Bu haftaki “7 Soru 1 Manşet” bölümümüzün konuğu, yaptığı albümlerle, katıldığı konser ve müzik organizasyonları ile icra ettiği eserlerle dünya çapında ün yapmış, Üsküp doğumlu ses sanatçısı Mesut Kurtiş. Kendisiyle Tebessüm albümünden katıldığı konserlere, ilk ses yarışması jüri üyeliği deneyiminden yeni albüm çalışmalarına kadar merak edilenleri konuştuğumuz keyifli, bir o kadar da samimi bir röportaj gerçekleştirdik.
Röportaj: Mehmed Arif / Fotoğraf: Umeys Süleyman
Türkiye’de yayınlanan bir dergide “Tebessüm bizim yitik malımızdır” ifadesini kullandınız. Ümmetin, insanlığın tebbesüme, mutluluğa ve sevince olan ihtiyacını vurgulayan bir isim seçtiniz son albümünüze. Tebessüm albümünün hikayesini anlatabilir misiniz?
Bu benim üçüncü albümüm. Albüm çalışmalarına başlarken tabii ki ilk once böyle bir isim üzerinden yola çıkmıyoruz. İlk once eserler bir araya geliyor, teker teker çalışmalar yapılıyor, parçalar bile adlandırılmıyor yani seçmiş olduğumuz konu üzerinden yola çıkarak eserler isimlendiriliyor. Tebessem albümü de benim daha önceden yapmış olduğum albümler gibi iki versiyon üzerinden gidildi. Birincisi Arapça dili ağırlıklı, Arap dünyası ve Batıda yaşayan Arap kardeşlerimize özel albüm. Aynı melodileri ve aynı aranjmanları kullanarak bir de Türkçe versiyonunu tamamladık. Tabii ki biz bir albüm çıkartıyoruz diyoruz ama aslında iki albüm üzerine çalışıyoruz, öyle düşünün, çünkü çekimler ayrı yapılıyor kelimeler, sözler farklı söz yazarlarıyla tamamlanıyor. Dolayısıyla albüm komple tamamlandıktan sonra bu albüme bir isim aranıyor. Zaten bizim yapmış olduğumuz çalışmalar ekip işi yani biz bir ekip olarak çalışıyoruz. Mesut Kurtiş albümü olarak çıkıyor ama arkada yani perde ardında çalışan onlarca insan var diyebilirim. Teknik olarak en azından yedi sekiz kişiyle çalışıyorum. Bunlar çok önemli müzik prodüktörleri, aranjörler, çok önemli isimler. Türkiye’den olsun Arap dünyasından olsun Batıdan olsun çalışmış olduğumuz birçok sanatçı var. İsveç ve İngiltere gibi. Albüm çalışmaları tamamlandıktan sonra bu çalışmanın ismi üzerine düşünüyorduk. Bu albümün eserlerinden bir tanesi Aziz Şafi’ye ait. Aziz Şafi Mısırlı kendisi. Bir sanatçı, söz ve müzik yazarı. Onun daha önceden birçok eserleri oldu farklı sanatçılarla. Benim de öyle bir talebim oldu. Ondan bir eser istiyordum. Ve sohbete başladık. Konu tebessem olsun dedik, tebessem – tebessüm et manasına geliyor Arapça’dan tercüme ettiğimizde. Türkçe’de tebessüm et ya da gülümse diye adlandırmak istemedik. Tebessem diye kalsın, zaten Türklerin birçoğu anlıyor. Arkadaşlarla görüştüğümüzde daha önceden de birçok röportajımda da belirttiğim gibi İslam topluluklarında, sosyal ortamlarda bizim daha önceden var olan böyle bir değeri kaybettiğimizi gördüm ve bunun üzerine muhakkak bir şeylerin yapılması gerektiğini düşündüm. Bunu bir eserle nasıl tamamlayabiliriz diye bunun üzerine bayağı bir konuştuk yani birçok toplumda aynı sıkıntılar yaşanıyor. Keza yaşadığımız toplumda durum benzer. Üsküp yine biraz daha şanslı bu konuda çünkü mesela bir çarşıya çıkıyorsunuz tanıdıklarla görüştüğünüzde muhakkak ki selamlaşmalar, bir tebessüm etme bir gülümseme durumu hala mevcut, tam olarak yitirmiş değiliz. Ancak beraber yaşamış olduğumuz farklı farklı toplumlarda tebessümün nasıl yitirildiğini fark ettim. Hatta bizim de Üsküp’ün bazı bölümlerinde komşunun komşusuyla görüşmemesi hatta ve hatta selamlaşmaması çok acı bir durum. Bilhassa müslüman bir toplulukta böyle şeylerin yaşanması, bu hareketi bu sünneti yani hz. Peygamberin (sav) sahabesine tavsiye ettiği “Tebessüm et, bu senin için bir sadakadır” diye geçen hadisi şerifin bir nevi bir eserle bunu bir şekilde anlatmaya çalışmamız icap etti. Tebessüm etmek insana ilk önce pozitif bir enerji veriyor. Bir müminin hayatı boyunca her ne yaşarsa yaşasın muhakkak olumlu düşünmesi gerekiyor. Bu dünyayı bir imtihan dünyası görmesi gerekiyor. Zaten eseri biraz şiir olarak okuduğumuzda bunun öyle olduğunu görüyoruz; bir mümin var ve halbuki hayatı boyunca yaşamış olduğu o kötü alışkanlıklar ya da kötü tecrübelerden sonra bir umutsuzluğa düşmüş biz de ona gülümsemesini tavsiye ediyoruz ve yaşamış olduğu herşeyin Allah’tan ona bir sınav olduğunu, bir imtihan, bir kendine gelme ve Rabbine tekrardan dönmek için nasıl Allah’ın insanlara fırsatlar verdiğini bir şekilde bu eserde anlatmaya çalıştık. Yine tebessüm etmesini, her halükarda insan her ne yaşarsa yaşasın muhakkak pozitif olması gerektiğini bir şekilde bu eserde vurgulamaya çalıştık. Biz bunları söz olarak söyledik, konu açılmıştı meşhur sanatçı ile o da bize böyle bir eserle geldi ve onun üzerine çekimler yaptık.
Albüm çıktıktan sonra bayağı dinlenildi, özellikle bizim de toplumumuzda Makedonya’da da ilgi gördü. Dinleyicilerden ne gibi geri dönüşler aldınız? İnsanlar bu parçalardan etkilenerek hayatlarında ne gibi değişiklikler yaptılar?
Tabi müziğin evrensel bir mesajı vardır. Bazen bir söz söylemene bile gerek kalmaz, melodinin kendisi anlatır. Ama burada söz de çok etkiliydi. Çok olumlu mesajlar aldık. Bizim yaşamış olduğumuz toplumda olsun, çok farklı ülkelerden farklı kültürlere ait olan kardeşlerimizden, dinleyenlerden bayağı olumlu tepkiler aldık. Sağolsunlar bayağı bir destekleri var. Bu destekler sayesinde biz yolumuza devam ediyoruz çünkü destek olmadığı takdirde bir sonraki albümün çıkması bayağı bir zor oluyor. Biz bu çalışmalarımızı devam ettirebiliyorsak onların sayesinde oluyor. Çok olumlu tepkiler aldık. Çünkü bu mesaj sadece bir mümine hitap etmiyor, bu mesaj yine evrensel mesaj. Fanların arasında gayrimüslimler de çok. Müslüman olmayıp da bizim müziği de dinleyen azımsanmayacak bir fan kitlesi var. Onlardan da hakikaten iyi tepkiler alıyoruz. Eserlerinizi dinledik hayatımızda şu değişiklikler yaşandı, işe gitmeden önce motivasyon kaynağım, gibi . Bizi en mutlu eden de bizi takip eden takipçilerin büyük bir bölümü bizim yapmış olduğumuz çarışmalardan ötürü takip ediyor, beğeniyor, dua ediyor, olumlu mesajlar atıyor. İşin şöhretinden değil, mesaj ve yapmış olduğumuz çalışmaların pozitif oluşundan dolayı bizleri destekliyorlar. Bu bizi daha bir mutlu ediyor.
Albüm çalışmalarınız dışında konserleriniz, turneleriniz devam ediyor. Bugüne kadar sayısız konser ve turnede sahneye çıktınız. Geçtiğimiz dönemde Avustralya’da yetimlere yardım amaçlı yapılan konserlere katıldınız. Bu konser daveti size nasıl geldi, organizasyonu kim yaptı, orada izlenimleriniz nelerdir, dinleyicilerden nasıl tepkiler aldınız?
Avustralya seyahatim benim ilk olarak 2007’de gerçekleşti. 2009’da bir seyahatim daha oldu. Bu benim üçüncü Avustralya ziyaretim. Sadece Avustralya değil Yeni Zelanda’dan başladık. Başkentten başlayıp ondan sonra Melbörn, Sidney, Adelaide, Perth gibi şehirlerde konserlere devam ettik. Yetimlere yardım amaçlıydı. “Human Appeal International” yardımlaşma kuruluşunun bir projesiydi bu. Davet geldiğinde de seve seve katılacağımızı bildirdik. Sağolsun arkadaşlar iyi hazırlanmışlardı. Bizi grup olarak kabul ettiler. Ben solist olarak orda vardım ama sadece ben değildim. Oraya yine bizim çok değerli sanatçı dostlarımız Maher Zain, Kuveytli sanatçı Humood Alkhudher, Londra’dan Haris J. ve orkestramızla birlikte bu altı şehirde inanılmaz güzel konserler verdik. Oraya gelen seyirci bir açıdan bizim yapmış olduğumuz çalışmalarla, konserlerle eğlenirken diğer taraftan dünyada yaşayan yetimlere de bir katkıda bulundular. Konser arasında bağışlar toplandı ve ordaki halka proje bir şekilde sunuldu. İnanılmaz destek verildi. Konserlerin sonunda da iki bin yetimin sahiplenildiğini duyurduk. Proje amacına ulaştı, yetimlerin inşallah yüzü gülecek. Gönül ister ki bu sıkıntıların tamamını gidermek ama bizler de elimizden geldiği kadarıyla bir şekilde katkıda bulunmaya çalıştık ve bu şekilde burda da bir hedefe ulaşıldı.
Diğer taraftan bizler oradaki fanlarla buluşma imkanımız oldu. Konser sonrası onlarla görüşme, sohbet etme imkanımız oldu, seyircilerde çok farklı kesimlerden oluşuyordu. Arap kökenli olan kardeşlerimiz vardı, Türk kökenli kardeşlerimiz benim orada olduğumu duyduklarında özellikle geldiler. Hatta Perth konserinde hatırlıyorum Türk bayrakları dalgalandı. Program sonrasında sohbet muhabbet derken böyle her gece farklı bir şehirdeydik. İnanılmaz yorucuydu çünkü sözünü ettiğim bu şehirler arası yüzlerce kilometre mesafelerden bahsediyorum. Mesela Perth’ten Brisbane’e uçakla dört beş saat uzaklık mesafesi var. Sabah kalkıyorduk, uçakla farklı bir şehire gidiyorduk. Konser öncesi hazırlık, konser, konser sonrası seyircilerle görüşme ve otele gidip dinlenip ertesi gün hemen başka bir şehire tekrar gidiyorduk. Altı şehirde inanılmaz anlarımız oldu. Dediğim gibi proje hedefine ulaştı, güzel katkılar oldu, biz de bunun bir parçası olduğumuz için kendimizi mutlu hissediyoruz.
Konserler, turneler, yardım organizasyonları derken bunun dışında da ilginç bir bilgiye rastladık. Şarika’da ilk defa ses yarışmasında jüri üyeliği yaptınız. Bu ses yarışması jüri üyeliği teklifi nasıl geldi, ilk jürilik deneyiminizi bizlere anlatır mısınız?
Teklif, son yıllarda yapmış olduğum sanat çalışmaları sonucunda Şarika emirlik bünyesi altında Şarika TV’nin her yıl “Munşid Şarika” adı altında düzenlediği bir ses yarışması programından geldi. Yaklaşık sekiz yıldır bu program düzenleniyor. Bu yıl da uluslararası bir kimliği oluştu bu yarışma programının. Çünkü Avrupa’nın muhtelif ülkelerinden de yarışmacılar bu programa katıld. Jüri üyelerinin tamamı Arap kökenli oldukları için böyle bir ses yarışmasının jüri üyeliğine uluslararası kimliğe sahip olan bir sanatçıyı tercih ettiler. Orda da bu göreve beni buna uygun gördüler. Böylelikle bana davet geldi. Ben de çok mutlu oldum çünkü bir yıl öncesinden aynı programın final bölümünde benim bir konserim olmuştu. Ondan sonra bu teklif geldi. Böylelikle sahneye çıktığım organizasyonda gelecek yıl jüri üyeliği yaptım. Çok inanılmaz bir deneyimdi benim açımdan. Programa Balkanlardan katılım oldu, Makedonya’dan da katılım oldu bir ses yarışmacısı vardı Mevlan kardeşimiz. Bosna, İtalya, Belçika, Fransa’dan katılım oldu. Kuzey Afrika ülkelerinden Fas, Cezayir’den katılım vardı. Yemen, Umman’ın da içinde bulunduğu 16 farklı ülkeden katılım oldu. Güzel bir deneyimdi. Dört hafta sürdü. Sonunda da galip gelen Fas’lı yarışmacıydı.
Bu da inanılmaz bir deneyimdi benim açımdan. Yıllardır bu işi yapıyorsun, müzikle uğraşıyorsun ve gün geliyor artık müziği değerlendirme pozisyonuna atanıyorsun. Bu büyük bir şerefti benim için çünkü hemen akabinde, bir hafta sonra BAE’nin kültür bakanı tarafından da her yıl düzenlenen Burdah ödül töreninde layık görüldüm. Yapmış olduğum son çalışmalardan sonra oranın kültür bakanı tarafından bir plaket takdim edildi. Bu da benim açımdan mutluluk verici bir olaydı çünkü yapmış olduğum çalışmaların bir şekilde meyvesini toplamaya artık başladığımızı gördüm. Ben genelde çoğul ifadeler kullanıyorum çünkü inanılmaz bir ekiple çalışıyoruz. Çalışmış olduğum şirketin de burda büyük bir payı var. Arkadaşların ve katkıda bulunan herkesin.
Yakın zamanda yeni konserler geliyor mu, yeni projeler var mı?
Bizim genelde yıllık plan, proğramlarımız oluyor. Geçen yıl bayağı bir yoğundu inşallah bu yıl da keza öyle görünüyor. Sırada Avrupa ülkeleri var. Çok yakın zaman içerisinde, İngiltere turuna devam edeceğiz, bunlar Nisan ayında gerçekleşecek olan programlar, konserler. Yakın gelecekte de inşallah Türkiye’de de programlar düşünüyoruz. Türkiye’de de yakın gelecekte hala onaylanmamış yakında onaylanacak olan bazı program ve konserler olacak. Ondan sonra farklı müzik festivalleri var. Fas, Cezayir, Tunus ülkeleri gibi. Hedeflerimiz o tarz müzik festivallerine katılabilmemiz yönünde. Bizler bazı yolları açtık, bazı buzları kırdık diyelim çünkü daha önceden İslami müzik adı altında müzik yapan sanatçıların bu tarz müzik festivallerinde, bu tarz büyük organizasyonlarda yer almaları neredeyse imkansızdı. Bizler en azından yapmış olduğumuz bu kaliteli çalışmalarla bu imajı biraz değiştirdik ve artık dünyaca ünlü sanatçıların da yer aldığı müzik festivallerinde yer almaya başladık. Bizim açımızdan bu çok inanılmaz, bizleri motive edecek bir başarı geleceğe dair. Kendimizi mesela çok önemli bir fetivalde yer aldığımızı gördüğümüzde bu bize daha bir iştah veriyor ve bu işi daha bir ciddiyetle yapmamıza vesile oluyor.
Dinleyicileriniz yeni albüm çalışmalarınızı merak ediyor. Buradan dinleyicilerinize bir müjde verebilecek miyiz?
Albüm çıktığında bunun yaklaşık bir iki yıllık geçmişi oluyor ve albüm çıktığında dinleyici için yeni olan bizler için artık eski oluyor. Dolayısıyla albüm çıktıktan hemen sonra yeni albümün çalışmalarına başlıyoruz. Bu albümlerin hemen çıkması mümkün değil. İlk önce proje olarak eserler bir araya geliyor. Bu da tabii ki zaman alıyor. Biz de aceleye getirmiyoruz. Titizlikle davranıyoruz. Her eseri güzel bir şekilde tamamlamaya çalışıyoruz. En son bölümü de kayıt bölümü. Benim dördüncü albüm çalışmama başlamış bulunmaktayız. Bir buçuk yılımızı alacaktır albümün tamamlanması ya da bu süre iki yıla kadar çıkacaktır. Çünkü bir küsür yıl oldu Tebessem albümü çıkalı. Birçok ülkede hala bu albümün tanıtımını yapmadığımız için bir sonraki albüm de bir buçuk – iki yılımızı alacaktır diye düşünüyorum. Bizler albümü tamamlarken genelde dinleyicilerin de görüşlerini alıyoruz. Benden daha fazla dinlemek istedikleri şey geleneksel eserlerin tekrardan yeni bir yorumla piyasaya sunmak. Bugüne kadar yapmış olduğum tüm çalışmalarda bu eserler üzerinden çok olumlu tepkiler aldım. Mesela bir Kaside-i Bürde’yi söylediğimde, çok bilinen bir eseri yıllar sonra tekrardan gündeme getirdiğimde çok inanılmaz olumlu geri dönüşler aldım dinleyiciden. Bu son albümde de Elhamdülillah ve Adnani eseri olsun, Derman Aradım Derdime eseri olsun, bunlar bizde bilinen kendi kültürümüze ve müziğimize ait eserler. Tekrardan bunları dillendirmek seyirciyi çok mutlu etti. Bunlar üzerinde yoğunlaşmayı düşünüyorum. Tabi bu yapmış olduğum albümlere yakın tarzda bir albüm olacak. Bu tarzın fazla dışına çıkmamayı düşünüyorum. Hedefimde, tabi kısmetse çünkü uğraş gerektiren bir çalışma, bu topraklarda yaşıyoruz Makedonya ve Üsküp’ümüze ait birçok eser var elimde olan. Bunlar eskiden 30’lu, 40’lı yıllarda Üsküp meclislerinde söylenen eserler ve maalesef yeni neslimiz bu eserlerden pek de haberdar değil. Ben bunları bir arşivlik albüm çalışması olarak da bir araya getirmeyi düşünüyorum. Bu biraz zaman alacak bir çalışma. En azından bu eserleri korumak ve muhafaza etmek ve bir sonraki nesile bir şekilde aktarmak istiyorum. Böylelikle müziğe merakı olan yeni nesil arkadaşlarımız da onlar üzerinden de ve o eserlerden beslenerek bir sonraki nesile de aktarım sağlayacak. İnanıyorum bu çalışma yeni nesillere ilham kaynağı olacak çünkü maalesef yaşamış olduğumuz toplumda eski gelenek bir sonraki nesile çok iyi bir şekilde aktarılmadığı için bir kopukluk söz konusu. En azından müzikte bu kopukluğu giderme, o bağları bir şekilde müzik aracılığıyla kurmaya çalışacağım. Bu da benim gelecekte yapacağım çalışmalardan bir tanesi.
Son sorumuz çok kişisel bir soru olacak; müzik sizin için ne ifade ediyor? Yıllar sonra geçmişe baktığınızda insanlara müzikle ne gibi bir mesaj bırakmayı arzu ediyorsunuz?
Birçok sanatçının farklı tarifi var müzikle ilgili. Bana göre müzik, insanın iç dünyasının dışa yansımasıdır. Başarılı bir sanatçı da bunu iyi yaptığı takdirde başarılı oluyor. Düşüncesi, fikirleri, yaşayış tarzını bir şekilde müziğe yansıttığında o bir bütün oluyor ve sanat oluyor ilhamını düşünce ve fikirlerinden aldığında. Benim için de bu böyle. Kendimi rahatlıkla ifade edebileceğim bir mecra olarak görüyorum müziği. Yani ben neysem o. Hayatımı nasıl yaşıyorsam o şekilde müzikte kendimi rahatlıkla ifade ediyorum. Yapmacıklığın dışında durmaya çalışıyorum. Fikirlerim neyse onları bir şekilde müzikle ifade etmeye çalışıyorum. Müzik benim için kendimi rahat bir şekilde ifade edebildiğim bir mecra. Bir nevi iç dünyamın sese ve söze dökümü diyebiliriz.