiş, yargı sisteminde çok dilli hizmet sağlanmıştır. Anayasa Mahkemesi’nin yapısı çoğulcu hale getirilmiş, parlamento çalışmalarında çifte çoğunluk ve Badinter sistemi gibi koruyucu mekanizmalar oluşturulmuştur.
Bu süreçte tüm toplulukların genel deneyimi incelendiğinde, Arnavut, Türk, Roman, Sırp, Boşnak, Vlah ve diğer toplulukların anlaşmanın getirdiği fırsatları farklı düzeylerde değerlendirdikleri ve kullandıkları görülmektedir. Yerel yönetimlerde topluluk temsiliyeti artmış, kültürel kurumlar ve sivil toplum örgütleri güçlenmiştir. Özellikle yerel yönetimler reformu ile birlikte, tüm topluluklar kendi yaşam alanlarında karar alma mekanizmalarına etkin şekilde katılabilir hale gelmiştir.
Ancak pratikte, özellikle Türk toplumu için yeterince ilerleme kaydedilememiştir. Başta anadilde eğitim hakkı, hakça ve orantılı temsil ile yerel düzeyde Türkçe’nin kullanımı konularında ciddi eksiklikler bulunmaktadır. Dil hakları konusunda yaşanan sorunlar bu durumun en belirgin örneğidir. Türkçe’nin yerel resmi dil statüsü oldukça sınırlı kalmıştır. Yalnızca nüfusun %20’sinin üstünde Türk nüfusa sahip altı belediyede ve Arnavutlarla birlikte yaşanılan diğer altı belediyede, belediye konseyi kararlarıyla Türkçe’nin resmileşmesi sağlanabilmiştir. Maalesef, Makedonların çoğunlukta olduğu belediyelerde hiçbir belediye konseyi kararıyla Türkçe’nin resmiyetine yol verilmemiştir.
Toplulukların kültürel varlığının korunması, tarihi mirasın rehabilitasyonu, önyargıların yıkılması ve bölgesel kalkınma konularında ciddi eksiklikler bulunmaktadır. Türk yerleşim birimlerinde başta yol, su, kanalizasyon, kültürel ve sosyal altyapının olmaması kronik sorunlar haline gelmiştir.
Son dönemde iktidar partisinin, anlaşmanın bazı temel maddelerini sistematik olarak ihlal etmesi, 24 yıllık kazanımları ciddi şekilde tehdit etmektedir. Hakça ve orantılı temsil konusundaki ‘dengeleyici’nin kaldırılmasıyla anayasal darbe yapılmıştır. Kanun hükümlerinin iptal edilmesiyle anayasal temel ilkelerin işlevselliğine darbe vurulmuş, anayasa hükümlerinin yerine kanun ve yönetmeliklerin daha güçlü konuma getirilmesi anayasal hiyerarşiye saldırı teşkil etmektedir.
Anayasaya göre Ohri Çerçeve Anlaşması ve toplulukların haklarını koruyacak kurumlar sistematik olarak işlevsizleştirilmektedir. Başta Ombudsman, Diller Müfettişliği, eğitim ve kültür kurumlarının işlevselliği çeşitli değişikliklerle içi boşaltılmaktadır. Küçük topluluklar için hayati öneme sahip bu kurumlar çürümüş, hantalaşmış durumdadır. Bu kurumların çözüm odaklı çalışmaları bulunmamakta, hesap verme süreçleri işlememekte, yıllarca çiğnenen haklara rağmen cezalandırılmayan kurumsal yapılar ve kişiler bulunmaktadır.
Ulusal Entegrasyon İttifakı – Makedonya Türkleri Hak ve Demokrasi Hareketi olarak, anlaşmanın tam uygulanması konusundaki kararlılığımızı sürdürüyoruz. Parlamenter muhalefet olarak, hukuk devletinin üstünlüğünü ve anayasal düzenin korunmasını savunmaya devam edeceğiz. Ohri Çerçeve Anlaşması, yalnızca belirli bir dönemin belgesi değil, Makedonya’nın demokratik geleceğinin de güvencesidir. Bu mücadele, yalnızca belirli bir topluluğun değil, demokrasiye inanan tüm yurttaşların ortak sorumluluğudur.
Sonuç olarak, bu anlaşma tüm toplulukların eşit anayasal statüyle yaşadığı, hukuk devletinin egemen olduğu, çoğulcu demokrasinin güçlü olduğu ve Avrupa değerleriyle bütünleşmiş bir Makedonya’nın inşasında temel ilkelerimizi belirlemiştir. 24 yıllık deneyimimiz göstermiştir ki, farklılıklarımız zenginliğimiz, birliğimiz ise gücümüzdür. Gelecek nesillere bırakacağımız en değerli miras, bu demokratik kazanımların korunması ve geliştirilmesi olacaktır.”








