Üç büyük dinin kutsal mabetlerinin ev sahibi, tarihi binlerce yıl öncesine uzanan “mukaddes” Kudüs, 1967 yılından itibaren İsrail’in şehrin doğusunu işgal altında tutması nedeniyle siyasi, idari ve fiziki olarak karmaşık bir hayat yaşıyor.
İsrail, 1948 yılında kurulmasının ardından Kudüs’ün batısını ele geçirdi. Taraflar arasında varılan ateşkes sonucunda, Ürdün, şehrin doğusunda tek taraflı egemenlik kurdu. Doğu ve batı çizgisinde bölünen şehrin ortasında “Yeşil Hat” isminde bir tarafsız bölge ortaya çıktı.
Ancak, İsrail ve Arap ülkeleri arasında 1967 yılındaki 6 Gün Savaşı’nın ardından İsrail, kentin tamamını ele geçirdi. İsrail, bu sayede üç dinin kutsallarını barındıran Doğu Kudüs’teki Eski Şehir bölgesini de işgal etti.
Kudüs’te yaşamış onlarca medeniyetin izlerini taşıyan Eski Şehir’in surları, Müslümanların ilk kıblesi Mescid-i Aksa, Hristiyanlar için Hz. İsa’nın defnedildiğine inandıkları Kıyamet Kilisesi ve Yahudi inancına göre kutsal mabetten kalıntı olduklarına inandıkları Ağlama Duvarı veya diğer adıyla Burak Duvarı’nı sarıyor.
İsrail’in kutsal kentte kurduğu hakimiyet, İsrail-Filistin müzakerelerindeki en çetrefilli konu kabul ediliyor. Aynı şekilde, İsrail’in işgal altındaki Doğu Kudüs’teki Mescid-i Aksa’nın bulunduğu Eski Şehir’e yönelik uygulamaları, Filistinli nüfusun tepkisine yol açıyor.
Doğu Kudüs’ün işgalinin ardından gelen İsrail uygulamaları
İsrail, Doğu Kudüs’ü işgal ettikten sonra hemen kendisine bağlı Kudüs Belediyesinin sınırlarını genişletti.
Şehirdeki Filistinli nüfusunu dengelemek ve hakimiyetini perçinlemek isteyen İsrail, bunun için Doğu Kudüs’ü saran tepelere Pisgat Zeev, Fransız Tepesi, Doğu Talpiot gibi yasa dışı Yahudi yerleşim yerleri inşa etmeye ve demografik teraziyi lehine çevirmek için çalışmalarına başladı.
Bu süreçte “gaiplik yasası” gibi düzenlemelerle birçok gayrimenkulü kamulaştırdı.
İsrail, 1980 yılında Kudüs’ü doğusu ve batısıyla tek taraflı olarak başkent ilan etti. Ancak, İsrail’in bu kararı uluslararası toplum tarafından tanınmadı ve halihazırda Kudüs’ün doğusundaki İsrail varlığı dünyadaki birçok ülke tarafından yasa dışı kabul ediliyor.
İşgal altındaki Doğu Kudüs’te bugün 18 yasa dışı Yahudi yerleşim birimi bulunuyor. Bu yerleşim birimlerinde 220 binden fazla Yahudi yerleşimci ikamet ediyor.
Makdisiler: Doğu Kudüs’te yaşayan Filistinliler
İsrail’in 1967 yılında Doğu Kudüs’ü işgal etmesiyle İsrail’in tanımladığı belediye sınırı içinde kalan Filistinlilere kalıcı oturum verildi.
Bugün işgal altındaki Doğu Kudüs’te yaşayan yaklaşık 350 bin Filistinli kendi aralarında “Makdisi” diye isimlendiriliyor; kalıcı oturum statüsünde İsrail hukukuna tabiler, vergilendiriliyorlar ancak İsrail’de seçme ve seçilme hakkından yoksunlar.
İsrail’e bağlı Kudüs Belediyesinin açıkladığı son verilere göre, şehrin nüfusu 952 bin civarında.
İsrailli sivil toplum kuruluşu Kudüs Politika Araştırmaları Enstitüsünün açıkladığı verilere göre de Filistinliler kentin yaklaşık yüzde 38’ini, Yahudiler yüzde 62’sini oluşturuyor.
Kudüs’ün batısındaki nüfusun yüzde 99’u Yahudilerden oluşurken, işgal altındaki Doğu Kudüs’te Filistinliler yüzde 61, Yahudilerin oranıysa yüzde 39 olarak tahmin ediliyor.
İşgal altında yaşayan Filistinliler, kalıcı oturum statülerini kaybetmemek için İsrail bürokrasisi ve hukuk sistemiyle de mücadele ediyor.
İsrail’in Doğu Kudüs’teki Filistinlilere tanımladığı statü bir vatandaşlık değil ve Makdisilerin sürekli burada olduklarını kanıtlamaları gerekiyor.
Örneğin, İsrail’de kalıcı oturum statüsündeki Doğu Kudüslü bir Filistinli, Batı Şeria’da yaşaması halinde oturumu iptal edilebiliyor.
Aynı şekilde, “Makdisi” bir Filistinli, yurt dışında oturum alması halinde Doğu Kudüs’teki ikametini kaybediyor. Evlenerek Kudüs’ten çıkan Filistinlinin, kalıcı oturum statüsü iptal ediliyor ve yeniden evine dönmek istese hukuki ve bürokratik engellerle karşılaşıyor.
Kudüs’teki demografi terazisi İsrail’in elinde
İsrail, şehrin tamamında kontrolü elinde tuttuğu için şehrin demografik dengesinde Yahudilerin lehine politikalarını “yeni yerleşim alanları, inşaat izinleri, düşük faizli kredi imkanları” gibi teşviklerle sürdürüyor.
Bunun aksine şehrin doğusunda Filistinlilerin yaşadığı bölgelerdeyse İsrail’in yaptırımları hayatı zorlaştırıyor.
İsrailli insan hakları örgütü B’tselem’in bir raporuna göre, İsrail işgal altındaki Doğu Kudüs’te 2004’ten bugüne Filistinlilere ait 3 bin 780 binayı “ruhsatsız” olduğu gerekçesiyle yıktı.
İşgal altındaki Doğu Kudüs’te yaşayan Filistinliler, İsrail’e bağlı Kudüs Belediyesine “Arnona” Belediye Vergisi’ni ödemelerine rağmen eksik hizmet almaktan şikayet ediyor.
Filistinlilerin yoğunlukta yaşadığı Kudüs’ün işgal altındaki doğusu ve batısı arasındaki “temel hizmetler, sosyal alanlar, altyapıdaki fark” açıkça görülüyor.
Kudüs’ün doğusu ve batısı arasında bugün fiziki bir bölünme yok ancak mimari, insanların yaşayışı ve çevre düzenlemeleri bu ayrımı gözler önüne seriyor.
İsrail’in şehrin doğusuna ördüğü “Ayrım Duvarı”
İsrail, 2000’li yıllarda başlayan İkinci İntifada’nın ardından güvenliği gerekçe göstererek, Batı Şeria ve Kudüs arasında 708 kilometre olarak planladığı “güvenlik bariyeri” inşasına başladı. Bugün duvarın büyük çoğunluğu tamamlandı.
Filistinlilerin “Ayrım Duvarı” diye isimlendirdiği beton bariyer inşa edilirken İsrail, işgal altındaki Doğu Kudüs’te Yahudi nüfusun lehine demografik dengeyi korumak adına birçok ihlal gerçekleştirdi.
İsrail, işgal altındaki Doğu Kudüs’te bulunan Ram, Ebu Dis, El-Azeriye gibi Filistinli büyük mahalleleri duvarın arkasında bıraktı. Bu mahallelerde yaşayan Filistinliler, İsrail’in kurduğu güvenlik kontrol noktalarından geçerek işlerine ve okullarına gidebiliyor.
Ayrım Duvarı işgal altındaki Doğu Kudüs’teki bazı beldelerde, mahalleleri ve buradaki ekonomik, sosyal yaşamı ortadan ikiye böldü. Buna karşın Doğu Kudüs’teki yasa dışı Yahudi yerleşim yerleri duvarın içinde planlandı.
İsrail’in Batı Şeria çevresinde inşa ettiği duvar sonucunda Filistinli nüfusun yaşadığı “duvarla çevrili adacıklar gibi” birçok yerleşim ortaya çıktı. Bu alanlara sıkışan Filistinlilerin, işledikleri topraklarıyla aralarında duvarlar yükseldi.
Birleşmiş Milletlerin raporlarına göre, “güvenlik duvarı”nın inşasıyla İsrail’in Batı Şeria’dan kopardığı toprakların yüzde 92’si Kudüs bölgesinde yer aldı.
İsrail’in inşa ettiği duvarın insanları işyerlerinden, hizmetlerden, okullarından ve sağlık merkezlerinden ayırdığına dikkat çekildi. BM’nin bir raporunda, İsrail’in Ayrım Duvarı’nın her yıl Filistinlilerin aleyhine 194 milyon dolar ekonomik zarar doğurduğuna işaret edildi.
AA