Hasanbeg

6 Ağustos tarihinde Üsküp’te yoğun yağışlar sonucu yaşanan sel felaketinde 22 kişi hayatını kaybetti.

Üsküp’te Hasanbeg, Araçina, Straçinca, Smilkovci, Staykovci, Kalkandelen’de ise Şipkovica yerleşim yerleri selden en çok etkilenen bölgeler arasında yer aldı.

Kuşkusuz ismini sel felaketinden sonra daha çok duyduğumuz Hasanbeg köyü selden en çok etkilenen bölge oldu. Makedon medyası ısrarla “Singeliç Köyü” ifadesini kullansa da bizim için muteber olan Osmanlı’dan miras kalan Hasanbey’in yıllar içinde halkın hafızasına “Hasanbeg” olarak kazınan isimdir. Yıllar önce bir taksi şöförüne gideceğim yerin adresini tarif ederken ‘Çento’ dedim anlamadı. ‘Singeliç’ dedim yüzüme tuhaf tuhaf  baktı. “Hasanbeg’e gidiyoruz” dediğimde “Ha, öyle söylesene” dedi ve son sürat gaza bastı. O gün bu gündür köyün gerçek adını hafızama kazımış oldum.

Selin ardından ilk yardımlar anavatanımız Türkiye’den geldi. T.C. Üsküp Büyükelçiliği, TİKA, Türk Kızılayı, İstanbul Büyükşehir Belediyesi AKOM ekibi, Sel Felaketi STK’lar Koordinasyon Kurulu, diğer belediye ve kurumlar seferber olup mağdurların yaralarını sarmaya koyuldular.

Bilmeyenler için anlatalım. Hasanbeg köyü ve civarında yaşayan vatandaşların milli hassasiyetleri daha yoğundur. Dolayısıyla bu bölgede ‘dışarıdan gelenler’ için çalışma yürütmek kolay değildir. Fakat bu önyargıyı kıran Türkiye’den gelen yardım ekipleriydi. Köyün ortasında Türk bayrağı günlerce dalgalandı, köy halkı da bu durumdan hiç rahatsızlık duymadığını aksine Türkleri kardeş olarak gördüklerini her fırsatta dile getirdiler.

Bu kardeşlik bağını birkaç misalle örneklendirelim.

Bölgede yardım ve taziye ziyaretinde bulunan Büyükelçi Şölendil’in makam aracını durduran yetmiş yaş üzerinde olan Hasanbeg sakini amcamız, “Çok acılarımız var. Ölülerimiz var. Yaralılarımız var. Çok ciddi maddi hasarımız oldu. Allah’tan gelen kadere boyun eğeceğiz. Ancak bizim tek ümidimiz Türkiye.” ifadeleriyle hepimizi duygulandırdı.

İBB ekipleri üstün gayretler sonucu köydeki temizlik çalışmalarını sonlandırdıklarında, köy halkı ve imamı tarafından dualarla uğurlandılar. Böylelikle bölgede aslı olmayan ‘Arnavutlar Türkleri sevmiyor’ yalanı çökmüş oldu. Birbirine tarihi, kültürel ve manevi bağlarla bağlı olan bu iki kadim milleti ayırmaya, aralarına nifak sokmaya kimsenin gücü yetmez. Böylece bu hakikat bir daha ıspatlandı.

Bölgede temizlik çalışmaları kapsamında İBB ekipleri Hasanbeg Camii avlusu ve civarını temizlemişlerdi. Ardından Kiril ve Metodiy Kilisesi avlusunu temizleyen ekiplere kilise papazı kendi elleriyle çay ikram etti. Papaz Dragan Dimişkov, “Bu kilise avlusunda çalışan insanları kardeş bilip her zaman gönlümde muhafaza edeceğim ve dualarımdan eksik etmeyeceğim.” sözleriyle Türk ekiplerinin ayrımcılık yaptığı iddiasını fitneciler daha dillerine dolamadan çürütmüş oldu.

Devletin selden etkilenen bölgelerde uyguladığı çifte standart ise vatandaşları üzmüş durumda. Özellikle Hasanbeg halkı kendilerine haksızlık yapıldığı ve öncelik tanınmadığını dile getiriyorlar. Bu algı ve kanıyı değiştirmek için acil önlemler alınmalı.

Duyarlı her vatandaş geçtiğimiz bu zor süreçte ‘Elimden ne gelirse yardım ederim’ kaygısıyla muhtaçlara yardım eli uzatmalı. Hiçbir yardım küçümsenmemeli. Boşuna ‘Çok veren maldan, az veren candan’ dememiş büyüklerimiz.

En iyi cevabı mazlumların yanında durarak verdik

Sel felaketinin yaşandığı gece bir siyasi partinin edep ve şeref yoksunu zât-ı namuhteremi editörü olduğum TİMEBALKAN portalına çirkin iftira atmıştı. Sel mağdurlarının yardımına koştuğumuz için hakkıyla bir cevap yazamamıştık.

Kriz durumlarında sadece bildiri, kınama, yalanlama vs. yayınlayarak siyasi hayatına devam eden oluşumların gittikçe ahlak çizgisinden uzaklaştığına, bu tür çıkar odaklı oluşumların gereksizliğine ve halk nezdindeki itibarsızlığına şahit oldum, oluyorum.

15 Temmuz gecesi ve akabindeki günlerde anavatanımız Türkiye için meydanlarda olduğumuz gibi, sel felaketinin ilk gününden itibaren biz TİMEBALKAN ekibi olarak sahadaydık. Halkın nabzını, bölgenin nabzını okuyucularımıza en hızlı ve doğru bir şekilde ulaştırmaya çalıştık, çalışmaya da devam edeceğiz. Dolayısıyla koltuğuna yapışmış fosil siyasetçilerin sadece bildiri yazmak için yorduğu eller ile bizim bölgede çamurlara batmış, insanların elinden tutmaya çalıştığımız, onların sıkıntılarını ‘gündeme getirme’ derdiyle kullandığımız ellerimiz arasında dağlar kadar fark var! Sözde siyasetçi ile ‘özde’ insan olmanın farkı budur…

Edeben burada bitirmek zorundayım.

Dualarınızda Hasanbeg halkını unutmayın…