İklim değişikliğiyle mücadele finansman tartışmalarının gölgesinde sürerken dünya 2030 hedeflerinin gerisinde

İklim kriziyle mücadele, Paris Anlaşması’nın imzalanmasının üzerinden geçen 9 yılda, finansman tartışmalarının gölgesinde sürerken dünya ülkeleri anlaşma kapsamında belirlenen 2030 hedeflerinin gerisinde kalıyor.

İklim krizinin etkilerinin azaltılması amacıyla Fransa’nın başkenti Paris’te 12 Aralık 2015’te düzenlenen Birleşmiş Milletler (BM) İklim Değişikliği Taraflar Konferansı’nda (COP) kabul edilen Paris Anlaşması, küresel sera gazı emisyonlarının yüzde 55’ini oluşturan en az 55 ülkenin anlaşmayı onaylaması koşulunun karşılanması sonucunda 4 Kasım 2016’da yürürlüğe girdi. Toplam 195 ülkenin imzaladığı anlaşmaya, İran, Libya, Yemen ve Eritre taraf olmadı.

Anlaşma kapsamında, imzacı ülkeler küresel sıcaklık artışını sanayileşme öncesi döneme göre 2 derecenin altında tutmayı, mümkünse 1,5 dereceyle sınırlamayı, bunun için de yüzyılın ikinci yarısına gelindiğinde net sıfır emisyona ulaşmayı hedefliyor.

Öte yandan, iklim değişikliğine ilişkin atılan adımların hızlandırılmasının amaçlandığı 2030’a kadar Paris Anlaşması kapsamında belirlenen karbondioksit salımlarını en az yüzde 45 azaltma hedefi ancak yüzde 3 düzeyinde başarılmış durumda.

AA muhabiri, Paris Anlaşması’nın imzalanmasının 9. yılında bugüne kadar iklim değişikliği konusunda atılan adımları ve güncel tartışmaları derledi.

COP29’da finansman tartışmaları gündemdeydi

COP, iklim değişikliği üzerine yıllık değerlendirmeler yapmak üzere her yıl farklı bir ülkede düzenleniyor.

Geçen yıl Birleşik Arap Emirliklerinin başkenti Dubai’de yapılan konferansa bu yıl Azerbaycan başkenti Bakü ev sahipliği yaptı.

İklim finansmanına odaklanılan COP29’da gelişmekte olan ülkelere sağlanan yıllık 100 milyar dolarlık bir önceki finansman tutarının 2035’e kadar yıllık 300 milyar dolara çıkarılması kararlaştırıldı.

COP29’da neredeyse 10 yıldır süren çalışmalar dahilinde ülkeler, Paris Anlaşması kapsamında karbon piyasalarının nasıl işleyeceğine dair son adımları atarak anlaşmaya vardı ve ülke bazında ticaretin ve karbon kredisi mekanizmasının tamamen işlevsel hale gelmesi sağlandı.

Öte yandan COP29’da varılan sonuçlar, iklim değişikliğiyle mücadeleye büyük katkı sunmayacağı ve gelişmekte olan ülkelerin finansman ihtiyacına yanıt olamayacağı gerekçesiyle eleştirildi.

Azerbaycan’ın bugüne kadar yaptığı en büyük uluslararası etkinliği COP29’a dünyanın 2 büyük kirleticisi olan ABD ve Çinli liderler katılmadı.

Dünya 2030 iklim hedeflerinin çok gerisinde

2030 hedeflerine yalnızca 5 yıl kala, ülkelerin bu hedeflerin gerisinde olduğu gözlemlenirken karbon salımı 2023’te yeni bir rekor kırdı.

Öte yandan, iklim değişikliğinin “bir aldatmaca” olduğunu savunan ve 2020’de ülkesinin Paris Anlaşması’ndan çekilmesini sağlayan Donald Trump’ın yeniden başkanlık koltuğuna oturması, dünyanın en büyük ikinci kirleticisi konumundaki ABD’nin karbon salımını azaltma hedefleri konusunda endişeleri beraberinde getirdi.

BM’nin 24 Ekim tarihli 2024 yılı Emisyon Açığı Raporu’na göre, ulusal hedeflerin daha güçlü şekilde uygulanmaması halinde dünya “Paris Anlaşması’nın 1,5 derece hedefinin birkaç yıl içinde ortadan kalkma” tehlikesiyle karşı karşıya.

Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütünün (OECD) Genel Sekreteri Mathias Cormann da verilerin, ülkelerin emisyon azaltma taahhütlerinde Paris Anlaşması hedeflerinin oldukça gerisinde kaldığını gösterdiğini vurguladı.

Bugüne kadar iklim konferanslarında öne çıkan gündemler

1995’ten bugüne önemli kararların alındığı iklim zirveleri, çeşitli tartışmalar ve krizlerle gündeme geldi.

İlk COP zirvesi Almanya’nın başkenti Berlin’de 1995’te yapıldı. Gelişmekte olan ülkelerin sanayi faaliyetlerini iklim politikalarına uyumlu hale getirilmesine ve gelişmiş ülkelerin küresel sera gazı emisyonunun artmasındaki sorumluluklarına vurgu yapılan konferansta, gelişmiş ülkeler ve gelişmekte olan ülkeler arasındaki gerilime “finansman” çözümü önerildi.

Bu çözüme göre, gelişmiş ülkelerin kendi emisyonlarında ciddi bir değişim yapmak yerine gelişmekte olan ülkelerin sürdürülebilir büyümelerine yardımcı olmak için yardım fonları oluşturulması kararlaştırıldı.

İkinci COP zirvesinin en önemli gelişmesi, yoğun sanayi faaliyetleri yürüten ABD’nin “İklim değişikliğiyle mücadele için bağlayıcı emisyon azaltımının gerekliliğini” kabul etmesi oldu.

COP3’te Kyoto Protokolü imzalandı. Protokolle gelişmiş ülkeler, karbon emisyonlarını azaltmaları konusunda bağlayıcı yasal düzenlemelere tabi tutulurken gelişmekte olan ülkeler sadece yıllık sera gazı envanter raporunu sunmakla yükümlü kılındı.

COP4 ve COP5’te Kyoto Protokolü’nün ayrıntıları ve mekanizmaları tanımlandı. Protokolü bir yıl boyunca imzalamayan ABD’nin beklenen imzayı atması COP4 zirvesinde gerçekleşti.

COP6’da ABD dışındaki tüm ülkeler, Kyoto Protokolü’nün uygulanmasına yönelik mekanizmalar üzerinde anlaşmaya vardı. Protokol uyarınca emisyonlarını yüzde 6 azaltması gereken ABD’nin o dönemki başkanı George W. Bush, anlaşmadan çekildiklerini açıkladı. Bu, COP zirveleri tarihindeki ilk krizlerden biri olarak kayda geçti.

COP7, COP8 ve COP9’de Kyoto Protokolü’nün teknik detayları ve nihai bir küresel anlaşmaya tüm tarafları ikna etme çabaları gündemdeydi.

COP10, COP11, COP12, COP13 ve COP14, protokolü kabul etmeyen ülkelerin direnişleri, karbon emisyonlarının azaltılması yönündeki çabalar ve fonlar üzerindeki çalışmalarla geçti.

COP15’te yeni küresel iklim anlaşması üzerinde çalışmalar yoğunlaşırken, “Danimarka metni” krizi ile zirve tarihindeki en büyük krizlerden biri yaşandı.

Birleşik Krallık, ABD ve Danimarka’nın temsilcilerinin üzerinde çalıştığı ve daha çok gelişmiş ülkelerin yararına uygulamaları öngören bir anlaşmanın taslağı olan Danimarka metninin basına sızması, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler arasındaki güven sorunlarını yeniden gündeme taşıdı.

COP18’de iklim değişikliği ile mücadeledeki başlıca küresel anlaşma olan Paris Anlaşması’nın tohumları atıldı, anlaşma COP21’de imzalandı.

COP 22’nin ana gündem maddesi Paris Anlaşması’nın gerektirdiği faaliyetlere hız kazandırmak oldu. Daha önce birçok kez “iklim değişikliğinin bir aldatmaca” olduğu dile getiren dönemin ABD Başkanı Donald Trump, COP23 zirvesi öncesinde, ülkesinin Paris Anlaşması’ndan çekilmesini öngören kararnameyi imzaladı.

COP25’in gündemi Paris İklim Anlaşması’na ulaşmak için piyasa mekanizmalarını ve işbirliği faaliyetlerini sonuçlandırmak oldu. Çözülmemiş sorunlar arasında karbon ticareti mekanizmasına ilişkin kurallar, uzun vadeli finansman ve şeffaflık konuları yer aldı.

Kovid-19 salgını nedeniyle bir yıl ertelenerek 2021’de düzenlenen COP26’nın gündeminde metan gazı emisyonlarının düşürülmesi vardı. 2021’in başında göreve gelen ABD Başkanı Joe Biden, Paris İklim Anlaşması’na ABD’yi yeniden dahil etti ve metan emisyonlarını 2030’a kadar yüzde 30 azaltma taahhüdünde bulundu. Bu zirvede, küresel ısınmaya neden olan kömür kullanımı ise ilk kez tartışıldı.

COP27’ye Rusya-Ukrayna Savaşı sonrasında yaşanan enerji ve gıda krizi damga vurdu. Birçok Avrupa ülkesinin enerji krizine karşı kömüre dönüş seçeneğini değerlendirmesi nedeniyle bir önceki COP zirvesinde kömür başta olmak üzere fosil yakıtların kullanımına ilişkin dile getirilen kararlı söylemlerde devamlılık sağlanamadı.

COP28’de 130’dan fazla ülke, 2030’a kadar yenilenebilir enerji kaynaklarının dağılımını üç katına çıkarma konusunda anlaştı.






AA

Read Previous

Kuzey Makedonya’daki Türk belediyesi Merkez Jupa, tarihi ve coğrafi güzelliklerini turizme açmak istiyor

Read Next

Bulgaristan Edirne Başkonsolosu Kırklareli Belediyesi’ni ziyaret etti