Bugün 24 Kasım Öğretmenler Günü. Öğretmenlik mesleğini icra edenleri onurlandırmak ve hatırlamak için farklı etkinlikler düzenleniyor. Bu çerçevede Tefeyyüz İlköğretim Okulu’nda da küçük bir tören düzenlendi. TİMEBALKAN olarak fırsattan yararlanarak, Yedi Soru Bir Manşet bölümümüz için Tefeyyüz İlkokulu bilgisayar öğretmeni Ercan Lama ile günün önemi, özellikle Makedonya Türkleri’nin eğitim sorunlarını konuştuk. Dobra dobra geçen röportajda Ercan Lama, Makedonya’daki öğretmenlerin konumunu tek bir soru cümlesi ile özetledi: “Öğretmenler günümüzü kendi kendimize, aramızda tebrik ediyoruz, bunu düşünebiliyor musunuz?”
Aydın DAVUD, Hüsamettin GİNA / TİMEBALKAN
Öğretmenler Günü’nün anlam ve önemi hakkında neler düşünüyorsunuz? 24 Kasım nasıl bir heyecan?
24 Kasım Öğretmenleri Anma Günü’nün çok çok önemli bir gün olduğunu düşünüyorum. Öğretmenlik mesleği dünyada ve yurdumuzda belki farklı algılanabiliyor. Ben farklı seminerler ve farklı sebeplerle gezdiğim daha gelişmiş ülkelerdeki öğretmenin konumu ve gelişmekte olan ülkemizdeki öğretmenin konumunun çok farklı olduğunu gözlemledim. Onun için 24 Kasım bir sebep, bir dikkat, bir saygı. Bir de şu var; öğretmenler günümüzü kendi kendimize, aramızda tebrik ediyoruz, bunu düşünebiliyor musunuz? Kendi kendimize tebrik ediyoruz. Tebrik ediyorum öğretmenim! Onun için 24 Kasım’ı ben ayrı bir heyecen olarak görüyorum. Hele hele Türkiye’de Türk öğretmenleri tarafından kutlanması dolayısıyla ayrı bir heyecan. Biliyorsunuz, Türkiye’de her yıl 24 Kasım Öğretmenler Günü olarak kutlanır. 24 Kasım 1928, Türkiye Cumhuriyeti devletininin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün “Millet Mektepleri’nin Başöğretmenliği”ni kabul ettiği gündür. Türkiye’de ta 1924 yılında öğretmenlere bir değer verildiği için ayrıca gurur duyuyorum.
Makedonya’daki eğitimle ilgili genel bir değerlendirme yapabilir misiniz? Asgari koşullar var mı?
Gerçekten çok güzel bir soru, tebrik ediyorum. Makedonya ile ilgili bazı konularda tecrübe olarak, kendimi tekrarlıyorum ama vurgulamak zorundayım; öyle bir fırsatım vardı ki Slovenya’dan başlayarak, Hırvatistan Bosna ve Hersek, Sırbistan, Karadağ, Türkiye ve Makedonya’daki eğitimle böyle iç içe seminerlere, projelere katıldığım için bayağı eğitimin ne durumda olduğunu söyleyebilirim. Görmüş geçirmiş bir insan olarak. Şimdi hemen bu saydığımı devletler arasında bir Slovenya’yı bir Türkiye’yi ayrı bir yere koymak zorundayım. Onlarda eğitimin değeri ve önemi çok daha yüksek olduğu için yetişen kadrolar da çok daha kuvvetli ve gelecek için hazır durumda. Bizim gelişmekte olan devletimizde bu konu biraz daha aşağılarda. Sadece maddi olarak değil, manevi olarak da halk arasında öğretmen denildiğinde çok fazla saygı gören veya iyi niyetli davranan kişilere çok fazla rastlamak mümkün değil maalesef. Asgari koşullara gelince benim çalıştığım Tefeyyüz İlköğretim Okulu belki Makedonya’nın en üst tepesindedir. Ama bunu saymayalım çünkü biz, Türkiye Cumhuriyeti’nden sürekli gelen yardımlarla bu konuma ulaştık. Diğer okullarda da ders verdim, diğer arkadaşlarla da görüşüyorum. Asgari koşullar çok düşük olmasa da orta seviyede. Mutlaka daha yüksek seviyede olabilir.
Makedonya’daki Türkçe eğitim ayrı bir konu, her zaman kanayan bir yaramız oldu? Eksik tarafları nedir, nelerin değişmesi gerekiyor?
Evet! Türkçe eğitime gelince ben buraya Tefeyyüz’ü de dahil ediyorum. Biraz önceki soruda Tefeyyüz’ü ayrı tuttum çünkü Türkiye Cumhuriyeti’nin yardımıyla daha üst seviyede fakat şimdi Türkçe’nin durumu tercüme edilen kitaplarla alakalı bir sorun. İnanın benim ders verdiğim bilgisayar dersi bazı tercüme hatalarından dolayı öğrencilerime zor gibi görünmeye başlıyor ve ben dersimi sadece anlatmakla değil ayriyeten bazı önemli konularda dikte etmek zorunda kalıyorum. Yani burada en önemli değer kitap konusudur. Bir de kitapları kaliteli tercüme etme konusudur. Bu kanayan yaramızdır. İkinci kanayan yaramız Makedonya’da düzenlenen yarışmalardan bizim çocuklar mahrum kalıyor. Neden soracak olursak yine tercümeden kaynaklanıyor. Mesela bizim okulda öğrendikleri dilde, ki bizim Türkçe eğitim görmemiz Anayasal hakkımızdır, fakat bir yarışmaya katılıyoruz sorular Makedonca ve en çok Arnavutça tercüme ediliyor. Bu küçük yaştaki çocuklar için büyük bir aksaklık, büyük bir zorluk gösteriyor ve böylece katılmak bile istemiyorlar. Sürekli bizden yardım istiyorlar çünkü sorun yaşıyorlar, anlamıyorlar. Yani burada biz bir üçüncü sınıf muamelesi görüyoruz ve devamlı inanın biz öğretmenler olarak seminerlere katıldığımız için bana Makedonca sorun değil ama dağıtılan kitaplar Türkçe olmadığı için hep itiraz etmişizdir, işte hep “Yapacağımız bir şey yok” diyorlar, devletimizin imkanları bu kadar diyorlar. Fakat burda sanırım biraz da Türk siyasi partilerin de suçu var çünkü burada ağırlıklarını koymaları lazım. Biz Tefeyyüz İ.O. olarak maddi bakımdan çok iyiyiz ama ders konusunda tercümelerde aksaklıklar oluyor.
Öğretmenlik mesleğini tercih etmek isteyen öğrencilere neler söylemek istersiniz?
Öğretmenlik mesleği kutsal bir meslek, peygamberlik mesleğidir. Yani insan yapmak, öğrencileri insan etmek, aslında öğretmenin mesleği insan yetiştirmektir. Öğretmenlik, insan yetiştirme sanatıdır. Gerçekten de öyle. Çünkü ben her zaman öğrencilerime ek olarak, benim dersimin dışında eğitim hakkında konuştuğum zaman şunları söylerim; eğitim sadece bilgi değildir, eğitim davranıştır, kültürdür, dürüstlüktür yani öncelikle bizim öğrencilerimize insan olmayı öğretmek zorundayız, insan olduktan sonra bilgili olmaları lazım. Çünkü o insanlık olarak geliştirmeyi bütün bir değerin önünde bir olarak sayıyoruz. Ondan sonra bütün ek ünvanlar sıfır, sıfır, sıfır ve bu sıfırlar önce 10, 100, 1000, 100.000’e kadar gider. Öndeki bir yoksa o bir milyonun sadece altı sıfırı kalır ve sonuç sıfır olur. Onun için öğretmenlik mesleğini tercih etmek isteyen öğrencilere bunu, en çok insan olmalarını ve eğer ileride bu meslekle uğraşmak isterseler önce buna dikkat etmelerini tavsiye ederim.
Size ‘İyi ki öğretmenim ‘ dedirten bir olay yaşadınız mı?
Çok yaşadım. İnanın farklı farklı yerlerde bazen öğrencilerimiz büyüyor, gelişiyor ve biz onların simalarını bazen öyle karıştırabiliyoruz. Onların o gülümsemesi, onların o saygıyı göstermesi ve bazı öğrencilerin veya bazı büyüklerin – çünkü ayrıca ben yetişkinlere de biraz bilgisayar kursları da tuttum – “Bilgisayarı her açtığımda aklıma siz geliyorsunuz hocam” dedikleri anda beni büyük bir mutluluk sarıyor. En son benim bir öğrencim müzik alanında başarılı bir meslek edindi ve aynı öğrencimle bir yerde karşılaşırken “Öğretmenim şunu bilin ki müzikteki başarım size bağlıdır” deyince “Allah Allah, ben müzikle uğraşmıyorum ki”, dedim. “Nasıl oldu bu iş?” Dedi ki “Benim bilgisayarımda bir müzik programı vardı. Siz bize geldiğinizde o müzik programını yüklediniz Türkiye’de ve ben her açtığımda işte o müzik aletlerini çala çala ritim yakaladım ve o bana o kadar kalbime işledi ki bugün işte ekmeğimi oradan kazanıyorum”. Bak nerelere yetişiyoruz yani bundan çok büyük mutluluk ve haz duyuyoruz.
Bu coğrafyada öğretmen olmanın anlamı sizce nedir?
Evet! Ben Türkiye’den gelen misafirlerle bunu çok tartışıyorum. Diyorum siz Türkiye’de öğretmenlik yapıyorsunuz ama bide buarda öğretmenlik yapmak ayrı bir değer, ayrı bir zorluklara rağmen, ayrı bir kazançtır. Çünkü ihtiyaç var. Kendi milli, örf, dini adetlerimizi korumak için burası hazımsanmayacak önem taşıyan bir yerdir. Biz burda çocuklarımıza hem dinlerini, hem örf ve adetlerini nasıl korumaya, onlara nasıl bağlı olmaları gerektiğini gösteriyoruz. İnanın bunları yaparken o kadar hırsla yapıyoruz ki Türkiye’den gelen meslektaşlarımız bizi tebrik ediyorlar. Yani bunu burada anlıyoruz ki burada öğretmenlik yapmak ayrı bir iştir. Türk toplumu için, Türkçenin burada devam etmesi için, Türklüğün burada kalması için, Türk öğretmenlerin azimli çalışması için kendinden hiç taviz vermeden var gücüyle bu konuları sadece konuşarak değil yaşamak da lazım. Çünkü biliyorsunuz öğrencilerimiz, çocuklarımız sadece konuşmaya bakmaz bir de davranışa da bakar. Onun için biz bu öğretmenliği sadece burada okulda değil çarşıda, pazarda, yolda da yapmak zorundayız. Çünkü biz onlara onu öğretiyoruz. Eğer dışarıda öyle davranmaz isek her şey boşa gider.
Öğrenci olmak mı daha zor, öğretmen olmak mı?
Tabi ki öğrenci iken öğrenci olmak bize zor geliyordu ama öğretmen olmak da farklı zorluklara sahip. Çünkü bir ders 40 dakika ve siz 40 dakika konsantrasyonunuzu üst seviyede tutmalısınız ki konuştuklarınız dikkat çeksin. Bunu ben vurgulamak isterim. Dışarıda diğer mesleklerde olanlar bazen bunun farkında değiller. Ben kendim elektronik mühendisi olarak çalışmaya başladım ve farklı bir meslekte çalıştım. Orada olsun ki günde 8 saat çalışılıyor ama arada sırada arkadaşlarınla bir kahve zamanın oluyor, böyle biraz dinlenme fırsatı yakalabiliyorsun. Öğretmenlikte böyle bir şey yok. Bu 40 dakika konsantrasyon, beş dakika bir yavaşlama, bir gündeliği alma gelme, tekrar bir 40 dakika. Tekrar bir 40 dakika bayağı bir emek istiyor, bayağı bir beyin gücü istiyor. Onun için öğretmen olmayı çok emek isteyen bir görev olarak bilmemiz lazım. Ebeveynlerden sonra insanı insan yapan öğretmenlerdir. Biz hayatımızda kendi evimizde ne kadar emek verdiysek, önem verdiysek, saygı gösterdiysek bunun yüzde 50’sinin sadece öğretmenlere verilmesi bize kafidir. Ama bu yüzdenin 50’den aşağı olması bu bizim hakettiğimiz bir durum değildir.