Edep Yahu!!!

“Edep bir tâc imiş Nûr-i Hudâ’dan, Giy o tâcı, emin ol her belâdan.”

Edep… Herkesin bildiği ama çoğu zaman gereği gibi yaşamadığı bir kavram. İnsanlık tarihinin en eski kelimelerinden biri; ancak çağımızda anlamı en fazla unutulanlardan da biri. “Edebiyat” kelimesinin kökeninde dahi bu mana yatar: Edep üzere yazmak, edep üzere yaşamak. Ahlâka uygun, görgüyle yoğrulmuş, insana insanlık katan davranışların adıdır edep.

Arapçada üç harfle yazılır: Elif, Dal, Be — yani Edebe. Tasavvuf ehline göre bu üç harfin her biri, insanın kemal yolculuğunda ayrı bir kapıyı temsil eder:

Elif (E): Elini korumak. Herkes senin elinden emin olmalı.

Dal (D): Dilini korumak. Herkes senin sözünden emin olmalı.

Be (B): Bedenini korumak. Herkes senin nefsinden emin olmalı.

Eline, diline ve nefsine sahip olamayan insan; sonunda kendine, ailesine, toplumuna zarar verir. Bu yüzden edep, sadece bireysel bir meziyet değil; bir medeniyet ahlakıdır.

Ben haddimi aşmadan, işin erbaplarının derinlikli yorumlarına saygıyla eğilerek, sadece edep kavramına dair hissettiklerimi paylaşmak istiyorum. Şükür ki, çocukluğumdan itibaren edep hayatıma yön veren bir kavram oldu. Anne-babam, büyüklerim, mahalledeki yaşlı amcalar, sokakta karşılaştığımız her bilge yüz… Hepsi, sözleriyle değil hâlleriyle öğrettiler edepli olmayı. Bir sofraya oturmanın, bir büyüğün elini öpmenin, bir kelimeyi ölçerek söylemenin dahi bir adabı vardı. Edep; sessiz bir terbiyeydi. Gürültüsüz, gösterişsiz, fakat içten bir vakar taşıyan bir hâl. Allah hepsinden razı olsun.

Küçükken, yaşça büyük olanların her zaman bizden daha edepli olduğunu zannederdim. Fakat zamanla gördüm ki, yaş tek başına ölçü değilmiş. Edep, ne diplomayla kazanılır ne de yaşla gelir. “Akıl yaşta değil, baştadır” sözünün haklılığını her defasında daha fazla idrak ettim. Nice gençler gördüm; yaşına rağmen sözlerinde hikmet, hâllerinde vakar taşıyan… Nice yaşlılar da gördüm; kibir, tahammülsüzlük ve nefis deryasında boğulmuş.

Bugün ise ne yazık ki edep anlayışında ciddi bir aşınmaya tanıklık ediyoruz. Sokakta, medyada, sosyal platformlarda; nezaketin yerine alaycılık, tevazunun yerine gösteriş, vakar yerine öfke almış durumda. Edep artık sessizlerin meziyeti değil, sanki alay konusu hâline getiriliyor. Oysa toplumun huzuru, bireylerin edep terazisinde ölçülür.

Gençlerde görülen bazı hataları mazur görmeye çalışıyorum; zira öğrenme süreçleri devam ediyor. Ancak asıl sorun, yaşı kemale ermiş, makam sahibi, toplumun önünde duran insanlarda baş gösteren edep eksikliğidir. Zira bu insanlar sadece bireysel sorumluluk taşımaz; her davranışlarıyla topluma örnek olurlar. Onların kibirli bir sözü, bir gencin kalbinde saygıyı yıkar. Onlar farkında olmadan da olsa genç nesle yanlış örnek oluyorlar. Dikkat edin, kötü değil; yanlış örnek. Onların bir fitne cümlesi, yılların emeğiyle kurulmuş dostlukları zedeler. Daha da acısı şu: Kariyerinin zirvesine çıkmış, toplumda saygınlık kazanmış, akademik unvanlarla donatılmış kimselerde; ego, haset, kibir, fitne, riyakârlık gibi zaafları gördüğümüzde, sadece bireysel bir çöküş yaşamıyoruz. Toplumsal bir sarsıntı da yaşıyoruz. Çünkü insanın, makam büyüdükçe daha fazla edebe muhtaç olur. Görev, yetki, unvan arttıkça; insanın kalbi daha büyük bir imtihanın içindedir.

Hele ki bizler için, Makedonya gibi sayıca az olduğumuz bir coğrafyada, hata payı lüksümüz yoktur. Birimizin kusuru, hepimizin ayıbı gibi görünür. Bu topraklarda edep; sadece kişisel bir meziyet değil, toplumsal bir sorumluluktur. Çünkü azınlıkta olmak, her davranışın büyüteçle izlendiği bir konumda olmaktır. O yüzden bizler için edep, kimliğimizin kalkanıdır. Kültürümüzü, inancımızı ve vakarımızı koruyan sessiz bir siper gibidir.

Atalarımız boşuna dememiş:

“İlm ü irfan meclislerinde eyledim talep, İlim muteber imiş, illâ edep, illâ edep.”

Edep yahu !!!

Haftaya görüşmek üzere, Sağlıcakla kalın.

Read Previous

Yunanistan’da Filistin destekçisi göstericiler liman çıkışını kapattı, 1000 İsrailli turist mahsur kaldı

Read Next

AB Komisyonu: Karadağ, Arnavutluk, Moldova ve Ukrayna en fazla yol kaydeden aday ülkeler