Küresel jeopolitik hareketliliğin Balkanlar’a etkisi

Dünya Ukrayna Savaşı’nı izlerken Balkanlar’da da jeopolitik hareketlenmeler kendini gösteriyor. Ülke, Bosna Savaşı’nın patlak vermesinden 30 yıl sonra yeniden Sırbistan ve Rusya tarafından desteklendiği iddia edilen bir bölünme tehdidiyle karşı karşıya.

Dünya Ukrayna Savaşı’nı izlerken Balkanlar’da da jeopolitik hareketlenmeler kendini gösteriyor. Ülke, Bosna Savaşı’nın patlak vermesinden 30 yıl sonra yeniden Sırbistan ve Rusya tarafından desteklendiği iddia edilen bir bölünme tehdidiyle karşı karşıya. Bosna’daki etnik savaşta 1992’den 1995’e kadar yaklaşık yüz bin kişi öldü. O zamandan beri ülke, Hırvat-Müslüman federasyonu ve çoğunluğu “ağabeyleri” Rusya’ya kendisini çok yakın hisseden Sırp Cumhuriyeti’ne bölünmüş durumda. Bu nedenle Bosna, Ukrayna savaşı nedeniyle Batı’nın Rusya’ya uyguladığı yaptırımlara katılmadı.

Rusya, ortak Slav ve Ortodoks mirasları ve ittifakları nedeniyle dünya savaşları sırasındaki yüzyıllar boyunca Balkan Sırpları ile derin kardeşlik bağlarını sürdürdü. Kremlin 90’larda NATO’nun Balkanlar’a -önce Bosna’ya daha sonra Kosova savaşı sırasında Sırbistan’a- müdahalesini aşağılayıcı bir provokasyon olarak gördü. Moskova o zamandan beri Bosnalı Sırplar üzerindeki etkisini artırmaya çalışıyor.

BÜYÜK SIRBİSTAN HAYALİ

Milorad Dodik burada kilit aktör olarak göze çarpıyor. Kendisi en büyük Bosna-Sırp partisi SNSD’nin Başkanı ve bir Boşnak, bir Hırvat ve bir Sırp Boşnak’tan oluşan üç başlı devlet başkanlığının bir üyesi. Dodik ayrıca Bosna Hersek’in şu anki şekliyle tarih olmasında onu destekleyen Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in de yakın arkadaşı. Dodik, Putin’e yakınlığını gizlemeye gerek görmüyor çünkü bölünme planlarında Moskova’nın kendisini destekleyeceğinden emin. Dodik, Sırp Cumhuriyeti (SC) ile Bosna Hersek’ten ayrılmak istiyor.

Dodik, Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik işgalini haklı buluyor zaten Bosna Hersek devletinin kendisini Ukrayna savaşında “tarafsız” olarak konumlandırmasını talep etmişti. Gerçekten de Bosna Hersek, AB’nin Rusya’ya yönelik yaptırımlarına katılmayan çok az Avrupa ülkesinden biri. Sırp-Bosna kökenli bakanlar Saraybosna’da ilgili kararı engelledi. Dodik, aynı zamanda ülkenin silahlı kuvvetlerini bölmek ve Sırp Cumhuriyeti için ayrı bir ordu kurmak niyetinde. Diplomatik çevrelerde Dodik’in sonraki hamle olarak Sırp Cumhuriyeti’nin bağımsızlığını ilan etmesinden korkuluyor. Rusya ve Sırbistan da muhtemelen bu bağımsızlığı tanıyacaktır.

Daha sonra yeni devletçik, Sırbistan’a dâhil olmak isteyecektir ki bunu, kendisi Putin’in bir dostu olan Sırbistan Devlet Başkanı Vucic de destekliyor. Ülkenin bu bölümünü Sırbistan ile birleştirerek Büyük Sırbistan oluşturma girişimi zaten Bosna Savaşı’nın ve Boşnaklara yönelik soykırımın nedenlerinden biriydi. Bu senaryo ayrıca Sırbistan’ın kendisine ait olduğunu iddia ettiği Kosova’daki güvenlik politikası durumunu da yeniden kötüleştirecektir. Bosnalı Sırp bölgesinin bölünme korkusu gerçek olmasa bile Bosna Hersek ordusunun rolüyle ilgili çatışma potansiyeli kalacaktır. Bosna Hersek uzun vadede NATO üyeliğini hedefliyor. Ukrayna Savaşı’nın patlak vermesinden sonra NATO, Saraybosna’ya daha da fazla destek sözü verdi. Bosna’daki Sırp Cumhuriyeti ise tıpkı bunun yerine Rusya ile askeri iş birliği yapmayı tercih eden Sırbistan gibi NATO üyeliğini reddediyor.

SAVAŞ BALKANLARA UĞRAR MI?

Rusya’nın Saraybosna’daki retoriği, Ukrayna savaşı öncesindekilere benziyor. Saraybosna’daki Rus diplomat Kalabukhov’un, Putin’in Ukrayna’ya yönelik saldırı öncesindeki söylemini andıran açıklaması da bunu gösterdi. Diplomat, Bosna Hersek’in NATO’ya üye olmaya karar vermesi halinde ülkenin Ukrayna’dakine benzer bir akıbet yaşayabileceği tehdidinde bulundu.

Rusya’nın, Bosna’da Batı ile açıkça kırılma yaşadığı net görünüyor. Birçok uzmana göre Balkanlar esas olarak AB’nin yokluğu nedeniyle istikrarsızlaştı. Bu da Rusya, Çin gibi üçüncü tarafların boşluğu doldurmasını hızlandırıyor. Ancak son zamanlarda Batı, Bosna’ya daha fazla dikkat ediyor. Ukrayna savaşı ABD ve AB’yi biraz daha ciddi bir yaklaşım benimsemeye zorlamış görünüyor. Washington; ocak ayında; ardından Londra da nisan ayında Dodik’e yaptırım uyguladı. Londra ayrıca Sırp Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Zeljka Cvijanoviç›e de yaptırım uyguladı. Her ikisinin de artık Birleşik Krallık’a girmesine izin verilmiyor ve oradaki tüm varlıkları da dondurulacak. Dodik, İngiltere’nin kendisine yönelik yaptırımlarının “önemsiz” olduğunu, İngilizlerin Sırplara zaten hiçbir zaman iyi niyetli davranmadıklarını söyledi. AB cezalandırıcı önlemlerden kaçındı lakin Bosna’daki askeri varlığını neredeyse ikiye katlayarak yaklaşık bin yüz askere çıkardı. Anlaşılan o ki ABD ve AB ihtiyatlı yaklaşıyor. Rusya’nın Ukrayna’ya saldırmasının ardından AB’nin genişlemesinin savunucuları mevcut aday ülkelerle müzakerelerin yoğunlaştırılması için bir fırsat doğduğunu görüyor.

Batı, AB üyelik perspektifiyle demokratikleşmeyi desteklemenin yanı sıra Çin ile Rusya’nın etki alanlarını genişletmesini engellemek istiyor. Pekin yönetimi ise otoyolların inşası için büyük meblağlar tahsis ediyor ve Rusya, kampanyalarıyla AB karşıtı duyguları körüklüyor. Öte yandan AB, ağırlıklı olarak jeopolitik bir genişlemeye son derece temkinli yaklaşıyor. Geçmişte Bulgaristan ve Romanya yine Rusya ve Çin’in nüfuzunu genişletmesini ve bu ülkelerin Avrupa’dan uzaklaşmasını engellemek için alelacele AB’ye alınmıştı. Balkanlar’daki bu jeopolitik mücadele ile ortaya çıkabilecek bir savaşın tüm Balkanlara ve Avrupa’ya yayılması riski ortaya çıkabilir. Bu durum Ukrayna savaşı ile beraber büyük kırılmalara da neden olabilir. Otuz sene önce Bosna Hersek vatandaşları 1 Mart 1992’de Yugoslavya’dan bağımsızlıklarını kazandılar ama bunun bedelini de kanlı bir savaş, göç ve soykırımla ödediler. Şimdi savaş Avrupa’ya geri döndü ve bu durum daha sıkıntılı süreçleri beraberinde getirebilir.

Yenişafak / Dr. Orhan Karaoğlu / Uluslararası İlişkiler Uzmanı

Read Previous

BMGK dönem başkanı Arnavutluk: Türkiye NATO’daki en güçlü ülkelerden biri

Read Next

“Enerji çeşitliliği için Azerbaycan ile işbirliği sadece Bulgaristan için değil, tüm Avrupa için kilit önemdedir”