Kasım ayının ilk haftası Kosova, eski Kosova Kurtuluş Ordusu’nun (UÇK) üst düzey komutanlarının tutuklanmalarıyla gündeme oturdu. Doksanlı yıllarda UÇK yöneticileri olan bu kişiler bugüne ve son 20 yıllık Kosova tarihine damga vurmuş isimlerdir.
Bunlardan biri daha önce başbakanlık görevini yürüten ve tutuklandığı güne kadar da cumhurbaşkanlığı yapmış olan Haşim Thaçi. Tutuklamalarda öne çıkan isimlerden bir diğeri eski UÇK istihbarat şefi ve bugün Kosova Demokratik Partisi’nin (PDK) başında bulunan Kadri Veseli. Yakup Krasniqi eski meclis başkanı, Recep Selimi ise halihazırda milletvekilliği yapan bir isim. Aslında bu tutuklamalar Kosova kamuoyu için çok da sürpriz olmayan gelişmeler; çünkü bu tutuklamaların olacağı konusunda kimsenin şüphesi yoktu. Mesele yalnızca bunun ne zaman gerçekleşeceğiydi.
Kosova savaşı (1998-99) sırasında ve savaş sonrası dönemde meydana gelen hukuksuz olayları ve faili meçhulleri aydınlatmak için kurulmuş olan bu mahkeme bir Kosova mahkemesidir. Mahkeme dış baskılar sonucu Kosova Meclisi tarafından kurulmuştur. Mahkemenin uyguladığı kanunlar Kosova Cumhuriyeti kanunları, ancak hâkim ve savcılar uluslararası şahsiyetlerdir. Bununla birlikte, yargılamanın bağımsızlığı, delillerin ve şahitlerin güvenliği için, mahkemenin kuruluş yeri olarak Hollanda’nın Lahey kenti seçilmiştir.
– Dick Marty raporu neleri içeriyor ve süreç nasıl gelişti?
Eski Yugoslavya Uluslararası Ceza Mahkemesi Başsavcısı Carla Del Ponte 2008 yılında yazdığı “La caccia: io e i criminali di guerra” (Av: Savaş Suçluları ve Ben) isimli kitabında, 2004 yılında Arnavutluk’ta yaptıkları bazı incelemelerde üst düzey UÇK komutanlarının Sırp esirlere kötü muamelede bulunduklarını ve organ kaçakçılığı yaptıklarını iddia etmişti. Bu iddialar üzerine Hukuk İşleri ve İnsan Hakları Komitesi (Committee on Legal Affairs and Human Rights) iddiaları araştırması için raportör olarak İsviçreli senatör Dick Marty’yi atadı.
Dick Marty raporunda soruşturmaları nasıl yaptıklarını açıklıyor. Soruşturmaların Kosova, Sırbistan, Arnavutluk ve diğer Balkan ülkelerinde gerçekleştirildiğini, çoğunun gizli yapıldığını ve doğrudan tanık veya mağdurları bulmakta zorlandıklarını, çünkü mağdurların çoğunun konuşmakta pek istekli olmadıklarını, çoğunun korktuğunu belirtiyor.
Marty raporu, çatışmalara doğrudan katılmış olan UÇK askerleri, mağdurlar, kayıp veya ölmüş kişilerin aileleriyle, Eski Yugoslavya Uluslararası Ceza Mahkemesi (ICTY), BM Kosova Komisyonu (UNMIK) ve AB Kosova Misyonu (EULEX) gibi uluslararası kuruluşlarda çalışmış hâkim ve savcılar, Kızılhaç, Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC) gibi yardım kuruluşu çalışanları ve Kosova’da yaşanan insan hakları ihlallerini gözlemleyen ve raporlayan çeşitli kuruluşlarla görüşerek hazırladıklarını ifade ediyor.
Rapor suçları ikiye ayırıyor. NATO/KFOR’un (NATO Kosova Gücü) 12 Haziran 1999 tarihinden önceki Arnavutluk dönemi ve 12 Haziran 1999’dan itibaren başlayan Kosova dönemi. 1998 yılında Arnavutluk’ta UÇK kampları mevcuttu ve UÇK lojistiğini bu kamplardan sağlıyordu. Ancak rapor UÇK’nın Arnavutluk’ta gözaltı merkezleri oluşturduğunu ve bu merkezlerde tutulan kişilere işkence uygulandığını iddia ediyor. Bu gözaltı merkezleri Paştrik dağı, Dures yakınlarında bir yer, Cahan, Kukes, Bicaj, Burell, Fushe Kruja’da idi. Rapor, yapılan soruşturmalar neticesinde bu gözaltı yerlerinde kalmış ve halen hayatta olan 40 kişinin olduğunu iddia ediyor. Tutulan kişilerin genelde UÇK aleyhine konuşan kişiler oldukları veya UÇK içinde bulunan üst düzey kişiler olduğu (ki rapor bunlara “Drenica Grubu” diyor) söyleniyor. Bahsedilen bu grup içinde Kadri Veseli, Cavit Haliti, Azem Syla, Fatmir Limaj, Haşim Thaçi gibi isimler bulunuyor. Raporda, bu gözaltı merkezlerinde tutulan kişilerin arasında, UÇK’nın rakibi olan Kosova Demokratik Birliği’ne (LDK) yakın olan Kosova Cumhuriyeti Silahlı Güçleri (FARK) üyelerinin de bulunduğu, bu gözaltı merkezlerinin Arnavutluk istihbaratıyla birlikte oluşturulduğu ve Arnavutluk istihbaratının ciddi yardımlarda bulunduğu iddia ediliyor.
12 Haziran 1999 tarihinde Sırp güçleri çekildikten ve onların yerine NATO/KFOR yerleştikten sonra yeni bir dönem başladı. Bu çekilmenin hemen ardından Kosova’da meydana gelen kaos, Arnavutluk’ta bulunan mültecilerin hemen geri dönmesi gibi büyük bir güvenlik zafiyeti ortaya çıkardı. KFOR bölgeye tam olarak hâkim olamamıştı. Rapor, UÇK üst düzey komutanlarının bu zafiyetten yararlandığını, intikam, cezalandırma ve kazançlar için harekete geçtiğini belirtiyor. Daha önce hazırlanan listelerde belli kişilerin “hain” gibi sıfatlarla kodlandıkları ve bu kişilerin cezalandırıldıkları, bazılarına işkence edildiği, bazılarının ise öldürüldüğü iddia ediliyor. Bunların çoğunun Arnavut olduğu, diğerlerinin ise Sırplar ve Romanlar olduğunu belirtiliyor. Uluslararası kurumlar ve KFOR’un da bu gelişmelerden haberdar oldukları, bazı asayiş nedenlerinden dolayı bunları görmezden geldikleri, bu olayları sadece raporladıkları ifade ediliyor.
Rapor, bütün bu iddialar hakkında yeterince bulgu olduğunu belirterek, bu iddiaların yargılanması için bir mahkeme kurulmasını öneriyor. Rapor 16 Aralık 2010 yılında Avrupa İnsan Hakları Parlamentosu’nda ve hemen ardından 25 Ocak 2011 Avrupa Komisyonu Parlamentosu Asamblesi’nde de onaylandı. Bunun üzerine AB 2011’de raporda belirtilen suçlamalarla alakalı “Özel Görev Grubu” oluşturdu. Özel Görev Grubu’nun başına ABD’li savcı Clint Williamson getirildi. Savcı Williamson üç yıl boyunca yaptığı incelemelerin sonucunu 29 Temmuz 2014 tarihinde açıkladı.
Kosova ilk başlarda böyle bir mahkeme kurulmasına karşı çıkarak “Kosova savaşının yargılanamayacağını” belirtti. Fakat başta ABD olmak üzere AB üyesi ülkelerin temsilcileri bu mahkemenin Kosova Kurtuluş Ordusu UÇK’nın yargılanması olmadığını, burada yargılanacak olanların suç işlemiş kişiler olduğunu belirterek kamuoyunu yatıştırmaya çalıştılar. Daha sonra başta Haşim Thaçi olmak üzere Kosovalı siyasilere dış baskı yapılmaya başlandı. Bu mahkemeyi Kosova’nın kendi iradesiyle kurmaması durumunda Rusya’nın durumu BM’ye taşıyacağı ve BM nezdinde böyle bir mahkemenin kurulması durumunda Kosova’nın işinin çok daha zor olacağı belirtildi.
Başta eski UÇK üyeleri olmak üzere birçok STK ve kamuoyu oluşturucuları bu mahkemeye karşı çıkarken, daha sonra bu mahkemenin kurulması için bizzat kendileri kamuoyu oluşturmaya başladılar. Mahkemenin kurulması için mecliste yapılan birkaç başarısız denemeden sonra, büyük dış baskılar sonucu, Kosova Meclisi 3 Ağustos 2015 tarihinde Özel Mahkeme’nin kurulmasının yolunu açtı. Kosova yasalarına göre kurulan Özel Mahkeme’nin merkezi Hollanda’nın Lahey kenti oldu. Fakat her ne kadar dış baskılar sonucu bu mahkemenin kurulması için başta Haşim Thaçi olmak üzere savaşçı kanattan siyasiler çalışmış olsa da, 22 Aralık 2017 tarihinde 43 milletvekilinin imzasıyla Kosova meclisi olağanüstü bir şekilde toplandı. Gecenin ilerleyen saatlerinde toplanan meclisin gündeminde Özel Mahkeme yasasının ilga edilmesi vardı. Yani dün mahkemeyi kurmak için uğraşanlar, mahkeme kurulduktan iki yıl sonra mahkemeyi dağıtmak istiyordu. Çok uzun ve gergin geçen gecede, ABD ve İngiltere büyükelçileri Kosova meclisine gelerek bu harekete karşı olan öfkelerini dillendirdiler. Dönemin ABD Büyükelçisi Greg Delawie ABD’nin bu gece sırtından bıçaklandığını söyledi: “Mağdurlar için buradayım. Kosova’nın adalet için verdiği söz için buradayım. Bu söz bu akşam büyük bir tehlikede. Özel Mahkeme yasasını kaldırmak istiyorlar. Bu yasanın kaldırılmasına destek veren milletvekilleri ve siyasiler bu inisiyatifin başarılı olması durumunda sert etkilerle karşı karşıya kalacaklardır. Biz uyarımızı yaptık, bundan sonrasını onlar bilir”. Dönemin İngiltere Büyükelçisi Ruairi O’Connell de “Bu gece savaştan sonraki en tehlikeli gecedir” diyerek durumun ne kadar ciddi olduğunu vurguladı. Meclisin bu girişimi başarısızlıkla sonuçlandı ve mahkeme çalışmalarına devam etti.
Mahkeme, kurulduktan beş yıl sonra ilk iddianameleri kabul etmeye başladı. 24 Eylül 2020 tarihinde ilk tutuklama UÇK’nın ilk kurucularından biri olan Salih Mustafa ile gerçekleşti. Daha sonra 4 Kasım’da eski UÇK sözcüsü Yakup Krasniqi ve milletvekili Recep Selimi tutuklandı; 5 Kasım’da ise UÇK istihbarat şefi ve PDK Partisi genel başkanı Kadri Veseli ile Cumhurbaşkanı Haşim Thaçi tutuklanarak Lahey’e gönderildiler. Haşim Thaçi, Kadri Veseli, Yakup Krasniqi ve Recep Selimi için hazırlanan ortak iddianamede, 1998-1999 yılları arasında insanlığa karşı suç işlemek, öldürme, işkence, hukuksuz şekilde alıkoyma suçlarını işledikleri iddia ediliyor. 8, 9 ve 10 Kasım tarihlerinde yapılan ön duruşmalarda Thaçi, Veseli, Selimi ve Krasniqi suçlamaların hiçbirini kabul etmediklerini ifade ettiler.
Özel Mahkeme’nin bu faaliyetleri Kosova siyasetini derinden etkileyecektir. Bütün bu isimler son 20 yıldır Kosova siyasetine damga vurmuş ve Kosova’yı yönlendirmiş isimlerdir. Özellikle Haşim Thaçi Kosova’nın en önemli zamanlarında rol almış ve uluslararası toplumla birlikte Kosova’yı farklı süreçlerde etkilemiştir. Kosova’nın bağımsızlığını ilan eden başbakandır ve cumhurbaşkanlığı yapmış bir figürdür. Cumhurbaşkanının istifa etmesinden sonra yerine vekaleten geçen Meclis Başkanı Vjosa Osmani bu görevi sadece 6 ay yürütebilir. Bu süreç içinde Kosova meclisinin yeni bir cumhurbaşkanı seçmesi gerekiyor. Ancak bu konjonktürde meclisin yeni cumhurbaşkanını seçmesi çok zor. Bu bakımdan Kosova’nın en kısa zamanda seçimlere gitme ihtimali çok yüksek.
Mahkemeyle birlikte Kosova siyasetinde yeni bir dönem açılıyor. Mahkeme Kosova siyasetini yönlendiren savaşçı kanadın neredeyse tamamını tasfiye etmiş durumda. Artık Kosova siyasetini yönlendirecek olan ismin halihazırda alternatifi olmayan Vetevendosje lideri Albin Kurti olacağı açıkça görülüyor. Bu gelişmeyle birlikte Kosova ile Sırbistan arasında devam eden görüşmelerin yeni bir istikamet alacağı da ortada.
[Hasan Prishtina Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde lisansüstü çalışmalarına devam eden Bayram Pomak aynı zamanda Kosova Prizren merkezli İDEA Derneği’nin başkanlığını yürütmektedir]
AA