BIG Genel Başkan Yardımcısı İsmet Mısırlıoğlu, bu haftaki yazısında Almanya’da İsrail tarafından açılan ender davayı ele aldı.
Yenilik ve Adalet Birliği Partisi (BIG) Genel Başkan Yardımcısı İsmet Mısırlıoğlu, 17 Ağustos 2020 tarihli yazısında, Almanya’da ender görülen İnsan hakları savunucusu Yahudi sosyolog Dr. Sinai’nin davasını gündeme aldı.
İşte Mısırlıoğlu’nun konuya ilişkin yazısı:
İnsan hakları savunucusu Yahudi sosyolog Dr. Sinai Berlin mahkemesinde hayatının şokunu yaşadı.
Üç yıllık dava bir celsede sonuçlandı.
“Verebileceğiniz en yüksek ceza beni ırkçı İsrail devletine karşı verdiğim mücadeleden bir milim bile caydıramaz.”
Bu sözler mahkemeye damgasını vurdu.
Berlin Ceza Hukuku Mahkemesi geçen hafta ilginç bir duruşmaya şahitlik etti.
Davacı ve dava edilen kişilerin her ikisi de İsrail vatandaşı.
Dava edilen şahış, insan hakları savunucusu ve İsrail’in Filistinlilerin haklarını gasp etmekle suçladığı Yahudi sosyolog Dr. Stavit Sinai.
Esasında ben davacıyım diyor ama bugün nedense sanık sandalyesinde oturuyorum.
Davacı ise İsrail Savaş Konseyi üyesi yüksek rütbeli etkin bir isim. Aliza Lavie. Aynı zaman da bir politikacı.
Almanya’da ender görülen bir dava.
Bu durumda İsrail devletine karşı vicdani mahkumiyeti olan bir ülkenin mahkemesinden adil bir karar beklemek ne kadar doğru o da başka bir tartışma konusu.
Berlin Ceza Hukuku Mahkemesi verdiği kararda asılsız suçlamaların hedefi haline gelen Dr. Stavit Sinai’ye 30 gün hapis cezası verdi.
Ceza süresini para karşılığında ödediği takdirde hapishaneye gitmeyeceği kendisine tebliğ edildi.
O parayı ödemeyi kabul etmedi.
Benim bugün burada yaşadıklarım Filistinlilerin her gün yaşadıkları karşısında bir hiç sayılır dedi.
Suç unsuru olarak İsrailli politikacı Aliza Lawie’nin Berlin Humboldt Üniversitesi’nde sunumu esnasında kendisine karşı şiddet kullanmak ve İsrail’in Gazze’de gerçekleştirdiği “savaş suçunu” yüzüne vurması gösterildi.
Duruşmanın başında hakimin kendinden bahseder misin sorusuna genç Yahudi sosyolog Dr. Stavit Sinai şöyle cevap verdi.
“Filistin Hayfa’da dünyaya geldim. İsrail vatandaşıyım. Fakat bu yasal bir durum değil.” Hakim şaşkınlığını gizleyemedi ve sanığın gözlerinin içine bakarak “nasıl yan İsrail ne zamandan beri illegal oluyor” dedi.
İnsan hakları savunucusu Dr. Sinai kendinden çok emindi ve neler söylediğinin çok iyi farkındaydı.
İsrail’in uluslararası hukuku çiğneyen ve insan haklarını hiçe sayan tutumunu dünya kamuoyuna taşımakta kararlıydı.
Gelgelelim duruşmaya çok az gazeteci gelmiş, gelenlerin bir çoğu da konu hakkında bir şeyler yazmaya cesaret edememişti. Korona önlemlerine rağmen mahkeme salonu tıkabasa dolmuş izleyiciler merakla hakimin vereceği kararı bekliyordu.
Foto: Martin Lejeune
Berlin savcılığının 231 nolu politik suçlar masası Dr. Sinai’yi karşı yaralama, alıkoyma ve haneye tecavüzden dolayı dava açtı.
Dr. Sinai suçlamaları reddederek aksine Humboldt Üniversitesi’nde kendisine şiddet uygulandığını söyledi. Şahsına yapılan saldırıların Filistinlilerin her gün maruz kaldığı şiddet karşısında hiç bir şey ifade etmediğini söyledi.
Dr. Sinai’den davacı olan Aliza Lawie 2014 yılında 2 bin sivilin öldürüldüğü İsrail’in Gazze saldırısı sırasında savaş konseyinin bir üyesiydi. Dolayısıyla saldırılardan sorumlu ve uluslararası suçlar kapsamında sorguya çekilebilirdi.
Dr. Sinai mahkeme heyetine çıkışarak, Alman otoritelerin ‘savaş suçu’ işleyen İsrail’den nasıl da korktuğunu ve kendi suçunun sadece Aliza Lawie’ye konferans esnasında soru sormak ve rkçı devlet İsrail’i uluslararası savaş suçluları mahkemesinde yargılatmak için girişimlerde bulunmak olduğunu ifade etti.
“Siyonizmden hümanizme geçişin hiç bir zaman geç olmayacağını ve buna kalbiyle inandığını söyleyen Dr. Sinai “Ancak temiz ahlaklı toplumlar bunu başarabilirler” dedi.
“Gazze’de etrafı diken tellerle çevrili getolarda her gün yüzlerce insanın ölmesine artık göz yummamalıyız.”
Hakim Dr. Sinai’ye son kez neler söylemek istediğini sorduğunda o kendinden emin bir sekilde “ben kendi toplumun ve baskı altında yaşayan Filistinliler için en iyi şeyi yaptığıma inanıyorum” dedi.
“Yaptıklarımdan hiç bir şekilde pişman değilim ve sonuçlarına katlanacağım. Irkçı devletin işlediği suçlardan dolayı beni susturmak için vereceğiniz en yüksek ceza bile beni davamdan vazgeçiremez. Bir gün bu sanık sandalyesinde ırkçı devlet (Apartheid) İsrail oturacaktır. Buna inancım sonsuzdur. Para cezasını hapis cezasını çevirin lütfen.
Mahkemeye hiç bir Türk gazeteci gelmemişti. Ana akım medyanın yazdıklarının dışına pek çıkamıyor maalesef gazetecilerimiz.
Böyle bir duruşmada sanık Türkiye’yi eleştiren bir insan hakları savunucusı olsaydı dünya kamuoyunda nasıl geniş bir yankı uyandırırdı düşünebiliyor musunuz?
Terör örgütü PKK savunucusu ve destekcisi Almanya federal parlamento milletvekili Sevim Dağdelen, geçen hafta Almanya’nın önde gelen gazetelerinden Tagesspiegel’de Türkiye düşmanlığını kalema aldığında sıkıntı yok. Kimse rahatsız olmuyor.
Aynı Dağdelen ve Sol Parti’si İsrail’in insanlık dışı politikalarına ses çıkaramıyor.
Sosyolog Dr. Sinai’nin mücadelesi Almanya’da insan haklarını savunduğunu iddia eden hiç bir siyasi partinin gündemine girmedi ve gazetede yer almadı.
Türk medyasında ise bu olayı ayrıntılarıyla yazmak bana kaldı.
Dünyada eski gelenek sürüyor. Adaletin tokmağı güçlülerin elinde olduğu müddetçe yeryüzünde sürekli kan akacak ve barış denilen sözcük çocuklara verilen bir isimden öteye gidemeyecek.
İsmet Mısırlıoğlu
Berlin, 17 Ağustos 2020
timeturk.com