Birçok esere imza atan Kosovalı besteci ve şarkıcı Petrit Çarkaxhiu, “Tasavvuf müziğine ilgi duymamın başlıca nedenlerinden biri, bunun insanlarla insanların kendi ruhuyla ve varoluşla ilgili olması.” dedi.
Çarkaxhiu, müzik serüvenini, ilham aldığı sanatçıları, Türkiye’deki çalışmalarını ve yayınlayacağı yeni eserleri AA muhabirine anlattı.
Müzikle 30 yıldır ilgilendiğini belirten Çarkaxhiu, “1990’larda Jeriko adlı yerel bir rock grubunda müzik yapmaya başladım. O zamandan beri Arnavut halk müziğini, rock ve elektronik müzikle sentezliyorum ama esas olarak İstanbul’da bir solo projeyle bu işe başladım. Proje tamamen İstanbul’da tamamlandı. Beyoğlu’nda bir stüdyoda kaydedildi. Buraya geldiğimde Kapalı Çarşı’dan bağlama, bendir aldım ve ilk kez ünlü müzisyen Neşet Ertaş’ı tanıdım.” diye konuştu.
Türk müziğinin Arnavutlar için çok da yabancı olmadığını dile getiren sanatçı, şöyle devam etti:
“Her şeyden önce orada yaşayan çok sayıda Türk var ve ayrıca coğrafi olarak da çok uzak değiliz. Bu yüzden Türkiye ile müzikal açıdan etkileşim içindeyiz. Ben 2000’lerin başında Türk müziğini dinlemeye başladım. İstanbul ziyaretlerimde de daha çok Beyazıt’ta vakit geçirdim. İlerleyen yıllarda Kani Karaca, Cinuçen Tanrıkorur gibi sanatçılarla Türk müziğini, özellikle tasavvuf müziğini daha iyi tanımaya başladım.”
“Birbirimizden çok da uzak değiliz”
Petrit Çarkaxhiu, folklorik ve tasavvuf müziğiyle uğraşan Türk müzisyenleri özellikle takip ettiğini dile getirerek, “Uluslararası tanınan iki sanatçıdan özellikle bahsetmeliyim. Bunlardan birincisi dünya müzik sahnesinde çok tanınan Ömer Faruk Tekbilek. İkincisi ise elektronik müzik ile tasavvuf müziği arasında füzyon yapan Mercan Dede. Bu isimler beni, ilham arayışımda yönlendirdi. Bunlara ek olarak İstanbul’da yaşadığım süre boyunca birçok müzisyen keşfettim. Bu serüven benim müziğe bakışımı değiştirdi.” ifadelerini kullandı.
Kültürel olarak iki milletin çok farklı olmadığını da vurgulayan Çarkaxhiu, şunları kaydetti:
“Müzik söz konusu olduğunda, bizim kullandığımız çiftetelli, def, davul gibi birçok folklorik müzik Türkiye’de de kullanılıyor. Kosova’da da bağlama, şarkı terimlerini kullanırız. Tabii ki Arnavut ve Türk müziğinin kendine has özellikleri, bazı farklılıkları var. Fakat yine de birbirinden çok da uzak değil. Kosova’da yapılan müziği dinlediğinizde, özellikle geleneksel müziği, bir şekilde ilişki kurabilirsiniz.”
“Aşık Veysel’den esinlendim”
Çarkaxhiu, bugüne kadar kaydettiği 11 şarkıdan, yedisini yayınladığını aktararak, “4 şarkı üzerinde birkaç ay daha çalışmam gerekiyor. Daha sonra tamamı İstanbul’da kaydedilen albümüm yayınlanacak. Benim açımdan çok güzel bir deneyim oluyor. Sadece Türkiye’den değil aynı zamanda Azerbaycan, Kosova ve Fransa’dan müzisyenlerle de çalıştım. Hepimiz İstanbul’da bir araya gelip uluslararası bir proje yaptık.” dedi.
Yayınlayacağı şarkılardan birinde Aşık Veysel’den esinlendiğini söyleyen müzisyen Çarkaxhiu, “Kıymetli sanatçı Aşık Veysel’in ‘Uzun İnce Bir Yoldayım’ adlı çok bilinen bir şarkısı var. Yayınlayacağım şarkının ismi de Arnavutça’da ‘iki kapılı han’ anlamına geliyor. Temel olarak dünyadaki bu yaşam felsefesini dini bakış açısından anlatıyor. Ben de şarkının çıkış noktasını buradan aldım.” ifadelerine yer verdi.
“İstanbul büyülü bir şehir”
Çarkaxhiu, tasavvuf müziği çok özel olduğunu sözlerine ekleyerek, şöyle devam etti:
“Tasavvuf müziği, manevi olarak çok güçlü bir müzik türü. Çünkü insan ruhuna dokunuyor, bu yüzden benim için büyük bir ilham kaynağı olması şaşırtıcı değil. Tasavvuf müziğine “Tasavvuf müziğine ilgi duymamın başlıca nedenlerinden biri, bunun insanlarla insanların kendi ruhuyla ve varoluşla ilgili olması.”
İstanbul’u çok sevdiğini ve sık sık ziyaret ettiğini vurgulayan Çarkaxhiu, “Burası büyülü bir şehir, burada olmak ve müzik yapmak bambaşka hislere yol açıyor. Müziğimde İstanbul esintilerinin olmasının temel sebebi bu. İstanbul’un dokusu sizi etkisi altına alıyor. Siz de teslim oluyorsunuz.” dedi.
AA