Dil, bir toplumun varoluşu ve ayakta kalışının en belirgin özelliğidir. Böyle olmasına rağmen çoğumuz bu durumdan habersizmişçesine hayatımızı sürdürüyoruz. Kendi varlığımızı bir kenara atıp başka varlıklara tutunuyoruz. Oysa o varlık bizim varlığımız değil, bunu ne zaman anlayacağız?
İnsan ilk önce sahip çıkmayı öğrenmeli, kendine, çevresine, toplumuna, varlığına. Lâkin her şeyden önce diline sahip çıkmalı, çünkü dilin varlığı insanın kendisinin varlığı, insanın varlığı ise toplumun varlığı demektir. Dil bugüne kadar en az üzerinde düşündüğümüz, fakat en çok düşünülmesi gereken hassas bir konudur. Çoğumuz dilin sadece konuşmaktan ibaret olduğu zannıyla hep arka plana atarız. Hâlbuki dil sadece bir iletişim aracı değildir. Dil bir toplumun kendisidir. Bunu kısacası söylemek gerekirse, dil bir toplumun kültürünü yansıtan aynasıdır.
Dil kültürün taşıyıcısıdır gibi söylemlerin yanında, Alman filozof Heidegger de “Dil, düşüncenin evidir” diyerek dilin önemini bizle ifade etmiştir. İnsan düşüncelerden ibarettir, düşünceler ise dil ile meydana gelir. Yani dil aynı zamanda bir insanın varlığının da sebebidir. Toplumun, dilin ve insanın önemini gösteren örnekleri çoğaltmak mümkündür, ancak biz kısaca dil bir medeniyetin ve cemiyetin temel taşlarını oluşturduğunu söyleyebiliriz. Bir medeniyetin gücünü anlayabilmemiz için en geçerli örnek muhakkak ki o toplumun sanatıdır. Sözlü sanatlar ise hem medeniyetin hem de mevcudiyetin sembolleridir. Burada bir parantez açarak kelimenin ve şiirin gücüden bahsetmek gerekmektedir. Kelimeler, tüm duyguların ve düşüncelerin sembolleridirler. Fakat insanoğlu çoğu defa kelimeye rücu ederek sessizlik ve sükûta sığınır. Kendini ifade etmekte zorlanan beşer, buna alternatif çareler arar. Umumi olarak herkes bu duyguyu bazı zamanlarda tadarak acısını hisseder. Şüphesiz, sözün en güzel olanı kutsal olandır. Şiir ise insanın, haykırışına, sessizliğine tercüman olan en etkili sanattır.
Kırmızı Beyaz Kelimler
Bütün kelimeler çaresiz
Sessizliğin dem vurduğu şu saatlerde
Gölgeler karanlık, gecenin yüzünde
Aynalar düştü ellerime
Beyazın renginde
Ve kırmızı beyaz kelimeler
Müptela, mahzun ve çaresiz…
Bahar mı bu diyarda, yalnızlığın rengi?
Nazarın da mavi, ab-ı hayat sürer mi?
Göçmen kuşları memlekete hasret
Bir deprem şu kaldırımlar
Sükût dem çağlar nağmelerden
Avuçlarıma düşer yeşiller
Kalemi kuşanır giderim ben
Çağa okutarak kutsalı
Ye’se kapılıp vazgeçmem
Ülkümden
Gökyüzünde türküler söyler
Turkuaz gülleri
Kırmızı beyaz kelimeler
Dil, bizim ve düşüncelerimizin varlığının simgesidir. Şiir ise dilin varlığıyla oluşan en güzel duyguların bir bütünüdür. Şiir insana hayal kurudur ve Üsküplü şair Yahya Kemal Beyatlı da “İnsan, âlemde hayâl ettiği müddetçe yaşar” der ve bizi düşünce âlemine davet eder. Bu düsturda Orhan Veli de “Bir millet, varlığını, her şeyden çok dilinde yaşatır.” Söylemeyle bütün bu ifadeleri destekler mahiyettedir.
İnsanın hayal edebilmesi için diline sahip çıkması gerekir.
Bayramınız kutlu olsun yârenler…