Kuzey Makedonya’daki Filistin’i Destekleyen Sivil Toplum Kuruluşları Platformu tarafından düzenlenen “Gazze’de Gazetecilik Yapmanın Zorlukları” konulu panel için başkent Üsküp’te bulunan Gazzeli Gazeteci Yusuf Alhelou ile Gazze’de yaşanan insanlık dramını, gazetecilik mesleğini, İsrail’in uyguladığı soykırımı ve soykırımın yarattığı psikolojik ve duygusal boyutları konuştuk.
TIMEBALKAN ÖZEL
- Gazeteciliğiniz esnasında Gazze’deki güncel insani durum hakkında ne tür veriler ve gözlemler elde ettiniz?
Gazze’deki durum, insan yapımı bir felaket. Temel malzemelerin eksikliği var, İsrail neyin içeri gireceğini neyin çıkacağını kontrol ediyor. İnsan yapımı bir kıtlık yaşanıyor. Kuzey Gazze’de, ailem de dahil olmak üzere insanlar açlıktan kıvranıyor. Sağlık sektörü de kötü durumda, sağlıklı su yok. İsrail, çoğu su kuyusunu bombaladı ve suyu pompalamak için elektrik yok. Atık sistemi de kötü durumda. Gazze’nin 40 km’lik plajı ve kıyısı, atıkların oraya pompalandığı için kirlenmiştir; bu atıkların hiçbir işlemi yapılmamakta. Ayrıca sokaklardaki çöp yığınları nedeniyle de kirlilik var; belediyeler tüm çöpleri toplayamadı. Hastalıklar yayılmakta, insanların sığınması gereken okullar kalabalık durumda ve bu durumun mental ve psikolojik etkileri tüm insanları etkilemekte.
- İsrail soykırımının temel sebepleri nelerdir ve bunlar günümüzde nasıl şekilleniyor?
Onların savunması, 7 Ekim’de yaşananlardan dolayı Hamas’a karşı savaştıklarıdır; ancak bu saldırıyı Gazze’deki etnik temizlik olarak görüyorlar. Gazze’yi bir kaçış yolu olarak kullanmak ve bölgeyi yok etmek istiyorlar. Ayrıca Gazze’yi bir test alanı olarak kullanıyorlar; yeni silahları Filistinliler üzerinde deniyorlar ve toplumlarını tatmin etmek istiyorlar. Netanyahu, iktidarda kalmak için bunu yapıyor ve siyasi çıkar elde etmek amacıyla bu soykırımı uzatıyor.
- Uluslararası toplumun bu meseleye yaklaşımını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Uluslararası toplumunun sessiz kalması, soykırımı sona erdirmek için İsrail’e baskı yapmak amacıyla pratik adımlar atmamış olması son derece talihsiz. İkiyüzlülük ve çifte standart hissediyoruz; çünkü Filistin’i diğer çatışmalarla karşılaştırdığınızda, uluslararası toplumun diğer çatışmalara müdahale ettiğini görüyorsunuz. Ancak Filistin durumunda müdahale etmekte isteksizler, çünkü İsrail yurtdışında güçlü bir destek buluyor ve Amerikan yönetimi tarafından korunuyor.
- Medya, Filistin meselesini nasıl ele alıyor ve bu konuya dair kamuoyunu bilgilendirme sorumluluğu konusunda neler düşünüyorsunuz?
Artık bir farkındalık var; sosyal medya önemli bir rol oynuyor, bu yüzden geleneksel medya, örneğin CNN, durumu görmezden gelemiyor ve Gazze’den gelen raporları göz ardı edemiyor. İsrail’in Gazze’deki acı verici vahşetini ve üzücü manzaraları yansıtmak zorundalar. Dolayısıyla medya, Gazze’yi yerel Filistinli gazeteciler ve medya yapımcıları tarafından paylaşılan videolara dayanarak ele alıyor ve bu durum dünya çapında insanları etkiliyor. Artık Filistin’e büyük bir ilgi var; insanlar kendi araştırmalarını yapmaya istekli, özellikle de siyonistlere karşı çıkan Yahudi insanlar. Onlar, “Bu bizim adımıza değil” diyerek İsrail’e karşı çıkıyorlar; Gazze’de olanların Yahudi halkını korumadığını, aksine İsrail’in dünyanın en nefret edilen ülkesi haline geldiğini belirtiyorlar.
- Filistin’de gazetecilik yaptığınız dönemde sizi önemli ölçüde etkileyen özel bir hikâyeyi veya deneyiminizi bizimle paylaşabilir misiniz?
Ben bir gazeteciyim; şu an Gazze’de olmasam da haber yapıyorum. İngiliz medyası ve farklı medya kuruluşlarında çalıştım. Sevdiklerimizi, aile üyelerimizi, yakın aile üyelerimizi kaybetmenin acısı, evlerimizin yıkılması… Bu bir aşağılanma. Filistinlilerin açlık çekebileceğini hiç beklemiyordum; bunun sadece Somali’de Afrika’da olabileceğini düşünüyordum. Beklenmedik bir açlık ve aynı zamanda yaşanan aşağılanma. Dedelerimizin 1948’de işgal altındaki Filistin’den zorla çıkarıldığını gördüğümüz Nekbe’nin tekrar yaşanacağını asla beklemiyordum. Şimdi Nekbe yeniden yaşanıyor; insanlarımızın, ailelerimizin kötü koşullarda çadırlarda yaşadığını görmek benim için sarsıcı. İsrail’in bunu yapmasının amacı bizi aşağılamak.
- Sizce gazetecilik, Filistin anlatısının küresel izleyiciler arasında daha iyi anlaşılmasına hangi yollarla katkıda bulunabilir?
Gazetecilerin, sesi olmayanların sesi olma gibi bir ahlaki görevi vardır. Gerçekleri dile getirmeli, suçları ortaya çıkarmalı, eleştirel olmalı ve Gazze’de zorlu koşullar altında çalışan diğer insanların ve takip ettikleri gazetecilerin nasıl hissettiklerini anlamalıdırlar. Bu nedenle, haber yaparak dünyayı aydınlatmak ve yeterince ele alınmayan hikayeleri kapsamak için bir ahlaki sorumlulukları vardır.
- Öncelikle bir insan ve gazeteci olarak, çocuklarınızın ölümü ve yakınlarınızın ölümü gibi çok zor ve acı verici koşullar altında çalışıyorsunuz. Üstelik bunu yıllardır yapıyorsunuz. Bu süregenliğin psikolojik ve duygusal boyutlarıyla nasıl başa çıkabiliyorsunuz?
Bizim görevimiz olduğunu hissediyoruz; biliyorsunuz, pes edemeyiz, orada yaşıyoruz ve bu bizim kaderimiz. Onlarca yıldır bu acıyı yaşıyoruz ve dünyayı acımız hakkında bilgilendirmek, farkındalık yaratmak bizim ahlaki sorumluluğumuz. Bu yüzden gazeteci oldum; çünkü bir haber hazırlarsanız, dünyayı olan bitenden haberdar ederseniz, bu belki de Batı’daki Filistin algısını şekillendirebilir. Bu nedenle, her şeyin lehimize olacağına dair umutlarımız yüksek; umarım yakın gelecekte bunu görebiliriz.
- Son olarak, Makedonya ve Balkanlar’daki vatandaşların Gazze konusunda duyarlılığını artırmak adına neler söylemek istersiniz?
İşgal ve kolonizasyon altında yaşayan insanlar her zaman kendilerini belirleme ve özgürlük mücadelesi verirler. Elbette, geçmişte 1940’larda zor zamanlar yaşadınız, bağımsızlığınızı kazandınız ve kendi ülkenizi kurdunuz. Biz de son 76 yıldır kendimizi belirleme, özgürlük ve bağımsızlık mücadelesi veriyoruz ve vazgeçmeyeceğiz.
Bu nedenle, Makedonya’daki insanlara dayanışmayı sürdürmeleri, farkındalık yaratmaları ve politikacıları, parlamentoyu ve hükümeti Filistinlilerin yanında yer almaya ve İsrail’in bu dokunulmazlığına son vermeye zorlamaları çağrısında bulunuyorum. Biz insanlar arasında değiliz; topluca cezalandırılıyoruz, haklarımızdan mahrum bırakılıyoruz. Çocuklarımızın askeri işgal olmadan barış içinde yaşamasını istiyoruz. Sorunun kaynağı İsrail’in askeri işgali; Hamas sadece bunun bir sonucudur.