24.Dönem İzmir milletvekili ve Balkan Stratejik Araştırmalar Merkezi (BASAM) Başkanı Rifat Sait, “Kosova’dan İzlenimler” adlı yazısında Kosova’nın durumu ve Türkiye – Kosova ilişkilerine yer verdi.
24-27 Kasım tarihlerinde baba toprağı Kosova’daydık. Bu ziyaretimizin en önemli sebebi merkezi Prizren’de olan Kosova Kadın Girişimciler Derneği’nin düzenlemiş olduğu “ Kosova Kadınlarının Müteşebbisliği” konulu etkinlik oldu. Dernek Başkanı Sayın Ater Koro hanımefendi hem etkinliğin düzenlenişi hem de misafirperverliği ile takdir topladı. Kendisine ve ekibine çok teşekkür ediyorum. Ayrıca bu etkinliğin düzenlenmesinde büyük emekleri olan ve bizlerin de davet edilmesinde sebep olan değerli dostum Doç.Dr. Emin Serin hocamıza ve ekibindeki kıymetli hocalarımız Görkem Bakkaloğlu ve Berna Özbakır hanımefendilere de ayrıca tebrik ve teşekkür ediyorum. Kosova Kadınları için son derece yararlı bir etkinlik oldu. Bu etkinlik Prizren’de daha pek çok güzel etkinliğe de ev sahipliği yapan Yunus Emre Enstitüsünde gerçekleşti. Yunus Emre Enstitümüze ve değerli çalışanlarına da çok teşekkürler.
Kosova’da yoğun temaslarımız
Kosova ziyaretimiz oldukça yoğun geçti. Kosova Kamu Bakanı Sayın Mahir Yağcılar, Kosova Meclis Başkan yardımcısı Sayın Müferra Şinik, T.C. Prizren Başkonsolosumuz Sayın Eylem Altunya, Kosova’nın tek Türk Belediyesi’nin Belediye Başkanı Sayın Abdülhadi Krasniç, Prizren Belediye Başkanı Sayın Mytaher Haskuka ki kendisi Boğaziçi üniversitesi mezunu ve mükemmel Türkçe konuşuyor, Kosova Diaspora Bakan yardımcısı Sayın Faruk Nura, Eğitim Bakan yardımcısı Sayın Heset Sahiti, Kosova Kültür, Eğitim ve spor koordinatörü Sayın Recep Hoti, Kosova-Türkiye Ticaret odası Başkanı Sayın Abdurrahman Balkız, BKT Genel Müdürü Sayın Suat Bakkal, Priştina Devlet hastanesinin Acil servis müdürü Prof. Dr. Basri hocamızı ve TİKA Kosova Koordinatörlüğünü ziyaret ettik. Her birinin kıymetli ev sahipliklerine ayrı ayrı teşekkür ediyorum. Diğer dostlara ve kurumlarımıza zaman darlığından gidemedik ne olur gönül koymasınlar. İnşallah önümüzdeki aylarda yapacağımız diğer Kosova ziyaretimizde oraları da ziyaret edeceğiz.
Türkiye-Kosova Serbest Ticaret anlaşması neden hâlâ imzalanmıyor?
Kosova’da bulunduğumuz 4 günde bazı notlar aldık. Kosova’da en çok konuşulan konu, Kosova’nın İnterpol’e girişine ret oyu veren Sırbistan ve Bosna-Hersek’e karşı Kosova hükümetinin uyguladığı haklı gümrük vergisi artış tepkisiydi. Bilindiği gibi Kosova, Sırbistan’a ve Bosna-Hersek’e uyguladığı gümrük vergilerini %100 artırdı. Bu olay kuşkusuz en çok Türk yatırımcıya ve Türk ürünlerine yarıyor. Zira Sırbistan ve Bosna-Hersek, Kosova’nın da üyesi olduğu CEFTA isimli birliğe üye ve bu ülkeler arasında gümrük vergisi avantajı var. Dolayısıyla Kosova’ya gelen ithal ürünler gümrük vergisi avantajı olduğu için daha çok Sırbistan üzerinden geliyordu. Bu da Türk firmalarına dezavantaj oluşturuyordu. Oysa benim de milletvekili olduğum dönemde üstelik dışişleri komisyonu üyesi olarak imza attığım Türkiye-Kosova Serbest Ticaret anlaşması bir türlü yürürlüğe girmedi. Bu anlaşmaya Türk tarafı yani TBMM onay verdi ancak Kosova Cumhurbaşkanı Sayın Haşim Taçi yaklaşık 4 yıldır bu anlaşmaya imza atmıyor ve anlaşma çekmecede bekliyor. Kimi dedikodulara göre başta Almanya olmak üzere Kosova’daki Avrupa ülkeleri buna engel koyuyorlar. Zira Kosova ile dış ticarette birinci sırada Almanya var. Türkiye ise üçüncü sırada. Bu anlaşma imzalansa Kosova’nın Türkiye ile dış ticareti birinci sıraya yükselir. Kosova’nın Sırbistan’a %100 vergi artırımı Türk yatırımcılar için güzel ancak bu durum geçici olabilir. Zira başta ABD olmak üzere Almanya ve dolaylı yönden Sırbistan Kosova’ya büyük baskı yapmaya başladılar bile. Kosova bu baskılara ne kadar dayanır bilmiyorum. Belki de Kosova yakında bu kararından dönüp vergi artışını sıfıra indirebilir. Bu yüzden de Türkiye’nin Kosova ile yaptığı serbest ticaret anlaşmasının bir an önce Sayın Haşim Taçi tarafından imzalanması için girişimde bulunması gerekiyor. Kosova’daki Türklerin bu konudaki taleplerine Kosova Ticaret Bakanının verdiği cevap manidar: “ Sizin Başkan Erdoğan bizim başkan Taçi ile arası iyi, bu iş bir telefona bakar”
Genç nüfusun çoğu Avrupa’ya göç edebilir, serbest dolaşımı bekliyorlar
Kosova’da konuşulan diğer önemli bir konu, Kosova vatandaşlarının Avrupa’da vizesiz serbest dolaşım hakkının verilmesi. Bütün Kosovalılar bunu bekliyor desek abartmış olmayız. Bu çıkarsa inanın bana Kosova’da yüzbinlerce insan Avrupa’ya akın eder. Kosova boşalır. Zira Kosova’da çok büyük işsizlik var. Özellikle de Kosova’daki genç nüfusun büyük bir bölümü işsiz durumda. Aslında Kosova, ticari potansiyele sahip bir ülke. Avrupa’nın en genç ülkesi. Kosova, önümüzdeki Şubat Ay’ında 11.yaşına basacak. Aynı zamanda en genç nüfusa sahip bir ülke. Kosova’nın bu genç potansiyeli göçlerle Avrupa’ya kaptırmaması gerekiyor. Ülkenin gençlerini değerlendirme imkânı pekâlâ var.
Kosova’nın Borovnisa’sını içmeden Şar peynirini ve böreklerini yemeden dönmeyin
Kosova’da Linyit, Uranyum, Demir madenleri var, turizm potansiyeli yüksek, tarım ve hayvancılık yönünden zengin ve bereketli. Ama ülkenin başında Azrail gibi bulunan ABD ve Avrupa ülkeleri Kosova’nın gelişmesine asla müsaade etmezler. Var mı bilmiyorum ama ben “Made in Kosova” şeklinde bir ürün göremedim. Bu arada Kosova’da özellikle hukuk fakültesi mezunlarının marka tescili ve register gibi konulara el atmalarını öneriyorum. Bu biraz eksik kalmış görünüyor. Kosova’ya gidenlere tavsiyem, lezzetli sucuğunu, kurutulmuş etini, şar dağlarında üretilen peynirini, bizde yaban “mersini” dediğimiz onların muzla karıştırarak hazırladıkları harika tadı olan “Brovnisa “ sını, Fliya (Fulya), Kumulur, Laknur, Pırpeç gibi böreklerini mutlaka denesinler ve biraz da Türkiye’deki yakınlarına getirsinler. Çok lezzetli ve özel tatlar. Ha bu arada Kosova’nın en güzel şehri Prizren’e giderseniz meydandaki şadırvandan suyunu da mutlaka için. Şifadır. Bu suyu içenler bu Kent’e tekrar gelirler diye bir rivayet vardır. Tarihi Sinan Paşa camisinde iki rekât namazınızı kılın. Caminin hemen yanındaki Çaycı’dan demli çayınızı için. Benden söylemesi, süper.
Kosova, imdat çığlığı atıyor duyan var mı?
Büyük bir Hristiyan saldırısı var, bilen var mı?
Kosova’da gördüğüm kadarıyla buraya resmen ciddi bir Hristiyan misyonerlik saldırısı var. Prizren’de faaliyette olan Loyola isimli lisede rahibeler ders veriyorlar. Bu bir Alman Okulu ve eskiden Cizvit papazlarını yetiştirirdi. Şimdi Müslüman Arnavut öğrencileri burada eğitim alıyorlar. Kosova’ya gidenler bilir. Başkent Priştine ’nin girişine büyük bir katedral yapılmıştı. Balkanlarda bu kilise ve haçlar meşhur. Makedonya’nın başkenti Üsküp’ün en yüksek tepesinde herkesin görebileceği büyüklükte haç var. Gece ışıkları yanınca şehrin her yerinden görünüyor. Yunanistan’ın başkenti Atina’da da böyle büyük bir haç sizi karşılar. Hristiyanlar bunu özellikle yapıyor. Ama Kosova nüfusunun %99’u Müslüman bir ülke. Buraya kilise ve haç asla kabul edilemez. Şimdi Kosova’nın farklı yerlerine de ayrıca yeni kiliseler dikilmeye başlanmış. Bir tanesi de Suha Reka’ya yakın bir köyün tepesine yeni yapılan kilise. Yolun üzerindeki bu kilise dikkat çekiyor. Oysa Kosova’daki toplam Hristiyan nüfus 2-3 bini geçmez. Kosova’daki eczanelerde hilal olması gerekirken hepsinde yeşil renkte haç işaretleri var. Ülke genelinde esas işi Hristiyanlık misyonerliği olan Caritas isimli uluslarası örgüt oldukça aktif iş yapıyor. Tüm bunlara ilave olarak büyük papaz Feto’nun da okulları hala açık ve çalışmaya devam ediyorlar maalesef.
Kosovalı Akif’e kulak vermek lazım
Bütün bunları görünce kendisi de Kosovalı olan milli şairimiz M.Akif Ersoy’un şu şiiri aklıma geldi ve çok üzüldüm:
Nerede olsam karşıma çıkıyor bir kanlı ova
Sen misin yoksa hayalin mi vefasız Kosova
Hani binlerce mefahirdi senin her adımın
Hani sinende yarıp geçtiği yol Yıldırım’ın
Hani asker, hani kalbinde yatan şah-ı şehit
Söyle Meşhet öpeyim secde edip toprağını
Yok, mudur Murad’ın sende iki üç damla kanı?
İstanbul 1453 yılında fethedilmişti. Kosova ise İstanbul’dan 64 yıl önce İslam’la müşerref olmuş, Türkçe konuşulan bir yer olmuştu. Kosova’yı fethedip İslamlaştıranlara selam olsun. Allah onlardan razı olsun. Dedelerinin bu güzel eserini korumak torunlara yani bizlere yani TİKA’ya, Yunus Emre’ye, TRT’ye, Dışişlerine, Maarif vakfına düşüyor. Büyük bir sorumluluk ve büyük bir vebal var.